Rojava ve Suriye'nin kuzeydoğusundaki son gelişmeler üzerine Özerk Yönetim bir açıklama yaptı.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin Qamişlo kentinde yer alan Dış İlişkiler Departmanı Merkezi'nden yapılan açıklamada Rojava ve Suriye'nin kuzeyindeki son dönemdeki hızlı gelişmeler ve olayların sonuçları ile ilgili bir açıklama yayınlandı.
Türkiye'nin Türkiye içindeki mültecileri Avrupa ve insanlığa karşı bir baskı aracı olarak örgütlediği ve yeniden iskan ettirdiği dile getirilen açıklamada, ABD, Rusya ve AB ülkeleri başta olmak üzere tüm herkesin Türkiye'nin bölgeye saldırılarına karşı tavır almaya davet edildi.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi eşbaşkanları Abdulhamid El Mihbaş ve Bêrîvan Xalid tarafından, bölgedeki son gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenlendi.
Toplantıda açıklama yapan Eşbaşkan El Mihbaş, Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırıların devam ettiğini belirterek, "DAİŞ’e karşı savaşta en ağır bedelleri ödemiş olan Rojava ve Kuzey ve Doğu Suriye halkı, bugün ABD ve Rusya’nın onayı ve teşviki ile işgalci Türk devleti ve DAİŞ ile El Nusra kalıntısı faşist çetelerinin saldırısı altındadır ve her gün ağır bedeller vermektedir. Köyleri, kentleri ve yaşam alanları yıkılmakta, bombalanmaktadır. Her gün insan hakları çiğnenmekte, savaş suçları işlenmektedir. Siyasetçi Hevrîn Xelef katledilmiş, Qamişlo Ermeni Katolik Kilisesi rahibi Hovsep Petoyan ve babası öldürülmüş, yüzlerce kadın ve çocuk katledilmiş, uluslararası alanda yasak olan silahlar kullanılmıştır. ABD ve Rusya’nın tutumunu belli etmemesi ve sessiz kalmasının yanı sıra Rojava ve Kuzey ve Doğu Suriye’de halklara karşı katliamlar yapılması ve demografinin değiştirilmesine BM Genel Sekreteri Guterres tarafından meşruiyet verilmekte ve bu tutum, yüzyılın faşisti Erdoğan’ı cesaretlendirmektedir. İşgalci Türkiye devletinin Efrîn’deki sicili gözler önündedir. Kürt halk yüz binler halinde göç ettirilmiş ve yerlerine sahte Suriye milli ordusu adıyla DAİŞ ve El Nusra çeteleri yerleştirilmiştir. Efrîn’de yüzlerce kadın ve çocuk kaçırılmış, sınırsız bir şekil talan ve hırsızlık yapılmıştır. Fakat BM ve uluslararası güçler, Efrîn’de Kürt halkına yapılan katliamlara ve demografi değişimine sessiz kalmaya devam etmektedir" dedi.
Zulme karşı tavır alın
Türkiye'nin sürekli olarak mültecileri pazarlık unsuru yaparak Avrupa ülkelerini saldırılara karşı sessiz kalmasını sağladığını ifade eden El Mihbaş, "Tüm dünyaya ve insanlığa çağrımız odur ki; Kürt, Arap ve Hristiyan toplumlarının soykırımına, Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına yönelik işgale, saldırılara ve demografi değişimine karşı sesinizi yükseltin ve zulme karşı tavır alın" diye belirtti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmeden güç aldığını söyleyen El Mihbaş, "Erdoğan, Washington’a rahatlıkla ‘Reqa ve Derazor’a 1 Milyon göçmen yerleştireceğim’ diyebiliyor. Erdoğan, Osmanlı gibi Kuzey ve Doğu Suriye topraklarını kendi alanıymış gibi; Suriye’yi ise Osmanlı vilayeti olarak görüyor. Trump’ın ‘Bir ülkenin topraklarını işgal etmeye, demografiyi değiştirmeye, Arap, Kürt, Ermeni ve Hıristiyan halkını katletmeye yerlerinden etmeye ne hakkın var’ demesi gerekirken, ‘Ateşkes iyi gidiyor ve Kürtler de bundan memnun’ diyor. Her şeyden önce bunun bir gerçekliği yoktur. Hiç kimse katliam ve işgalden memnun değildir. Yüz binlerce insan, İşgalci Türk devletinin tank-top ve savaş uçaklarıyla katlediliyor ve zorunlu olarak evlerinden ediliyor. İşgalciler Kürt, Arap ve Hıristiyanların işgal ettikleri topraklarından çıkmadıkları müddetçe ateşkes kararına memnun olmayacaklardır" ifadesinde bulundu.
Türkiye'nin saldırının devam etmesi halinde IŞİD tehlikesinin artacağına dikkat çeken El Mihbaş, IŞİD'in yeniden canlanmaması için ABD, Rusya, Uluslararası Koalisyon, Avrupa Birliği, Arap Birliği, Birleşmiş Milletler ve Suriye’ye çağrıda bulunarak Türkiye'nin saldırılarına tepki göstermelerini istedi.