Uluslararası Orta Doğu Barış Araştırmaları Merkezi (IMPR) “İran Kürtlerinin Türkiye’deki Kürt Sorunu ve Çözümüne Yönelik Algısı” adlı saha araştırmasını raporlaştırıp yayınladı.\n\nDoğu Kurdistan Kürtleri\'nin Kürt Sorunu ve Çözüm Algısı - 1\n\nRapor.
Doğu Kurdistan Kürtleri\'nin Kürt Sorunu ve Çözüm Algısı - 1
Raporda, Türkiye’de yaşanan Kürt sorunu ve bunun nasıl algılandığı, Türkiye’deki Kürtlerin yeni çözüm ve barış süreciyle elde ettikleri konum ve bunun bölgesel yansımaları, Türkiye’deki Kürt siyasi hareketinin bölgesel etkileri, bölgede dört ülkede yaşayan Kürtlerin birbirleri ve yaşadıkları bölgedeki diğer gruplarla ilişkileri, Kürtlerin liderliği ve önemli Kürt liderle ilgili algı, Kürt sorunun çözümü noktasında öneri, eleştiri, beklenti ve taleplerin belirlenmesi, Ortadoğu’daki gelişmeler ve Kürt hareketiyle ilişkileri, İran’da Kürt sorunu ve çözüm beklentileri, gibi konular ele alınıyor.
Kürtlerin farlı lehçelerde konuşması aralarındaki iletişimi sınırlamıştır.
Raporda, Türkiye’deki Kürt sorunun İran Kürtleri tarafından nasıl algılandığı üzerine odaklanılıyor ve bu alanda algı, beklenti, düşünce ve duyguların nasıl şekillendiğine dair veriler sergileniyor. Raporun hazırlanması için İran’da Kürdistan eyaleti başta olmak üzere Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Batı Azerbaycan ve Kirmanşah eyaletlerinde de saha araştırması yapılmış. Bu araştırmalar kapsamında bölgedeki kanaat önderleri, STK temsilcileri, akademisyen ve araştırmacıların yanı sıra rejim yanlısı ve muhalif Kürt gruplarla mülakatlar gerçekleştirilmiş.
İran’daki 31 bölgeden biri olan Kürdistan bölgesinin Türkiye ile sınırdaş olması ve her iki ülkede yaşayan Kürtlerin farklı lehçe ve mezhepsel yapıya sahip olması gibi farklılıklar, ilişkileri de sınırlı bir düzeyde bırakmıştır.
Senendec’te KOMELE ve İran Kürdistan Demokrat Partisi (İ-KDP) çizgisine yakın kişilerle yapılan mülakatlarda, görüşmecilerin geneli Türkiye’deki Kürtlerin yaşadıkları süreci ve mücadelelerine dair ayrıntılı bilgiye sahip olmadıklarını söylemektedirler. İran’daki Kürt gruplar arasında azınlıkta olan Ehl-i Hak/Yaresani Kürtlerinin de Türkiye’deki Kürtlerle ilgili fazla bir bilgiye sahip olmadıkları gözlemleniyor.
Türkiye’de yaşayan Kürtlerle karşılıklı ilişkilerin oldukça gelişmiş olduğu İranlı Kürt grupların İran’ın Batı Azerbaycan eyaletinde yaşayan Kürtler olduğu görülüyor. İran’da Maku kentinden başlayarak Hoy, Salmaz ve Urımiye’ye kadar uzanan, Türkiye ile sınır bölgelerinde yaşayan Kürtler, diğer bölgedekilere göre Kürt Sorunu hakkında daha bir haberdarlar.
“Irak Kürtleri” ile tarihsel ve toplumsal bir ilişki ağına sahip olan “ İran Kürtleri”, Rojava (Suriye Kürtleri) hakkında da detaylı bilgiye sahip değillerken, Suriye’de başlayan iç savaşla birlikte bilgilenmeye başladıklarını ve Suriye Kürtlerinin mücadelesini desteklediklerini belirtiyorlar.
Kürtlerin farklı lehçelerde konuşması, yaşadıkları ülke alfabelerin birbirinden farklı olması ve Kürtçenin gelişim ortamının bulunmaması gibi nedenlerden dolayı dört parçada yaşayan Kürtlerin ilişkisini sınırlandırmıştır.
Kürt sorunun nedenlerine dair…
“İran Kürtleri” Türkiye’de yaşanan Kürt sorununu kimlik, anadilde eğitim, temel insani hakların gözden gelinmesi, Kürtlerin yaşadıkları topluma kendi kimlik ve kültürleriyle üye olmalarının engellenmesi, Kürt varlığını inkar eden politik yaklaşımlar, Kürtlerin ülkede kültürel, sosyal ve ekonomik açıdan ayrımcılığa tabi tutulmaları gibi olgularla açıklıyorlar. Ancak değişik Kürt kesimlerinde azınlıkta kalan görüşler ve bakış açıları da mevcuttur. Bunların başında Kürdistan’ın statüsü gelmektedir.
Kendilerini “milliyetçi” olan tanımlayan ve siyasal eylemlerde bulunmuş görüşmecilerden önemli bir kısmı sorunun, Kürdistan’ın statüsüzlüğü olduğunu belirtirken; toplumsal düzeyde kendisini Kürt olarak tanımlayan ancak sınırlı siyasal eylemlerde katılmış görüşmeciler ise sorunu insan hakları temelinde ele aldıkları görülüyor.
Bir grup akademisyen de Kürtlerin yaşadığı her bölgede kendine has sorunlar yaşadıklarını ve Kürt sorununun Kürtler kadar bölgedeki devletler ve politikaların sorunu olduğunu belirtiyor. Buna göre, Kürtlerin temel meselesi kimliklerinin reddi ve ayrımcılığa tabi tutulmalarıdır.
Urmiye, Senendec, Mahabad gibi merkezlerde üniversite çevreleri ve toplumun farklı kesimleriyle yapılan görüşmelerde, Kürtlerin kendi dillerinde eğitim görmemeleri büyük bir sorun olarak görülmekte ve Kürtler için yaşadıkları ülkelerde anadil eğitiminin mutlaka kabul edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Urmiye’deki Kürt gruplara göre, Türkiye’deki hapishanelerde binlerce tutuklu Kürt var ve bunların serbest bırakılmaları gerekir. Yine bu gruplara göre Türkiye’de Kürtler resmen tanınmamanın yanında Kürtlere karşı aşağılama ve ayrımcılık had safhadadır.
Doğu Kurdistan Kürtleri\'nin Kürt Sorunu ve Çözüm Algısı - 2
“Barış süreci” algısı ve İran’a dönük beklenti…
Barış sürecine dönük ilginin oluşmaya başladığına işaret eden Rapor’da, bununla birlikte “süreç” konusunda yeterli bilginin ve algının henüz oluşmadığı dikkat çekiyor. Bazı kesimler Türkiye’nin barış sürecini sürdürmeyeceğini ileri sürerken, önemli bir kesim ise her iki aktörün de geri adım atmasının zor olduğunu düşünüyor. Genel olarak barışçıl çözüme büyük bir destek olduğu dikkat çekiyor. Sürecinin desteklenmesinin temel nedeni ise Türkiye’nin ardından İran’da Kürt sorunun çözümünde arayışlara başlayacağına dair bir beklentinin oluşmasıdır.
Görüşmecilerin önemli bir kısmı müzakere görüşmelerinin doğrudan İran’a etki edecek düzeyde olduğunu düşünmektedir. Ancak aynı görüşmecilerin bir kısmı ise barış sürecinin geleceği konusunda kaygılı. Sürecin olumlu sonuçlanması durumunda İran yönetiminin adım atacağı, olumsuz sonuçlanması durumunda ise İran’da askeri çatışmaların başlayacağına dair algı da bulunuyor.
Bazı görüşmeciler, İran Kürtlerinin gelişmelerden bağımsız kalmayacağını ve Suriye ile Türkiye’nin ardından İran’da da bazı hakların elde edileceğini ileri sürüyor. Bu noktada İran’ın kendiliğinden harekete geçeceğine dair beklentinin sınırlı düzeyde olduğu da gözlemlenirken, birçok görüşmede Türkiye’deki çözümün İran Kürdistan’ında yaşananlardan daha önemli olacağı algısı mevcut.
Kendini “milliyetçi” olarak tanımlayan görüşmecilerden bazıları, Türkiye’deki Kürtlerin Cumhuriyet ile birlikte bağımsızlık yanlısı bir mücadeleye giriştiği, İran’ın da Türkiye ile birlikte Kürtlere karşı mücadeleye giriştiği, ancak koşulların değişmesiyle birlikte Türkiye’deki Kürtlerin seslerinin daha güçlü bir şekilde yükselttiklerine dikkat çekmekteler. İran’da 1979 sonrası dönemde Kürtlerin haklarının bastırıldığını ifade eden “milliyetçilere” göre Türkiye’deki Kürtlerin haklarının elde etmesi durumunda, bu, kaçınılmaz olarak İran’daki Kürtleri de etkileyecektir.
Ortak lider ve politik çerçevede buluşmak zor…
Farklı ideolojik ve siyasi yelpazeden Kürt grupları, temelde Kürt kimliğinin Kürtlerin yaşadığı dört ülkedeki sorunlardan dolayı Kürtleri siyasi açıdan birbirine yakınlaştırdığını, ama Kürt kimliğinin tanınması ve Kürt siyasasının oluşmasıyla birlikte dört ülkede yaşayan Kürtlerin siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik talepleri konusunda farklılaşabileceği düşünüyor. Bugünkü siyasi şartlarda dahi, dört ülkede yaşayan Kürtlerin siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel talepler konusunda birlikte hareket etmediği vurgulanıyor.
Urmiye, Senendec, kirmanşah Mahabad ve Tahran’da mülakat yapılan görüşmecilerin çoğu, dört ülkede yaşayan Kürtlerin sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel talepleri konusunda bir arada hareket etmediklerini ve bu durumun da onları zayıflattığına dikkat çekiyor.
Görüşülen Kürt gruplarının tamamına yakını, Kürtlerin ortak liderliği ve siyasi çizgi oluşturması neredeyse imkânsız görüyorlar. Bunlara göre Kürt kimliği şimdilik birleştiricidir belki ama dört ülkeye yayılmış Kürtlerin yaşadıkları ülke ile ilişkileri normalleşirse, Kürtler arasındaki önemli ihtilaf konuları da öne çıkabilecektir.
Urmiye, Mahabad ve Senendeç’te PJAK, KDP Azadî gibi örgütlü siyasi muhalefet içinde yer alan Kürtlere göre dört ülkede yaşayan Kürtler ortak sorun alanları ve talepleri olduğu gibi birbirinden ayrılan sorun ve taleplere de sahipler. Çok parçalı siyasi yapı ve liderlik meselesi, en önemli sorun durumunda.
İranlı Kürtler ile önemli çalışmalar yapmış İranlı Kürt bir aktiviste göre; Kürtlerin ortak siyasi, sosyal ve kültürel yapısından söz edilemez. Dört ülkedeki Kürtlerin siyasal talepleri ve organizasyonları birbirinden farklıdır. Her bölge kendi koşulları için talepler ve yapılar oluşturmaktadır. İran Kürtleri federasyon taraftarıdır, Irak Kürtleri zaten federasyonun bir parçasıdır. Suriye’deki Kürtler özerkliğe gidiyor, Türkiye Kürtleri ise henüz siyasal taleplerini netleştirmiş değildir.
Türkiye Kürtlerinin örgütsel ve ideolojik düzeyde İran Kürtlerine liderlik ettiğini öne süren kesimlerin en önemli eleştirisi ise İran Kürtlerinin kendi içinde bağımsız bir mücadele yürütecek örgüt kuramadıkları yönündedir. Aynı şekilde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi kurulduktan sonra İran Kürtlerinin mücadelelerine destek vermek yerine Tahran rejimi ile iyi ilişkilere yöneldiği eleştirisi yapılmakta.
Erbil’in Rojava politikası Türkiye’nin etkisinde kaldı
El Kaide’nin Rojava Kürtlerine düzenlediği saldırılar buraya dair ilgiyi arttırmakta, bu saldırıların arkasında Türkiye’nin olduğu vurgulanmaktadır.
Öte yandan görüşmeler sırasında İran Kürdistan Demokrat Partisi (İ-KDP), KOMELE ve Azadî gibi parti ve örgütlerin öncelikli gündemlerinin Suriye olmadığı gözlemlenmiştir.
Kürtler Erbil ile iyi ilişkilere sahiptir ama Erbil’in politikalarını da her zaman benimsememektedirler. Irak Kürdistan’ına tüm Kürtlerin hamisi olması da mümkün görülmüyor. Farklı bölgelerde farklı Kürt oluşumları vardır ve bunlar Erbil’in liderliğini kabul etmeyeceklerdir. Suriye konusunda Erbil’in izlediği politikanın da Türkiye’nin etkisi altında kaldığı saptanıyor.
Ayrıca, Kürtlerin Tahran rejimi tarafından görmezden gelinmesini, kimliklerinin tanınmamasını temel sorun olarak gören görüşmecilerden bazıları, diyalog yolu ile sorunun aşılabileceğini, ancak İran’ın bir yandan dünya ile diyalog derken, Kürtlere karşı idam politikalarını hayata geçirdiğinin görmezden gelinmeyeceğini ifade ediyor.
İdamlar karşısında bölge ülkelerinin sessiz kalmasının ise İran Kürtleri tarafından ‘normal’ karşılandığı, çünkü Kürt sorunu karşısında Tahran ve Ankara arasında bir işbirliği olduğuna inanıldığı gözlemleniyor.