HDP Kürtleri Türkiyelileşmiyor, Türk solunu ‘Kürtleşiyor’
21 Nisan 2014 Pazartesi 09:51
[email protected]
30 Mart nedeniyle gerçekleşmeyen BDP’nin HDP’leşmesi, BDP’nin aldığı kararla yakında hayata geçiyor. Daha doğrusu Öcalan’ın daha önce aldığı karar hayata geçiriliyor.
Öcalan’ın 2006’dan bu yana Kürt siyasi hareketini, Türk solu ile buluşturarak Türkiyelileştirme hedefi bu kez HDP üzerinden gerçekleştirilmesi deneniyor. Ya da tespiti şöyle yapalım; Öcalan, Türk solu üzerinden Kürt siyasi hareketini Batı’da da meşrulaştırma girişimini bu kez de HDP ile deneyecek.
Başarılı olma olasılığı var mı?
Teorik olarak var ama gerçekleşmesi düşük ihtimal.
Türkiyelileşme siyasetten geçiyor
Önce Kürt siyaseti hareketi üzerine birkaç tespit yaparak başlayalım.
Kürt siyasi hareketinin ilk partisi olan HEP, Kandil ve Öcalan’a ne kadar mesafeli ise sonra kurulan her parti giderek daha çok Kandil ve Öcalan etkisine girdi. Bunun nedeni ise devlet ve siyasetin Kürt sorunu konusundaki tavrı oldu. Eğer devlet ve siyaset, HEP ile başlayan Kürtlerin siyasallaşma arayışlarını muhatap alsa, sorunun çözülmesi için adım atabilseydi sorun, bu kadar şiddete savrulmadan normalleştirebilirdi.
Son kertede, devletin Kürt sorununa ve Kürt siyasi hareketine karşı olan olumsuz tavrı, Kürt siyasi hareketini günden güne kaçınılmaz olarak Kandil ve Öcalan bağımlı olmasına yol açtı.
Diğer taraftan Öcalan 1999’da yakalandıktan sonra Kürt sorunun çözülmesi arayışının önemli bir parçasını da, Kürt siyasi hareketinin Türkiyelileşmesi olarak görüyor. Bu yukarda da ifade etmeye çalıştığım gibi temelde pragmatik bir arayış.
Oysa Türkiyelileşmenin yolu siyaset yapmaktan geçiyor, Kandil ve Öcalan’ın gölgesinde kimlik politikasından değil.
Siyasi yenilenme değil isim değiştirme
Bu arayışın ilk denemesi 2007-2008 döneminde yürütülen Çatı Partisi girişimi oldu. Ancak başarısız oldu. Öcalan’ın isteği üzerine arayışlar kesilmedi ve 12 Haziran 2011 seçimlerine ilk sonucunu verdi. 12 Haziran 2011\'deki seçimlere ‘Emek-Demokrasi ve Özgürlük Bloku’ olarak katılan girişim, önce Halkların Demokratik Kongresi (HDK) sonra da HDP olarak karşımıza çıktı.
Çözüm süreci içinde Öcalan’ın isteği BDP’nin kendini feshederek HDP’ye katılması idi. Ancak BDP, 30 Mart yerel seçimleri nedeniyle buna mesafe aldı. Bulanan çözüm ile bölgede BDP, Batı’da ise HDP olarak seçime girildi. HDP BDP blokunun aldığı oy önceki seçimlere göre aynı oldu anacak aldıkları belediye sayısı arttı.
Seçimden sonra yarım kalan birleşme tamamlanmış oluyor. BDP aldığı karar ile HDP’ye katılacak.
Başarısızlığın iki nedeni
Ortada düşünsel yenilenme, siyaset tarzında bir değişiklik olmadan BDP’nin HDP’ye katılması, Kürt siyasi hareketini Türkiyelileştirmiyor. Tersine Türk solunun kimlik siyasetine hapsolarak BDP’lileşmesine yol açıyor.
2008’de katıldığım bir Çatı Partisi arayış toplantısında, bu tür arayışların siyaseten hedeflenen başarıya (Türkiyelileşerek yüzde 10’un üzerine çıkma) ulaşma olasılığının iki temel nedenden dolayı gerçekleşmeyeceğini ifade etmiştim.
İlk neden; Çatı Partisi\'nin ana gövdesini ‘kimlik siyaseti’ yapan Kürt siyasetinin oluşturmasıdır. Farklı siyasal parti, kurum, aydın ve yazarların bir arada geldiği yeni oluşumlarda siyasal gücün ‘makro siyaset’ten (Özelikle son dönemde Türkiye’nin demokrasi konusunda yaşanan sorunlar, o sorunların kaynağı olan AK Parti’ye) değil ‘mikro siyaset’ (Kürt sorunu, kimlik politikası) yaptığı ortamda esas belirleyici olan sürekli mikro siyaset olacaktır. Bu bir anlamda ‘ölü doğum’dur.
İkinci neden ise bu girişimi, partiyi talep edenin kimliğidir. Bu talep ‘siyaset yapanlardan’, toplumdan değil, bizatihi Öcalan’dan gelmiş olmasıdır. Yani bu arayışın içinde olanların eksikliğini hissettikleri bir girişim değil tersine ‘siyasal önder’liğin stratejik aklına teslim olmuş bir siyasal buluşmadır yaşanan.
Elbette Öcalan’ın böyle bir çağrı yapma, talepte bulunma hakkı vardır. Burada sorun şudur ki, başlayan girişimde siyaseti belirleyecek olan ‘kurucular’/‘kuranlar’ değil ‘kurduran/lar’ olacaktır.
Tavandan tabana siyaset olmaz
Türkiye’de ‘demokratik muhalefete’ olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Ama bu boşluğun doldurulmasının temel koşulu, bu işe gireceklerin özgür ve demokrat olmalarıdır. Gerek artık HDP’ye ve DTK\'ya gerekse Öcalan ve Kandil\'e siyaseten mesafe almayan Kürtlerin başlatacağı ya da büyük parçası olacağı bir partinin/girişimin siyaseten Türkiyelileşme şansı yoktur. Bu partinin içinde Batı\'da yaşayan Kürt sorununu sahiplenen parti, kurum, aydın ve yazarların olması bunu başarılı kılmaz.
Çünkü şu anda Batı’da Kürt olsun Türk olsun Kürt sorununa duyarlı olanların, soruna sahip çıkan parti, kurum, aydın ve yazarların HDP’ye katılması kendilerini Kürt siyasetinin bedenine hapsetmelerinden başka bir şey değildir.
Sol/sosyalist parti ve kişilerin kendi hikayelerini bir başka kimliğin mağduriyeti üzerinden gerçekleştirme, onların parçası olma arzuları anlaşılabilir. Ama bu tek başına bu hareketi başarılı kılmaz. Tersine Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bölgedeki Kürtleri nasıl homojenize ettiyse, HDP\'nin de Batı’daki sol/sosyalist Türkleri homojenize etme riski yüksektir