9 Kürt partisinin Kürtçenin eğitim dili ve resmi dil olması talebiyle kurdukları ‘Kürt Dili Platformu’nun yol haritası belli oldu. Yol haritasına ilişkin bilgi veren ÖSP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, düzenleyecekleri çalıştayda, 90’a yakın dil uzmanının bir araya gelerek tartışmalar yürüteceğini söyledi.
Halkların Demokrasi Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP), Kürdistan Demokrat Partisi–Bakur (PDK), Kürdistan Demokrat Partisi-Türkiye (PDK-T), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), İnsan ve Özgürlük Partisi ile Azadî Hareketi temsilcileri, Kürt dilinin geliştirilmesi, resmi dil olması ve okullarda öğretilmesi amacıyla yapılan açıklamayla ortak bir platform kurdu. 9 siyasi parti evde, sokakta, dolmuşta, otobüste, hastanede Kurdî (Kurmancî, Kırmançkî) konuşarak halkı konuşmaya çağırmak için ortak bir platform kurmuştu.
Kürtçenin eğitim dili ve resmi dil olması talebiyle başlatılan kampanya kapsamında 10-11 Kasım’da Diyarbakır’da bir çalıştay düzenleyecek olan platform, yol haritasını belirleyecek. Platformda yer alan ÖSPGenel Başkanı Sinan Çiftyürek, çalıştaya ilişkin Mezopotamya Ajansı’na şu bilgileri verdi: “Siyasal ve sivil kurumlar, aydın, sanatçı, meleler ve halkımızla dilimiz Kurmancî, Kırmançkî üzerindeki asimilasyona karşı yakın ve uzun vadede yapacaklarımızın belirlenmesi için çalıştayda bir araya geleceğiz. Çalıştayda, dil konusunda uzman olan kurum ve şahsiyetlerden 90’a yakın kişiyle yaratıcı, kapsayıcı, uzun soluklu görüş-öneri-projelerle ortak sinerji yaratmalarına zemin hazırlanacak.”
"İlk hedefimiz dilin resmileşmesi"
Düzenlenecek çalıştayın, Kürtçenin eğitim dili ve resmi dil olarak kabul edilmesi için 3 ayaklı bir strateji izleyeceğini bildiren Çiftyürek, stratejinin ilk ayağını, Kürt siyasi partilerinin belirlenen talepleri gündemlerine alıp, bu konuda oluşturacakları kamuoyu ile Kürtçenin resmi dil kabul edilmesi ve eğitim dili olmasını bir toplumsal talebe dönüştürmesinin belirleyeceğini söyledi. Çiftyürek, sözlerini şöyle sürdürdü: “İkinci ayakta, hükümet ve bürokrasi nezdinde girişimlerde bulunarak, bu taleplerin iletilmesi yer alıyor. Bir diğeri ise Türkiye’nin taraf olduğu anlaşma ve sözleşmeler dikkate alınarak, konunun Birleşmiş Milletler (BM) gündemine taşınması oluşturulacak.”