Kürdistan yüz yıl önce uluslararası güçler tarafından paylaştırıldığında, bu kararın Dünya Kürt Diasporası’nı yaratacağı tahmin edilemezdi. O kararın mağduru Kürtler, bugün Amerika’da 3’üncü Kürt kuşağını oluşturdular.
Ana Vatanlarını terk etmek zorunda bırakılan Kürtler, Batılı ülkeleri kendilerine ikinci vatan olarak belirlediler. Yerleştikleri her ülkeye dillerini, kültürlerini, müziklerini, yemeklerini ve Ana Vatan’daki savaş ve siyaset gündemlerini de taşıdılar. Öyle ki Diaspora’da doğup büyüyen Kürtler, inkâr edilen ulusal kimlikleri ile birlikte edindikleri evrensellik kimliklerini dünyanın gündemine dahil ettiler.
American Kurdish İnformation Network Direktörü Kani Xulam, Amerika’da yaşayan yeni Kürt kuşağı için şu belirtiyor: “Amerika’da kendini yenileyen, yaşadığı engelleri fırsata çevirebilen, kendine yasak koymayan ve özgür gelişen bir Amerikalı Kürt nesil büyüyor. Kanımca bu nesil kendi çapında hem Amerika’yı ve hem de Kürdistan’ı değiştirecek. Atalarına uygulanan Zilan, Dersim, Mahabad ve Halepçe katliamlarını bilerek görevler üstlenecekler. Özgürlüklerin sınırlarını genişletecekler. Kendi halkları için, bunu yapacaklar.”
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Kani Xulam ile Kürtlerin Avrupalılardan 400 sonra Amerika’yı keşfini, ABD Kürt Diasporası’nın 3 kuşağı ve Entegrasyonlarını, Tennessee Eyaleti’nin Nashvılle Başkenti “Lıttle Kurdıstan” (Küçük Kürdistanı) Amerika’da Kürt kurumlaşması ve lobi oluşturma sorununu konuştuk.
Amerika Kıtası’ndaki Kürt Diasporası’nın ülkelere dağılımı hakkında neler söyleye bilirsiniz?
Amerika Kürt Diasporası’nın nicelliği hakkında elimizde net bir bilgi olmamakla birlikte kıtanın tüm ülkelerine yayıldıklarını rahatlıkla belirte bilirim. Kendilerini çeşitli aktivitelerle hissettirenler Amerika ve Kanada’da yaşayan Kürtler. Amerika’da 50 bin, Kanada’da ise 30 bin Kürdün yaşadığından söz edilir. Bunlar net olmayan tahmini rakamlar.
Kürtler, Amerika kıtasına uyruğunu taşıdığı ülkelerin pasaportları ile geldikleri için kayıtlar da Türk, Arap veya Fars olarak geçerler. Biz bir anlamda resmiyette bu ülkelerin Amerika’daki nüfusunu artırıyoruz aslında. Yani Ortadoğu’daki Kürdün statüsüzlüğü bu şekliyle buralara da yansıyor.
“Kaliforniya ebem kuşağında biz Kürtlerin, azda olsa bir rengimiz var”
Kuzey Amerika’yı ele aldığımızda, Kürtler genellikle kıyı bölgelerinde yaşıyorlar. Kaliforniya, Massachusetts, New York, Virginia ve Florida eyaletlerinde Kürtlere veya Kürtlerin iş yerlerine rastlamak mümkün. Kürtlerin kıyısı olan eyaletlere rağbet etmesinin nedeni buralarda büyük şehirlerin bulunması ve bu büyük şehirlerde iş olanağının fazla olmasıyla alakalı. Buraya yerleşen diğer dünya halkları içinde aynı durum söz konusu. Amerika’ya göç edenlerin kıyı bölgelerine yerleşmesi, Amerika’nın demografisini de etkiliyor haliyle. Örneğin Kaliforniya nüfusunun yüzde 27’sini göçmenler oluşturuyor. Sadece Kaliforniya’da, göçmenlerin nüfusu 11 milyonu buluyor. Bu 11 milyonun içinde en az on bin Kürt göçmen var.
“Amerika’nın Tennessee Eyaleti’nin Başkenti Nashvılle diğer adıyla ‘Lıttle Kürdistan’dır”
Amerika’nın Tennessee Eyaleti, izah etmeye çalıştığım tanımlamanın dışında kalıyor. Bu eyalet Amerika haritasının ortasına tekabül ediyor. Başkenti Nashvılle’dir, bizim büyük bir gururla dile getirdiğimiz, “Lıttle Kurdıstan,” Küçük Kürdistan oradadır. Bir ara Küçük Kürdistan’ın Nashvılle Hava Limanı yetkilileri hava alanının çeşitli yerlerine Kürtçe, ‘Bı Xer Hati’ yani ‘Hoş Geldiniz’ tabelalarını astılar.
Amerika’da 50 eyalet varken, Kürtler Tennessee’yi neden seçti sorusunun cevabını tam bilen yok. Bir rivayete göre; Amerika, Güney Kürtlerinin 1970’lerdekı özgürlük mücadelesini destekledi. Sonra bu fikrinden vaz geçti. Hükûmetin bu iki yüzlülüğüne kızan Kongre üyeleri Başkan Nixon’a hiç olmazsa Kürtlerin Amerika’ya göç etmesinde yardımcı olmalarını dayattı. Başkan Nixon’da kabul etti.
Gelen Kürtler Tennessee ve Kaliforniya eyaletlerine yerleştirildi. Tennessee’de yaşayan Kürtler doğurganlık özellikleriyle yeni kuşaklar ekleyince, tüm Kürtlerin sevinçle dile getirdiği, “Küçük Kürdistan,” Nashvılle şehri bu şekilde oluştu.
Tennessee aynı zamanda çok sanatçı yetiştiren bir coğrafya. Örneğin Taylor Swift’in yıldızı orda parladı. Darısı biz Kürtlerin sanata eğilimli genç kuşaklarına diyelim.
Kürtler, Avrupalılar’dan sonra Amerika’yı ne zaman keşfettiler?
Amerika kıtasının keşifler süreci biz Kürtlerde 1880’lere tekabül ediyor. “Yeni Dünya” denilen kıtaya biz Kürtlerin gelişi ilk keşifçilerden 400 yıl sonraya tekabül ediyor. Amerika’ya ilk gelen Kürtler hakkında fazla bilgi bulunmuyor. Ya asimile olup Amerikan mozaiğine karışmışlar ya da memleketlerine geri dönmüşler.
Amerika’da kalanların torunları DNA testleri aracılığıyla Kürdistan ile olan bağlarını tazeleyebiliyorlar. Bazıları da Bülent Ecevit gibi hiç Kürtlüklerinin farkına varmadan veya inkâr ederek bu dünyadan göç ediyorlar.
“Amerikalılar çok kültürlülükten zevk alan bir halk”
Demokratların başkan adayı, Joe Biden, genellikle, gülümseyerek, ben İrlandalıyım der. Ama Londra’ya veya Paris’e gittiğinde, ben İngilizim veya Fransızım demeyi ihmal etmiyor. Bu üç halktan gelen mazisine de saygı duyuyor. Hiç inkâra gerek duymuyor. Türkiye halkı bu düzeyi ne zaman yakalar diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bunu idrak etmek için binlerce Türkün, on binlerce Kürdün ölmesine gerek yok aslında. Amerika’nın İrlandalısı ile Amerika’nın Fransızı, Amerika’yı paylaşabiliyorsa, neden halklar mozaiği halinde olan Türkiye’de, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Rum, Ermeni, halklar bunu paylaşmasın.
“Amerika’da bir gün, George adında bir Kürt ile tanışma olasılığınız her zaman var!”
Başka bir örnek üzerinden gidecek olursak, Amerika’nın en büyük ikinci firması Apple’dır. Kurucusunun adı Steve Jobs’dur. Babası Suriye asıllı bir Arap öğrenciyken, çocuğunu kız arkadaşının rızasıyla, Amerikalı bir aileye evlatlık olarak veriyor. Küçük Steve’ı bir Ermeni anne büyütiyor. Ona hem İngilizce ve hem de Ermenice öğretiyor.
Amerika’da böylesi örnek kişiliklere sık sık rastlanılır. Bir gün Amerika’da, George adında bir Kürt ile tanıştığınızda, şaşmamanız gerekir diye düşünüyorum. Geçmişinde, Steve Jobs veya Bıll Gates gibi, bilimsel devrime gelecekte imza atan Kürt şahsiyetleri ortaya çıkarsa şaşırmamalıyız. Bizde o zaman Amerikalı bir George’umuz var diye gurur duyabiliriz belki de. Tıpkı Kenyalıların Obama’yla onur duydukları gibi.
“Kürtlerin Amerika’yı ikinci keşfi 1970’lere tekabül ediyor”
Kürtlerin Amerika’ya ikinci keşfi 1970’lere tekabül ediyor. Yani Güney Kürdistan’daki devrim hareketinin yenilgiye uğraması ile başlıyor. Bir karşılaştırma yaptığımızda Ortadoğu’da Kürtler en fazla Türkiye Kürdistan’ında yaşıyorsa, Amerika’daki Kürtlerin büyük bir çoğunluğu da Güney Kürdistan’dan gelenlerden oluşuyor. Fidel Castro’nun meşhur bir sözü var. “Damarlarında devrim kanı taşımayanlar soluğu Amerika’da alırlar. ‘‘Bizim devrimcilerimiz, maalesef, yenildikten sonra, soluklarını önce İran, daha sonra Amerika’da, aldılar. Bazıları buraya yerleşip entegrasyonu tam sağladı. Nerdeyse birkaç kuşak oluşturdular. Kürdistan hasretini hep içinde taşıyanlar, Saddam diktatörlüğü yıkıldıktan sonra Kürdistan’daki köylerine ya da şehirlerine döndüler.
Kürdistan’ın Kuzeyinden, Doğusundan ve son zamanlarda Batısından gelen Kürtler var. Bunların büyük bir kısmı buraya öğrenci veya ziyaretçi olarak geldikten sonra yerleşmeye karar verenler. İşçi olarak gelenlerin sayısı çok az.
Amerika’daki Kürtlerin ortak dayanışma platformları var mı? Bir araya gelebiliyorlar mı?
İngiliz tarihçi, Thomas Babington Macaulay, sözüyle sorunuza cevaplandırmaya çalışırsam, “Zorunluluklar insanları bir araya getirir; zenginlikler insanları birbirinden uzaklaştırır” der. Biz Kürtler de sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Bu sıkıntıların dayattığı bir araya gelmeyi, dayanışmayı yaşıyoruz. Öncülerimizin yapamadıklarını, düşmanlarımızın anavatanımız Kürdistan’da halkımıza karşı uyguladığı insanlık dışı uygulamalara karşı biz diasporada yaşayan Kürtler de ulusal bir tutuma ve ortak refleksin gelişmesine vesile olabiliyor. Örneğin, İsrail’in kuruluşunda Hitler’in rolü Siyonistlerin rolünden daha büyüktür.
“Amerika’nın 16. Cumhurbaşkanı Abraham Lincoln, ‘İnsanların kendini yönetmesi insanların iyi yönetilmesinden daha iyidir’ der”
Biz Kürtlerde dayanışma ruhu bizi şimdiye kadar istediğimiz düzeye getiremedi. Bunun gelişimi biraz da siyasi kültür meselesidir. Bir Kürdün siyasi kültür seviyesi ile bir Alman’ın siyasi kültür seviyesi arasında fark var. Bizim bu yolda yaşadığımız sıkıntılar bizim bu kültürü tam benimsemediğimizden kaynaklanmakta diye düşünüyorum. Örneğin, Kürtlerin demokrasi anlayışı, Türklerin demokrasi anlayışı gibi, bir öğretmen, öğrenci ilişkisine benziyor. Dayatılan şu: Öğretmen çok bilir ve görevi daha az bilen öğrencilerini yönlendirmektir. Batıdaki anlayış biraz farklıdır. Amaç çok bilen ile az bileni farklı kategorilere koyup birini diğerinin sorumlusu yapmak değil. Amaç her seçmenin kendi kaderini kendi tayin etme hakkını istisnasız tatbikata koyma meselesidir.
Amerika’nın 16. Cumhurbaşkanı Abraham Lincoln, “İnsanların kendini yönetmesi insanların iyi yönetilmesinden daha iyidir” der. Kanımca Kuzey ve Güney Kore ülkeleri Lincoln’ın ne demek istediğinin en bariz örneklerini temsil ederler.
Ortadoğu’nun önünü açmak isteyen her siyasetçinin mümkünse bu iki ülkeyi ziyaret etmesini, hiç olmazsa bu durumu özenle incelemesini tavsiye ederim. Ortadoğu’daki partilerin büyük bir çoğunluğu hala öğretmen ve öğrenci ikileminden kurtulamadı. Böylesi bir siyaset tarzı Amerika da büyüyen Kürt gençlerini tatmin etmeyecektir. Nesiller arası kopuşa yol açma tehlikesi var.
Amerika’da yaşayan Kürtler nasıl bir entegrasyon sorunu yaşıyorlar? Amerikalılık, Kürtlük ve evrensellik kimliklerindeki uyum ve gelişim nasıl? Ne tür sorunlarla karşılaşıyorlar?
New York şehrinin en meşhur pizzacılarından biri Amed’li Kürt Hakkı Akdeniz. Boston’daki Kürt iş yerlerinin büyük çoğunluğu Pizza Salonlarıdır. San Francisco İtalya yemeği servisi yapan Kürt lokantacılarının başkenti sayılır. Amerika’da Kürtlerin çoğunlukla aşçılık mesleğini yürütmelerinin ana nedeni olarak dil sorunlarına dayalı olarak yaşadıkları entegrasyon sorununun bir sonucudur.
“ABD’nin Tennessee eyaletinde doğan bir Kürt genci ilerde, Amerika’nın eski Savunma Bakanı, Leon Penatta’nın hikayesinin Kürt versiyonunu oluştura bilir”
Yakın zamanda eski Amerikan savunma bakanı, Leon Penatta’nın hayat hikâyesini okudum. Babası genç yaşta İtalya’dan Amerika’ya göç etmiş. Leon Penatta 1938’de Kaliforniya’da doğmuş. Babasının İtalyan lokantasında garsonluk yapmış. Ailenin ilk üniversite bitiren çocuğu. Önce Kongre üyesi, sonra savunma bakanı olarak Obama döneminde görev yaptı. Baba Penatta biraz para biriktirdikten sonra, tıpkı bizim Kürt aileleri gibi, restorant açıyor. Buradan bir Amerikan Savunma Bakanı Penatta’nın hayat hikayesi doğuyor. Tennessee eyaletinde doğan bir Kürt genci ’de bu hikayenin Kürt versiyonunu oluştura bilir. Amerikalılar kendilerini devamlı yenileyenler için, “Bravo, çok çalıştı ve Amerikan rüyasını gerçekleştirdi” derler.
Amerika’ya dışardan gelen tüm ilk nesiller geceli gündüzlü çalışırlar. Çocuklarını üniversiteye gönderirler. Çalışan kuşak yaşlanınca lokantasını biz Kürtler gibi yeni gelen göçmenlere devrederler. Çocuklarının kendilerine aldıkları yazlıkta, kalan emeklilik yıllarını geçirirler.
“Amerika ve dünya kültürü ile entegrasyonu sağlayamayan babalarda mevcut”
Bir gün bir Amerikalı gazeteci beni aradı. Kürtlerde kadın cinayeti yaygın mı diye sordu. Neden diye sordum. Bir Kürt babanın kızını öldürmekle suçlandığını söyledi. Anlatımları karşısında çok üzüldüm ve utandım. Kürt baba kızının bir siyahi genç ile çıkmasına karşı çıkmış. Kürt kızı babanın engelini takmamış. Baba kızının siyahi genç ile çıkmaya devam ettiğini görünce, cinayet işlemiş. Amerika ve dünya kültürü ile uyumda zorlanan Kürt baba, halen Amerikan hapishanelerinde yaşam çürütüyor.
Kürtler ABD’de kendi kollektif kurumlarını yaratabildiler mi? Yarattılarsa bu kurumların Kürtler ve Amerikalılar üzerindeki etkisi nedir?
Biz Kürtler için kurumlardan daha öncelikli olan kurumları işletebilecek kalifiye insan yaratabilmek. Amerika’da Paran olduğunda uçak bile satın alabilirsin. Uçağı havalandırdığında kabiliyetli bir pilot değilseniz, uçak ölümünüze sebep olabilir. Kürtler Amerika’da diğer gruplara nazaran yeniler. Kurumları ve onları işletenlerde tecrübe ve nitelik konusunda yeniler. Kürtler olarak kişisel gelir ve sosyal sermayeyi bir araya getirdiğimiz takdirde kurumlarımızı daha güçlü çalışır kılabiliriz. Biz maalesef her iki konuda da zorlanıyoruz. Ama her iki alanda da büyük mesafeler kaydedildiğini de söyleyebilirim.
“Amerika’da Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ofisi Bir nevi Kürtler için elçilik görevi yapıyor”
Amerika’daki kurumlarımızdan, en belirgin olanı Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ofisi. Bir nevi Elçilik görevi yapıyor. Kollektif moral günlerimizden Newroz, bizi bir araya getiriyor; katliamı bol olan bir halkız örneğin, Halepçe katliamı da kollektif günlerimizden. Amerika’daki her Kürt göle atılan bir taş gibi. İngilizceye hakim olanın etkisi daha büyük. İngilizce bilmeyenimiz de Amerika’ya kendi varlığından yola çıkarak Kürt realitesini tanıştırıyor. Amerika sadece Başkent Washington olarak görülmemeli. Kürtlerin Amerikalıları tanıması ve Amerikalıların Kürtleri öğrenmesi, iki halkın birbiriyle olan dostluk bağlarını geliştirmek daha fazla önemsenmeli.
Amerika’da yaşayan Kürtlerin Amerika siyasetine yaklaşımı nasıl? Kürtlerin Amerikan siyasetine girememesinin nedenleri nelerdir?
Bu sorunun cevabını Almanya’daki Kürtler üzerine almalı kanımca. 60 yıla yakın bir süredir Elisabeth ve Hans’ı yakından izliyorlar. Futbolunu oynuyorlar. Kahvelerini içiyorlar. Dillerini konuşuyorlar. Onların içinden ‘Nobel Ödüllü Kürt’ çıktığını görmek isterdim. Almanya da büyüyen Kürtlerin kuşağı bunu rahatlıkla başarabilirdi.
“Amerika’da Kürtlerin iki dezavantajı var, burada yeni olmak ve nicelik sorunu”
Amerika’da kendini yenileyen, yaşadığı engelleri fırsata çevirebilen, kendine yasak koymayan ve bundan habersiz özgür gelişen bir nesil büyüyor. Kanımca bu nesil kendi çapında hem Amerika’yı ve hem de Kürdistan’ı değiştirecek. Atalarına uygulanan Zilan’ı, Dersim’i, Mahabad’ı ve Halepçe’yi bilerek görevler üstlenecek. Özgürlüklerin sınırlarını genişletecekler. Kendi halkları için, bunu yapacaklar.
Amerika’da kamuoyuna mal olmuş başarılı Kürt şahsiyetler var mı? Var olanların etkinlik düzeyleri ne? Kendi halkına karşı sorumluluk düzeyleri gelişmiş mi?
Amerika’da iki ünlü Kürdümüz tanınıyor. Bu Kürt şahsiyetlerini okuma alışkanlığı olan her Amerikalı tanıyor. Hamdi Ulukaya ve Ezdi kızımız Nadia Murad. Hamdi Ulukaya burada yarattığı Chobani yoğurt markası ile tanınıyor. Onun kadar zengin olan Amerikalı Kürtlerimiz belki var. Fakat Hamdi Ulukaya’yı sevenler listesinde mülteciler, Kürtler, Türkler ve Amerika’ya yeni göç edenler mevcut. Dil konusunda sıkıntı çekenlere fabrikalarında iş veriyor. Suriyeli göçmenlere yardım ettiği biliniyor. Obama ile ilişkileri iyi olan birisiydi. Trump ile aynı bağı kurabilmiş midir onu bilemiyorum.
Nadia Murad’ı hepimiz BM’de Ezdi halkının 73’üncü Fermanı’nı ve kendi esaret süreçlerini anlatımlarından tanıyoruz. İŞİD tarafından cinsel şiddete maruz kalan ve ölümü göze alarak mucizevi bir şekilde IŞİD’in elinden kaçmayı başarmış özgürleşmiş genç kadın olarak biliyoruz. Kaçırılan, zorla alıkonulan, katledilen Ezdi halkını unutmadı. Onların özgürlüğü için kampanyalar yürüttü. Ve bu kampanyanın uluslararası yüzü oldu. Bu çalışmalarından dolayı Nobel barış ödülüne layık görüldü. Amerikan Cumhurbaşkanı Donald Trump ile görüşen ilk Kürt kadın aynı zamanda.
Amerika kamuoyunun Kürtleri algılayış şekli nasıl? Amerika’da Kürtler hangi yönleri ile tanınıyorlar?
Amerikan halkı Kürt halkını Ekim 2014 yılında keşfetti desem yanlış olmaz sanırım. İŞİD, Kobani’yi çembere aldığı döneme tekabül ediyor bu tanıma. Halk Savunma Birlikleri (YPG) militanları dünyaya korku salan siyah entarili IŞİD’e karşı korkusuzca şehir savaşı yürütüyorlardı. O süreçte yaşanılanlar öyle kasvetli bir hava oluşturmuştu ki Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry bile direncin beyhude olduğunu söylüyordu. Amerika’nın İŞİD militanları ile, Kobani’de değil, başka alanlarda savaşacağını anlatıyordu. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’da meydanlardan ‘düştü düşecek’ diye bağırıyordu.
“19 Ekim 2014 yılında Rojava Kürtleri ile Amerika’nın ilk resmi tarihi ilişkileri başladı”
Pentagon, söylenenlerin aksine savaşı yakından takip ediyor ve direncin boyutlarını gördükçe yardım etmek istiyordu. Beyaz Sarayı ikna edip YPG savaşçılarına yardım etme kararını 19 Ekim’de aldı. O gün, Rojava Kürtleri ve Amerika, tarihlerinin ilk resmi ilişkisini başlattı. Amerika teknik gücüyle, Kürtler öz verileri ile saat gibi çalışan bir ekip oluşturup İŞİD’in sonunu getirdiler.
“Bütün dünya Rojava halkı ve ABD’nin mücadelelerine sunduğu destek ile nefes aldı”
Bu arada Amerikan basını Kürt savaşçılarını öven yazılara yer verdi. Sanki yakın dostları Fransızları ve Almanları konuşuyormuşçasına Kürtleri konuştular. Kürtler Amerikan seçimlerinin konusu oldu. Amerikan güvenliği ve Kürt savaşçıları aynı cümlelerde anıldı.
Amerikan halkı Kürt halkı ile 2014 yılında tanışırken, Kürtlerin Amerika’yı tanıması daha eskilere gidiyor. 1970’lerde Güney Kürtleri Nixon hükûmeti ile ilişkiye geçmiş, Amerika’nın Vietnam da yaşadığı hezimetleri Kürdistan da emperyalist Irak’a karşı başarıya çevirmesini istemişti. Amerikan hükûmetinin İsrail ile olan ilişkisi, Arap dünyası ile olan bağları ve Iran Şahı ile olan yakın dostluğu Kürtlerin böylesi bir dileğine imkân vermemişti. Ama Kürtler bu büyük resmi görmedikleri için, Dışişleri Bakanı Kissinger tarafından oyuna getirilip, bir mutlak yenilgi ile baş başa bırakıldı.
“Kuzey Kürtleri, Güney Kürtlerinin aksine, Amerika’yı hedef aldılar”
Kuzey Kürtleri, Güney Kürtlerinin aksine, Amerika’yı hedeflerine koydular. Amerika’yı hedef alan siyasi mücadeleleri Amerika’nın gözünden kaçmadı. ABD’nin eline fırsat geçince, Sayın Öcalan’ı Türkiye’ye “hediye” olarak sunmaktan geri durmadılar. Kürtlerin sorunları yakın komşuları ile. Amerika ve Avrupa düşmanlığı Kürtlerin yararına değil. Böylesi bir düşmanlığın, Kürt düşmanlarına dost kazandırmaktan başka bir yararı olmadı.
Amerika’da Yahudiler, Rumlar, Ermeniler, güçlü lobiler oluşturdular, yüz yıl öncesinden Amerika’ya göç etmiş Kürtlerin bir lobi oluşturamamalarının nedenleri nelerdir? Kürtlerin Amerikada lobi oluşturma zemini var mı?
Amerika’da altı milyona yakın bir Yahudi kitlesinin yaşadığından söz edilir. Rumların nüfusu 1,5 milyondur denilir. Yarım milyona yakın Ermeni yaşar Amerika’da. Bu halkların Amerika’ya geliş tarihleri mevcut sayıya eklenince ve Avrupa’dan edindikleri burdaki eğitim düzeyleri ile birleşince ve kendi ülkeleri için muazzam bir lobi ağına dönüştüler.
Biz Kürtleri Aristo’nun bu sözü iyi tanımlıyor; “Eşitsizliğin en kötüsü eşit olmayan şeylere eşittirler demektir.” Amerika gibi batılı ülkelerde eşitsizlikleri sınırlandırmak için yasalar önünde herkesi eşit gören anayasal bir sistem kurulmuştur. Bazı toplumlarda bu eşitsizlik kanunlara işlemiş ve ancak kanlı bir devrim ile eşit olmayanlar eşitliklerine kavuşurlar diye düşünüyorum.
“Amerikan Kongresinin kapıları herkese açık, kim onları ikna ederse onun sözü geçerlidir”
Yaşadığımız ülkeye gelince, Amerikan Kongresinin kapıları herkese açık. O kongrede görev yapan milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu avukat. Argümanları ileri sürmeyi severler ve bu konuda oldukça açıktırlar. Kim onları ikna ederse onun sözü geçerlidir. Örneğin, bir Kürdün ileri sürdüğü bir argümanı bir başkası boşa çıkarmak isteyebilir. Sonuç güçler dengesini yansıtır.
Lobicilik bir sanattır. Sanat ustalık ile eş anlamlıdır. Picasso’nun, sanatın ne demek olduğunu dile getiren güzel bir hikâyesi vardır. Ünlü ressam, bir gün Paris’te gezmektedir. Hayranı olan bir bayan ile yüz yüze gelir. Bayan ressamdan bir portre rica eder. Picasso’nun meşgulüm mazeretini kabul etmez. Randevu alıp stüdyosuna gider. Picasso sadelikten yana bir portre yapar bayan için. Ücreti için 500 frank ister. Genç bayan fiyatın pahalılığından yakınır. Bir saatini bile almadı diye ekler. Öyle değil der Picasso. 30 yıl artı (+) bir saatimi verdim portrenize. Lobicilik biraz böyle bir iştir. Hem zaman hem özen hem inanç ve hem de deliliğe benzeyen ve inat gerektiren bir alandır. Kürtler bunu yapabilirlerse meşhur Yahudi lobilerini bile gölgede bırakabilirler!
Amerika genel olarak Kürtleri nasıl okuyor? Belirgin bir Kürt siyasetleri var mı? Kürdistan Bölgesi ve Rojava ile olan ilişki biçimlerini biz Kürtler nasıl okumalıyız?
Kürtler Amerika’yı nasıl okuyor sorusu bence önemli. Amerika Kürtleri yanlış okursa bile, Kürtler Amerika’ya zarar veremez; verse bile, daha ağır fiyatla karşılığını alırlar. Amerika’nın güçlülüğü veya Kürtlerin güçsüzlüğü alın yazısı değil. Küçük ve güçsüz halkların büyük ve güçlü halkları tanımasında yarar vardır. Almanların “zeıtgeıst” dediği, yani zamanın ruhunu yakalamakta önemli.
“Kürtlerin özgürlüğe ihtiyacı var, Doğu Almanya benzeri sistemlere değil”
Romalı General Pompey’e atfedilen bir söz var: “İnsanlar doğan güneşe tapar; batan güneşe değil.” Dünyada esen rüzgâr çok partililiği, kanunlar önünde eşitliliği, fikir özgürlüğünü dayatıyor. Kuzey Kürtlerinin dayattığı ise Doğu Almanya’daki sisteme benziyor. Eğer o sistem o kadar iyi olsaydı içinde büyüyen Almanların Batı Almanya’ya sığınmasının sebebi neydi o zaman? Kürtlerin özgürlüğe ihtiyacı var. Bu ihtiyacı bütün Kürtler için en iyi kim temsil ediyor? Ayrıca söyledikleri ile dünyadaki pratikler birbirine uyuyor mu? Bu ihtiyacı bütün Kürtler için en iyi kim savunuyor veya o yönlü ürettiği projeler Kürt halkının büyük bir çoğunluğunu ikna edebiliyor mu? Bu sorulara cevap bulmak önemli. Yaşanılanlar ne yazık ki özgür olmayan bir Ortadoğu’da vuku buluyor. Kürtler doğru ile yanlış arasında bir seçim yapıp ya özgür ve güvenlikte, ya da başkasının emrinde köle misali güvensiz ve huzursuz bir ortamı tercih edecekler.
Kürtler Amerika ile ilişkilerinde neyi öncelikli kılmalıdırlar? Amerika karar mekanizmaları üzerinde etkili olabilmek için Kürtlere ne tür çalışmalar yürütmelerini önerirsiniz?
Kürtlerin her şeyden önce Amerika’yı tanımalarını isterim. Örneğin, Türkleri, Arapları veya Farsları bildikleri kadar. Yarın Türkler, Araplar ve Farslar dünyadan yok olsa, Kürtler bağımsız olur, ama bu ülkelerin yıkılışı ile dünya biliminde veya edebiyatında fark edilecek kadar bir düşüş görülmez.
Ama Amerikalılar yok olsa, Filistinlilerin ülke olma şansları yükselir, ama elinde tuttuğun akıllı telefonun yenilenmesi epey zaman alır. Kanser ile olan savaşta ciddi aksamalar yaşanır. Dünyanın izlediği filmlerde büyük bir düşüş olur. Amerika’sı olmayan bir dünya İstanbul’u olmayan bir Türkiye gibi olur.
“Amerikalıları bilmek Türkleri, Arapları ve Farsları bilmekten daha yararlı”
Amerika’yı tanımayı kitap ile, film ile değil, hele hele Cumhuriyet yazarı Işıl Özgentürk’ün “bölgeyi çok iyi bilen bir öğretmen arkadaşımın anlattıkları” yöntemiyle hiç değil. Amerikalıların tarihini ve edebiyatını okuyarak, şartlar el veriyorsa, ülkelerini ziyaret edip gezerek, İngilizce biliyor isen, insanları ile önyargısız sohbet ederek bilmenizi isterim. Yaşar Kemal’in dostu James Baldwin’ın bir sözü var: “Amerikalı beyazlar siyahları tanımazlar. Ama her siyah beyazları çok iyi tanır. Tanımak zorundadır. Çünkü hayatı onların elindedir” der.
Biz Kürtler sevsek de sevmesek de içinde doğduğumuz dünya bize Türkleri, Arapları, Farsları ve Amerikalıları ev ödevi olarak vermiş. Bunları tanıyıp bilmekte yarar var; bunlarla yetinmek olmaz, dünyayı tanımamız lazım.
Bugün Kürdistan dağlarının arkasında olanlar Kürdistan dağlarının önünde olanlardan çok daha önemli. Bize dağların arkasını gören insanlar lazım.