Kürtçe’nin çeşitli baskı ve engellerle karşı karşıya kaldığını, ailelerin dillerine yeterince sahip çıkmadığını ifade eden dilbilimciler, konuşma dilinin giderek daraldığı konusunda uyarıda bulunuyor.
Dünya Anadil Günü, 21 Şubat 1952’de Bangladeş’in başkenti Dakka’da, Bengal Dil Hareketi üyesi çok sayıda öğrencinin Bengal alfabesiyle yazabilme ve Pakistan’ın Bengal dilini de resmi dil olarak tanıması talepleriyle yapılan bir protesto sırasında katledilmeleri üzerine UNESCO’nun özel bir gün olarak kabul ettiği gündür.
21 Şubat Dünya Anadil Günü, 1999’dan beri dünyanın her yerinde çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.
Dünya Anadil Günü vesilesiyle dilbilimcilere Kürtçe’nin içinde bulunduğu koşulları, diasporada yapılan çalışmaları ve anadilde eğitimin önemini sorduk.
Kürt PEN Eşbaşkanı ve dilbilimci Sami Tan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarına dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Genel olarak baktığımızda Türk uluslaşmasının inşa süreci tekleştirme üzerine kurulu bir sistemdir. Bu sistem, Türkler ve Türkçe dışındaki kimlikler ile kültürleri eritme sistemidir. Asimilasyona, homojenleştirmeye dayanan bir süreçtir. Bu süreçte yasaklar ve engellemeler söz konusu olmuştur. Özelikle Kürt dilini değersizleştirmeye, hiçleştirmeye, bilgisizlik, cahillik ve yoksullukla eşleştirmeye çalışmıştır. Bu anlamda Kürtlerin kendi dilinden ve kültüründen kaçış süreci başladı. Bu konuda kısmen başarılı da oldu.”
K24’e konuşan Sami Tan, cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte Kürt dilinin statüsünün aşağıya çekildiğini, Türk dilinin ise statüsünün yükseltilmeye çalışıldığını ifade ederek, “Ve Türkçe bir devlet dili oluyor. Türkçe resmi kurumlarda, bütün eğitim alanlarında ve basın-yayında kullanılıyor” dedi.
Türkiye metropollerine yapılan göçün Kürtlerin yaşam alanlarını etkilediğini, dolayısıyla Kürtçe’nin bundan olumsuz etkilendiğini söyleyen Tan, “Yeni yaşama uygun bir dilin yaratılması için eğitim dili ve resmi statüsünün olması gerekiyor” diye konuştu.
Kürt illerinde de bu sorunun yaşandığını ifade eden Tan, durumun Türkçe lehine evrilmeye başladığını sözlerine ekledi.
"Aileler Çocuklarına Kürtçe Öğretmiyor"
Son 30 - 40 yıllık süreçte Kürtçe yazı dilinin ciddi bir gelişme kaydettiğini vurgulayan Sami Tan, kitle iletişim araçlarındaki Kürtçe yayınların artışının da bunda önemli rol oynadığını belirterek, şu uyarıda bulundu:
“Kürtçe yazı dili önemli bir aşama kaydetti fakat konuşma dili daralıyor ve deyim yerindeyse çoraklaşıyor. Özellikle aileler, yaratılan bu statüden dolayı dilinden kaçıyor ve Kürtçe’yi çocuklarına öğretmiyor.”
Sami Tan, Kürtçe’nin gelişimi ve kaybolmaması için resmi olarak garanti altına alınması ve anayasada bunun korunması gerektiğini ifade ederek, “Kürtçe eğitim dili olmalıdır. Yazı dili toplumun geniş kesimlerine aktarılmalıdır” dedi.
Diasporada Durum Ne?
1898’de yayımlanan ilk Kürtçe gazete Kürdistan’la birlikte diaspora Kürtler için önemli kitapların yayımlandığı, akademik çalışmaların yapıldığı ve çeşitli kültür-sanat faaliyetlerinin sürdürüldüğü bir yer oldu.
Kürtlerin diasporadaki durumunu sorduğumuz yazar, çevirmen ve dilbilimci Mustafa Aydoğan, İsveç’te yaşayan Kürtlerin, toplumun en dinamik kesimleri arasında olduğunu söyledi.
K24’e konuşan Aydoğan, sadece 21 Şubat’ta değil, her zaman Kürt diline sahip çıkılması gerektiğini vurgulayarak, diasporadaki durum hakkında şunları belirtti:
“Kimi ülkelerdeki Kürt nüfusu İsveç’teki Kürt nüfusundan oldukça da fazladır. Ancak diğer kesimlerin yanı sıra, Kürt politikacılarının, yazarlarının, ressamlarının, müzisyenlerinin ve benzerlerinin toplandığı İsveç’te sadece Kürtler yok, bir Kürt toplumu da var. Kürdistan’ın tüm parçalarıyla, Lübnan ve eskiden Sovyetler Birliği denilen ülkelerden gelen Kürtlerin de içinde bulunduğu modern tarihin ilk kapsamlı ulusal örgütlenmesi İsveç’te kurulabildi. O dönemin İsveç Kültür Bakanı tarafından açılışı yapılan İlk Kürt Kütüphanesi 10 Ekim 1997 yılında Stockholm’de kuruldu. Üniversitede Kürt öğretmen yetiştirme bölümü Stockholm’de açıldı.”
“İsveç Kürt toplumunun en farklı özelliği, Kürtçe’yi İsveç Kürt toplumunun iç ilişkilerinde temel dil hâline getiren bir Kürdi hattı benimsemeyi başarabilmesidir” diyen Aydoğan, “İsveç’te Kürtler tarafından kurulan Kürdi tüm kurumların dili tartışmasız Kürtçe’dir. İsveç Kürtleri Kürt dilinin ve edebiyatının gelişmesinde önemi asla yadsınamayacak tarihsel bir rol oynadılar. Bu nedenle, İsveç denilince akla ilk gelen Kürtçe ve dili Kürtçe olan edebiyattır” ifadelerini kullandı.
Veroj: Anadil Kişiliğin Oluşumunda Önemlidir
Kişiliğin oluşmasında dilin büyük bir öneme sahip olduğundan söz eden araştırmacı - yazar Seîd Veroj ise, “Anadilinden söz ederken, sadece annenin konuştuğu dilden değil, kişinin büyüdüğü, kendi kişiliğini oluşturduğu dilden de söz ediyoruz. Her ulus bir dile sahip, dolayısıyla her ulusun kendi dilinde eğitim alması konusu da çok önemli bir olgudur” ifadelerini kullandı.
K24’e konuşan Seîd Veroj, kişinin büyüdüğü ulusal dille sonradan öğrendiği dil arasında önemli farklılıkların olduğunu belirterek, Kürtçe üzerindeki engellere dikkat çekti:
“Anadili önüne engeller konduğunda ve dil yasaklandığında çocuklar başka bir dili, yani egemen dili öğrenmeye çalışır. Ve bir dili zorla öğrenen çocuklar çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalır. Biz Türkçe’yi okullarda, dayak yiyerek öğrendik. Yediğimiz dayaklar kişiliğimizde çok olumsuz etkiler yarattı. Okullarda Kürtçe’nin konuşulmaması için öğrenci kulüpleri oluşturuldu, çocuklar birbirini ihbar etmeye zorlandı.”
Kürdistan’ın tüm parçalarında benzer politikaların uygulandığını ve bunun Kürtlerin kişiliğinin oluşmasında derin yaralar açtığını ifade eden Veroj, “Kuzey Kürdistan’da Kürtçe tüm diyalektleriyle yasaklanmış durumda. Bu dilde konuşanlar şiddete maruz kaldı, cezalandırıldı” dedi.
Kürt dilinin cumhuriyetin kuruluşundan önce de özgür olmadığını ve eğitim dili olarak yasak olduğunu anımsatan Veroj, o dönem medreselerde Kürtçe eğitim verildiğini söyledi.
Veroj, Kürtçe’nin eğitim dili olarak hala yasak olduğunu, resmi kurumlarda var olmadığını, medyada dilin kullanılmadığını ifade ederek, “Yasaklanan bir dil giderek kaybolur; bu, bir dilin ölümü anlamına geliyor” diye konuştu.
"Zazaki Daha Olumsuz Etkilendi"
UNESCO’nun “Kaybolan Diller” raporunu anımsattığımız Veroj, Kürtçe’nin Zazaki lehçesinin de söz konusu devlet politikasından olumsuz etkilendiğini söyleyerek, şunları dile getirdi:
“Kurmanci’nin şansı şuydu: Kurmancların nüfusu daha fazla olduğu için asimilasyon politikasının onlar üzerindeki etkisi daha azdı. Kurmanci’nin yazılı olarak gelişmesi de buna paraleldir. Dolayısıyla söz konusu devlet politikaları Zazaki’de daha etkili oldu.”
Dil üzerindeki tehlikenin Kurmanclar için de Zazalar için de eşit oranda olduğunun altını çizen Veroj, “Bu konuda çalışan insanlar bu tehlikenin farkında olmalı, tedbir almalı, bu güzel ulusal dile sahip çıkmalıdır. Her dil bir kültür, tarihtir; her dilin kayboluşu insanlığın da kayboluşudur. Tüm Kürtler ve Kürt dostları vazifelerini yerine getirerek Kürt diline sahip çıkmalıdır” çağrısında bulundu.