Hasan Ali Toptaş’ların Acelesiz Seyir Sessizliği

8 Aralık 2020 Salı günü Leyla Salinger adlı sosyal medya kullanıcısı Hasan Ali Toptaş’ın tacizci olduğunu yazdı. Bunun üzerine Pelin Buzluk da aynı gün Toptaş’ın’ın kendisine 2011 yılında tecavüze yeltendiğini açıkladı.

13.12.2020, Paz - 18:41

Hasan Ali Toptaş’ların Acelesiz Seyir Sessizliği
Haberi Paylaş

Hasan Ali Toptaş 9 Aralık Çarşamba günü tecavüze yeltenmekle suçlandığını bile bile ancak tecavüze yeltenmediğine dair cümleleri içermeyen bir özür metni yayınladı. Böylece herkes Toptaş’ın suçu kabullendiğini düşünerek/sanarak buna uygun açıklamalar yapmaya başladı. Ben de bu reddedişe değinmiştim.

Hasan Ali Toptaş’ın özründen hareketle birkaç kadın, tacizci listesi oluşturmaya başladı.

Türkiye Yazarlar Sendikası 10 Aralık’ta kadınlara destek açıklaması yaptı.

10 Aralik’ta Everest Yayınevi, Hasan Ali Toptaş ile yollarını ayırdığını açıkladı. Aynı iptali İletişim Yayınevi Bora Abdo için yaptı. Ayrıca; İletişim Yayınları, Doğan Kitap, Notabene Yayınları, Ayrıntı Yayınları, İthaki Yayınları, İnkılap Kitabevi, Hep Kitap yayınevleri ve Yayıncılar Birliği tacize karşı mücadeleye destek açıklaması yaptı, kimi yayınevi de listede yer alan yazarların kitaplarını raflarından kaldıracağını duyurdu. İnternetten kitap satışı yapan bazı siteler Toptaş’ın kitaplarını artık bulundurmuyor. Olasıdır ki, bazı yayınevleri bundan sonra dosyasını gönderen bir erkek yazarı öncelikle, bir yolunu bularak, topluma danıştıktan yani yazara dair en ufak bir itiraz olmama durumunu belgeledikten sonra o kişinin dosyasını incelemeye ancak başlayabilir ve herhangi bir aşamada ya da yayınlansa bile en ufak bir şüphede yazarla ilişkisini koparabilir.

Tacizci listesinde adı geçen İbrahim Çolak 10 Aralık’ta intihar etti.

Yayınevi ile ilişiğinin kesildiği 10 Aralık Çarşamba günü Hasan Ali Toptaş’ın bir gazeteye röportaj verdiği, o röportaj yayınlandığında anlaşıldı.

Toptaş röportajda, Pelin Buzluk’un Kolları Ölü Açıklığında adlı kitabındaki öykülerden birini (“Hasan Ali Toptaş sevgisiyle” ifadesiyle) kendisine ithaf ettiğini belirterek, kendisine yapılan ithafın Buzluk’un suçlamasını güvenilmez kıldığını da öne sürdü. (Ayrıca, not olarak, Buzluk’un Deli Bal isimli kitabının 2012 yılındaki ilk baskısında ve 2014’teki ikinci baskısında yer alan Gecenin Elyazısı adlı öyküde de Toptaş’ın bir cümlesine yer verilmiş.)

Hasan Ali Toptaş’ın tüm iddiaları reddettiği bu röportajı nedense yapılışından dört gün sonra yani 13 Aralık Pazar günü yayınlandı ve röportajda Toptaş’ın sessizliği süresince sosyal medyayı takip ettiği anlaşıldı. Bu süre boyunca sayısız insan taciz ve tecavüzle suçlandı. Oluşan ‘Toptaş itiraf etti!’ havasının da etkisiyle hemen her iddia doğru gibi algılandı. Toptaş ikinci açıklamasının çok gecikmesinden de kaynaklı, bu meseledeki ciddiyetinin ve inandırıcılığının yittiğini düşündürdü ve Kuşlar Yasına Gider isimli romanında işlediğini belirttiği ‘seyir’ temasını akla getirdi ve bu kez de seyir geniş katılımlıydı.

Öncelikle, özür metninin ardından olayların hızlanan gelişimi üzerine Hasan Ali Toptaş metne tecavüze yeltenme ile ilgili hemen bir ek ya da düzeltme yapmadı. Özür açıklamasından bir gün sonra verdiği anlaşılan röportajın hemen aynı gün ya da ertesi gün yayınlanmaması da Toptaş’ı kişisel açıklama yapması için harekete geçirmedi. Bu sessizlik kamuoyunda iddiaların haklı olduğu algısını yarattı, güçlendirdi. Sessizlik öfkeyi de görünür kıldı. Açıklanan listede ismi olan İbrahim Çolak intihar etti. Listede adları geçenlerden birkaçı kendilerine iddia yöneltilmesini yargıya taşıdıklarını açıkladı.

Tacize, tecavüze uğradığı iddiasında bulunan tek bir kadının yargıya, savcılığa başvurduğu açıklamasına henüz rastlanmadı; elbette kendi dikkatime göre. İsimleri listelemekle, yaymakla yetinmenin gerekçesi yargı erkinin sorunlu görülmesi olmamalıydı.

Hasan Ali Toptaş’ın hızla ikinci bir açıklama yapmaması, listeyle ve sosyal medyada ifşalar, sözleşmelerin iptali için baskılar, yayınevlerinin tavrı, basının sessizliği, bir gazetenin röportajı 4 gün beklettikten sonra yayınlaması; yaşananları ve gelinen yeri anlamakta, kişileri ve kurumları anlamlandırmakta, olaylar arasında bağlantı kurmakta unutulmaması gerekenlerdir.

Bu denli umursamazlık, nefret, öfke, sinmişlik, tarafgirlik, körü körünelik, linç, işaretleme, önyargının harmanlandığı atmosfer yüzünden taciz, tecavüz, asimetrik/hiyerarşik faydalanma, istismar, zorbalık gibi hassas ve her daim aciliyeti olan bir konu pervasızca boğuluverdi. Medeni ölümün desteklenmesi, uygulanması benimsenerek yayıldı. Bu tarz, bu bakış, bu üslup terk edilmelidir.

Üstelik, meselenin toplumsal derinliğinin tespiti, analizi, etkileri ve mücadelesi için elverişli zemin oluşturulamadı. Asıl amaç bu ve toplumun her kesiminden bilgi ve işbirliği arayışı olmalıyken sanki sürek avı başlatılmış gibi bir izlenim yaratıldı. Sanki mesele, bunu tartışmaya açan ve belli bir yaşam tarzına sahip dar bir kesimin yasadığı sorun kıskacında kalmış gibi göründü.

Mesele toplumsal sorunun üzerine gitmekse; meselelerde görünmezliğe bürünmüş toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, erkek egemen sistemi daha görünür kılmaksa; her bir kesim daha titiz, daha sakin, üst akılla yaklaşmalıydı. Sorunların bilincinde olanlar bilincinde olmayan onmilyonlarca insana ulaşma derdinde olmalıydı. Bu; elbirliği ile ve çağcıl akılla başarılabilir. Demek ki, henüz bu hazır bulunuşluk yeterli değil.

Sorumluluk hissetmek, süregelen bir soruna çağcıl çözümcü yaklaşmak, davranmak!

Salı’dan Pazar’a: Mağdurlaşan failler, failleşen mağdurlar. Mağdurumsu failler, failimsi mağdurlar!

Kadınıyla erkeğiyle hepimiz öğrenmeye devam ediyoruz. Sorsanız her bir kişi tacize, tecavüze, zorbalığa karşı çıkar, kınar. Öyleyse, süreci dikkatlice, nazikçe toplumsallaşacak bilince, duyarlığa, itiraza, aman vermemeye çevirebilmek için asla geç kalınmış değildir.

Aziz Yağan

Nerina Azad
Bu haber toplam: 6297 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:18:00
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x