Türk milliyetçisi ırkçılar atasözleri ve deyimlerle farklı kültürleri, farklı dilleri ötekileştiren ve şöven sözlerle aşağılayayarak ırkçı duygularının mutluluğunu (!) yaşıyorlar.
Tarihin yıkıntıları arasında kültürü ararken yaşamın hiçte kolay olmadığını, egemenlerin her şeyden önce kültür, sanat ve edebiyat üzerinden yarattığı tahribatları görmek zorundayız. Rüyasını bile özgürce yaşamayacak kadar baskı altında kalan halkların manevi dünyası kırılan iradesi, elinden alınan umudu, dumura uğratılmış hisleriyle şekillenen insanlığın yaşam denen çelişkinin neyi ifade ettiğini görmek gerekir. Her şeyden önce farklılığa karşı nasıl bir ''kültür - sanat - edebiyat?'' sorusuna aranan cevap, aynı zamanda ''nasıl bir yaşam'' sorusuna da aranan bir cevap olmalıdır.
Türk Edebiyatın da Kürtlerden çok sık bahsedenler yine Kürt yazarlar olmuştur. (Yaşar Kemal, Musa Anter, Yaşar Kaya, Cigerxun, Ömer Polat, Mehmet Kemal,Yılmaz Güney, Mehmet Uzun, Hüseyin Cevahir, vb.) Kürt coğrafyasında yaşamış, görev yapmış ya da değişik nedenlerden dolayı Kürtlerle ilişkiler geliştirmiş ve Kürtlerin sorunlarını kaleme alan siyaset bilimci, sosyolog, yazar ve şairler Kürtlere yönelik önemli belgeler ve eserler üretmiştir. Bu eserlerin edebi yanları dışında yöre halklarının yaşamlarına yön verecek tarihi özelliklerde vardır.
Bu bakımdan Anı, Film, Roman ve Şiir türlerinin Kürtlere ilişkin olarak Türk edebiyatında ve siyasetinde büyük önemi bulunmaktadır. Ayrıca Kürt coğrafyasının doğal güzelliğinden, dağlarından, ovalarından, ırmaklarından, bitki örtüsünden önemli bir zenginlik olarak bahsedilmiştir. Kürtçe söylenen ezgiler, klamlar, şinler, destanlar, o yörenin istemlerini ifade etmesine rağmen, anlaşılmayan dil olarak değerlendirilmiştir. Oysaki kültür, sanat ve edebiyat insana yakın olabilmektir, onu anlayabilmektir. Çünkü kültürlerin kaynaşması insanı yeniden yaratır, ona saygınlık ve güç verir, cesaret verir. Birlikte yaşamı umutlandırır.
Türkiye'de Kürtler alehinde yaratılan olumsuzluk içeren ön yargıların (atasözlerin ve deyimlerin) varlığı aslında gerek filmlerde gerekse de Türk edebiyatında Kürtleri kapsayan anlatımlara uyuşmamaktadır. Türkiye'de Kürtlere yönelik geliştirilen inkâr ve asimilasyon, tavırların çeşitliliğine dayanmaktadır. Bugün bile Türk milliyetçiliği olumsuzluklarını her düzeyde sürdürmeye devam ediyor. Sokaktaki linç girişimlerinden tutunda sözlü sataşmalara varıncaya kadar hissettiriyorlar bu tavırlarını.
Düşünsenize şöyle bir; Diyarbekir, Hakkari ve Tunceli plakalı araçlara tahammül edemediklerinden dolayı bu araçlara saldırıyorlar. Kürt bölegerinden Diyarbekir, Tunceli, Hakkari, vd. Kürt bölgelerin kimliğini taşıyanlar keyfi uygulamalara maruz kalabiliyorlar.
Türk milliyetçisi ırkçılar atasözleri ve deyimlerle farklı kültürleri, farklı dilleri ötekileştiren ve şöven sözlerle aşağılayayarak ırkçı duygularının mutluluğunu (!) yaşıyorlar.
Tekçi, tek tipliliği, farklı olana karşı beslediği hoşgörürsüzlüğü ve ayrımcılığı gösteriyorlar. Bir de utanmadan ayrımız gayrımız yok, hepimiz kardeşiz demenin iki yüzlülüğünü sergiliyorlar. Ve hala tahamülsüzlüğün, yok etmeci inkârcı mantığın her boyutu yaşanıyor.
Türk atasözleri Kürtleri aşağılamanın, cahil, görgüsüz, kaba olarak göstermenin ifadeleri karşımıza çıkmaktadır.
Ayrımcılıkla kötülenenler için Atasözleri ve deyimlerle çeşitli yollar kullanır. Bunların başında bazen farklı diller ve kültürler gelir. Bazen hayvanı ve insanı aynı kavramda aşağılama anlatımı tercih edilir. Bunlar bazen başka bir kavramı veya varlığı aşağılamak ve kötülemek şeklinde de olabilir. Sosyokültürel bağlamda atasözü ve deyimlerde ırkçılık ve ayrımcılık yapılmaktadır.
'Kürt önce yemeğini köpeğine yedirir, arta kalanı kendisi yer', 'Kürt'ün kocayayına keçi götürürler', 'Ayıdan post, Kürt'ten dost olamaz“, 'Ayı Kürt', 'Kıllı Kürt', 'Kürt ile itin Allahı birdir', 'Eşeğe Kürt demişler, eşek kırk gün yem yememiş', 'Allah Kürt kısmını yaratmasaydı, eşeklere paha biçilmezdi', 'Kürt'ü de eşek sanma', 'Eşek hoşaftan, Kürt laftan anlamaz', 'Acemi nalbant Kürt (gâvur, ahmak) eşeğinde (öğrenir, usta olur) dener kendini'’, ...
Açlık ve yoksulluk olduğu gibi vefasızlık, beceriksizlik, iş bilmezlik gibi özelliklerde Kürtler'in şahsında aşağılanmış dolayısıyla da bu çerçevede Kürtler kötülenmiştir. Ekonomik faaliyet alanı olan hayvancılık ve tarım bölgelerinde genellikle bu deyimler karşımıza çıkmaktadır.
'Kürt karnı doyunca çarığına bakarmış', 'Kürt'ün yağı çok olunca, hem yer, hem yüzüne sürer', 'Kürt, Kürt kıçına dürt, yağını çıkar başına sürt', 'Kürt ne bilmiş bayramı zır zır içer ayranı', 'Kürt'ün karnı doyunca ayakkabısına ararmış', 'Kürt kırmızıyı sever', 'Kürt'ün kü lo lo ile geçer', 'Kürt önce ateş eder, sonra düşünür', 'Kürttür ne bilmiş', 'Kürt kısmında akıl olmaz', 'Haso, Husonun eline düşmek', 'Sen Kürtlüğünle biliyorsun da, ben bilmezmiyim', 'Kürt buldu, tanışı kaldı', 'Kürt ile Lazın beş dakika sonra düşündükleri, beş dakika önce akıllarına gelseydi, çok şey yaparlardı', 'Kürt'ün allahı yoktur', 'Acemler demiyeli bir Kürt de böyle gitsin', 'Kürt Dölü', 'Kürt bozması', 'Kürt Uşağı', 'Kurdo' 'Kıro', 'Asi Kürtler', 'Şaki Kürtler', 'Eşkiya Kürtler', 'Dağlı Kürtler' ,'Allah Kürtleri yaratmış, dağlar hali ıssız kalmasın diye', 'Kürt'ün bir yanı dağ olmazsa yaşayamaz', 'Dağdan gelmiş bağdakini kovalıyor', 'İnatçı Kürt', 'Kürt damarı', 'Ters Kürt', 'Kürt'e bir verme iki ister, yüz verme astar ister', 'Kürt vereni sever', 'Gavura bakınca Kürt müslüman', 'Hırıstiyana kıyasla Kürt müslüman', 'Mendabur Kürt', 'Harami Kürtler', 'Kürtlük devri', 'Kürt'ü kovalıya kovalıya dövmeli', 'Kürtlükte kahpelik yok', 'Öcünü deli Kürt kırk yılda almış da, „Oh ne çabuk aldım“ diyerek sefasından bayılmış'.
Dil bilmez Kürtler (Türkçeyi bilmedikleri için olmalı), 'dil-diş bilmez Kürtler', 'Dilbilmez, yol bilmez Kürtler', 'Dili dönmez kürt', 'Kürt’ün aklı ya sıçarken ya da kaçarken aklı başına gelir'.
'Kuyruklu Kürt', 'Çarıklı Kürt', 'Alavere-dalavere Kürt Mehmet nöbet başına' (Bu söz genelde askerde Türkçe az bilen Kürtler'e karşı kullanılan bir sözdür), 'Kürt'ten evliya koma avluya, ya samı çalar, ya samanbağı', 'Kıro vıro derler, yığılıp seni yerler', 'Elin Kürt'ü, dağın yabanıl Kürt'ü, Yabanın kuyruklu Kürt'ü malımızı elimizden cebir alacak'* 'Allahın Kürt'ü' 'Çingene çalar, Kürt oynar', 'Herkes sakız çiğner ama Kürt (Çingene) kızı tadını çıkarır'. Bu sözler yer yer Türk edebiyatında kitaplarda da kullanılmaktıdır.
Özellikle 1984 sonrası 'Bölgeciler', 'Ayrılıkçılar', 'Bölücüler', 'Kürtçüler', 'Teröristler', 'Vatan hainleri' ifadeleri kullanılmaktadır.
Türk milliyetçileri ve islamcılar tarafından da komünist eşkiya, gavur uşağı, haydut, kansız, ermeni uşağı, ermeni dölleri, cinayet şebekesi, eli kanlı örgüt ifadeleri çok sık kullanılmaktadır.
"Kürt'e fırsat verme yarap
dehre sultan olmasın,
Ayağını çarık sıksın,
asla iflah olmasın,
vur sopayı al haracı, karnı bile doymasın,
Bu çeşmeden, Gavur içsin, Rum içsin de,
Kürt'e nasip olmasın."
(Bitlis'te bir çeşmede yazılı kaynak Zülfikar dergisi)
Avrupa da çalışan göçmen işçilerde nasibini almış bu deyimlerden. Onlar için de; 'Gâvurun ekmeğini yiyen gâvurun kılıcını çalar' denilmiş.