ABD eski Başkanı Barack Obama’nın terörle mücadele konusundaki danışmanı, uluslararası politika, güvenlik ve istihbarat konularında uluslararası bir saygınlığa sahip Bruce Riedel Mesud Barzani ve ABD’nin Kürt güvensizliğinin kökenleri başlıklı bir analiz kaleme aldı.
Güney Kurdistan Kürtlerinin bu sonbaharda çeyrek yüzyıllık bağımsızlık arayışlarında en kötü günleri geride bıraktıklarını dile getiren Riedel, Mesud Barzani’nin ABD’yi Kürt halkını yüzüstü bırakmakla suçlayarak görevini bıraktığına atıfta bulundu.
Barzani’nin ilk Beyaz Saray ziyaretinin, kendisinin Ulusal Güvenlik Konseyi\'nde Körfez ve Güney Asya İşleri müdürü olarak görevli olduğundan, kendi sorumluluğunda olduğu 31 Temmuz 1992’de gerçekleştiğini vurgulayan Riedel, Başkan Barzani’nin 6 muhalif liderden biri olarak Washington’a davet edildiğini dile getirdi.
Mesud Barzani’yi Beyaz Saray’a davet edilen 6 muhalif lider arasında en güvenilir olanı diye tanımlayan Riedel, aynı zamanda ABD’nin niyetleri konusundaki şüpheleri nedeniyle gelmeye en zor ikna olanın da yine Barzani olduğunu vurguluyor.
Yazısında Başkan Mesud Barzani’ye olan saygı ve sevgisini, Batılıların diplomatik dildeki soyismi kullanımı yerine daha samimi kullanımı niteleyen ilk isim olan Mesud’u sık sık kullanarak gösteren Riedel Başkan Barzani’nin isteksizliğini ve dikkatini anlamanın zor olmadığını dile getirdikten sonra bunun sebebini şöyle not düşüyor:
“O’nun Babası Mustafa Barzani, İran Şah\'ı ve CIA\'nin yanı sıra İsrail istihbarat servisi Mossad tarafından gizlice desteklenen 1970\'lerin başındaki Bağdat\'a karşı Kürt isyanını yönetti. Büyük zorluklara rağmen Kürtler, Irak ordusunu Kürdistan\'ın çoğundan çıkarmayı başardılar.
1975\'te İran Şahı, Hüseyin (Saddam) ile bir sınır anlaşması imzaladı ve Kürtleri felâkete terk etti. ABD, yaşlı Barzani\'ye güvenli sürgün teklifi dışında Kürtlere yardım etmek için hiçbir şey yapmadı. Kürtler müttefiklerine güvendikleri için korkunç bir bedel ödediler. Mustafa Barzani, kalan günlerini Virginia\'da sürgüne geçirdi.
1980\'lerde Kürtler İran devrim rejimiyle birlikte İran-Irak savaşına katıldılar. Savaş bittiği zaman, Hüseyin (Saddam) 1974\'ten daha barbar ve acımasızdı. Washington yine hiçbir şey yapmadı. Binlerce Kürt öldürüldü ve on binlercesi Hüseyin’in acımasız yönetimi altındaki zor kamplara sürgün edildiler. Reagan yönetimi İran\'a karşı Hüseyin’in yanındaydı ve Kürtlere yardım etmek için kılını dahi kıpırdatmadı.
1991\'de Başkan Bush, Kuveyt\'in serbest bırakılmasını takiben Hüseyin\'in (Saddam) yeniden bir Kürt isyanını ezdiğini gördü. Yüz binlerce Kürt, NATO müttefikimiz olan Türkiye\'ye kaçtı. Bu kez Beyaz Saray, gönülsüzce Kuzey Irak\'ta uçuşa yasak bölge ile müdahale etti. Huzuru Temin Harekatı, Türkiye sınırı boyunca, daha sonra mini bir devlet haline gelen, güvenlikli bir Kürt bölgesinin oluşmasını sağladı.
Mesud Barzani Beyaz Saray\'a geldiğinde, Amerikan ihanetinin yukarıda bahsedilen mirasına sahipti. Barzani’yi karşılayan Bush\'un ulusal güvenlik danışmanı General Brent Scowcroft da bu geçmişin farkındaydı, ancak görüşmede Barzani kadar isteksiz ve rahatsız değildi. Scowcroft, ABD\'nin Irak\'ın toprak bütünlüğüne olan desteğini ve Kürt bağımsızlığına karşı çıkan kod sözlerini defalarca vurguladı.
Toprak bütünlüğü olgusu, Orta Doğu\'nun sert jeopolitik haritasını yansıtıyor. Irak’ın tüm komşuları kendi Kürt nüfusuna sahip oldukları için Kürt bağımsızlığını kabul etmiyorlar. Arap dünyası, diğer azınlık gruplarına emsal teşkil edeceği için bağımsızlığa şiddetli bir şekilde karşı çıkıyor. Demokratlar olsun, Cumhuriyetçiler olsun, başarılı Amerikan yönetimleri hep bir ağızdan konuşmaktalar. Kürtler, az bir hevesle, hareketsiz bir şekilde Irak toprak bütünlüğüne destek veriyorlar.
Scowcroft\'un Nisan 1993\'teki toplantısından bir yıl sonra ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, aynı gruba Eski Yönetici Ofis binasında bulunan resmi bürosunda ev sahipliği yaptı. Mesud yine en isteksiz katılımcıydı. Fotoğraf çekimlerinde kaşları çatıktı. Şüpheci tavrı ayan beyandı. Çekilen resimlerde asık yüzlüydü.
1994 yılında, benim de bulunduğum birçok Amerikalı yetkili, konforlu Kürdistan Bölgesi\'ni ziyaret etti. Bölge Hüseyin’in (Saddam) sürekli tehdidi altında idi ancak Başkan Clinton muhalefet için sempatisini göstermek istedi. Mesud cömert bir ev sahibi olmasına rağmen yine de Amerika\'ya karşı şüpheci yaklaşıyordu. Huzuru Temin Harekatı tarafından sağlanan iki helikoptere içeri ve dışarı uçtuk. İki hafta sonra aynı iki helikopter, Amerikan jet uçakları tarafından yanlış tanımlanarak dost ateşi sonucu düşürüldü.
Mesud kendi aldatmacasına sahipti. Ağustos 1996\'da Hüseyin (Saddam) ile anlaşarak, Irak ordusunun Erbil’e girmesine izin vererek ezeli rakibi Celal Talabani’ye karşı güç kazandı. Onlarca muhalif vahşice öldürüldü. Huzur Harekatı katliamı durduracak hiçbir şey yapmadı.
Clinton yönetimi sonraki yılı iki Kürt rakip arasında bir uzlaşma müzakeresi yapmak için harcadı. Talabani, Scowcroft\'un Temmuz 1992\'de Beyaz Saray oturumundaki diğer Kürd’üydü. Amerikan kapısına ayak uydurmaya o kadar hevesliydi ki o sabah cüzdanını unuttu ve kapıda gösterebileceği hiçbir kimlik belgesi yoktu. Gizli servise, pasaportu olmayan, hatta bir kredi kartı dahi olmayan bu Iraklının bir tehdit teşkil etmediği taahhüdünde bulunmak zorunda kaldım.
Mesud, emekliliğin Ortadoğu politikacıları için gerçekte bir seçenek olmamasına rağmen siyasi kariyerine son vermiş görünüyor. Neredeyse herkesin tavsiyesine karşı çıkarak Kürt bağımsızlığını onaylamak için referandum yaptıktan sonra, Bağdat rejiminin Kürtler için önemli Kerkük kentini ve Kürtlerin kendi kendine yeterli olması için gerekli olan petrol alanlarını yeniden ele geçirdiğini gördü. Liderliği, zaferin başlangıcı gibi gördükleri anda Kürtlerin umutlarını tazeledi. Tabanı geniş ölçüde sadık kalmasına rağmen, o geniş ölçüde itibar kaybetti.
İran, Barzani’ye karşı yıkım tasarladı. Beyaz Saray’ın tepki vermede yavaş davranmasından istifade eden Tahran üstünlüğü ele geçirdi. Trump\'un yeni sert İran stratejisinin ilk testi Ayetullahlar ve İran Devrim Muhafızları için fos çıktı. Irak\'taki nüfusun en Amerikalı kesimi diz çökmüştü.
Barzani bir kez daha Washington\'u Kürtlerin yanında olmamakla suçluyor. ABD tarafından sağlanan Amerikan yapımı silahlar İran destekli Iraklılar tarafından Kürt güçlerini ezmek için kullanıldı. Onun iyi bir davası var. Kürtler, 2003\'te Hüseyin (Saddam) ve bir yıl sonrasında El-Kaide karşıtı savaşta olduğu gibi, IŞİD karşıtı mücadelede de merkezi bir müttefik oldular. Fakat Amerikalılar onlarca yıl tutarlı davrandılar. Mesud haklıydı.