2008'deki küresel krizi tahmin eden ve kriz kâhini olarak anılan Roubini, koronavirüsün küresel ekonomide 10 yıl sürecek bir buhrana neden olabileceğini öne sürdü.
2008 krizinden iki yıl önce ABD’de ev kredilerinin geri ödemelerinde sorun olduğunu tespit ederek küresel ekonomik krizi tahmin eden isimlerden biri olarak tarihe geçen New York Üniversitesi'nden Prof. Dr. Nouriel Roubini, koronavirüs salgınıyla birlikte küresel ekonomide buhran yaşanacağı öngörüsünde bulundu.
IMF, mevcut durumu 1929-1932 döneminde ABD’de başlayıp tüm dünyaya yayılan ve “büyük buhran” olarak adlandırılan ekonomik krize gönderme yaparak “büyük tecrit” olarak adlandırmıştı.
Roubini, İngiliz The Guardian gazetesinde yayımlanan yazısında 1929-1932 dönemindeki büyük buhrana gönderme yaparak,“2020’de daha büyük buhran kaçınılmaz” ifadesini kullandı.
Salgından önce de küresel ekonomide kaygı verici ve riskli eğilimler olduğuna dikkat çeken Roubini, sert ve uzun süreli bir kriz anlamına gelen L şeklinde bir buhranın çok muhtemel olduğunu öne sürdü.
Sözcü gazetesinin Guardian'dan aktardığına göre Roubini, öngörüsüne dair 10 nedeni şöyle sıraladı:
1- BORÇ KRİZİ İFLASLARI TETİKLEYECEK: Açıklar borç krizi ve iflas riskini artırıyor. Salgına karşı alınan tedbirler, zaten kamu borç seviyeleri birçok ülkede yüksek ve sürdürülemez seviyelerde iken, bütçe açıklarını ciddi şekilde artırıyor. Birçok kişi ve firma için gelir kaybı, özel sektör borçlarının da sürdürülemez seviyelere geleceğini gösteriyor. Bu da kitlesel iflaslara neden olabilir. Bu nedenle, 2008 krizi sonrasında yaşanan hızlı toparlanmanın aksine uzun süreli durgunluk yaşanabilir.
2- SALGIN SAĞLIK HARCAMALARINI, O DA BORÇLARI ARTIRACAK: Gelişmiş ülkelerdeki demografik saatli bomba ikinci faktör. Salgın, sağlık sistemlerine çok daha fazla harcama yapılmasının gerektiğini gösteriyor. Gelişmiş ülkelerin çoğunda nüfus yaşlı olduğu için, sağlık giderlerini fonlamak da borçları artıracak.
3- EMTİA FİYATLARI VE ÜCRETLER DÜŞECEK, BU DA İFLASLARI ARTIRACAK: Üçüncü faktör, artan deflasyon (fiyatlar genel seviyesinde düşüş) riski. Salgın derin bir durgunluğun yanı sıra, petrol ve endüstriyel metaller gibi emtialarda fiyat çöküşlerine neden oluyor. Bu durum hem ürünlerde hem de ücretlerde deflasyona neden olabilir. Bu durum da borç ve iflas riskini artırıyor.
4- PARA BİRİMLERİNİN DEĞERİ DÜŞECEK, STAGFLASYON OLACAK: Dördüncü faktör, para birimlerinin değerlerindeki düşüş olacak. Merkez bankaları deflasyonla mücadele etmeye ve faiz oranlarının artışı riskini önlemeye çalışırken, para politikaları geleneksel formların daha da dışına çıkacak. Hükümetler, açıkları kapatmak ve buhranı önlemek için kısa vadede para basılmasına ihtiyaç duyacak. Ancak küreselleşmeden geriye dönülmesi ve artan korumacılık kaynaklı kalıcı arz şoku, stagflasyonu (durgunluk ile yüksek enflasyonun birlikteliği) kaçınılmaz kılacak.
5- DİJİTALLEŞME İŞSİZLİĞİ ARTIRACAK, ÜCRETLERİ DÜŞÜRECEK: Dijitalleşmedeki artış, ekonomik bozulmayı artıracak. Milyonlarca insan işini kaybederken, milyonlarca kişinin de ücretleri düşecek. Gelir ve servet eşitsizliği artacak. Arz zincirindeki şoklara karşı gelişmiş ekonomiler, üretimi düşük maliyetli bölgelerden yüksek maliyetli kendi ülkelerine çekecek. Ancak bu durum, otomasyonu artıracak ve bu durum ücretler üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturacak. Popülizm, milliyetçilik ve yabancı düşmanlığı artacak.
6- KORUMACILIK İÇİN KISITLAMALAR SIKILAŞACAK: Altıncı faktör, küreselleşmenin geri çevrilmesi. Salgın, balkanlaştırma ve parçalama eğilimlerini hızlandıracak. ABD ve Çin, daha hızlı ayrışacak. Birçok ülke korumacılık önlemlerini artıracak. Salgın sonrasında ürünlerin, hizmetlerin, sermayenin, emeğin, teknolojinin, verinin ve bilginin dolaşımı üzerindeki kısıtlamalar sıkılaşacak.
7- POPÜLİZM YÜKSELECEK: Popülist liderler, ekonomik zayıflıktan, kitlesel işsizlikten ve artan eşitsizlikten çoğu örnekte faydalanıyor. Artan ekonomik güvensizlik ortamında, krizin sorumlusu olarak yabancıları gösterme eğilimi güçlenecek. Mavi yakalı işçiler ve orta sınıfın geniş kesimleri, ticaret ve mülteciler konusundaki kısıtlama önerileri başta olmak üzere popülist söyleme daha duyarlı hale gelecek.
8- ABD İLE ÇİN ARASINDAKİ AYRIŞMA ŞİDDETLENECEK: ABD ile Çin arasındaki jeostratejik ayrılık artacak. İki ülke arasında ticaret, teknoloji, yatırım, bilgi ve para politikalarındaki ayrışma şiddetlenecek.
9- SİBER SAVAŞ VE ASKERİ ÇATIŞMALAR OLABİLİR: Diplomatik ayrılıklar, ABD ile rakipleri Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore arasında yeni bir soğuk savaşa neden olacak. ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla, siber savaş riski artıyor ve bu durum askeri çatışmaya bile dönüşebilir. Teknoloji, geleceğin endüstrilerinin kontrolünde ve salgınlarla mücadelede kilit silah olduğu için, ABD’de özel teknoloji şirketleri giderek ulusal güvenlik sisteminin daha fazla parçası haline gelecek.
10- 2030’LARDA BELKİ ÇÖZÜLEBİLİR: Son risk ise, bir finansal krizden çok daha fazla ekonomik tahribat yaratabilecek olan çevresel bozulma. Salgınlar gibi iklim krizi de insanların neden olduğu felaketler. Zayıf sağlık ve hijyen standartları, doğal sistemlere zarar verilmesi, bu felaketlere yol açıyor. Bu 10 risk, küresel ekonomiyi umutsuz bir 10 yıla sürükleyebilecek kusursuz bir fırtınaya neden olabilir. 2030’larda teknoloji ve daha becerikli siyasi liderlikler, bu sorunları belki azaltabilir ya da çözebilir.