HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, 4 Mayıs 1937\'de Dersim\'e yönelik katliam kararının 77\'inci yıldönümü dolayısıyla Meclis\'te düzenlediği basın toplantısında, Sabiha Gökçen Havaalanı başta olmak üzere Dersim Katliamı\'nı hatırlatan kamusal ve s.
Basın toplantısında sözlerine \"Dersim Katliamı’na giden yolda 4 Mayıs 1937 tarihinde alınan katliam kararının 77’inci yıl dönümüne girmiş bulunmaktayız\" diye başlayan Bingöl Milletvekili İdris Baluken, \"Belirli bir nüfus, belirli bir coğrafyada, politik saiklerle, sistematik bir şekilde iki yıl boyunca katliama uğratılmıştır\" vurgusunda bulundu.
Bu soykırım öncesinde, Cumhuriyet yönetiminin Kürt halkına karşı geliştirdiği politikalarda eşiğin 1924 yılı olduğunu belirten Baluken, o dönemde yaşananlara ilişkin Meclis\'teki basın toplantısında şu bilgileri paylaştı:
\"Şeyh Sait isyanını, askeri yöntemlerle ve insanlık dışı yöntemlerle bastıran Cumhuriyet yönetimi, Dersim’e ilişkin tedip ve tenkil merkezli planların hazırlıklarına da 1926 yılında başlamıştır. 1926 yılında Cumhuriyet elitlerinden Hamdi Bey’in hazırladığı raporda \'Dersim, cumhuriyet hükümeti için bir çıbandır.\' İfadeleri kullanılarak katliama giden sürecin startı verilmiştir. Genelkurmay’ın Dersim raporunda ise \'Dersim halkı cahildir. Şekavet ruhu hâkimdir. Bununla beraber şekavete, tecavüze, soygunculuğa asıl müessir rüeası olmuştur.\' ifadeleri kullanılarak askeri gözle kriminalize edilen bir halka yönelik silahlı müdahaleye giden yolun taşları döşenmiştir.
Dersim’e yönelik 1930 yılında Mareşal Fevzi Çakmak da bir rapor hazırlar. Raporda \'Dersimli okşamakla kazanılmaz, silahlı kuvvetlerin müdahalesi Dersimliye daha çok tesir yapar ve ıslahın esasını teşkil eder, dersim daha çok koloni gibi nazara alınmalı.\' belirlemeleri Cumhuriyet yönetiminin Dersim’e, Dersim şahsında Kürt ve Alevi halkına tekçi, inkarcı, asimilasyonist ve sömürgeci bir anlayışla yaklaştığı açıkça ortadadır.
Dersim katliamının sistematik olduğunu ve askeri müdahaleyi esas aldığını gösteren bir kanıt da Cumhuriyet yönetimi İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın “ Öncelikle Dersim silahtan arındırılmalı ve aşiret başkanları bölgeden uzaklaştırılmalıdır. Bunun uygulanması ‘askeri bir harekâta’ bağlıdır…” ifadeleri net bir şekilde göstermektedir. Aynı dönemde Milli Şef olarak kabul edilen İsmet İnönü’nün Dersim için ‘ıslah projesi’ önerisi de Dersim Katliamına giden yolun döşenen taşlarından biridir.
Cumhuriyet elitlerinin bu raporlamaların yanı sıra Dersim Katliamı’na giden yolda kanuni düzenlemeler şöyle gerçekleştirilmiştir. 25 Şubat 1925 Sıkıyönetim ilan edilmiş, 4 Mart 1925 yılında Takrir-i Sükun ilan edilmiş ve Türkiye 5 Umumi Müfettişliğe ayrılarak Şark Islahat Planı devreye sokulmuştur. Son olarak ise Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun, 25 Aralık 1935’te kabul edilmiş ve 2 Ocak 1936’da yürürlüğe girmiştir. Dâhiliye ve Maliye Vekâletleri tarafından hazırlanan ve Bakanlar Kurulunda 6 Kasım 1935’te görüşüldükten sonra TBMM’ye sunulan kanunun gerekçesinde; \'en iyi usul kanununun uygulandığı yörenin özellik ve ihtiyaçlarına en çok uyan kanun olduğu belirtilmiş, Dersim yöresinde Cumhuriyet kanunlarının yetersiz kaldığı ileri sürülerek bu yöreye özgü bir kanun çıkarılmasının zorunlu hale geldiği savunulmuştur.\'\"
77 YIL GEÇMESİNE RAĞMEN GEREKLİ ADIMLAR ATILMADI
Baluken, \"Gerek Cumhuriyet üst yöneticilerinin ve kurumlarının raporları gerekse de Dersim Katliamına giden yolda çıkarılan yasaların Bakanlar Kurulu ve Parlamento tarafından yapılması açık bir katliamın devlet tarafından planlandığını ve uygulandığını ortaya koymaktadır\" vurgusunda bulundu.
Yetmiş yedi yıl geçmiş olmasına rağmen Dersim Katliam’ı ile ilgili devlet ve hükümetlerin \"gerekli adımları atmadığını\" kaydeden Baluken, şunları söyledi: \"Başbakan R. Tayyip Erdoğan, 2011 yılında yarım ağız ile ‘gerekirse özür dilerim’ açıklaması yaparak ve sonrasında da özür dilemeyip tek bir adım atmayarak Dersim Katliamı ile ilgili bir yüzleşme gerçekleştirmemiştir. Erdoğan yarım ağız özrü, Türkiye’de toplumsal barışın sağlanması için teminat konumunda olan geçmişle yüzleşmenin sağlanması yerine yüzleşme gerçeğinden uzak, tamamen politik hesaplarla söylenen bir söz dışında başka anlam ifade etmemektedir.\"
CHP DERSİM KATLİAMI İLE YÜZLEŞMELİ
Baluken, \"Başbakan’ın bu gayri ciddi yaklaşımının yanı sıra kendisini Cumhuriyetin kurucusu olarak deklare eden CHP’nin Dersim Katliamına ilişkin tavrı, katliamla yüzleşmek bir yana katliamın arkasında duran bir zihniyete tekabül etmektedir\" diye ekledi.
CHP\'nin Dersim Katliamı ile yüzleşmeden, Türkiye halkları nezdinde her zaman mahkum olmaya devam edeceğini belirten Baluken, \"Dersim Katliamı ve bu katliamda gerçekleşen acılar tarih boyunca CHP’yi takip edecektir. Dersim Katliamını yazan tarih, CHP’yi dinliyor ve gün gelecek CHP’ye gereken cevabı verecektir\" dedi.
ÖZÜR DİLENMELİ, ZARARLAR TAZMİN EDİLMELİ
Baluken, şöyle devam etti: \"İktidar partisi ve ana muhalefet partisinin Dersim Katliamı ve yüzleşmeyle ilgili bu yaklaşımlarına karşın Parti grubu olarak Dersim Katliamına yönelik Parlamento’ya sunduğumuz, Dersim Katliamının Yarattığı Mağduriyetlerin Giderilmesi ve Katliama Maruz Kalan Dersim Halkından Özür Dilenmesi Hakkında Kanun Teklifimiz başta Başbakan ve CHP olmak üzere tüm Türkiye siyasi aktörleri için yol gösterici niteliktedir.
-Resmi adı Tunceli olan katliamın yaşandığı ilimizin adının Dersim olarak değiştirilmesi,
-Devlet adına katliam sonrasında hayatta kalanlardan özür dilenmesi ve yaşananların kınanması ile mağduriyetlerin giderilmesi için adım atılması,
-Dersim Katliamı sırasında sürgüne gönderilen ailelerin tam listesi ile kayıplar ve ailelerinden koparılan çocukların akıbetleri ile yine çocukların hangi ailelere evlatlık verildiği açıklanıp sürgüne gönderilen tüm kayıpların listeleri tüm il ve ilçe nüfus müdürlüklerinde açık şekilde ilan edilmesi,
-4 Mayıs 1937 tarihinde dönemin Bakanlar Kurulu tarafından alınan karar uyarınca şu anki adı Tunceli olan Dersim ilinde yaşanan katliam sebebiyle mağdur olan Dersim halkının mağduriyetlerinin giderilmesi ile telafisi olanaksız kalan maddi ve manevi mağduriyetlerin onarılması,
-“Dersim” il ve ilçeleri ile tüm yurtta “Dersim Katliamı”nı hatırlatan; Sabiha Gökçen Havaalanı örneğinde olduğu gibi kamu kurum ve kuruluşları başta olmak üzere tüm kamusal ve sivil alanda kullanılan isimlerin değiştirilmesi,
-“Dersim Katliamının” yarattığı etkilerin silinmesi amacıyla Dersim halkının; dini ve tüm kültürel hakları korunacak ve inançlarını, dinlerini, kültürlerini, dillerini geliştirmelerinin önünün açılması,
-Dersim ilinin doğal ve tarihi güzelliği ile orada yaşayan halkın sağlığını tehdit edecek olan Munzur Barajlar Projesi ve diğer baraj yapımına dair projeler iptal edilerek Dersim halkının sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının sağlanması.\"
YÜZLEŞME BARIŞIN ANAHTARI
Baluken, hakikatlerin açığa çıkarılması ve yüzleşmenin sağlanmasını isterken, barışın anahtarının bu yüzleşme olduğunu ifade etti.
Baluken şöyle dedi: \"Dersim Katliamının 77’inci yıl dönümünde Türkiye’de toplumsal barışın sağlanması ve demokratikleşmenin önünün açılması adına hakikatlerin açığa çıkarılması ve geçmiş yüzleşmenin sağlanması zorunludur. Bu yüzleşmenin sağlanması barışın anahtarı konumundadır. Tarihi ile yüzleşmeyen, halk kırımları ile ilgili hakikatleri açığa çıkarmayan hiçbir toplum, barışamaz. Başbakan’ın geçmişte yine ifade edip gereğini yapmadığı üzere, güçlü bir devlet, müreffeh bir toplum olmak için geçmişle yüzleşmek zorunludur.
Bu kapsamda; iktidarı ve muhalefeti ile tüm siyasi partiler, devlet bürokrasisi, medya kurumları, sivil toplum kuruluşları ve tüm toplumsal kesimler başta Dersim Katliamı olmak üzere Türkiye siyasi tarihi ile yüzleşmeyi sağlayacak çabalar içerisinde olmalıdır. Geçmişten günümüze kadar tüm katliamlarda dahiliyeti olanlar açığa çıkarılmalı, bu katliamların politik saikleri ile yüzleşilmeli ve geleceğin inşasının barış ve özgürlük temelinde gerçekleşmesi adına çaba gösterilmelidir. Laç Deresindeki insanlık dışı katliamın aydınlatılması, Dersim’in kayıp kızlarının bulunması, idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin bulunması güncel siyasi tartışmaların parçası değil, barışçıl ve ahlaki bir toplum yaratmanın kaçınılmaz gerekliliğidir. Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak bu nitelikteki tüm çabaları destekleyeceğimizi kamuoyu ile bir kez daha paylaşıyoruz.\"