DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Abdullah Öcalan'ın mesajına dair, "İmralı hazır, Sayın Öcalan hazır. Peki devlet hazır mı? Sıra çağrıyı yapanlar ve destekleyenlerde" dedi.
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, çözüm süreci tartışmaları ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamaları üzerine partisinin Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.
Doğan’ın açıklaması şöyle:
“Bizleri ekranları başında izleyen herkesi DEM Parti adına sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum. Zor bir gündeyiz. Nedenlerini anlatacağım. Fakat söz söylemenin en kıymetli anlarından birine yine hep beraber geçiyoruz. En son dört gün önce MYK toplantısı arasında karşınıza çıkıp 1 Ekim sonrası yaşanan gelişmelere ilişkin partimizin tutumunu ve tavrını açıklamıştım. O günden bu yana hızla gelişmeler yaşanıyor. DEM Parti olarak bu gelişmelere ilişkin tavrımız nasıl yeniden sizlerle paylaşmak üzere buluştuk. Ankara’nın Kahramankazan ilçesindeki saldırı ile başlamak istiyorum.
DEM Parti MYK’sının Ankara’daki saldırıya ilişkin açıklaması
Dünden bu yana bu konularda alışılagelen tutumlarla spekülasyonlar yapmaya çalışanlara buradan bir yanıt verelim. Ola ki MYK’mizin bu konuda yaptığı açıklamaları görmeyenler olmuştur, bu açıklamayı buradan tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu saldırıdan dolayı çok büyük üzüntü duyduğumuzu tekrar ifade ediyorum. MYK’mizin açıklaması şöyleydi: “Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde meydana gelen saldırıyı kınıyoruz. Türkiye toplumunun çözümü konuştuğu ve diyalog ihtimalinin belirdiği bu günlerde böylesi bir saldırının olmasını manidar buluyoruz. Bu saldırıdan büyük üzüntü duyuyor, yaşanan acıyı paylaşıyoruz. Bu acı verici olayların bir daha yaşanmaması için barışa her zamankinden daha fazla sahip çıkmalıyız. Saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz”.
Rojava’ya yönelik başlatılan hava harekatına ilişkin DEM Parti MYK açıklaması
TUSAŞ tesislerine yönelik bu saldırı sonrasında ne oldu? Tam da 1 Ekim’den bu yana, gerekli bazı unsurları içermediği için bir süreç ya da barış süreci olarak adlandıramadığımız ama Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümüne dair ihtimalin belirdiği ve buna dair konuşmaların olduğu bir zamanda yeniden hava harekatları yapıldı. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlatılan bu saldırıdan sonra MYK’mızın bir açıklaması oldu. Yine görmeyenlere, duymayanlara duyurmak ve hatırlatmak üzere tavrımızı paylaşmak istiyorum: “Ankara Kahramankazan’da bulunan TUSAŞ tesislerine yönelik saldırının ardından başlatılan hava harekatları bölgede yalnızca şiddet olaylarının derinleşmesine neden olur. Kuzey ve Doğu Suriye’nin birçok merkezine ve özellikle Kobanî’ye yönelik bombardımanlar, sivil halkın yaşamını tehlikeye atmaktadır. Savaşın yıkıcı etkileri, bölgedeki tüm taraflar için büyük bir felakete yol açabilir. Sivillerin hedef alındığı askeri operasyonlar, uluslararası hukuk kurallarını da çiğnemektedir. Savaş ve çatışmanın sürdürülmesi, yalnızca daha fazla acıya ve kayba neden olacaktır. Tüm tarafları diyalog ve barışçıl çözüm yollarını benimsemeye çağırıyoruz”.
“Kürt sorunu güvenlikçi politikalarla çözülemez”
Savaş, çatışma ve şiddet bir yol değildir, çözüm değildir. Bunu yıllardır söylüyoruz. Bu hepimize, herkese kaybettiriyor. O yüzden çözümün konuşulduğu ve diyalog ortamının belirdiği bu ortamda, iktidardan muhalefete, toplumsal muhalefetten siyasal muhalefete Türkiye’de yurttaş olan herkes ciddi bir sorumlulukla karşı karşıya. Bizler itinayla, son derece titiz bir biçimde tüm gelişmeleri sizlerle paylaşıyoruz. Bunun dışında yapılan açıklamalar, yorumlar ya da DEM Partiye mal edilerek yapılan değerlendirmeler partimiz açısından bağlayıcı değildir. Yıllardır bu yollardan geçiyoruz, ağır can kayıpları ve ekonomik maliyetlerle. Bunu durdurmak mümkün. Bunu tersine çevirmek mümkün, yeni bir yol açmak mümkün. Biz DEM Parti olarak tekrar çağrımızı yineliyoruz: Gelin, bu yeni yolu hep beraber açalım. Yıllardır yok sayılan, inkar edilen, görmezden gelinen, güvenlik sorunu olarak ele alınıp çöktürme planlarıyla çözülebileceği sanılan Kürt sorunu, adeta bir insanlık sorunu olarak karşımızda duruyor. Türkiye’nin son günlerde en önemli gündemlerinden biri haline geldi. Yani yok sayarak, inkar ederek, bir güvenlik sorunu olarak ele alarak çözülemeyeceği bir kez daha görülmüş oldu.
“Öcalan’ın Kürt meselesinin demokratik çözümünde oynayacağı rol hayatidir”
Yine günlerdir tartışılıyor. Özellikle son açıklamalarımızdan sonra sanki ilk defa söylüyormuşuz gibi, sanki 1 Ekim sonrası DEM Parti, DEM Parti seçmenleri veya Türkiye kamuoyunun gündemine ilk defa geliyormuş gibi, “Neden Öcalan?” sorusuna yanıt arayanlara, DEM Parti olarak buradan bir kez daha yanıt verelim. Neden Öcalan? Çünkü ömrünü Kürt meselesinin demokratik çözümüne adamış birinden bahsediyoruz. 25 yıldır bir ada hapishanesinde tutuluyor. 44 aydır ağır tecrit altında, yani mutlak bir iletişimsizlikte tutuluyor. Milyonların “iradem” dediği bir liderden bahsediyoruz. Kaldı ki bu destek sadece Türkiye ve Kürtlerle de sınırlı değil. Coğrafyaları ve sınırları aşan bir destekten bahsediyoruz. Kürt sorununun çözümü için esas muhatap olduğu gibi, ülkenin ağır sorunlarının çözümüne ve ateş çemberine alınan Ortadoğu barışına da ciddi katkıları olacak bir aktörden bahsediyoruz. Tecrit uygulandığı ve görüşmeler gerçekleşmediği için bu ağır sorunlar gün geçtikçe daha da ağırlaşıyor. Tüm bu sorunlara ilişkin ön açıcı fikirlere ve projelere sahip birinden bahsediyoruz. Türkiye bunu değerlendirmek istediği zamanlarda da gördü.
“Sayın Öcalan gerçek ve kalıcı barış arayışındadır”
Değerli Türkiye halkları, bunu hep beraber yaşadık. Çatışmasızlığın ne olduğunu, neler kazandırdığını ve nelere kazandırabilme potansiyeli olduğunu gördük. Küçücük bir barış ihtimalini, umudunu büyütmenin hepimize nasıl bir gelecek kazandırma olasılığının olduğunu da birlikte deneyimledik. O yüzden 90’lı yıllardan beri gerçek ve kalıcı bir barış arayışında olan Sayın Öcalan’ın Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümünde oynayacağı rol, alacağı inisiyatif, üstleneceği sorumluluk hayati bir önem taşıyor. Biz bunu 1 Ekim’deki el sıkışması sonrasında ilk kez ifade etmedik. Bu, 1 Ekim gelişmeleri ve tartışmalarından bu yana gündemimize aldığımız bir konu değil. Bunu en iyi siz gazeteciler sahadan biliyorsunuz. Ekranları başındaki kıymetli DEM Parti gönüllüleri, siz de bunu bizzat yaşayarak, bedelini ödeyerek biliyorsunuz. Biz bu yollardan geçerken, birlikte geldik bu aşamaya. Dolayısıyla 1 Ekim sonrasında başlayan tartışmalar ya da gelişmeler bu konuyu bizim gündemimize getirmiş değil. Bu tespiti baştan ve bir kez daha yapmak isteriz.
“Öcalan’ın mesajı: Süreci çatışma ve şiddet zeminden hukuki ve siyasi zemine çekecek güce ve iradeye sahibim”
Günlerdir kendisine çağrılar yapılıyor. Bu çağrıların doğrudan muhatabı Sayın Öcalan. Bu çağrıları izliyor mu, takip edebiliyor mu, bu çağrılara ilişkin ne düşünüyor? Bu çağrılara nasıl bir karşılık vermek ister ve hangi koşullarda karşılık vermek ister? Bu soruların yanıtlarını nasıl sizler bilmiyorsanız, biz de DEM Parti olarak bilmiyoruz. Çünkü çağrıların asıl muhatabı olan kişi tecritte. Bu bir paradoks. Bunu artık ortadan kaldırmak gerekir. Kendisinin bu tartışmalara katılacağı koşulların sağlanması gerekiyor. Aksi takdirde buradan nasıl bir yol alınabilir, nasıl ilerlenebilir? Var sayalım ki her şey hazır demokratik çözüm için ama ana muhatap konuşamıyor, hiçbir görüşme gerçekleştiremiyor. Koşullarına dair hiçbir fikrimiz yok. Ağır bir tecritte, mutlak iletişimsizlikte tutuluyor. Bunu böyle sürdürmek imkansız. O yüzden hepinizin merak ettiği konuya da geleceğim. Diyeceksiniz ki, “Bir görüşme sağlanmış, o halde tecrit ortadan kalktı diyebilir miyiz?” Diyeceğimizi kendisi söylüyor. Evet, bir görüşme sağlandı. Görüşen kişi Urfa Milletvekilimiz Ömer Öcalan, aynı zamanda Sayın Öcalan’ın yeğeni. Avukatları, ailesi, bizler rutin başvurular yapıyoruz görüşmek için ama ilk defa yıllar sonra bir görüşme sağlanıyor. Bu görüşme sonrası Ömer Öcalan’ın sosyal medya hesabında paylaştığı bilgiyi burada yeniden paylaşmak isterim: “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.”
“Öcalan ve demokratik siyaset çözüm için hazır, devlet hazır mı?”
Üç satır, üç cümle gibi görünen bu mesaj kendi içinde pek çok mesajı barındırıyor. Birincisi tecridin devam ettiğini bizatihi kendisi ifade ediyor. İkincisi koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi bir zemine çekecek teorik ve pratik gücü olduğunu söylüyor. İmralı hazır, Sayın Öcalan hazır. Peki, devlet hazır mı? Buradan soruyoruz DEM Parti olarak. Demokratik siyaset hazır, Sayın Öcalan da hazır. Bu koşulları oluşturmaya, tecridi ortadan kaldırmaya, Kürt meselesinin demokratik çözümü için hukuki ve siyasi zemini oluşturmaya devlet hazır mı? Söz söylendi bir kere, artık bu sözü hayata geçirme zamanı. Ötelenemez, ertelenemez, geciktirilemez bir söz söylendi. Söylenen sözün kritik olduğunu, önemli olduğunu biliyoruz, görüyoruz ve duyuyoruz. Ama gereklerini de yerine getirmek konusunda tarihsel sorumluluğumuz gereği tekrar bir çağrıda bulunuyoruz.
“Sayın Öcalan’ın sağlığı yerinde, yapılan spekülasyonlar maksatlıdır”
Kürt meselesinin çözümü ciddiyetle yaklaşmayı gerektirir, geçmiş tecrübelerden dersler çıkarmayı gerektirir. O yüzden tecridin ağır koşullarını görüyor ve yaşıyor ki Sayın Öcalan mesajında buna özellikle ve önemle değinmiş. Yine kendisinin sağlık durumuyla ilgili birtakım spekülatif haberleri hep beraber takip ediyoruz. Bunu da tarihsel sorumluluğumuz gereği kamuoyu ile açık bir biçimde paylaşmak isteriz. Sayın Öcalan’ın sağlığı yerinde. Bu konuda yapılan spekülasyonlar tamamen maksatlıdır. Kendisini soran, Kürt meselesinde ve Türkiye’nin demokratikleşmesinde adım atılmasını bekleyen, barışı talep eden, demokratikleşme havasının yaratılmasının ne kadar kıymetli olduğunu deneyimleyen ve bunun için görev ve sorumluluk üstlenmeye hazır olan herkesi ayrım yapmaksızın selamladığını da ayrıca mesajında bizlere iletmiş. Bizler de size iletiyoruz.
“DEM Parti olarak sorumluluk ve inisiyatif almak için dün de vardık, bugün de varız”
Geçen yaptığımız açıklamada da özellikle bunun altını çizmiştik, bir kez daha söyleyelim. Bunu sık sık yapmalıyız. Manipülasyon, spekülasyon ve dezenformasyonla oluşturulmaya çalışılan provokasyonlar olmasın diye. Barışı inşa etmek, hele hele tarihsel ve kalıcı bir barışı, onurlu ve adil bir barışı inşa etmek istiyorsanız; demokratik bir çözüm kanalı, sahici bir müzakere ve diyalog kanalı açmak istiyorsanız, bunun savaşmaktan çok daha zor olduğunu biliyoruz. O yüzden biz bu gelişmelere ve yapılan açıklamalara çok büyük bir titizlikle yaklaşıyoruz. Tüm kurullarımız değerlendiriyor ve tüm gelişmeleri, şeffaflığa çok önem verdiğimiz için, açık bir biçimde paylaşıyoruz. Bir daha söylüyoruz: Partimiz verdiği mücadeleyle demokratik çözüm çerçevesinde sorumluluk üstlenmeye, rol almaya, inisiyatif geliştirmeye dün olduğu gibi bugün de hazır. DEM Parti burada. Dün de vardık, bugün de varız, yarın da bunun için var olacağız. Bu konu bizim için oldukça net. Bu konuya dair herhangi bir ispata ihtiyacımız olmadığını düşünüyoruz.
“Öcalan hazır olduğu mesajını vermiş, sıra çağrı yapanlarda ve destekleyenlerde”
Gelelim tekrar aktörler meselesine. Yine çok konuşulan, çok tartışılan bir konu. Sayın Öcalan’ın muhataplığını sizlerle paylaştık. Şunun bilinmesini isteriz ki; Kürt meselesinin demokratik çözümü, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi ve kalıcı bir barışın ortaya çıkabilmesi için Kürt siyasetinde, DEM Parti çatısı altında ya da dışında karşı karşıya gelebilecek hiçbir aktör yoktur. Kimse bunun için heveslenmesin. Kürt siyasetindeki tüm aktörler, geliştirilebilecek bir demokratik çözüm sürecinde, Sayın Öcalan muhataplığında, kendisinin ifade ettiği gibi oluşturulabilecek hukuki ve siyasi zeminde sorumluluk almaya hazırdır. Hiç kimse öyle kalkıp sanki Kürt siyasetinde karşı karşıya gelebilecek aktörler varmış gibi boşuna iştah kabartmasın. Çünkü geçmişten bugüne bu konudaki bütün girişimler boşa çıktı. O yüzden hiç bununla enerji ve zaman kaybetmeye gerek yok. DEM Parti olarak diyoruz ki işte Sayın Öcalan hazır ve mesajını vermiş, demokratik siyaset de hazır. O halde sıra bu çağrıyı yapanlarda ve destekleyenlerde. Ortadoğu’da savaş büyürken, Kürt sorununun diyalog yoluyla ve demokratik müzakereyle çözümünden başka bir seçenek yok. Gelin, bu seçeneği hep beraber büyütelim. Gelin, bir barış iklimi yaratmaya çalışalım. Gelin, bunu tartışmalarla, çağrılarla sınırlı bırakmayalım. Bunu birlikte büyütelim. Gelin, bunun onurlu, eşit, adil ve kalıcı bir barışa dönüşmesini sağlayalım, bir sürece dönüşmesini sağlayalım.
İktidarından muhalefetine bu çağrımız herkese. Bu çağrıyı yıllardır yapıyoruz. Bunun için çok büyük bir çaba ve emek ortaya koyuyoruz. Hep birlikte yeniden bunu büyütmenin zamanı. Gelin, tecridi kaldıralım, hukuki ve siyasi zemini oluşturalım. Öcalan’ın doğrudan bu tartışmalara katılabileceği koşulları oluşturalım. Söylediğiniz sözleri ötelemeyin, geciktirmeyin, ertelemeyin. Çünkü ne yazık ki vakit kaybettirildikçe hayata gecikiyoruz. Hayata gecikmeyelim, hayata tutunalım. Çok teşekkürler geldiğiniz için. Ekranları başında bizleri takip edenlere, Kürt meselesinin çözümü için dikkatlerini bizlere yönelten, ne söyleyeceğimizi merak eden herkese bir kez daha DEM Parti adına şunu söylemek isterim. Bizde olanı olduğu gibi sizlerle paylaşma sorumluluğu duyan bir parti olarak, hiçbir gelişmeyi sizlerden saklamayacağız. Çünkü arka kapı diplomasisi yok. Kamuoyundan gizlenen herhangi bir görüşme yok. Dört gün önce tanımladığımız yerdeyiz. Birtakım tartışmalar var Kürt meselesinin çözümüne yönelik ama bu tartışmalar henüz adına süreç diyebileceğimiz bir yere evrilmiş değil. Tekrar teşekkür ederim.”