Türkiye'de erken seçim tartışmaların da yaşandığı günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Saray'daki görüşmesinde konuşulan konular merak konusuydu.
Hürriyet'in haberine göre, buluşmada sekiz kritik başlık gündeme geldi.
Erdoğan’ın Bahçeli’yle, Kürdistan Bölgesi'nde PKK hedeflerine yönelik başlatılan operasyonla ilgili sahadan gelen son bilgileri paylaştığı görüşmede Libya diplomasisi de detaylarıyla konuşuldu.
Son olarak 27 Mayıs’taki Yassıada Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın açılışında bir araya gelen iki lider, normalleşme döneminde Saray'da ilk yüz yüze görüşmede koronavirüs tedbirleri nedeniyle tokalaşmadı, fotoğraf çekiminde sosyal mesafeyi korudu.
İki liderin görüşmesi yaklaşık 50 dakika sürdü. Erdoğan’ın Bahçeli’ye Pençe-Kartal Harekatı’nda sahadan gelen son bilgileri paylaşarak, operasyon planını anlattığı öğrenildi. Bahçeli’nin görüşmede harekâta tam destek vererek, Erdoğan’a "terörle mücadeleye kararlılıkla devam edilmesi gerektiği" mesajını ilettiği kaydedildi.
Görüşmede günlerdir tartışılan Ayasofya’nın statüsünün değiştirilerek ibadete açılması, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu’nda yapılacak değişiklikler, vekil transferi tartışması, baro seçimleri düzenlemesi ve koronavirüsle mücadele gibi kritik başlıklar en önemli gündem maddeleri oldu.
Erdoğan’ın kritik düzenlemelerde cumhur ittifakının ortak hareket etmesi için Bahçeli ile görüşlerini paylaştığı ifade edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın buluşmada yaklaşan Meclis Başkanlığı seçimi için Bahçeli’nin görüşlerini aldığı da öğrenildi. Bu kapsamda iki liderin cumhur ittifakının seçimlerde nasıl hareket edeceği konusunda görüş alışverişinde bulunduğu belirtildi.
Erdoğan, önceki günkü dar kapsamlı “Libya zirvesinin” ardından önümüzdeki dönemde bölgede atılacak adımlar ilgili Bahçeli’nin görüşlerini aldı, Libya diplomasisi hakkında bilgi verdi. Erdoğan’ın Libya ve Doğu Akdeniz’de değişen dengelerin yanı sıra, yürütülen müzakereler ve Suriye’deki son durum hakkında Bahçeli ile görüş alışverişinde bulunduğu belirtildi.
Görüşme Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi'nin de gündemindeydi. Selvi bugünkü köşesine konuyu taşıdı ve şu değerlendirmeyi yaptı:
"Görüşme isteğinin Cumhurbaşkanı’ndan gelmesi, ayrıca Bahçeli’den sonra Erdoğan’ın Meclis Başkanı Mustafa Şentop’u kabul etmesi, siyasi senaryoların yazılmasına neden oldu.
Aslında bunda çok şaşılacak bir durum yok. Meclis Başkanlığı seçimiyle ilgili süreç başlayacak. Onunla bağlantılı olarak kabine değişikliği söylentileri devam ediyor. Bu süreçte iki lider görüşünce beklenti eşiği yükseldi. “Meclis Başkanı kim olacak, kabine değişirse hangi bakan gidip hangisi kalacak” gibi soruların cevabı arandı.
Yeni sürecin yol haritası Erdoğan-Bahçeli görüşmesinde gizli.
AYASOFYA’yla ilgili nefesler tutuldu, 2 Temmuz günü Danıştay 10. Dairesi’nden çıkacak karar bekleniyor. Danıştay, Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesiyle ilgili 24 Kasım 1934 tarihli kararnamenin iptaline karar verdiği takdirde nasıl bir prosedür takip edilecek?
Danıştay’dan çıkacak bir iptal kararı ile birlikte Ayasofya’nın müze statüsü sona ereceği için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınıp vakıflara bağlanacak.
Ankara’da tartışılan konu şu: Danıştay’ın iptal kararı yeterli olacak mı, yoksa Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması için ayrıca Cumhurbaşkanlığı kararnamesi gerekecek mi? İşin hukuki boyutuyla ilgili bir çalışmanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın masasında olduğu söyleniyor. Danıştay kararından sonra ihtiyaç görülürse Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hazırlanacağı ifade ediliyor.
Bir başka nokta daha var. O da Ayasofya’nın mülkiyeti vakıflarda kalacak, ancak cami olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yönetiminde olacak. Diyanet’in Ayasofya’da halen bir imam ve bir de müezzin olmak üzere iki görevlisi var. Cami olarak hizmet vermesi için vakıflar ile Diyanet arasında ayrı bir protokole ihtiyaç olmadığı söyleniyor. Sadece Ayasofya’nın büyüklüğüne uygun olarak imam ve müezzin kadrosu arttırılacak.
Bu arada Ayasofya’nın sonradan yıkılan eski müştemilatının yeniden inşası arzu edildiği için Danıştay kararından sonra bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılması düşünülüyor."
Selvi yazısında TSK'nin Kürdistan Bölgesi'nde PKK'ye yönelik başlattığı operasyona da değindi ve şöyle dedi:
"Daha önce Pençe 1, Pençe 2, Pençe 3 harekâtları yapıldı. Ardından önce Sincar’ın vurulduğu Pençe-Kartal harekâtı geldi, ardından Haftanin kampını hedef alan kara harekâtı olan Pençe-Kaplan başladı. Ancak bunları bir harekât olarak görmemek lazım. Bu bir konsept.
Yeni konseptin iki ayağı var.
1) Terörle kaynağında mücadele etmek.
2) Lider konseptine uygun olarak PKK’nın lider kadrosunu hedef almak.
PKK’ya yönelik harekâtların arkasında çok önemli bir arka kapı diplomasisi yatıyor.
1) Operasyonlardan önce Irak ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’yle arka kapı diplomasisi gerçekleştiriyor. Mesrur Barzani yönetiminin PKK’ya yönelik operasyonlarda daha yakın davrandığının altı çiziliyor. Dikkat edin, İran’ı saymadım.
2) Arka kapı diplomasisi ile istihbarat eşgüdüm içinde yürüyor.
PKK bir yanda İHA’larla ve haberleşme sistemlerinin dinlenmesiyle takip edilirken, vurulacak hedefler açısından işin can damarını yerel istihbarat oluşturuyor."