İdris Baluken: Eksik kaldık

Çözüm süreci döneminde İmralı Heyeti üyesi olan eski HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, partisine kırgınlığı olmadığını ancak önerileri olduğunu söyledi.

24.08.2018, Cum - 07:00

İdris Baluken: Eksik kaldık
Haberi Paylaş

Anketlerde çıkan çözüm sürecine yüzde 70-80 civarında desteğe fazla anlam yüklediklerini söyleyen Baluken, “Barış talebine dair toplumsal desteği güçlendirmede eksik kaldık” dedi.

Baluken, 24 Haziran’da HDP’nin aldığı sonucu “Korkunun umudu yutamayacağını gösterdiğini” sözleriyle yorumladı.

Baluken, yeni hedefin, “belediye kazanmaktan çok, demokrasiyi kazanmak olarak belirlenmesi” gerektiğini de dile getirdi.

Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'nın sorularını yanıtlayan HDP'li İdris Baluken'in açıklaması şöyle:

4 Haziran seçimleri için milletvekili adaylığınızın son anda iptal edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tümüyle siyasi bir karar olarak görüyorum. Halkımızın yüksek desteğiyle yeniden seçilmemin ve Meclis kürsüsü başta olmak üzere siyasi çalışmalarıma dönmemin, iktidar açısından kabul edilemez sembolik bir anlamı vardı. Yeniden seçilmemin, yürüttükleri siyasi tasfiye operasyonlarının iflası olacağını düşündüler. Hukuk garabeti olan mahkeme dosyasının, henüz inceleme aşamasından bile geçmemişken, bir günde istinaf mahkemesi tarafından kopyala-yapıştır yöntemiyle sonuçlandırılmış olmasının başka hiçbir izahı yoktur.

HDP’nin 24 Haziran’da aldığı sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?

24 Haziran’da HDP’nin aldığı sonucu, ülkeye dair umudunu kaybetmek istemeyen ve aydınlık günlere inancını devam ettiren halklarımızın çok kıymetli bir irade beyanı olarak değerlendiriyorum. HDP’nin aldığı sonuç korkunun umudu, karanlığın aydınlığı yutamayacağını bir kez daha göstermiştir. Aldığımız her bir oy, eşit yaşam talebine ve halkların kardeşliğine duyulan inanca işaret etmektedir. HDP Türkiye partisi olamadı diyenlere karşı ülkenin batısından alınan oylar, halklarımızın cevabı olarak sandıklara damgasını vurdu. Fakat siyasi iktidar, halk iradesini doğru okumak yerine bu iradeyi hiçleştirmek üzere organize oldu. Hâlâ bunu sindirdiklerini, hazmettiklerini düşünmüyorum.

Öte yandan eşit ve adil olmayan koşullara, her türlü engele ve güvenlik bahanesi ile “sandık taşıma” kararlarına rağmen HDP’nin Kürt halkından aldığı yüksek oy her türlü kara propagandayı boşa düşürdü. Erdoğan’ın ve AKP’li yetkililerin açıklamalarında mutlak yenilgilerinden ötürü had safhaya çıkmış öfkeyi görmek mümkündür. Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, güçler ayrılığı açısından seçim sonuçlarının ne anlama geldiği orta yerde duruyor zaten.

HDP’ye tam da bu noktada tarihi bir görev ve sorumluluk düşüyor. HDP baskılara, karartmalara rağmen kendisine oy veren toplumsal kesimlerin güvenini boşa çıkarmamalı, demokratik değerlere sahip çıkmanın kararlı ve öncü mücadelesini ortaya koymalıdır. Bu açıdan kıymetli olan bakış açısı, alınan oyların niceliksel boyutunun yanı sıra niteliksel boyutunu da değerlendirmekten geçer. Çünkü o anlamın gereklilikleri yerine getirilmediğinde, elde edilen niceliği de kaybetme riski her zamankinden büyük olur. Yanı sıra niteliksel boyutunu doğru okuyup değerlendirmek, her zamankinden güçlü bir mücadele yaratmaya hizmet eder.

Çözüm sürecinin önemli isimlerden birisiniz. Şu an cezaevinde olmanızın çözüm süreciyle bir ilişkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Aslında bu sorunun cevabı çözüm sürecini bitirenler ve beni cezaevine gönderenlerde bulunuyor. Bizim açımızdan çözüm süreci gerekli ve onurlu bir barış çabasıydı. Sorunların çözümünde diyalog ve müzakereyi esas almakta, silahların nihai olarak susturulmasını amaçlamaktaydı. Ana gündemin demokratikleşme, huzur ve kalıcı barış olduğu bu sürecin bitmesi ile gelinen noktada tüm ülke, ana gündem başlıklarını bile arar oldu. Bugün ülkede toplumsal barış, iç politika, dış politika, ekonomi başta olmak üzere tüm alanlarda yaşanan olumsuz tablonun başlangıcı, çözüm sürecinin bitirilişidir.

Sürecin bitirilişi ile AKP, toplumsal yaşamın her alanını yerle yeksan eden meşhur Amok koşusuna başlamıştır. Bu çılgın ve öldürücü koşunun sonucunda siyasi kriz, demokrasi krizi, adalet krizi, ekonomi krizi peşi sıra gelmiştir. AKP, arkasında büyük bir enkaz yığını biriktirmiş, kendisi de takati kırılmış bir nefessizlik içerisine girmiştir. Bu koşullarda, ne ülkenin yönetilebilirliği ne de mevcut koşulların sürdürülebilirliği mümkün görünmüyor. Tüm bu kötü tablonun sonlandırılması için cezaevinden çıkarılmamızdan daha önemli olan şey, memleketin hayrı için yeni bir sayfanın açılarak bu çılgın koşunun sonlandırılmasıdır. Er ya da geç silahın yerini masanın alacağına inanıyorum. Silah can alan mermi; masa ise yaşama dokunan fikirdir. Paxton “Fikirler ordulardan daha güçlüdür” der. Fikrine güvenen masadan kaçmaz, kaçmamalıdır.

Heyetteki bir isim olarak o dönem keşke şöyle yapsaydık dediğiniz hususlar var mı?

Silah taşıyan taraflar arasındaki arabulucu görevimiz ile yasal ve anayasal hazırlıkları yapacak doğrudan muhataplık görevimizde, muazzam bir emek ve çaba ortaya koyduk. Bu iki görev alanı zamanımızın ve enerjimizin büyük kısmını aldı. Bundan dolayı üçüncü görev bellediğimiz, barış talebine dair toplumsal desteği güçlendirme konusunda eksik kaldık. Daha doğrusu, sayıların mekanik göstergelerine aldandık. Şöyle ki kamuoyu araştırmalarının çoğu çözüm sürecine desteğin yüzde 70-80 seviyelerine çıktığını belirtiyordu. Bu verilere fazla anlam yüklemek yerine kitlelere ulaşmayı ve ortaya koydukları desteği siyasallaştırmayı esas alsaydık, barışı toplumun güvencesine kavuşturabilirdik. Bu nedenle, zamanımızı ve enerjimizi keşke buraya daha fazla aktarsaydık dediğim oluyor tabii.

Bir de kadınların örgütlülüğü sürece daha çok temas etmeliydi. Bu temas başarılabilseydi, yeni bir çatışmanın önü daha güçlü kapatılabilirdi. Salt kadın örgütlerini bilgilendirmeler, kadın toplantılarının ve mitinglerinin sürekli olarak gerçekleştirilmesi için ve Barış Anaları ile Asker Annelerinin doğrudan sürece dahil olması için daha fazla yoğunlaşmamız gerekirdi kanımca. OHAL koşullarında bile kadınların sokakta demokratik haklarına sahip çıkışlarındaki cesareti hücremden izlediğimde bu eksikliğin daha fazla farkına vardım, açıkçası.

Yerel seçimlere kısa bir süre kaldı. Muhalefet partilerinin ortak hareket edip etmemesi konusunda farklı tartışmalar yürütülüyor. Sizin görüşünüz nedir?

Şunu öncelikle belirteyim; ifade edeceğim görüşler şahsi düşüncelerimdir, partinin yetkili organlarını bağlamaz. Ortak hareket etme tutumu ilkeler temelinde olur. Asgari demokratik normlarınızı ortaya koyar ve bunu kabul edebilecek olanlarla ortaklık ararsınız. Barış politikaları, demokratik adımlar, hukuk devleti normları, güçler ayrılığı konuları gibi temel başlıklarda bir araya gelinecek zemin varsa ittifak aranır. Aksi takdirde 24 Haziran seçimlerinde olduğu gibi başka niyetle yaptığınız bazı açıklamalar bile oy pazarlığına girilmiş gibi yansıtılır. Hatta seçim sonrasında da aldığınız sonucu boşa çıkarmak için kullanılır. İşlevini yitirmiş Meclis’te temsil edilen partilerin tümü şu anda bu ilkeli birliktelikten uzak görünmektedirler. Bu nedenle parlamento dışında ve halk nezdinde ilkelerle bir araya gelmiş bir ittifaka, alternatif bir yola ihtiyaç vardır. Nitekim HDP zaten demokrasi mücadelesi yürüten bütün toplumsal kesimlerle uzlaşmayı esas alır. Demokratik bir cumhuriyetin kaygısını taşıyan ve ülkenin aydınlık geleceğinden yana olan tüm kesimlerle bir araya gelmek ve mücadele hattı oluşturmak için yerel yönetimler seçimini beklemeye gerek yoktur. Hatta tek bir günün bile heba edilmemesi gerekir. Belediye kazanmaktan çok, kırıntılarının bile yok edilmeye çalışıldığı demokrasiyi kazanmak acil hedef olarak belirlenmelidir.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 7855 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:07:01:35
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x