Dünyanın iki süper gücü ABD ve Rusya’nın Suriye sahasında yaptıkları askeri hamleler bu kez yerini siyasi ve diplomatik manevralara bırakacağa benziyor. Suriye bileşenlerinin en etkili gücü Rojava Kürtleri, her iki gücün siyasal ve diplomatic açıdan etkilemek istediği bir konumda.
Rojava Kürtleri, IŞİD’e karşı yürüttükleri mücadele ile dünyanın güvenliğini kendi topraklarında direniş seti oluşturarak sağladılar. Bunun içinde çok ağır bedeller ödediler. Suriye’deki en önemli siyasi bileşenlerden biri olmalarına rağmen Cenevre sürecinden (Suriye’nin yeni anayasasının yazımı için rejim ve muhaliflerden oluşan komiteden) dışlandılar. Ancak Kürtlerin Rojava’da yarattıkları de - fakto durum onları çözüm aşamasında her iki süper güç nezdinde de siyaseten muhatap olmalarını gerekli kılacak gibi duruyor.
Suriye Demokratik Meclisi (MSD) Eş Başkanı İlham Ahmed ile Halkın İradesi Partisi Başkanı Dr. Kadri Cemil başkanlığındaki Moskova grubu arasında Kürtlerin Suriye Anayasa Komitesine katılımının sağlanması ve Rojava Kürtlerinin statüsünün tanınacağı bir çözüm anlaşması imzalandı. Anlaşmanın sağlanması ardından heyetler, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldi. Görüşmenin akabinde Rusya tarafından anlaşmaya destek açıklamasının gelmesiyle gözler Rusya’nın garantörlük rolüne çevrildi.
Halkın İradesi Partisi Başkanı Kadri Cemil sağlanan anlaşmaya yönelik şu noktalara dikkat çekiyor: “Bizim yaklaşımımız Cenevre ve bütün siyasi sürece katılmalarını sağlamak, sadece Öz-Yönetim değil, Öz-Yönetimin ve genel olarak Suriye'nin Kuzey Doğusu' nun bütün siyasi bileşenleri için istiyoruz bunu. Yani Demokratik Suriye Meclisi (MSD) ve Kuzey Doğu’daki diğer güçler için Cenevre toplantılarına katılmanın kapısını aralamak istiyoruz. En önemlisi bu anlaşmanın bu temsile giden yolu açacağına inanıyoruz.”
Dr. Kadri Cemil ile MSD ile Moskova grubu heyeti arasında gerçekleşen mutabakatın zamanlamasını, yapılan anlaşmanın içeriğini, amacını, pratik sahada uygulanma biçimini, olası sonuçlarını, mutabakata karşı gelişen bölgesel ve uluslararası tepkileri konuştuk.
MSD ile yaptığınız anlaşmanın zamanlamasına ilişkin özel bir durum var mı? Neden bu süreçte böylesi bir anlaşmaya ihtiyaç duyuldu?
Zamanlama, iki meselenin eşzamanlı olgunlaşmasından doğdu. Birincisi MSD'ile aramızdaki Mutabakatın olgunlaşması. Çünkü mutabakattan önce kısa sayılmayacak bir süre diyalog içerisindeydik. İkincisi ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı Suriye’de acil bir ateşkesin sağlanması ve ülkede siyasi çözüme ulaşılması kararına dayalı kapsamlı bir siyasi çözümün gerçek başlangıcı için gerekli koşulların olgunlaşmasıydı. Yaşanan süreçler bunu sağlayacağı düşüncesindeyim.
Anlaşmanızın içeriğine ilişkin neler söylemek istersiniz? Suriye rejimi bu anlaşma içeriğini nasıl karşılayacaktır?
Mutabakatta birincil önemdeki sonuç; Mevcut varolan statükonun yoğun değerlendirilmesi ve yeni Suriye anayasası için her iki tarafın önerdiği, genel anayasal ilkeler de dahil olmak üzere gelecekteki Suriye'ye ilişkin genel görüşler olmak üzere iki temel fikir şeklini içeriyor. İkincisi de, siyasi çözümü yani BMGK’nın 2254 kararını etkinleştirmek ve başta bugüne kadar haksız bir şekilde, çözümün kendisini ve sürdürülebilirliğini tehdit eden, sürecin dışında bırakılmış olan Suriye Demokratik Meclisi (MSD) olmak üzere, tüm Suriye siyasi güçlerini bu çözüme dahil etmekle ilgili pratik adımlar.
Mutabakat içeriğinden bahsetmişken, doğduğu andan beri iki konuda çarpıtıldığını belirtmek isterim; Birincisi, mutabakatın federalizmi desteklediği görüşü. Bu görüşün ne gerçekte nede mutabakatta hiçbir esası yok. İkinci çarpıtma ise, mutabakatın sadece adem-i merkeziyetten bahsettiğini ve böylece Suriye'nin birliğini tehdit ettiğini söyleyen düşünce biçimi. Bu düşünce de doğru değil, çünkü mutabakat net bir şekilde, Horan'dan Haseke'ye kadar merkezden uzak tüm bölgeler için, geniş bir adem-i merkeziyet alanına sahip merkezi bir devlet için dengeli bir denklem çağrısında bulunuyor. Bu kasıtlı veya dolaylı çarpıtmaların hedefi; çözümü geciktirme ve her taraftaki radikallerin çıkarına hizmet edecek, Suriye'deki güçlerin arasında abes bir çatışma ve fitne oluşturmaya yöneliktir.
Rejim ve muhalefet saflarından Suriye'deki farklı tarafların tutumlarına gelince; çözüme ve Suriye'yi bugünkü felaketinden çıkarmaya çabalayan hiç bir kesim bu mutabakatı kendi aleyhine görmemelidir, tersine ülkeyi bu krizden çıkarmak, birliğini korumak ve halk ile ülkenin egemenliğini yeniden kazanma yolunda, ulusal çaba çerçevesinde atılmış ek bir adım olarak algılamalıdır.
Sağlanan anlaşmanın Suriye ve Rojava’da pratikleşmesi için hangi yöntem ve araçlardan yararlanmayı düşünüyorsunuz?
Mutabakat sadece Suriye Cezire Bölgesi'nden değil, Suriye'den bir bütün olarak bahsetmektedir. Öz-Yönetim tecrübesinden artıları ve eksileri ile bahsederken bile, krizin yarattığı bir durum olduğunu ve genel Suriye bağlamında bundan faydalanmak için incelenmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Mutabakatın uygulanmasına yönelik araçlar ise iki aşamaya ayrılmıştır; birinci aşama, mutabakatı imzalayan iki taraf arasındaki anlayışı derinleştirmek ve Suriye siyasi çözüm sürecinde temsil yolları bulmak için işbirliğine gitmek. İkinci aşama ise Suriye'deki tüm taraflar arasında kapsamlı diyalogu başlatmak. Herhangi bir anayasal ilke veya Suriye'nin geleceğine dair herhangi bir görüş, ancak tüm Suriyelilerin mutabakatıyla, siyasi bir çözüm süreci ve BMGK’nın 2254 sayılı kararının tam olarak uygulanmasıyla hayata geçirilebilir.
MSD ile yaptığınız anlaşmaya dönük Rusya, ABD, Bölge devletleri ve uluslararası güçlerin ilk tepkileri nasıl oldu?
Rusya anlaşmanın tamamlanmasından sonra anlaşmadan haberdar oldu ve MSD'ile diyaloğumuzda kesinlikle arabulucu olmadığını belirtmem gerekir. Bu da, Suriye'deki tarafların dürüst ve samimi iradeye sahip olduklarında, hiç bir şekilde müdahil güçlere ihtiyaç duymadan anlaşabileceklerinin bir örneğidir.
Ruslar mutabakatın imzalanması ve kamuoyuna ilan edilmesinden sonra, Dışişleri Bakanı Sergio Lavrov aracılığıyla desteklediklerini açıkladılar. Amerika'dan ise halen olumlu veya olumsuz bir tepki görmedik. Ancak tecrübe ve kanaatimize dayalı olarak, ABD’nin bu mutabakattan hiç memnun olmayacağına eminiz. Çünkü bütün politikalarının hedefinde Suriye'nin Kuzey Doğusu’nu Suriye'den ayırma ve özellikle Kürtleri izole ederek zayıflatma yaklaşımı var. Bu da ABD’nin Suriye Temsilcisi James Jeffrey'nin ilan ettiği (Suriye'yi bataklığa çevirme) hedefine hizmet etme temelinde gelişmektedir.
Türkiye ile ilgili olarak; Bu anlaşma, Astana'da aradıkları ve ulaşmaya çalıştıkları Suriye'nin birliğinin sağlanmasında önemli bir adım olmasına rağmen, şu ana kadar resmi olarak sert bir tutum sergiliyorlar. Bu nedenle, en fazla ön plana çıkardıkları ulusal güvenlik argümanı açısından bile tutumlarının garip ve anlaşılmaz olduğunu düşünüyorum. Ancak Her halükarda, Türkiye Suriye'deki taraflardan hiç birinin siyasi sürece katılmasını engelleyemez ve engelleme hakkına sahip değildir.
Bu anlaşma aracılığıyla Rojava Özerk Yönetimi’nin Cenevre Konferansı’nda resmi düzeyde temsiliyeti mümkün olacak mı?
Bizim yaklaşımımız Cenevre ve bütün siyasi sürece katılmalarını sağlamak, sadece Öz-Yönetim değil, Öz-Yönetimin ve genel olarak Suriye'nin Kuzey Doğusu' nun bütün siyasi bileşenleri için istiyoruz bunu. Yani MSD ve Kuzey Doğu’daki diğer güçler için Cenevre toplantılarına katılmanın kapısını aralamak istiyoruz. En önemlisi bu anlaşmanın bu temsile giden yolu açacağına inanıyoruz.
Dr. Kadri Cemil Kimdir?
Dr. Kadri Cemil, Suriye Halkın İradesi Partisi Genel Başkanı ve Suriye muhalefetinin ‘Rusya grubu temsilcisi’ olarak tanınmaktadır. Önceki dönemlerde Suriye Komünist Partisi’nde yer almış ve Suriye’de Başbakan yardımcılığı görevini de yürütmüş bir siyasetçidir. Halkın İradesi Partisi liberal sosyal demokrat bir parti ve Rusya tarafından desteklenmektedir. Dr. Kadri Cemil, savaş sürecinde Suriye’den ayrılarak Moskova’ya yerleşti. Hayatını ve siyasi çalışmalarını şu an burada yürütmektedir.