Kazimi İran destekli silahlı grupları karşısına alır mı?

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi’nin ABD’nin başkenti Washington’u ziyaretinden sonra Bağdat’a dönmesinden bu yana Irak’ta farklı yönelimlere sahip siyasi çevrelerin tümü, ABD ziyaretinin boyutlarını, ziyaret kapsamında yapılan anlaşmaları ve bunların önümüzdeki süreçte siyasi sürece ortak olan taraflar için oluşturabileceği siyasi, ekonomik, güvenlik ve askeri sorunları hesaplamaya çalışmakla meşgul durumda.

01.09.2020, Sal - 17:03

Kazimi İran destekli silahlı grupları karşısına alır mı?
Haberi Paylaş

Kazimi’nin Washington ziyareti sırasında ve akabinde üç önemli gelişme yaşandı. Birinci gelişme, ziyaret esnasında ülkenin güneyindeki Basra kentinde Riham Yakub başta olmak üzere sivil aktivistleri hedef alan suikastlardır. Bu saldırılar, Basra’da ve diğer kentlerde sivil aktivist suikastların arkasında olan taraflarla ilgili suçlama yağmuru başlattı. Saldırılar, kontrolü İran’ın elinde bulunan silahlı güçleri açıkça itiraz ettiğini dile getiren aktivisleri hedef aldı. Buna karşılık, kontrol dışı silahlarla devlete ve hükümete kendi gündemlerini empoze etmeye çalışmak ve güvenliği ihlal etmekle suçlanan silahlı gruplar, Şii çoğunluktaki güney ve orta kentlerdeki saldırılardan Kazimi ve çevresindekileri sorumlu tuttu. Söz konusu gruplar, Kazimi’nin bu saldırıları, kendilerini ortadan kaldırmaya ortam hazırlamak ve İran’ın ülkedeki rolünü ve etkisini zayıflatmak için düzenlediğini iddia etti.

İkinci gelişme olarak Kazimi’nin Ürdün ziyareti dönüşü Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri ve Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki ile yaptığı toplantılar gösterilebilir. Bu toplantılarda Kazimi’nin ABD ziyaretinin sonuçları ve yapılan anlaşmalar ele alındı. Toplantılardan sızdırılan bilgilere göre, iki taraf arasında fırtınaların estiği ve hiç de olumlu bir havanın hakim olmadığı belirtiliyor. Zira bu grupların ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesiyle ilgili yapılan takvimi reddederken, yapılan petrol ve ekonomik anlaşmaların detaylarını ve Irak ekonomisinin geleceğine etkilerini ele aldıkları bildirildi. Ancak bu gerilimin İran’ın Bağdat Büyükelçisi İrec Mescidi’nin (Kazimi’nin İran’a yaptığı ziyarette önemli rol oynamıştı) bir televizyon kanalına verdiği röportajda yaptığı açıklamalarla eşzamanlı gelmesi dikkat çekici. Mescidi, burada yaptığı açıklamada, İran’ın Irak-ABD ilişkilerine veya Kazimi’nin Washington’a açılmasına herhangi bir itirazı bulunmadığını, Tahran’ın Irak’ın egemenliğini desteklediğini, bu ülkeyi Washington ile çatışma sahası olarak kullanmadığını ifade etti. Mescidi ayrıca ABD’nin Irak’taki ekonomik ve siyasi varlığının İran’ın da Irak’ta benzer bir varlık göstermesinin önünde engel oluşturmadığını sözlerine ekledi.

Kota sistemi ve makamları bölüşme

İranlı Büyükelçi’nin bu açıklamalar, Tahran’ın ABD askerlerinin üç yıl içinde Irak’tan çekilmesi yönündeki takvime karşı çıkan söz konusu grupların arkasında olmadığına işaret ediyor. Bu durumda söz konusu grupların takvime karşı çıkmaları, kendi çıkarlarını savunmak için veya ABD askerlerinin ülkedeki varlığını bahane ederek hükümete veya başındaki isme yani Kazimi’ye karşı başvurabileceği olası bir gerginliği tırmandırma olayının sorumluluğunu İran’a yükleme çabası olabileceğini düşündürüyor. Nitekim İran ve bu grupların Irak’ta ABD varlığından rahatsız oldukları ve bir an önce Amerikan askerlerinin ülkeden çıkarılmasını istedikleri bilinen bir durum. Bununla birlikte, İran destekli bu grupların takvime karşı çıkmalarının başlıca sebebi, Kazimi’nin kendilerine verdiği sözlerden ve anlaşmalardan geri adım atıp bunların oluşturduğu yüklerden kurtularak kendisini iktidara taşıyacak yeni bir siyasi ortaklığa katılmasından ve bu durumda içerdeki çıkarlarının riske gireceği endişesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu gruplar böyle bir senaryoda Kazimi’nin makamları bölüşme ve kota sisteminde kendilerini saf dışı bırakma kaygısı taşıyor olabilir. Ancak şu var ki, Kazimi, protesto meydanlarının ve halkın talebi üzerine bu makama geldi ve ayrıca kota sisteminin yer aldığı bu siyasi düzene olan tepkisini daha baştan ortaya koydu. Kazimi, devlet ve kurumlarını ortadan kaldıran ve kurumları yolsuzluk ve çıkar sahalarına dönüştüren bu siyasi yapının rolünü bitirme sözü vermişti.

Üçüncü önemli gelişme ise Kazimi’nin Muharrem ayının 10’uncu günü münasebetiyle yaptığı açıklamadır. Kazimi, bu açıklamasında devletin saygınlığını yeniden tesis etmek, kontrol dışı silah fenomenini kontrol altına alarak ortadan kaldırmak ve Ekim 2019’da 500’ün üzerinde göstericinin ölümüne neden olan ve daha sonraki süreçte Hişam el-Haşimi ve Riham Yakub gibi sivilleri öldüren katillerin yargılanması konusundaki vurgusunu yineledi. Kazimi açıklamasında ayrıca siyasi grupları iki seçenekler karşı karşıya bıraktı: Ya devlet ya da devletsizlik. Açıklamadaki diğer önemli bir nokta ise kamu mallarını çalan hırsızların yargılanması için yüksek bir komitenin kurulacağı bilgisiydi.

Gerilimi tırmandıran durumlara yanıt

Kazimi’nin böyle bir komite kurmasının bir amacı halkın hırsızları yargılama taleplerini karşılamaktır. Ancak bu komite yalnızca bu amaçla kurulmadı. Kazimi, Hadi el-Amiri ve Nuri el-Maliki ile yaptığı toplantılarda bu taraflardan işittiği gerilimi tırmandırma tehditlerine karşı, başbakanlık koltuğuna oturmasına otururken bu taraflarla yaptığı anlaşmaları çiğneyerek komiteyi işletebilir. Ayrıca Kazimi’nin Terörle Mücadele Kurumu’nun binasını ziyaret ederek Kurumun Başkanı Abdulvahhab es-Saadi ile fotoğraf vermesi de yine söz konusu taraflara gerilimi tırmandırmaları ve kendisini aciz gösterme girişiminde bulunmaları halinde kullanabileceği bir güç kozuna işaret ediyordu.

Terörle Mücadele Kurumu’nun diğer silahlı gruplara karşı Kazimi’yi korumada önemli bir rol üstleneceğinden şüphe yok. Nitekim Kazimi’nin seleflerinden Nuri el-Maliki de 2007 ve 2008 yıllarında Basra’daki güvenlik olaylarına karşı bu seçeneğe başvurmuştu. Kazimi de bu ziyaretle aslında istikrarı sağlamak ve güney devletin saygınlığını korumak için bu seçeneğe başvurabileceğinin sinyalini verdi. Fakat ülkede yapılacak herhangi askeri ve güvenlik hareketi, Şii siyasi grupların desteğini gerektiriyor. Bu konuda diğer bileşenlerin (Kürt ve Sünni) desteği tek başına yeterli değil. Şu ana kadar Kazimi’ye siyasi desteğini açıklayan iki Şii grup oldu: Ammar el-Hakim’in liderliğindeki Iraklılar (Irakiyyun) Grubu ile Eski Başbakan Haydar el-İbadi’nin liderliğindeki Nasr Koalisyonu. Mukteda es-Sadr öncülüğündeki Sairun Koalisyonu halen desteklemek ile desteklememek arasında orta bir noktada duruyor. Bu pozisyonun arkasında Sadr’ın bazı özel hesapları yatıyor. Sadr, Kazimi ile Şii cephedeki bazı gruplar arasında bir çatışmanın patlak vermesi halinde bunun destekçilerini de etkileyebileceğini hesaba katıyor. Nitekim güney ve orta kentlerde talimatlarına uyan geniş bir kitle var. Sadr böyle bir senaryonun siyasi ve silahlı grupların etkisini zayıflatabileceğini ve böylece kendisinin ve grubunun nüfuzunu sınırlamanın önünün açılacağına dair ilan edilmemiş bir endişe yaşıyor. Sadr aynı zamanda Kazimi’yi destekleyen grupların ona sağlayabileceği halk ve güvenlik desteğinin de kendi grubunun desteğinden daha fazla olmadığının farkında. Nasr Koalisyonunu bir kenara bırakırsak, Ammar el-Hakim’in liderliğindeki Iraklılar (Irakiyyun) Grubu yolsuzluk yaptığını bizzat itiraf eden isimleri içinde barındırdığı için toplum karşısında bir güven krizi yaşıyor. Bu Grup aynı zamanda, şantaja ve pazarlığa boyun eğmediği için İbadi’ye geniş kapsamlı bir muhalefet başlatarak, utanmadan Nuri el-Maliki ve Adil Abdulmehdi’nin safına geçmişti.

İzin verilen sınırlar içinde hareket etme

Kuvvetle muhtemel Kazimi, ABD yönetiminin ve İran’ın kendisine izin verdiği sınırlar içinde hareket edecektir. Kazimi, ABD yönetiminin kontrol dışı silahları meselesini çözme ve İran’ı zor duruma düşürmeyecek hatta İran üzerinde yük olmaya başlayan grupları tasfiye etme konusundaki şartlarını karşılamaya çalışacaktır. İran ise şartlarını Kazimi’nin Washington ziyareti öncesi Irak’a gönderdiği Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani aracılığıyla iletmişti. Kazimi’nin bu iki tarafın çizdiği sınırların dışına çıkması bütün projesini tehlikeye atabilir. Çünkü siyasi sürecin içinde bulunan ve Kazimi’nin başbakanlık koltuğuna oturmasına yeşil ışık yakan gruplar, hedefe konulma ve kota sisteminin dışına itilme girişimi karşısında sessiz kalmayacak ve çıkarlarını savunmak için çeşitli araçları kullanmaya hazır olacaklardır.

Şarkul Avsat
Bu haber toplam: 2760 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:06:32:39
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x