Kürtler ‘Türkiyelileşmeye’ nasıl bakıyor

BDP’li vekillerin toplu halde 28 Nisan 2014’te HDP’ye katılması ile başlayan ve kamuoyunda ‘Türkiyelileşme’ olarak ifade edilen yeni siyasi süreç Kürt siyasetinde yoğun tartışmalara konu oluyor.<br/>HDP Eş Başkanı Ertuğrul Kürkçü BDP’lilerin H.

07.06.2014, Cts - 08:09

 Kürtler ‘Türkiyelileşmeye’ nasıl bakıyor
Haberi Paylaş
BDP’li vekillerin toplu halde 28 Nisan 2014’te HDP’ye katılması ile başlayan ve kamuoyunda ‘Türkiyelileşme’ olarak ifade edilen yeni siyasi süreç Kürt siyasetinde yoğun tartışmalara konu oluyor.
HDP Eş Başkanı Ertuğrul Kürkçü BDP’lilerin HDP’ye geçiş töreninde yaptığı konuşmasında “Sadece bir partiden ötekine geçmiyor, sadece yer değiştirmiyor, aynı zamanda yeni bir stratejiyi Türkiye siyasetine taşıyoruz. Sıradan bir adım, sıradan bir hamle değil, bu stratejik bir hamledir” diyerek yeni sürecin tanımını yaptı.

1990’larda kurulan Halkın Emek Partisi’nden (HEP) bu yana legal Kürt siyaseti, Türkiye partisi olduklarını ısrarla vurguladı. Ancak tüm çaba ve söylemlere rağmen, HEP’ten BDP’ye 24 yıllık siyasal deneyimde legal Kürt siyaseti, Türkiye ölçeğinde örgütlenerek, Kürdler dışındaki farklı kesimlerden oy alamadı.

Legal Kürt siyasetinin yeni kulvarı olan ‘HDP’nin bütün Türkiye halklarını kucaklayan, sistemin ötekileştirdiği bütün kesimleri içerecek; Alevilere, sol, sosyalist çevrelere, Müslüman demokratlara, liberal demokratlara, Türkiye’deki yoksul kesimlere, işsiz kesimlere, işçilere, emekçilere ulaşabilecek bir kitle partisi’ olarak yeniden tanımlanması Kürdlerin, Türkiye siyasetindeki yeni dönemine işaret ediyor.

Kürdlerin hak mücadelesini legal düzleme taşıma amacıyla kurdukları tüm siyasi parti deneyimlerinin istenen sonuca ulaşamadığı ortada. Bu legal girişimlerin gerek “Kürt partisi” gerek “Türkiye partisi” olmayı bu uzun sürecin sonucunda başaramamasının nedenleri neydi?

“Çözüm Sürecinin” de tartışıldığı bu yeni dönemde, Kürt meselesini “Türkiyelileşme ve demokratik özerklik” üzerinden çözmeye çalışmak ve HDP üzerinden Türkiye ölçeğinde muhalefet hareketi inşa etmeye yönelmek ve diğer yandan da silahlı mücadele seçeneğini el altında tutma gibi seçenekler benimseyen Kürt siyasetinin yeni hamlesini; HDP Eş Başkanı Ertuğrul Kürkçü, HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, Siyasetçi - Yazar Naci Kutlay, ÖSP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, HAK-PAR Genel Başkanı Kemal Burkay, DDKD Başkanı İmam Taşçıer, Azadi İnisiyatifi Koordinatörü Adem Özcaner ve Siyasetçi-Yazar Tarık Ziya Ekinci’ye sorduk.

Ertuğrul Kürkçü: Türkiyelileşme tanımını kullanmıyoruz

Türkiyelileşme diye bir strateji bence eksik bir adlandırma, eksik bir kavramsallaştırma. Biz bu tanımı kullanmıyoruz. Daha çok bu klişe bir kavram olarak, kimi medya yorumcuları tarafından ortaya atılan, ama bence sosyolojik bir karşılığı, siyasi bir karşılığı olan bir kavram değil. Çünkü burda yakıştırma şu şekilde geçmişten beri yapıldı; Kürt özgürlük mücadelesinin yeterince Türkiyeli olmadığı, Türkiye’nin batısında sesini, ideasını duyuracak bir potansiyele sahip olmadığı, bu nedenle başkalaşım geçirmesi gerektiği ideası öne sürülüyordu ama bence aynı şey bütün öteki partiler için de öne sürülebilir. Bu mesele şimdi şudur; Kürdistan Özgürlük Mücadelesi, milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkını kullanırken, bunu ayrılma yönünde değil, ortak bir yeni yaşam yönünde kullanmaya karar vermiştir. Dolayısıyla ortaya çıkan bu yeni süreç bu kararla ilgili. Çünkü HDP’nin kendine özgü özelliği Türkiye’nin demokratik ve sosyal muhalefet güçleriyle Kürdistan Özgürlük Güçleri’nin bir ortak siyaset kurma girişimi olmasıdır. Böyle olduğu için şimdi artık bilgin ortak siyaset alanı doğdu. Eğer illa bir tarihleme yapmak istersek Sayın Abullah Öcalan’ın Amed’de Newroz meydanında yaptığı silahlı mücadele yerine demokratik siyasal mücadele ruhundan ilerleme çağrısıdır. Bu çağrıyla birlikte bir ortak mücadele alanı açılmıştır. Biz bu ortak mücadele alanını aslında 2011 genel seçimlerden beridir kurmaya çalışıyorduk. Bugün HDP’ye dönüşen meclis grubumuz, 2011’de Emek-Demokrasi-Özgürlük Bloku olarak seçimlere girdi ve Türkiye Sosyalist Hareketi ile Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin çeşitli bileşenleri bir ortak siyasi grup oluşturmayı başarmışlardı, o günden beri de ete kemiğe bürünmüştür diyebiliriz. Bugün itibari ile net olarak ifade edecek olursak ve siyasi programımızı, iki cümleyle bunu indirgemek mümkündür. Demokratik Cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü rejiminin yerini alması gerekir. Bugünkisi demokratik cumhuriyet değildir. İkincisi, bu demokratik cumhuriyet içerisinde kentler, ilçeler, bölgeler özerk yönetimlere kavuşmalıdır, demokratik özerklik. Özellikle de Kürdistan Bölgesi, bir ya da birden çok bölge olarak demokratik özerk yönetimlere kavuşturmak gibi Kürt meselesinin çözümü için Türkiye’nin tamamını kuşatan bir demokratizasyon imkanı ortaya çıkacaktır.

Naci Kutlay: Herkesin Türkiyelileşme algısı farklı

Herkes ‘Türkiyelileşmeyi’ kendisine göre yorumluyor. ‘Türkiyelileşmek ne demek? Bir kısmı ‘Türkiyelileşme’yi Türkleşmek, bir kısmı da ‘Türkiyeli’ gibi düşünmek o anlayışa gelmek gibi algılıyor. Esasen bu yanlış bir kullanımdır. Türkiye’de bazı kesimler bu tartışmayı bilinçli olarak yürütmektedir. Kürtler bu toprakların en eski kavmidir. Böyle olunca Türkiye dediğimiz bu toprakların üzerinde Kürdlerin de diğer halklar gibi eşit koşullarda yaşama talebi tartışılamaz. Öncelikle iyi niyetli tartışmalar yürütülmelidir.

Kim kullanırsa kullansın, dediğim gibi istenilen anlamı taşımıyor. Çok eskiden beri Bedirxan Beyler 1840’larda Botan da oldukları zaman Botan yine Osmanlının bir parçasıydı ve kimse bunu Osmanlılaşmak olarak algılamadı. Çok iyi niyetli olmayan ‘Türkleştirme’ gibi bir anlam saklıyor ve böyle bir şey yok. Kürtlerin mücadelesi çok eskilere dayanır. Türkiyelileşme zaten olamaz, Kürdlerin yaşadıkları yer esasında yukarı Mezopatamyadır. Türk değil Türkiyelileşmek değil, mesele burada yaşayan Kürdler olarak Türkiyeli gibi düşünmek ve yaşamak istememiz. Karşıdaki anlayış, otoriter anlayış Türkleştirmek istediği için Türkiyeliliği bir üst kimlik olarak kabul etmedi. Üst kimlik olarak Türk olmayı Kürdler kabul etmedi zaten. Bu anlama çekmemek lazım.
Kürdlerin bağımsızlık ideali herkesin gönlünde yatıyor. Koşulları var mı yok mu buna bakılmalı. Gönülde yatması ayrıdır koşullar ayrıdır, idealize etmek ayrıdır, ideoloji haline getirmek ayrıdır.

Adem Özcaner: Bağımsızlık idealinden vazgeçmek insanlığa aykırıdır

Olgusal olarak Türkiyelileşme perspektifine karşı olan bir anlayışa sahip değiliz. Doğal olarak da evrensel değerler ve bizim aynı zamanda İslami perspektifimiz gereği, Türkiyeli, Ortadoğulu Müslümanlarla ve dünyanın diğer halklarıyla elbette ki daha temelli çözümler oluşturmak bizim de amaçlarımızdan biridir. Bu perspektifle baktığımız zaman Kürt hareketinin, Türkiyelileşme fikrini olgusal olarak seçmesinde bir beis görmüyoruz. Ancak, Kürt siyasetinin mevcut politikalarının kısır döngü içinde sürmüş olması, mevcut yıkımlar ve tahribatlar sonucunda ortaya çıkarttığı yeni tezlerde, bu tezlerin özellikle Kürdlerin bir bütün olarak hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılarak, mevcut egemen düzene, entegre edilmesi yönündeki çabalara tekabül eden bir girişim olarak Türkiyelileşme bizi ürkütmektedir. Kürt siyasetine elbette seçtiği bu yolda topyekün karşı değiliz ama Kürt siyaseti ve Kürt halkına diğer Kürt siyasilerine, gruplarına, partilerine ‘Türkiyelileşmekten’ maksadını çok açık ve net bir şekilde hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek şekilde açıklamak zorundadır. Eğer Türkiyelileşme Kürdlerin hak ve özgürlüklerinden feragat etmekse, eğer Kürdistan hakikatini ıskalamaya yönelik bir girişim ise doğal olarak da diğer Kürt oluşumları, Kürt partileri, Kürt kamuoyu ve Kürdistan halkı bu noktada ciddi bir karşı duruş sergileyecektir. Bunu eğer sağlıklı bir şekilde izah etmezse gelecek günlerde Kürt siyasetinde ciddi çatlaklıklara sebep olur. En azından uzun yıllardır Kürdistan davası için can veren bedel veren, malından mülkünden olan, bir çok zorluğa karşı göğüs germiş ve aynı zamanda Kürdistanın tabii doğal dengelerinin alt üst olmasına sebep olan bu süreçler, azami derecede zarar gören Kürt halkı ciddi anlamda buna başkaldırır ve ciddi anlamda yeni arayışların peşine düşecektir. HDP’nin özellikle son iki yıllık politikaları ve söylemleri ve sonuç olarak kendisini inşa ettiği zemin ve konsept maalesef bu Türkiyelileşme iddiasında daha öte bir iddiayı taşımakta. Bu da marjinal sol söylemlerin kendisine dikte edilmiş bir anlayışı ortaya çıkarmaktadır ki bu Kürdistan hakikati ve Kürtlerin maslahatına son derece ters bir anlayış içermektedir. Bu nedenle özellikle Kürt kamuoyu HDP projesine ve Türkiyelileşmeye ciddi ciddi endişe ve şüphe duymaktadır.

Sinan Çiftyürek: Türkiyelileşme projesi sorunlu

Türkiyelileşme kavramına Türkiye cephesinden ve Kürdistan cephesinden bakmak gerek. Kürdistan cephesinden Kürt meselesinin çözümü noktasında baktığımız zaman Türkiyelileşmeyi proje olarak görüyor, doğru bulmuyor, eleştiriyoruz. En başta şunu söyliyeyim, Cumhurbaşkanı Türkiyelileşelim diyor, hükümet Türkiyelileşelim diyor, CHP,İP, MHP’de aynı şeyi söylüyor. PKK de Türkiyelileşelim diyor, Kürt sosyalistlerinin büyük çoğunluğu da Türkiyelileşelim diyor; bu kadar farklı hatta farklı olmanın ötesinde karşıt siyasi dinamikler, güç odakları bir proje üzerinde hem fikirlerse o proje hayra alamet değildir. O proje hem Kürde, hem Türkiye, hem liberale, hem sosyaliste hem Türkiye hükümetine hem Kürdistan ulusal demokratik hareketine yarar demek doğru değil. Bu cepheden bakarsak biz Türkiyelileşmek kavramını sorunlu görüyoruz doğru bulmuyoruz. Kürdistanın jeopolitiği açısından ele alındığı zaman tam da Ortadoğu’da her taşın altından Kürdistan meselesinin çıktığı Kürdi siyaset denkleminin kurulamadığı bir koşulda şartta Türkiyelileşme projesini biz sorunlu görüyoruz.

Levent Tüzel: Batı’da sopa sallayan bir iktidar Kürde çözüm getirmez

Kürtlerin meselesi Türkiyelileşme olarak önümüze getirmemek gerekir. Kürt meselesi, Kürt halkının hak ve eşitlik meselesi yani eşit ulusal bir toplum olarak bulunduğu coğrafyada haklarını kullanması ve yaşama biçimini belirlemesidir. Örgütlü Türk güçleri bu konuda belli bir politika belirlemiş durumda: Kürt sorununu Türkiye halklarıyla birlikte çözmek. Çözmekten kasıt sadece Kürt için bir kurtuluş, sadece Kürt için bir demokrasi değil bütün bu ülkede yaşayan halklar için demokrasi mücadelesi olarak benimsemek. Ama bunu bir Türkiyelileşme yani Kürd’ün, Kürt halkının örgütlü mücadelesinde Türkiye’nin diğer alanlarında da örgütlenme adına böyle bir misyonla dönüştürmek bu çok gereksiz. Türkiye’de Batı’da sopa sallayan bir iktidar Kürde çözüm getirmeyecektir. Ya da çözüm bir taraftan farklı hatta yürürken, diğer tarafta anti-demokratik uygulamaların olması çözüm olmayacaktır. HDP’yi BDP’nin bir Türkiyeleşme batıya açılma gibi ele almak bu HDP’yi belki en geri, son aşamadaki bir tanım olarak ifade etmek olur.
Kürt kamuoyunda böyle bir yaklaşım var: ‘İşte Kürt hareketini kalkıp Türkiyelileşme adıyla Kürtlerin meselesini bitirmek istiyorlar. Bu kadar can kaybı oldu, bu kadar genç öldürüldü, köyler yakıldı yani bütün bunlar bu muydu, bunun için miydi’ böyle bir yaklaşım var.

Türkiye halklarıyla birlikte kazanmak. Yani Kürd’ün davası, Kürt halkının eşit ve özgür bir ulus olma savaşı kazanım, kendi geleceğini belirleme davasını sürdürmede, Türkiye’nin diğer halklarıyla birlikte bir mücadele sürdürme birliği yapması ortak bir dava kader birliği yapmış, kader birliği yapması bunda bir yanlışlık yok, zaten böylede olmalı. Bir araya gelme, birlikte mücadele etme ama bunun ‘örgüt modelleri açısından parti formu açısından nasıl olmalı’ diye bir tartışmamız var.

Kemal Burkay: Eşitlik temelinde federasyon istiyoruz

“Türkiyelileşme projesinde” bir partiyi değerlendirirken bu tür yaftalardan çok programına bakmalı. Biz, Hak ve Özgürlükler Partisi olarak kendi politikamızdan sorumluyuz Programımızın özü özgürlük ve demokrasidir. Kürt sorununun çözümü için eşitlik temelinde bir federasyon istiyoruz. Bizce böylesi bir çözüm bölge ve dünya koşullarına uygundur. Bunun yanı sıra ister Kürt, ister Türk veya başka kökenden olsun, insanlarımızın ihtiyacı olan demokratik hakları; temel insan haklarını, işçi haklarını, kadın haklarını istiyoruz ve çevrenin, doğal hayatın korunmasına önem veriyoruz. Gücümüzün yettiğince hem Kuzey Kürdistan’da hem de Batı’da örgütleniyoruz ve Kürtlerin yanı sıra programımızı doğru bulan herkesten destek ve oy istiyoruz. Aslına bakarsanız, Kürt sorunu konusunda görüşü ne olursa olsun hemen hemen diğer tüm partiler de yapabildikleri kadarıyla hem Batı’da, hem Kürdistan’da örgütleniyor ve halktan oy istiyorlar. Bu son derece doğal.

İmam Taşçıer: Kürtler birkaç solcunun kuyruğuna takılmalı

Türkiyelileşme projesine kesinlikle karşıyız. Çünkü Türkiye sorununu Kürtler çözemez. Sanki Kürt sorununun çözümü marjinal Türk soluna ve marjinal Kürtlere kalmış gibi. Türkiye’nin demokratikleşmesine Kürdler katkı sunabilir ama Türkiyelileşmeyi yapamazlar. HDP, diyor ki: Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı sunacağız.” bana göre bu doğru değildir. Bana göre bunların amacı Kürt sorununu zamana yayıp Kürdistan’ı yok saymaktır. Bu Türkiyelileşme projesinde Kürdlerin bir çıkarı yoktur. böyle bir durumda Kürdlerin kendi kendini yönetme gibi bir durumları olmayacaktır. Kürdlerin talepleri ulusal talepler olmalıdır, onlar da bir millettir diğer milletler gibi. Kürdlerin de kendi topraklarında kendilerini yönetme hakları vardır. Bu yönetmede özerklik de olabilir, federal de olabilir, bağımsız da olabilir; ama Türkiyelileşerek olamaz. Kürdler birkaç solcunun kuyruğuna takılmayı boş versinler artık.
Nerina Azad
Bu haber toplam: 14851 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:09:35:57
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x