Pazartesi günü akşam saatlerinde 134 günlük çatışmanın ardından Kobane’nin büyük ölçüde IŞİD’den temizlendiği haberi yayıldığında
Türkiye’nin Kürtleri zihinlerinde zılgıtlı bir halaya başlamıştı bile.“Kürtler ilk kez havai fişeği dikey olarak atıyor”, “Kobane için başlayan halayların Newroz’a kadar sürmesi bekleniyor, Batman’da Kobane kutlamalarınde havaya atılan üç kişiden haber alınamıyordu.”
Bu kara mizah eşliğindeki heyecanı, 20-30 yaş arasındaki gençlerin his dünyasını anlayabilmekti önemli olan.
Fakat ne oldu?
Hemen anlatayım.
**
Pentagon’un “Kobane’de savaş tam bitti demek için erken ama ‘dost güçler’ büyük ivme kazandı” açıklamasıyla neredeyse aynı vakitlerde Başbakan yardımcısı Bülent Arınç şöyle diyordu: “Son gelişmelere göre IŞİD\'in direnci kırıldı ve Kobanê\'yi terk ettiği yönünde haberler geliyor. Türkiye\'nin bu konuda olumlu bir rolü olduğunu umarım unutmazlar. Biji serok Obama diye bağıracaklarına Türkiye\'nin her konuda bu işgale karşı oradaki insanlara nasıl desteğini olduğunu hatırlayanlar umarım çıkar.”
Emin olun çıkacaktır. Kürtler genelde devletin dayattığı tarihi kayıtlara karşı gerçek tarihi beyinlerine kazımak zorunda kaldıklarından hafıza bakımında çok çok iyidir.
Emin olun Türkiye’nin Kobane konusunda ne tür bir destek sağladığını hiç unutmayacaklardır.
Örneğin; aynı Başbakan Yardımcısı Arınç’ın Ekim ayının ortasında “Kobane’de bin civarında savaşan grubun olduğu söyleniyor. PYD\'li silahlılardan da kaçıp Türkiye\'ye sığınmak isteyenlerin olduğunu bilsinler. Orada ciddi bir karşılık veremiyorlar. Bekledikleri yerlerden hiç destek gelmedi. Adam kaçırmak kolay ama Kobani\'de savaşmıyorlar, savaşamadılar, hiçbir şeye de ihtiyaçları yok. Daha başka şeyler de söyleriz de mahcup olurlar, iş bu kadarla kalsın. Mesele Kobani değil, mesele Kobani bahanesiyle çok özledikleri ayaklanmayı gerçekleştirmek. Buna yıllarca muvaffak olamadılar. Bundan sonra da olamayacaklar. Dünyayı başlarına yıkarız” dediğini…
Örneğin; Suruç sınırında gözleriyle gördükleri, bir çok defa uluslararası saygın basın kuruluşlarının muhabirleri (Washington Post, Wall Street Journal, Independent, London Review of Books, Newsweek, Counterpunch, Huffington Post, New York Times) tarafından (fotoğraf ve video ile de) belgelenen Türkiye askeri ile IŞİD militanlarının ‘dostane’ ilişkisini…
Örneğin; ABD’nin zekice bir strateji manevrayla ‘dost güçler’ ilan ettiği YPG/YPJ savaşçılarının gayretinin, Türkiye devleti tarafında “Kobane düştü düşecek. Zaten Kobane’nin Türkiye’yle ne ilgisi var? Ankara’yla ne ilgisi var? Diyarbakır’la ne ilgisi var” şeklinde karşılık bulduğunu…
Örneğin; “Kuzey Irak’tan sonra bir de Kuzey Suriye istemiyoruz” diyen Türkiye’nin, oradaki Kürt kantonunun silinmesi için Makyevelizm’in kitabını yazarak Suriye’de hortlamış tüm radikal İslamcı oluşumlara göz kırptığını, Barzani’yi kullanarak ‘Kürtleri birbirine düşürme’ eski taktiğini devreye soktuğunu…
Bunların hepsini akıllarının bir köşesinde tutacaklardır.
Dediğim gibi hatırlamak, Kürtler için bir varoluş aracıdır. O bakımdan… Kaygınız olmasın.
**
300’e yakın köyün birkaçı hariç IŞİD’in Kobane’den çekilmek zorunda kalması, ellerinde tüm ağır silahlara rağmen YPG/YPJ’nin onlara üstünlük sağlaması dünya basınında da “destansı bir direniş” olarak kayda geçerken, Türkiye devleti, aynı Kuzey Irak’ta yaptığı gibi konuya vakıf olamamıştı.
Meseleyi anlayamamıştı. Yine.
YPG’nin Kobane’deki başarısı karşısında “31 yıllık Kürtlük hayatımda, ilk defa böyle bir şeye tanıklık ediyorum, nasıl sevinilir onu bile bilmiyorum” diyen Türkiyeli Kürt gencini de.
Anlayamamıştı. Yine.
İşte bu anlayamamaktır, en kötüsü, en çözümsüzü.