PAK genel başkanı Mustafa Özçelik imzasıyla basına gönderilen açıklama da şu ifadelere yer verildi.
PKK, sürdürdüğü savaş ve AKP’li yöneticilere karşı düzenlediği suikastlerle, Türk Devleti’nin uygulamakta olduğu savaş siyasetine elverişli bir ortam hazırlamaktadır.
Temmuz 2015’ten bu yana sürmekte olan çatışmaların en belirgin sonucu, siyasal ve sivil çalışma alanlarındaki ciddi daralmadır. Ve özellikle de 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğramasının ardından ilan edilen OHAL ile birlikte, bu durum daha bir kötüye doğru yol almaktadır. Giderek var olan tüm hak ve özgürlükler budanmaya çalışılıyor.
Kürtçe eğitim veren okulların kapatılması, öğretmenlerin ihraç edilmesi, Kürt TV’lerinin kapatılması, yazar ve gazetecilerin keyfi bir şekilde gözaltına alınması, belediyelerin kayyumlar vasıtasıyla gasp edilmesi bariz örnekleridir. Bu uygulamalara karşı, Kürdistan halkının sessizliği dikkate değerdir. Halkımızın sessiz kalmasında en önemli etken bugün süre gelen savaşın yarattığı tahribatlardır.
Türk Devleti özgürlük mücadelemizi ve kazanımlarımızı dumura uğratmak amacıyla, tüm sivil ve siyasi yolları tahrip ederek, tek yol olarak zayıf olduğumuz savaş minderine bizleri çekmek istiyor. Bir yandan da ‘’köy koruculuğu’’ sistemini daha da büyüterek, kimi Kürt aşiretlerini toplayarak, Kürdistan toplumunda ayrılıkları, çelişikleri derinleştirmek istiyor.
PKK de Kürt partilerinin hiçbir çağrısına kulak asmayarak, gittikçe çatışmaları daha da yoğunlaştırıyor. PKK şehirlerde hendek ve barikatlar kurarken bizleri dinlemedi ve sonuçta halkımız ve ülkemiz büyük bir zarar gördü. Şimdi de hendeklerin Türk Devleti’nin yıkım siyaseti için yarattığı zeminler ve sonuçları yaşanmamış gibi, halkımıza zarar veren eylemlerine devam ediyor. AKP’nin Kürdistan’daki kimi yöneticilerini hedef seçmesi yeni ve ağır sonuçları olabilecek bir yöntemdir. Siyasetçilere yönelik bu saldırıları kınıyoruz.
PKK’nin bu siyaseti, Türk Devleti’nin halkımızın sivil ve siyasal mücadele alan ve araçlarını ortadan kaldırmasına ve hatta Kürt siyasetçilerine suikastlar geliştirmesine daha rahat bir zemin hazırlamaktadır.
Türk Devleti’ne açık çağrıda bulunmamız lazım: ‘’Katliamlarla, Kürt milletini yok sayan siyasi yaklaşımlarla hiçbir sonuca ulaşamazsınız. Kürt ve Kürdistan sorunu bir terör, bir ekonomik kalkınma sorunu değildir. Saddam Hüseyin yüzbinlerce Kürd’ü öldürdü, ‘’köy koruculuğu’’na benzer bir sistemle 100 bin Kürd’ün eline silah verdi; ama sonuçta yok olmaktan kurtulamadı. Türk Devleti tüm Kürt partilerini muhatap alarak yeni gerçek bir siyasal çözüm süreci için masaya oturması dışında başka bir yol yoktur’’.
Kürdistan’daki tüm aşiretleri de Kürdistan halkı arasında çelişkileri, ayrılıkları, düşmanlıkları derinleştirecek her türlü plana karşı duyarlı ve uyanık olmaya çağırıyoruz.
PKK de AKP’li yöneticileri öldürmekten, aşiretlere karşı şiddet uygulamaktan ve halkımıza zarar veren bu eylemlerinden vazgeçmelidir. Acil bir şekilde silahları susturmalıdır.
Tüm Kürt, Kürdistani partiler, sivil kuruluşlar ve Kürdistan halkı olarak ele ele vermeli ve tereddütsüz bir şekilde, daha gür bir sesle, ‘’savaşa son’’ diyebilmeliyiz. Bu savaş sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de öldürüyor.