Türk etnisitesine dayalı hakim siyaset Kürtlerin, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da kendi adıyla siyaset yapmasını yıllarca engelledi. Kürtler mücadele sonucu ödedikleri bedellerle bu engelleri aşmayı başarıyor.
Partiya Azadiya Kürdistan (PAK – Kürdistan Özgürlük Partisi) Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de Kürdistani isimle 11 Aralık 2014 tarihinde kurulan bir parti. 6 yıllık mücadelesinde Kürt siyasetinde kendine has bir siyaset dili ve mücadele şeklini oluşturdu. Ne yazık ki Türkiye’deki partiler yasasındaki anti demokratik yapıdan dolayı hakkında kapatılma davası açıldı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Ocak 2015’te PAK’ın isminde Kürdistan olması ve Kürtlerin devlet olma hakkını savunduğu nedeniyle partiye “değişiklik” uyarısında bulundu. Ocak 2015’te başsavcılık partiye ismindeki Kürdistan ibaresini kaldırması için uyarı yazısı gönderdi. PAK ismini ve programını değiştirmeyeceğini, Türkiye’deki kanunların değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Ocak 2019'da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı PAK hakkında Anayasa Mahkemesi'ne kapatma davası açtı. PAK, önüne konulan hukuksal engeller ve pandemi sürecindeki zorluklara rağmen 18 Ekim 2020’de 2’inci Kongresini Ankara’da gerçekleştirdi.
PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik ile 2’inci PAK Kongresi’ni, aldığı yeni kararları, Türkiye siyaset atmosferini, Kuzey Kürdistan’da Kürt siyasetinin sorunlarını ve bunları aşma yöntemlerini, parçalar özgünlüğünde benimsedikleri siyasetlerini ve Türkiye’de Kürt sorununda çözüm yöntemlerini konuştuk.
PAK, 2’inci Olağan Kongresi’ni 18 Ekim 2020 tarihinde gerçekleştirdi. Korona pandemi sürecinde, Ankara’da kongrenizi gerçekleştirmenin zorluklarını yaşadınız mı? Kaç delege ve ne kadar sürede, hangi gündem maddeleri temelinde Kongrenizi gerçekleştirdiniz?
Türkiye’deki Partiler yasası, yasal partilerin Genel Kongrelerini Ankara’da yapmasını zorunlu kılıyor. Yine bu yasaya göre partilerin Genel Merkezi Ankara’da olmak zorunda. Bu iki yasal zorunluluk nedeniyle 2’inci. PAK Kongresi’ni bu zorlu korona pandemisi koşullarında Ankara’da gerçekleştirmek zorunda kaldık. Biz bu nedenle bu yasal zorunlukları örgütlenme özgürlüğüne karşı anti-demokratik uygulamalar olarak görüyoruz. Partimiz adıyla, programıyla, çalışma tarzıyla hem yasal, hem de bir sivil itaatsizlik partisidir. Ankara’da yasal olarak zorunlu Parti Genel Merkezimiz var. Partimizin fiili Genel Merkezi Diyarbakır’dadır. Genel Kongresi’ni zorunlu olarak Ankara’da gerçekleştirdi. Fiili Kongresi’ni Diyarbakır’da yaptı
“PAK 18.10.2014 günü Diyarbakır’da kuruldu”
Partimizin kuruluşu ve sonraki süreç hakkında sizin aracılığınızla halkımızı bilgilendirmek isterim. PAK 18.10.2014 günü Diyarbakır’da kuruldu; 11.12.2014 günü Ankara’da yasal nitelik kazandı. 1’inci Olağan Kongresi 21-22 Ekim 2017 tarihinde Ankara’da gerçekleşti. Kongre yerine geçen 1’inci Çalıştayı’nı 7 Mayıs 2017 tarihinde Diyarbakır’da gerçekleştirdi. Fiili Kongre yerine geçen Çalıştay, tüm delegelerin, parti üyelerinin, taraftarların, dostların, misafirlerin ve halkımızın katılımıyla geçekleşti. Ve bu Çalıştay’da Genel Başkanı’nı, Parti Meclisi’ni, Disiplin Kurulu’nu seçti. Çalışma programını belirledi ve gerekli tüm kararlarını aldı. Daha sonra da alınan bütün bu kararlar ve yapılan seçimler Ankara’daki zorunlu yasal Kongre’mizde PAK delegeleri tarafından onaylandı.
“Korona Pandemisi nedeniyle, 2’inci Çalıştay ve 2’inci Olağan Kongremizde farklı prosedürler uygulamak zorunda kaldık”
Bugün yaşadığımız Korona Pandemisi nedeniyle, ne yazık ki, 2’inci Çalıştay ve 2’inci Olağan Kongremizde farklı bir prosedür uygulamak zorunda kaldık. Korona tehlikesi nedeniyle, kitlesel katılımlı bir fiili Çalıştay gerçekleştiremedik. Bu Çalıştayımızı Video konferans yoluyla gerçekleştirdik. Bazı yerlerde direkt görüşmeler yoluyla bölge toplantıları gerçekleştirdik. Kongre Hazırlık Komisyonumuzun hazırlamış olduğu raporlar değerlendirildi, tüm bölgelerin önümüzdeki döneme ilişkin görüş ve önerileri alındı. Genel Başkan ve PM. için tüm parti üyelerimizin ve taraftarlarımızın görüş ve önerileri alındı. Daha sonra, 4 Ekim 20020 günü Video konferans yoluyla gerçekleştirdiğimiz 2’inci Çalıştay’da da tüm üyelerimizi temsil eden en geniş delegenin katılımıyla, Genel Başkanımızı, PM ve Disiplin Kurulu’nu seçtik, önümüzdeki döneme ilişkin tüm karalarımızı aldık, çalışma programımızı, siyaset belgilerimizi belirledik. 18.10.2020 Günü Ankara’daki 2’inci Kongremizde, 2’inci Çalıştayımız’da aldığımız tüm kararlarımızı, PAK kurucu delegelerinin katılımıyla onayladık. PAK 2’inci Olağan Kongresi, Türkiye Devleti Seçim Kurulu’nun gözetiminde yapıldı. Bu gerçeklik aynı zamanda PAK’ın elde etmiş olduğu yasal mevzileri koruma iradesinin de ifadesi oldu.
PAK olarak Birinci kongrede aldığınız kararlar ve önünüze koyduğunuz hedeflere ulaşabildiniz mi? Bu konuda eksik kaldığına inandığınız hedefler nelerdi?
PAK’ın kuruluşundan 1’inci Olağan Kongreye kadar geçen süreci ve 1’inci Olağan Kongre’den, 2’inci Olağan Kongre’ye kadar geçen süreci kendi objektif ve subjektif koşulları içinde değerlendirmek, bizleri daha doğru ve sağlıklı sonuçlara vardıracak. Şiddeti reddeden, sivil, siyasal, demokratik yol, yöntem ve araçları esas alan bir partiyiz. Partimiz Kurulduğu dönemde bir çatışmasızlık süreci devam ediyordu, sivil, siyasi çalışmaya elverişli bir zemin ve ortam vardı.
“PAK yeni bir kültürün temsilcisi olarak öne çıktı”
PAK, kuruluşundan itibaren siyaset tarzı, söylemi, etkinlik ve eylemleriyle, kısa bir süre içinde Kürtler nezdinde ilgi toplayan ve umut geliştiren, yeni bir kültürün temsilcisi olarak öne çıktı. Sokakta, meydanlarda, kitle içinde gözle görülür bir aktivite içinde oldu. Onlarca konferans, seminer ve toplantı gerçekleştirdi. Gençlikle, kadın potansiyeliyle ciddi bir buluşma sağladı. Yaşanan çatışmasızlık ortamı, gelişen sivil, demokratik, siyasal kitlesel mücadele, Kürt toplumunun geniş kesimlerine yayılan ulusal bilinç ve aydınlanma dalgası; Rojava’da Kürtlerin kazanımlar elde etmeye başlaması, Güney Kürdistan’da federe kazanımların Bağdat Yönetimince engellenmeye, işlevsizleştirilmeye çalışılmasının geliştirdiği bağımsızlık talebi ve ihtiyacı; Türkiye Devleti’nde derin korkulara ve bunun sonucu olan yeni bir stratejik siyaset değişimine yol açtı. Temel taşını Kürt karşıtlığının oluşturduğu Türkiye Devleti’nin bu siyaset değişimi, savaşın tekrar başlatılması, askeri darbe girişiminin başarısızlığa uğramasını da bir fırsata dönüştürerek OHAL’in ilanını yaptı. Bu süreç daha sonra Başkanlık Sistemiyle yeni bir boyut kazandı.
“Türkiye Devleti’nin stratejik siyaset değişimi, yeni kurulan partimizi saldırı ve ağır koşullarla yüz yüze getirdi”
Türkiye Devleti’nin bu stratejik siyaset değişimi, tüm halkımızı, siyasal, demokratik mücadelenin tüm kazanımlarını olduğu gibi, PAK’ı da önemli oranda olumsuz yönde etkiledi. Henüz yeni kurulan, gelişen bir parti, birdenbire, çok büyük saldırı ve ağır koşullarla yüz yüze kaldı. PAK’ın 1’inci Olağan Kongresi bu olumsuz ve dezavantajlı koşullar içinde gerçekleşti. 1’inci.Olağan Kongresi’nden bugüne kadar gelişen süreçte Türkiye Devleti’nin izlemiş olduğu savaş siyaseti, düşünce ve ifade özgürlüğünü neredeyse tümüyle ayaklar altına alması, baskı, korku siyaseti, toplumun yüz yüze kaldığı derin ekonomik kriz, ne yazık ki, siyasi, demokratik, sivil çalışma ve mücadele koşullarını daha da ağırlaştırdı.
“PAK’ın Kürtçe ismi nedeniyle, Anayasa Mahkemesi 19 Ocak 2019 tarihinde hakkında kapatma davası açtı”
Bütün bu olumsuzluklara bir de Anayasa Mahkemesi’nin 19 Ocak 2019 tarihinde PAK hakkında açmış olduğu kapatma davası eklendi. PAK Anayasa Mahkemesi'nde Kürtçe ve Türkçe savunma yaptı, ismini, programını savundu. İsim ve program değişikliği yapmayacağımızı, Türkiye'deki Anayasa ve diğer yasaların uluslararası hukuka göre değiştirilmesinin daha doğru olacağını dile getirdik.
PAK 2’inci Olağan Kongresi böylesi zor ve dezavantajlarla yüklü bir ortamda gerçekleşti. Bu genel bakışı akılda tutmak kaydıyla şunları söyleyebilirim: Birinci Kongre’nin hedeflerine bütünüyle ulaştığımızı söylemek elbette ki zor. Çünkü şartlar değişti; yeni bir savaş ortamının dezavantajları ile boğuşmak zorunda kaldık. Ana hedeflerimizden biri olan gençliğe, kadın potansiyeline, toplumun en geniş etnik, sosyal, dini, mezhebi kesimlerine ulaşmada, kitlesel bir nitelik kazanmada henüz hedeflediğimiz noktada değiliz.
“PAK, ulusal birlik ve Kürdistani değerlerin sahiplenilmesine, zihni dönüşümün yaşanmasına katkıda bulundu”
Geride bıraktığımız ve yaşamakta olduğumuz süreç göz önüne alındığında PAK’ın, Kürt siyasetinin ana aktörlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Yasaklamalara karşın birçok etkinlik yaptık, panel, seminer, konferanslar düzenledik. Bu şartlar altında bu türden etkinliklerin kitleler üzerinde oldukça olumlu bir rol oynadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Dahası PAK, her zaman düstur edindiği ulusal birlik ve Kürdistani değerleri sahiplenme konusunda ciddi bir zihni dönüşümün yaşanması için hatırı sayılır katkılarda bulundu. Bence PAK’ın en önemli başarılarından biri de budur. PAK Kürdistan’da eski önyargılardan uzak, yüzü geleceğe dönük, dar grupçu anlayıştan uzak, milli, özgürlükçü, demokrat kültürün toplumda önemli bir yer edinmesini sağladı.
PAK, yeni kongre kararları temelinde Kuzey Kürdistan ve Türkiye siyasetinde kendisini nasıl konumlandırıyor? Kuzey Kürdistan ve Türkiye perspektifleri nelerdir?
Partimiz, Kürt milletinin kendi geleceğini belirme hakkını, yaşadığımız süreçte de bunun İki milletin eşitliğine dayalı, Türkiye ve Kürdistan federatif ortaklığı şeklinde gerçekleşebileceğini programına koyan Kürdistani bir partidir. PAK’ın en önemli belgilerinden biri de ‘’Kürdistan’a Özgürlük, Kürdistan’da Özgürlük’’ belgisidir. Özgür Kürdistan’da toplumun tüm etnik, sosyal, dini, mezhepsel, kültürel, siyasal bileşenlerine özgürlüğü sağlayacak bir yaşam ve idare tarzı önermektedir. ‘’Kürdistan Hemen Şimdi’’ diyerek, en küçük milli demokratik hak ve özgürlük mücadelesinin ve milli kurumların yaratılmasını Kürdistan’ın özgürleşmesinden sonraki bir sürece ertelemeyen, bugünden bu konuda mücadele ve örgütlenmeye önem veren bir partiyiz.
Kürdistan sorununun çözümü bir milletin coğrafik, milli hak ve özgürlüklerinin eşitlik temelinde siyasi bir statünün tanınmasını içeren özgün dinamikleri olan bir sorunudur; Türkiye’deki demokrasi mücadelesine endekslenemez, ona tabi kılınamaz. Bu konuda Güney Kürdistan’daki Federe Devlet tecrübesi tüm boyutlarıyla bizler için önemli bir örnek ve aynı zamanda derin bilgilerin sınandığı bir laboratuvardır.
“Türkiye illerinde Kürtlerin çoğunluk oluşturdukları yerleşim yerlerindeki yerel yönetimlerde, kendi kendilerini yönetecekleri bir idari düzenlemeyi savunuyoruz”
Kürdistan coğrafyası dışında yani Türkiye illerinde yaşayan milyonlarca Kürdün milli, demokratik hak ve özgürlüklerini, dil ve kültürel özerklik haklarını, Türkiye’de Kürtlerin çoğunluk oluşturdukları yerleşim yerlerindeki yerel yönetimlerde kendi kendilerini yönetecekleri bir idari düzenlemeyi programına koymuştur. Bu anlamda PAK bir yandan Kürdistan’ın özgürlüğü için mücadele ederken, diğer yandan hem Türkiye’deki Kürtlerin hak ve özgürlükleri için hem de Kürdistan özgürlük mücadelesinde daha elverişli zeminler yaratılması için Türkiye’deki demokrasi, özgürlük, adalet, eşitlik mücadelesini de önemsemekte ve bu mücadelede de yer almaktadır.
“Kısa ve orta vadeli taleplerden oluşan ‘Acil Talepler Programını’ halkımızla paylaşacağız”
PAK 2’inci Olağan Kongresi’nde Kuzey Kürdistan’daki mevcut tıkanıklığı aşacak makul ‘Acil Talepler Programı’ etrafında Kürdistan toplumunun en geniş kesimlerini kucaklayacak bir iş birliği platformu önerisinin halkımıza sunulmasını kararlaştırdık. Önümüzdeki günlerde Kısa ve Orta Vadeli Taleplerden oluşan bu Acil Talepler Programı’nı halkımızla paylaşacağız. Kürt milletinin Acil Talepler Programı, hem Kürtlerin Türkiye Devleti nezdinde meşru bir taraf olarak tanınmasını içermekte, hem de Türkiye’de özgürlük, demokrasi ve adaletten yana en geniş kesimlerle iş birliği ve ortak mücadeleye de kapı açmaktadır.
PAK, Kongresinde Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de nasıl bir örgütlenme ve siyaset yapma modelini esas alacak. Mevcut siyasi partilerden kendisini nasıl farklı kılacak?
PAK’ın kuruluş felsefesi ve siyaset tarzı aslında birçok partiyle olan farklarımızı ifade ediyor. Partimiz kendisini sosyalist, komünist ya da İslami bir Kürdistani parti olarak tanımlamıyor. PAK, dindar ve seküler, sol görüşlü ve liberal insanların, birbirlerine saygı temelinde, görüşlerini karşısındakine dayatmadan ortak bir program etrafında bir araya geldikleri milli, demokrat, özgürlükçü, Kürdistani bir partidir. PAK, kendisini Kuzey Kürdistan’da daha önceleri kurulmuş olan herhangi bir örgüt, parti ya da grubun devamcısı ve onu yeniden diriltmeyi hedefleyen bir parti olarak tanımlamıyor. 200 yıllık Kürdistan özgürlük mücadelesinin devamcısı bir partidir ve Kuzey Kürdistan’da son 60 yılda kurulan tüm milli, yurtsever parti, örgüt ve hareketlerin fedakarlıklarına saygı duyan, emeklerine ve değerlerine sahip çıkan bir partidir. 200 yıllık mücadele değerlerini günümüz dünyasının ve Kürdistan’ın yeni gerçekliğiyle, yoğuran, modern, çağdaş yeni bir milli kültürün temsilcisidir.
“Kürdistani kimliğiyle, meşru mücadeleyi esas alan, kişilikli bir sivil itaatsizlik partisiyiz”
Kürdistani kimliğiyle, meşru mücadeleyi esas alan, kişilikli bir sivil itaatsizlik partisi olduğumuz gibi, aynı zamanda Kürt milletinin ve Kürdistan’ın varlığını Türkiye’deki yasal statü nezdinde de meşrulaştırmaya ve bu alanda da halkımızın hak ve özgürlük mücadele ve taleplerini geliştirmeye çalışan bir partiyiz. Kürdistan özgürlük mücadelesinde, Kürtler arası düşmanlıkları dışlayan, milli birliği, dayanışma ve iş birliğini geliştirmeyi esas alan yeni bir kültürün düşünsel ve siyasal temellerini örmeye çalışan bir partiyiz. “Birleşebilenler birleşmeli, birleşemeyenler ittifak ve iş birliği yapmalı, iş birliği yapamayanlar diyalog içinde olmalı, diyalog da geliştiremeyenler birbirlerine düşmanlık yapmamalıdırlar’’ diyoruz.
Türkiye Devleti’nin Kürt karşıtı siyaseti ve diktatöryal uygulamaları ile PKK’nin Kürt toplumunda oluşturduğu hipnotizma etkisi ve gerekse son dönemdeki korona pandemisinin yarattığı olumsuz koşullar, bu temel farklılıklarımızı Kürt ve Kürdistan toplumunun geniş kesimlerine ulaştırmamızda, anlatmamızda ciddi engeller oluşturmuştur, oluşturmaktadır. PAK milli, demokratik bir anlayışı esas alan, dar grupçu anlayışlardan uzak, kapsayıcı, kucaklayıcı bir anlayış ve kültürle, basın-yayın alanındaki çalışmalarıyla; uygun koşullar oluştukça gençlik, kadın ve kitle örgütleri alanındaki çalışmalarıyla; Kürdistan toplumunun en geniş kesimlerini kucaklayacak özgün milli demokratik işbirliği projeleriyle; Kürdistan’a milli, coğrafik, siyasi statüyü hedefleyen Kürdistani değerleri esas alan Kuzey Kürdistan’da Milli Demokratik İttifak çalışmalarındaki aktif hamleleriyle önümüzdeki dönemde farklılıklarını topluma sunmaya, toplumu bu süreçlere katmaya çalışacaktır.
PAK’ı var eden kadrolar, Kürt siyasetinin çeşitli kulvarlarında yer almış, deneyimler edinmiş siyasi şahsiyetlerden oluşuyor. Bu PAK açısından nasıl bir avantaj ya da dezavantajlar oluşturuyor?
PAK’ı oluşturan kadroların farklı siyasal parti, grup ve örgütlerden gelmeleri, Kuzey Kürdistan’daki yeni bir toplum, yeni bir siyasal kültür ihtiyacının yol açtığı oldukça değerli bir ürünüdür, önemli bir katkıdır. Ülkemizin ve halkımızın bu kültüre, bu fikre ihtiyacı var. Bu fikir geçmişte birkaç kez uygulanmaya çalışıldı ama değişik sebeplerden dolayı istenen verimli sonucu veremedi. Ama bu gerçeklik, bu fikrin yanlış olduğu anlamına gelmiyor. PAK henüz bu konuda istediği noktada olmazsa da 6 yıllık pratiğiyle, bu alanda bu fikrin yaşam bulması yolunda umut veren önemli bir adımdır.
“PAK, ayrı geçmişleri olan kadroların birlikte hareket etmesinde zorluk gören anlayışların geçersiz olduğunu da gösterdi”
PAK’ın kurucu kadrolarının farklı geçmişlerden gelmesi gerçekten de bir dezavantaj olmadı, tam tersine büyük bir avantaj oldu. Doğrusunu söylemek gerekirse, PAK, genel olarak ayrı geçmişleri olan kadroların birlikte hareket etmesinde zorluk gören anlayışların geçersiz olduğunu da göstermiş oldu. Tam bir inançla söylemek isterim ki, bu konuda henüz istediğimiz noktaya tam anmalıyla ulaşamamışsak da, bugün PAK’ta yer alan kadrolar sanki yıllardır birlikte çalışıyorlarmış gibi rahat, dost, arkadaş ve samimidirler. Birbirimizden çok şey öğrendik. Bunun başlıca nedeni, herkesin kendisini en doğru saydığı koşullarda değil de herkesin kendisindeki eksiklikleri gördüğü koşullarda bir araya geldik ve ilk yaptığımız şey, birbirimizden öğrenmek oldu. Bu anlayış ve davranış biçimi her gün daha bir derinleşti, olgunlaştı ve bugün her birimiz sanki yıllardır birlikte siyaset yapıyormuşuz gibi birbirimize güveniyor, eleştiri, öneri ve tespitlerde oldukça rahat davranıyoruz. Bizim içimizdeki sorunlar, yıllardır siyaset yapan herhangi bir partinin içindeki sorunlardan pek farklı değil, hatta daha azdır dersem yeridir.
Kuzey Kürdistan siyasi partilerinde, siyaset erkinin kendini yenileyemediğini düşünüyor musunuz? Yeni bir siyaset yöntemini oluşturma problemleri var mıdır? Varsa size göre bu nasıl aşılabilir?
Siyasal yenilenme konusunda Kürdistan siyasetinin başarılı olduğunu söylemek pek mümkün görünmüyor. Fakat bunun sadece bize özgü olduğunu söylemek doğru olmaz. Dünya’ya baktığımız zaman bizimle benzer çok örnekler görürüz. Bu, büyük oranda, sorunun kendisiyle alakalıdır. Sadece Kuzey’e değil, diğer parçalara baktığımız zaman da aynı durumu görürüz. G. Afrika bizden çok mu farklı? Ya da Filistin, buna Latin Amerika ülkelerini de eklemek mümkün. Hatta temel meselelerini çözmüş kimi ülkeler için bile bu böyle. Diyelim ki Rusya, İran. Hatta Türkiye’de ömrünü siyasette geçiren siyasetçiler var. Sanırım saymak gerekmez.
“Siyasetin gündemine etkide bulunamayan siyasal yapılanmalardan dolayı, son 40 yıldır belli bir anlayış Kuzey Kürdistan’da siyaseti belirliyor.”
Son 40 yıldır belli bir anlayış Kuzey’deki siyaseti belirliyor. Bu bir sorun. Ama bu, bir yönüyle sadece söz konusu siyasetin yol açtığı bir sorun değil, bir türlü siyasetin gündemine etkide bulunamayan siyasal yapılanmaların sorunudur da. Yani bizlerin sorunu aşmak için elimizde sihirli bir değnek olduğunu sanmıyorum. Kendi gerçekliğimizi görerek, doğru bir siyaset ve örgüt tarzıyla çalışmak, yeniden çalışmak, kitlelerle bağ kurmak, bunun dışında bir çare yok. Ayrıca, değişimi hedefleyen programlar oluşturmak ve hayata geçirmek lazım. Yani kitlesel mücadeleye koşut olarak kadrosal eğitim, siyasette yenilenme, sadece yeni insanların siyasal faaliyete geçmesi demek değildir. Yenilenme, günün şartlarına göre siyaset yapabilecek yeni kadroların devreye girmesidir. Bu değişim bir yanıyla planlanabilir ama siyasal mücadele içinde deneyim kazanan kadroların yetişmesi çok önemlidir. Bu olmazsa yenilenme de olmaz diye düşünüyorum. Tecrübeli kadrolar ile dinamizmin, yeni kadroların harmonisinden yeni, yolunu şaşırmayacak bir siyaset tarzı geliştirilebilir.
“Bilim, teknoloji ve dijital gelişim seviyesine ayak uydurmaya çalışan bir jenerasyona dayalı siyaset üretmek gereklidir”
Kadrosal bazda okuyan, araştıran, günümüz bilim, teknoloji ve dijital gelişim seviyesine ayak uydurmaya çalışan bir jenerasyona dayalı bir siyaset üretimi gereklidir. Dünya, bölge ve ülkedeki gelişmeleri dar bir bilgilenme ve dar bakış açısıyla değil, tarihsel tecrübeler, reel politik, ülkenin sosyolojik analizi, bilimsel bilgi ve veriler ışığında kişilikli milli bir duruşla bütünleştiren bir anlayışla donanmış siyasal kadrolara ve siyaset tarzına ihtiyaç vardır. Kişisel, grupsal çıkarları değil, milli davanın çıkarlarını esas alan, milli değerlerle donanmış güven verici, samimi, siyasal kadrolara ve siyaset tarzına ihtiyaç vardır. Kuzey Kürdistan’da söylediğini uygulayan, söylediklerine uygun bir siyaset ve örgüt anlayışını yaşama geçiren siyasal kadrolara ve siyaset tarzına ihtiyaç vardır. Kürdistan toplumunun sosyolojik, bilimsel analizi üzerinden toplumu ikna etme, kucaklaşma ve bütünleşme yönünde doğru yol, yöntem, araç ve zamanlamayı yaşama geçirecek donanımda siyasal kadrolara ve siyaset tarzına ihtiyaç vardır.
Kuzey Kürdistan’da uzun süredir HDP ile birlikte devam eden bir Kürdistani ittifak söz konusu. Siz PAK olarak bu ittifaka katılmadınız. Kongrenizde bu husus gündeme geldi mi?
İttifaklar konusundaki politikamız ve bakışımız değişmedi, devam ediyor. HDP’nin çağrısı ve öncülüğünde gelişen bir ittifaktan söz ediyorsunuz. HDP bize de bu çalışmalara katılmamız çağrısında bulunmuştu. Ama eşyayı adıyla tarif etmek lazım. Kendini ısrarla ‘’Türkiyeli Bir Parti’’ olarak tanımlayan HDP’nin ‘’Kürdistani Bir İttifak’ın çağrıcısı ve öncüsü olması hangi siyaset değerleriyle açıklanabilir?
‘‘Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Ulus, Ortak Vatan, Bayrağa Saygılıyız’’ anlayışıyla Türkiye Devleti’nin 97 yıllık ‘’Tek Devlet, Tek Millet, Tek Vatan, Tek Bayrak’’ paradigmasına farklı bir elbise giydiren HDP’nin bu tarz-ı siyasetiyle ‘’Kürdistani Bir ittifak’’a öncülük etmesi nasıl kabul edilebilir? Biz HDP’nin öncülük ettiği ve içinde yer aldığı bir ittifakın ‘’Kürdistani Bir ittifak’’ olamayacağını düşündüğümüz için o çalışmaya katılmadık. 2019’da Yerel Seçimlerinde sadece bir belediye başkanlığı ya da bir belediye meclis üyeliği elde etmek için HDP’yi destekleyen bazı parti ve grupların HDP ile olan bu ilişki tarzına ‘’Kürdistani İttifak’ demenin doğru bir tanımlama olamayacağını da önemle vurgulamak istiyorum.
“Kürdistani ittifak, Kürdistani program ve anlayışa sahip partilerin bir araya gelerek temelini atacakları bir ittifaktır”
Kongremizde, ‘’Türkiyeli Parti’’ olarak kendini tanımlayan HDP öncülüğünde yapılan söz konusu çalışmanın ‘’Kürdistani İttifak’’ olmadığını ve böylesi bir çalışmaya PAK olarak katılmayacağımız konusundaki kararımızı bir kez daha teyit ettik. Gerçek bir Kürdistani İttifak, öncelikle milli, Kürdistani program ve anlayışa sahip partilerin bir araya gelerek temelini atacakları bir ittifaktır diye düşünüyoruz. Kürt milleti ve Kürdistan’ın varlığını kabul eden; Kürdistan’da milli, coğrafik, siyasi bir statüye evet diyen; Kürdistan bayrağı ve tüm milli değerleri kabullenen; Kürt siyasal güçleri ve toplumun tüm bileşenleri arasında karşılıklı saygı ve kabullenmeye dayalı bir içi demokrasi ve özgürlüğü temel bir prensip olarak benimseyen en geniş Kürdistanlı kesimlerdir ‘’Kürdistani İttifak’’ın bileşen ve muhatapları.
7 Haziran 2015 seçimleri ardından derin güçler Kürtlere karşı yeni bir strateji oluşturdu, Kürtler üzerinde toplum mühendisliği uygulandı. Kürt siyasi güçleri neden bu derin siyasete karşı kendi derin siyasetini birlikte oluşturamadılar?
7 Haziran 2015 seçimleri aslında Türkiye Devleti’nin derin mutfaklarında hazırlanan bir projenin uygulamaya konulması için bir milat oldu. Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu bir açıklamasında şöyle demişti: ‘’Biz 2012’deki MGK toplantısında Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da 12 kritik bölge tespit ettik. PKK çözüm sürecinde şehir içlerinde askeri ve lojistik hazırlık yapıyordu’’. 22 Temmuz 2015 tarihinde Ceyhan’da 2 polis evlerinde vurularak öldürülmüş halde bulundu. PKK önce bu eylemi üslendi, sonra olayın PKK tarafından gerçekleştirilmediği ortaya çıktı. Davutoğlu’nun söz konusu açıklamaları, bu olay ve daha sonra Türkiye Devleti’nin savaşı tekrar başlatmasıyla bütünlüklü olarak değerlendirildiğinde, Türkiye Devletinin derin mutfaklarında nasıl bir projenin hazırlandığı daha bir netleşiyor.
“Şehirlerde başlatılan ‘’barikat, hendek savaşı’’ Türkiye Devleti’nin derin mutfaklarında hazırlanan projelere daha elverişli bir zemin hazırladı”
KCK-PKK’nin şehir merkezlerinde ‘Özyönetim’’ ilen etmesi ve ‘’Silahlı mücadele ile şehirler kurtarılacak’’ demesi, şehirlerde başlatılan ‘’barikat, hendek savaşı’’, Türkiye Devleti’nin derin mutfaklarında hazırlanan bir projelere daha elverişli bir zemin hazırladı. Davutoğlu’nun sözünü ettiği 12 kritik bölge’de savaş yoğunlaştı, barikat ve hendek siyaseti uygulandı. Biz PAK olarak PKK’nin barikat, hendek uygulamasıyla ifadesini bulan ‘’Özyönetim’’ ilanı ve başlayan savaş ve çatışmalara ilk günden tutum aldık. ”Savaşa Hayır, Siyasi Çözüme Evet’’ dedik. Türkiye Devleti’nin Kürtlerin siyasal, sivil, demokratik kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik yeni savaş stratejisine, şehir içindeki çatışmalarla, genel olarak silahlı eylemlerle, daha elverişli bir zemin hazırlamaması yönünde PKK’ye çağrıda bulunduk. Türkiye Devleti’ne de 90 yılı aşkın bir süredir uygulana gelen bu savaş ve çözümsüzlük siyasetinden vazgeçmeye, sorunu diyalog ve siyasal yollarla çözmek için tüm askeri operasyonları derhal durdurmaya yönelik çağrıda bulunduk. Ama ne yazık ki, Türkiye Devleti ‘’bu sorunu şiddetle çözmeye’’ eksenli derin bir stratejiye angaje olduğu için kimsenin çağrısına kulak asmadı, savaş siyasetine devam etti. PKK de hem barikat, hendek siyasetinden vaz geçmedi, hem de bu siyasetin derin tahribatları yaşamda tüm açıklığıyla kanıtlandıktan sonra bile, çatışma ve silahlı eylemlerinden vazgeçmedi.
“Hendekler döneminde kitlesel bir güç olabilseydik, Türkiye Devleti’nin savaş ve PKK’nin silahlı eylem siyasetine karşı, caydırıcı sivil itaatsizlik hareketi geliştirilebilirdik”
Kürt ve Kürdistani siyasi partiler, STK’lar ve etkili şahsiyetlerin büyük çoğunluğu de ne yazık ki ya PKK’nin bu siyasetine endeksli bir tutum içinde oldular, ya da sessiz kaldılar. PAK ve diğer birkaç parti ve grubun bu konudaki siyasal tutumları da toplumda etkili olamadı, hipnotize edilmiş toplumun büyük çoğunluğu ya Türkiye Devleti’nin savaş siyasetine ya da PKK’nin çatışma siyasetine angaje bir tutum içinde oldu ya da sessiz kaldı. 2015 yılında tekrar başlayan savaş, askeri operasyonlar, çatışma, barikat, hendek uygulamaları, PAK ve diğer bazı Kürdistani parti ve grupların Kürt toplumuyla bağlarının ne denli zayıf olduğu gerçekliğini de bir kez daha su yüzüne çıkardı. O dönem örgütlü kitlesel bir güç olsaydı, hem Türkiye Devleti’nin bu yeniden imha ve Kürt karşıtlığı siyasetine, hem de PKK’nin Türkiye Devleti’nin bu stratejisine daha elverişli bir zemin hazırlayan silahlı eylem ve siyasetine karşı daha etkili, caydırıcı bir kitlesel sivil itaatsizlik hareketi geliştirilebilirdi. Ama ne yazık ki bizlerin bunu yapacak kitlesel gücümüz yoktu. Savaş, askeri operasyonlar, silahlı eylemler hala sürüyor.
“Milli, demokratik talepler etrafında savaşa hayır, siyasi çözüme evet”
2’inci Olağan Kongremiz Kürt, Kürdistan toplumunun en geniş kesimlerinin örgütlü, kitlesel bir şekilde ‘’savaşa hayır, siyasi çözüme evet’ diyerek, acil, gerçekleşebilir milli, demokratik talepler etrafında harekete geçmesinin halkımızın geleceği açısından yaşamsal bir önem arz ettiğini tespit etmiştir. Önümüzdeki günlerde savaşa hayır diyen, Kürtlerin en temel milli demokratik hak ve özgürlüklerini dile getiren, bu temelde milli, demokratik bir platform öneren ve Türkiyeli özgürlükçü, demokrat, en geniş kesimlerle diyalog ve iş birliğini de içeren Acil Talepler Programımızı kamuoyuna sunacağız.
Kürtlerin siyaset dili neden birbirlerinin varoluş şekline katı bir ret şeklinde gelişiyor? Kürt hareketleri ve şahsiyetleri neden ergen davranış kalıplarını aşan geliştirici, destekleyici ve hoşgörüye dayalı bir siyaset dilini yeni nesile örnek şeklinde oluşturamıyorlar?
Açık yüreklilikle ve tüm içtenliğimle diyebilirim ki, sözünü ettiğiniz olumsuz ‘’siyaset dili’’ ve ‘’siyaset kültürü’’ PAK’ı tanımlamıyor. PAK kuruluğundan bu yana tam sizin dile getirdiğiniz ötekileştirici, saldırgan, küçük düşürücü, hakaret içeren, fikirlere saygısızlığı ifade eden, insani, milli duygu, düşünce, birlik, ittifak ve ortak davranışları zedeleyen siyaset diline, siyaset kültürüne karşı, Kürt, Kürdistan siyasetinde yeni bir kültürün önericisi ve temsilcisi olmaya çalışmıştır. Dar grupçu, soğuk savaş dönemi kültürünün dar kalıplarına hapsolmuş, milli değerleri ve kültürel hassasiyetleri temel prensiplerde günümüzün çağdaş değerleriyle bütünleştirmekten uzak siyaset dili ne yazık ki, tek tek kişilerle sınırlı kalmıyor; birçok siyasal parti ve örgüt de tahribata yol açan bu tarza tüm güçleriyle payanda ve aktör oluyorlar. Kürdistan toplumunda tekçi, diktatöryal, iç özgürlük ve demokrasi değerlerini körelten anlayışlar ne yazık ki bugün de varlığını sürdürüyor.
“PAK Kürdistan’da çok sesliliği, çok renkliliği, toplumun tüm bileşenlerinin hak ve özgürlüklerine saygıyı yaşamsal prensip olarak görüyor”
PAK Kürdistan’da çok sesliliği, çok renkliliği, toplumun tüm bileşenlerinin hak ve özgürlüklerine saygıyı hem kendi parti yaşamı ve Kürt siyasal yaşamının, hem de Kürdistan toplumunun en temel yaşamsal prensibi olarak görüyor. Bu yeni kültürünün en belirgin göstergesi olarak, programatik ve siyasetten birbirlerine yakın, birbirine benzer en geniş Kürdistani özgürlükçü, demokrat, milli güçlerin ön koşulsuz bir şekilde bir araya gelerek tek partide birleşmelerini önerdi, öneriyor. Ve bu yolda kompleksiz bir şekilde ‘’Birleşme yolunda ne partimizin ismi ne de Genel Başkanımız kırmızı çizgilerimiz değildir, taviz vermeyeceğimiz hususlar değildir’’ dedik, diyoruz. Hiçbir şahsın, hiçbir partinin, hiçbir siyasal görüşün, hiçbir ideolojinin, Kürdistan halkının kendi ülkesinde siyasal bir statü ile özgür bir şekilde kendisini yönetmesi hak, ihtiyaç ve idealinden daha değerli, daha kutsal olmadığını siyaset ve yaşam tarzının temel taşı haline getirmek, yeni siyaset dili ve kültürünün ilk adımıdır. Hiçbir şahsın, hiçbir partinin, hiçbir siyasal görüşün, hiçbir ideolojinin kendisi dışındakilere kendisini dayatmadığı, onları yok saymadığı, yok etmeye çalışmadığı, varlıklarına, hak ve özgürlüklerine saygı duyduğu bir siyaset ve yaşam tarzı, yeni siyaset dili ve kültürünün ilk adımıdır.
Bu anlayış temelinde, yapıcı, geliştirici, yeni jenerasyonun gerçekliğini esas alan, geçmişi bugünle bütünleştirerek geleceğe taşıyacak yeni bir kültür için ilk adım, tüm siyasal güçlerin öncelikle kendilerini milli, bilimsel, insani, reel bir süzgeçten geçirmeleridir.
PAK olarak gerçekleştirdiğiniz kongrede diğer Kürdistan parçalarına yönelik herhangi kararlar aldınız mı? Diğer Kürdistan parçalarıyla ilişkilerinizi nasıl yürütmeyi planlıyorsunuz? Bu yönlü çalışmalarınız hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Kürdistan’ın her bir parçasının özgürlüğü, Kürdistan halkının en temel ve meşru hakkıdır. Kürdistan’ın birliği, Kürdistan’ın her bir parçasındaki halkımızın özgür iradesiyle gerçekleşecek en temel, meşru, milli, demokratik bir haktır. Ama, Kürdistan’ın her bir parçasındaki özgürlük mücadelelerinin özgün gerçekliklerinden hareketle, PAK, dört parçada da aynı isimle ya da başka bir isimle örgütlenmeyi programatik olarak benimseyen bir parti değildir. PAK kendisini Kuzey Kürdistanlı bir parti olarak tanımlıyor. Kürdistan’ın diğer parçalarındaki özgürlük mücadelesine desteği, yardımlaşmayı, milli değerler temelinde ortak çalışmalar yapmayı, koşulların elverdiği oranda milli temelde Konferans, Kongre, Koordinasyon Merkezi vb. örgütlenmelerin yaratılmasını savunan ve bu uğurda çalışmalar yürüten bir partidir.
PAK 2’inci. Olağan Kongresi, bugün Güney Kürdistan’daki Federe Devlet kazanımlarını kendi kazanımı olarak görmekte, sahiplenmekte, korunması ve daha da geliştirilmesi için her türlü milli görev ve sorumluluğu üslenmeye hazır olduğunu bir kez daha karar altına aldı.
PAK 2’inci.Olağan Kongresi, Güney Kürdistan’daki tüm siyasal partilerin, Güney Kürdistan’daki kazanımları korumak ve daha da geliştirmek için bugün her zamankinden daha fazla el birliği içinde, milli, demokratik bir birlik ve ittifak anlayışı ve ruhuyla davranmalarına ihtiyaç olduğunu düşünmekte ve Güney Kürdistan’daki tüm siyasal partilerin bu anlayışla hareket edeceklerine olan inancımızı, bu yöndeki çağrı ve temennilerimizi yineliyor.
“Kürdistan Bölgesi’nin federe kazanımları tüm Kürtler için tarihsel kazanımlardır”
Kürtler bugün uluslararası ilişkiler açısından, Kürdistan tarihi boyunca elde edebilecekleri en elverişli, avantajlı süreçlerden birini yaşamaktadırlar. Güney Kürdistan’da, Irak Anayasası’nda resmiyet kazanmış, tüm dünya devletlerince de kabul edilmiş bir federe statü elde edilmiştir. 25 Eylül 2017 tarihinde gerçekleştirilen Bağımsızlık Referandumundan sonra, eğer Kürt siyasal güçleri birlik halinde olmuş olsaydılar, Kerkük ve Güney Kürdistan topraklarının %45’inin işgali bu kadar kolay olmayacaktı, belki de mümkün olmayacaktı ve bugün bağımsızlık daha yakın bir ihtimal olabilirdi. Ama yaşanan tüm saldırı ve badirelere rağmen, Kürdistan Bölgesi’nin federe kazanımları tüm Kürtler için tarihsel kazanımlardırlar.
“Kürdistan Bölgesi Parlamentosu, Başkanlığı ve Hükümeti’nin varlığına, kararlarına, iradesine, yönetim ve meşruiyetine saygı duyulmalıdır”
Kürdistan Bölgesi Parlamentosu, Başkanlığı ve Hükümeti’nin varlığına, kararlarına, irade, yönetim ve meşruiyetine saygı duyduğumuzu, tüm devletleri ve silahlı ya da silahsız tüm parti, örgüt ve kuruluşları da saygı duymaya davet etmekteyiz.
Kürdistan Bölgesi Parlamentosu, Başkanlığı ve Hükümeti’nin milli birliği sağlama, pekiştirme ve var olan kazanımları koruyup geliştirme yönünde tarihsel, milli bir görevle karşı karşıya olduğunun bilinciyle hareket edeceklerine olan inancımızı, bunların gerçekleştirilmesi yönündeki çağrı ve temennilerimizi yineliyoruz.
“Güney Kürdistan’daki federe devlet kazanımları büyük tehlike ve saldırılara maruz bırakılmıştır”
Türkiye Devleti bu Kürt karşıtı siyaseti Rojava ve Güney Kürdistan’a da taşırmış durumda. PKK de hala halkımıza zarara veren silahlı eylemelerini devam ettiriyor. Üstelik şimdi Güney Kürdistan’da, PKK ile Türkiye Devleti’nin çatışma alanına dönüşmüş, Güney Kürdistan’daki federe devlet kazanımları büyük tehlike ve saldırılara maruz bırakılıyor. Ama, bugün de geç değildir.
“PAK olarak, ENKS, PYNK’nin yürüttüğü Kürtler arası birlik görüşmelerini destekliyoruz”
Rojava Kürdistanı’nda bugün ABD, Fransa ve Güney Kürdistan Bölgesel Yönetiminin de aktif bir rol oynadıkları Kürtler arası bir ittifak süreci yaşanıyor. ENKS ve PYNK arasında Duhok Mutabakatını esas alan ittifak görüşmeleri pozitif bir mecrada devam ediyor. Biz PAK olarak, ENKS, PYNK ve tüm Kürt partilerinin askeri, siyasi, ekonomik, diplomatik ve idari ortak bir yönetim oluşturmalarını destekliyoruz. İçinde bulunduğumuz konjonktürde Kürdistan’ın her bir parçasında Kürt siyasal güçlerinin birbirlerine saygı, birbirlerini kabullenme ve Kürdistan’ın her parçasındaki kazanımı kendi kazanımı olarak görüp koruma ve sahiplenme temel prensibiyle oluşturacakları ittifaklar, dünyada Kürtlerin dostunu artıran, düşmanını azaltan bir strateji ile bütünleştirildiğinde; inanıyorum ki içinden geçtiğimiz süreçten olabilecek en kazançlı şekilde çıkabilir, önümüze çıkabilecek uluslar arası şansları fırsatlara dönüştürebilir, ‘’makus talihimizi’’ değiştirebiliriz.
“PAK, Doğu Kürdistan’daki halkımızın özgürlük mücadelesinin yanında olduğunu yineledi”
Doğu Kürdistan’daki halkımızın özgürlük mücadelesinin yanındayız. Doğu Kürdistan’daki yurtsever tüm parti ve siyasal güçlerin kendi milli, demokratik ittifaklarını oluşturmalarının yaşamsal önemde olduğunu ve böylesi bir ittifakın gerçekleştirilmesi yönündeki çağrı ve temennilerimizi yineliyoruz.
PAK olarak bizler Kürdistan’ın diğer 3 parçasındaki milli, yurtsever tüm parti ve örgütlerle karşılıklı saygı temelinde yapıcı ve olumlu ilişkiler içindeyiz. 6 Yıllık bir parti olmamıza rağmen, kişilikli, duyarlı ve Kürdistani siyasetiyle PAK, denilebilir ki Kürdistan’ın diğer parçalarında da önemli bir aktör olarak saygın bir yer tutuyor.
son olarak şunu sormak istiyorum. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde Kürdistan Bölgesi’nin, Amediyê kentine bağlı Çemankê Nahiyesi’nde Kürtler açısından kaygı verici ve özücü bir olay yaşandı. Ve 1 Peşmerge şehit düştü, 3 Peşmerge de yaralandı. Bu olaya ve yaşananlara ilişkin ne dersiniz?
Evet, 4 Kasım 2020 tarihinde Amediye yakınlarında HPG, Pêşmerge güçlerine bir bombalı saldırıda bulundu ve bir Peşmerge şehid düştü, 3 Peşmerge de yaralandı. PKK’nin gerçekleştirdiği bu saldırı aslında aynı zamanda Güney Kürdistan’daki mevcut siyasi statüyü ve federe devletin meşruiyetini yok sayan kabul edilemez bir saldırıdır. PAK olarak, şehid düşen Peşmergenin ailesine başsağlığı, yararlılara da acil şifalar diliyoruz. Sorunun kaynağında PKK’nin Güney Kürdistan Federe Bölgesi’ndeki varlığı ve Kürdistan Bölge Parlamentosu, Hükümeti ve Başkanlığı’nın meşru iradesini yok sayan faaliyetleri yatıyor. Bunun için de öncelikle PKK’nin Güney Kürdistan Parlamentosu, Hükümeti ve Başkanlığı’nın varlığına, iradesine, meşru yönetim ve kararlarına saygılı davranması gerekiyor. Kürdistan halkının ortak kazanımı olan Federe Devlet korunmalı, savunulmalı, sorunlar diyalog yoluyla çözülmelidir. PKK Kürtler arası çatışmalara yol açacak tutumlardan ve Türkiye Devleti’nin Güney Kürdistan’a müdahale ve saldırılarına zemin hazırlayan tutum, eylem ve siyaset tarzından vazgeçmelidir.
PKK, Başkan Sayın Mesut Barzani’nin “Kardeş kavgası haramdır. Bir daha buna yol vermeyeceğiz” söylemine suistimalden uzak, yapıcı bir şekilde ve sorumluluk anlayışıyla yaklaşmalı ve Kürdistan Bölgesi’ni istikrarsızlaştırabilecek tutumlardan uzak durmalı, Sayın Başkan Mesud Barzani’nin 2 Kasım 2020 günü yapmış olduğu çağrıya kulak vermeli, desteklemelidir.