Günümüz dünyasında özellikle insanların özgür ve demokratik bir ortamda refah bir yaşam sürmeleri için uluslararası bir yığın tedbirler alınmış ve hala alınmakta , bu bağlamda devletler arası bir takım kriterler konulmaktadır. Bu nedenledir ki bazı örgüt ve yapılar toplumların istikrarlarını ve huzurunu bozdukları için yasadışı veya terör örgütü olarak ilan edilmekte ve bunlara karşı uluslararası bir takım yaptırımlar uygulanmaktadır.
Bu konuyu somutlaştıracak olursak örneğin El Kaide, Hizbullah, IŞİD, Hamas, PKK, Haşdi Şabi gibi bir çok yapı uluslararası terör listesine alınmış ve bu yapılar kimleri hangi maksatla korumak ya da savunmak amacıyla bir takım eylemler ortaya koyarlarsa koysunlar uluslararası arenada hiçbir meşruiyeti olmadığı gibi bunların ortaya koydukları eylemlerin tümü terör faaliyetleri ve eylemleri olarak görülmektedir.
Bu ve benzeri yapılar hangi millet adına hareket etseler dahi son tahlilde herhangi bir devletin taşeronu olmakla birlikte esasen iddia ettikleri gibi herhangi bir mazlum milleti temsil kabiliyetine sahip değillerdir. Bu anlamda herhangi bir terör örgütü ve yapısının temsil etmek istediği milletin evvel emirde o halkın vicdanında meşruiyetine sahip olması gerekmektedir. Bunun da olmazsa olmaz koşulu uğruna mücadele verdiği halkın değerlerine sahip çıkmak , o milletin kanaat önderlerine sayılı olmak ve bu halk için geçmiş pratikleriyle önemli şahsiyet ve yapıların mücadelesine büyük bir hürmet göstermeleriyle mümkündür.
Bunun aksine benim dediklerim ve yaptıklarım doğrudur dolayısıyla ben ideolojim ve buna bağlı pratiğimi kimsenin eleştirmesine müsaade etmem dayatması konulara hakim olmayan örgüt militanlarının dışında kabul görmesi mümkün değildir. Böylesi bir anlayış temsil etmek istenilen halk tarafından kabul görüp uzun vadede kitleler nezlinde benimsenmeyince bu tarz örgüt ve yapıların varlığını sürdürebilmek için bazı devletlerin derin güçlerinin kucağına düşme zorunluluğu ortaya çıkacaktır ki günümüzde birçok örgüt ve yapıların durumu ne yazık ki böyledir.
Bu durumu PKK’ye uyarlarsak 40 yıllık mazisine ve en başta Kürd halkının büyük desteğine rağmen giderek önemli bir güç kaybetmekte ve kendi varlığını bölge ülkelerinin çıkarlarına hizmet etmekle sürdürebilmektedir. Çıkış yeri Kuzey Kürdistan olan PKK’nin geldiği bu aşamada artık Kürd insanı PKK’nin bu yanlış politikaları ve buna bağlı olarak yanlış pratiği nedeniyle örgütten fellik fellik uzaklaşmakta ve bu yapıya verdiği değeri büyük oranda geri çekmektedir.
İran Devletiyle girdiği karanlık ilişkiler dolayısıyla Doğu Kürdistan’da artık esamesi bile okunmayan PKK bu tutumuyla da Kuzey Kürdistan’daki büyük halk desteğinden de mahrum kalacaktır. Rojava Kürdistan’ında ise varlığını ABD’nin çıkarlarına borçlu olan PKK eline geçirdiği topraklarda kendilerine düşman muamelesi yaptığı ENKS ve diğer muhalifler nedeniyle hakimiyet kurduğu bölgede bir yerel seçim dahi yapamayacak durumdadır. Güney Kürdistan’a gelince kahraman Peşmerge’lerini ve cefakar Kürd halkının 150 yıllık mücadelesini hiçe sayarak kurtarılmış bu parçadaki kanunlara ,parlamentosuna ve kurallarına aykırı birçok eylemler ortaya koyan PKK burada da Peşmerge’ye ve Kürdistan yasalarına uymadığı için önümüzdeki zaman diliminde büyük zorluklarla karşı karşıya kalacak ve bu seker tutumunda ısrar edecek olursa muhtemelen o topraklarda da artık barınamayacaktır.
Bütün bunlardan dolayı PKK mevcut siyasetini değiştirerek dört parça Kürdistan’da meşru bir mücadele içerisinde bulunan Kürdistani güçlere kardeşçe ve saygıyla yaklaşıp siyasetini doğru bir çizgiye oturtacak ya da kendisini taşeron bir örgüt gibi kullanan devletlerin iradesine teslim olarak marjinal bir örgüt durumuna düşecektir. Bir Kürd yurtseveri olarak umuyor ve temenni ediyorum ki PKK 40 yıllık deneyimlerini tüm Kürdistani güçlerle birlikte değerlendirerek Kürd halkının özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinden yana bir tercihle kendi halkına hizmet etmeyi seçerek Kürd halkının gönlünde ve vicdanındaki yerini almayı tercih edecektir.
Önemli Not: Bir Ömür Tükenirken başlıklı yazı dizisi önümüzdeki günlerde devam edecektir.
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.