T-KDP basına yaptığı bir bildiri ile Seçim sonrası başlayan çatışmalı süreçin karşısında Kürt ve Türk halkını ortak tavır almaya çağırdı.
T-KDP tarafından basına yapılan Türkiye ve Kürdistan Kamuyouna başlıklı bildirinin tam metni şu şekilde;
7 Haziran seçimlerinden sonra, 23 Temmuz günü Suruç\'ta patlayan ve 32 gencin can kaybına yol açan patlama ve ardından asker, polis ve güvenlik güçlerine başlayan saldırılarla ateşkes ve adına çözüm süreci denen çatışmasızlık süreci maalesef sona erdi.
Türk devletinin Güney Kürdistan\'a yönelik başlayan hava saldırıları ile süreç, ülke içindeki yoğun çatışmalarla çok tehlikeli bir boyuta geldi. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana devlet defalarca, Kürt halkının ulusal demokratik haklarını ve özgürlük mücadelesini imha ve inkar politikaları ile yok etmek istemiş ancak hiçbir sonuç elde edemediğini tarih bize ispatlamıştır. Özellikle 90 lı yıllarda ki özel savaş politikaları ile 4000 in üzerinde köy yakılıp boşaltılmış, obinlerce insanımız yaşamını yitirmiş, devletin Milli Güvenlik Kurulu\'da ölüm listeleri hazırlanmış ve JITEM gibi yapılarla binlerce masum Kürt insanı katledilmiştir. Buna rağmen Kürtler bugün gerek Türkiye içerisinde, gerek Ortadoğu\'da ve gerekse de dünya kamuoyunda siyasal anlamda çok daha güçlü bir pozisyondadır.
Bu savaş ve inkar politikaları neticesinde Türk halkına da haksız büyük bir bedel ödetildi. Bizzat devleti yönetenler tarafından 90 lı yılların savaş politikalarının Türk ekonomisine maliyeti dolaylı zararlarla beraber 500 milyar dolar olarak açıklanmış, Türk ekonomisi ağır bir bedel ödemiştir. Ayrıca Türk halkı da bu kirli savaşta binlerce insanını gencini kaybetmiştir.
Kürt halkına ve Türk halkına çağrımız, bu kirli savaşın aynı filmi yeniden izler gibi yaşanmasına izin vermemesi ve buna ortak tavır koyması çağrısında bulunuyoruz. Bu savaşın kazananı yoktur. Kürdistan halkı da, Türkiye halkı da büyük bir bedel ödemek zorunda kalacaktır. Nihayetinde taraflar tekrar bariş ve diyalog masasına dönmek zorunda kalacak, yeniden müzakere etmek zorunda kalacaktır.
İki tarafta acilen durumun normalleşmesi için ateşkes ilan edip çatışmasızlık pozisyonuna geçmelidir. Zaten sorunun bu aşamaya gelinmesinde iki tarafında güvensizlik yaşaması ve özellikle de devletin bu süreci Kürt sorununu çözme yerine sadece terörü bitirme süreci diye adlandırıp, Kürt sorunu çözmek için hiç bir projesinin olmamasıdır.
Yapılması gereken sorunun gerçekten kalıcı bir çözüme kavuşması için ve geri dönüşü olmayan gerçek bir barışın sağlanması için sorunun adının doğru konmasıdır. Sorun Kürt ve Kürdistan sorunudur ve cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürtlerin gasp edilmiş meşru haklı ulusal demokratik hakları meselesidir. Bunun için de, nihai bir çözüm için, sadece devlet, PKK ve HDP arasında değil, Kürtlerin bütün siyasi parti, örgüt ve taraflarının da katılacağı, ortak bir mutabakata varılacağı bir müzakere süreci yaşanmalı ve uluslararası güvenilir kurumların garantörlüğünde nihai çözüm teminat altına alınmalıdır. Eğer bütün taraflar samimi ise bunda yanlış ya da kötü birşey yoktur. Bunun örnekleri dünyada ve Türk siyasetinde mevcuttur. Kıbrıs sorunu yıllardır Birleşmiş Milletler gözlemciliğinde müzakerelerle yürütülüyor, Kuzey İrlanda sorunu da bu şekilde çözüldü... Türk devleti bile bu süreci ilk başlatırken Oslo\'da üçüncü bir ülkenin gözlemciliğinde görüşmeleri başlattı.
Eminiz ki Türk devleti ve bütün Kürt siyasi taraflarının temsil edildiği bir zeminde, taraflar iki halkın gerçek çıkarları doğrultusunda samimi bir şekilde çözmek isterlerse, bugün Türkiye halkının da Kürdistan halkının da büyük çoğunluğu buna destek verecektir.
KCK yönetimi, bariş görüşmeleri ve devletle müzakere sürecine başladıktan sonra, PKK\'nin savaşa başladığı günden beri uğruna mücadele ettikleri ve savaştıkları bağımsız Kürt devleti amacından vazgeçtiklerini ve artık paradigmalarının değiştiği yönünde açıklamaları oldu. 7 Haziran seçimlerinden önce de eğer HDP barajı aşamazsa devrimci halk savaşı başlatacaklarını beyan ettiler. HDP 80 milletvekili ile meclise girerek büyük bir başarı elde etti.
Ancak bu büyük başarının ardından, mecliste büyük bir siyasal temsil gücü ile beraber Türkiye\'de ki demokrat, devrimci kesimlerin, aydınların, entellektüellerin ve medyanın desteğini alıp, bu kadar ciddi siyasal demokratik mücadele enstrümanlarına sahip iken; yeniden savaşa dönmelerini ve bağımsız bir Kürt devleti için savaş vermedikleri beyanına rağmen neden yeniden silahlı mücadele stratejisine döndüğünü Kürt halkına açıklamalıdır. Eğer bağımsızlık savaşı değilse ve daha demokratik ve özgürlükçü bir Türkiye için mücadele ediliyorsa; bunun mücadele yöntemi siyasal demokratik yollarla mücadele etmektir. Bu savaş, Kürt halkına ağır bir bedel ödetecektir ve yine binlerce evladını kaybettirecektir.. Bu savaşın amacının ne olduğunu bilmek Kürt halkının hakkıdır!
TKDP olarak tekrar iki halkın da çıkarlarına olmayan ve iki topluma da siyasi, ekonomik, sosyal büyük zararlar verecek, sorunu kangrene çevirecek, yalnızca bu kirli savaştan çıkar sağlayan aşırı ırkçı, şöven ve karanlık güçlerin rant çıkarlarına yarayacak bu savaşın bitirilmesi ve sorunun nihai çözümü için, Türk ve Kürt halkının ortak tavır alarak irade göstermesi çağrısında bulunuyoruz.
Mutluluğumuzu ve refahımızı diğer bir halkın acıları üzerine inşa etmemeliyiz!
Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi
TKDP