Türkiye, IŞİD'i finansal olarak destekleyen ülkelerden mi?
Her ne kadar savaş esnasında \"<b>kesin bilgi</b>\" şeklinde bir beklenti içinde olmamak gerekse de, bazı körfez ülkelerinin Irak ve Suriye’deki IŞİD çetelerine finansman destek vermekle suçlandığı bilinen bir realite.<br/&g.
Her ne kadar savaş esnasında \"kesin bilgi\" şeklinde bir beklenti içinde olmamak gerekse de, bazı körfez ülkelerinin Irak ve Suriye’deki IŞİD çetelerine finansman destek vermekle suçlandığı bilinen bir realite.
IŞİD’in desteklenmesi konusunda yazılanların büyük bölümü bağışta bulunanların ve sempatizanların bilhassa zengin Körfez Ülkeleri kaynaklı olduğu iddialarını içermekteydi.
Bu suçlamaların aksine, Irak ile Suriye’de savaşan IŞİD çetelerinin anlatımlarına bakıldığında, bu örgütün varlığında ve hızlı yükselişindeki sorumluluğun sadece Katar, Türkiye ile Suudi Rabistan’ın sırtına yüklenmesi doğru bir tesbit olarak görünmektedir..
Elbette ki gerçek her zaman göründüğü kadar basit değil, kompleks bir yapıya sahiptir ve mutlak suretle araştırılmaya ihtiyaç duyar.
Körfez ülkelerinden bazı zengin şahsiyetlerin Suriye’deki radikal islami örgütlere finansal destek sunduğu, birçoğunun çantalar dolusu nakit parayı Türkiye’ye getirerek bir defada milyonlarca doları bu örgütlere teslim ettikleri kuşku götürmez bir gerçek.
2012 ile 2013 yılları arasında son derece yaygın bir şekilde gerçekleşen bu durum, 2014 yılında hızlı bir yükseliş trendine geçen IŞİD\'in kasasına akan toplam gelirin sadece çok küçük bir yüzdesini teşkil edecek kadar azaldı.
Yanısıra Suudi Arabistan ve Katar, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar el Esad’ın eninde sonunda iktidarını kaybedeceğine ve politik amaçları doğrultusunda politik İslam’ın çok doğru bir araç olduğuna inandıklarından dolayı güçlü İslami referansa sahip örgütlere finansal destek sağlamaktan hiç bir zaman imtina etmemişlerdir.
Tümü, zamanın “kötü çocuğu” rolündeki el Kaide’nin Suriye’deki uzantısı el Nusra Cephesi ile ittifak içerisinde hareket eden Liva el Tevhid, Ahrar el Şam, Jaysh el İslam Katar ile Suudi Arabistan\'ın finansal destek sunduğu gruplardan sadece bazıları.
Özellikle Katar söz konusu örgütlerle örtülü bağlantı içinde olduğu için tüm şimşekleri üzerine çeken bir ülke durumundadır.
Türkiye ise, bir parçası olduğu ve son derece tartışmalı bir şekilde uyguladığı, Katar ve Suudi destekli silah ve paranın Suriye’ye akmasına yol açan sınır politikası nedeniyle eleştirilerin merkezinde bulunuyor. Cemaat AKP gerilimi esnasında Adana\'da durdurulan ve Suriye\'deki radikal islami örgütlere silah taşınıldığından kuşku duyulmayan tırların varlığı, sınırdaki hastanelerde yatırılan ve tedavi edilen islami çetelerin görüntüleri, bu örgütleri eğiten Türk askeri eğitmenler v.b. Türkiye\'nin Suriye\'deki etkinliğinin buzdağının görünen kısmı olarak ifşa edilmektedir.
Bütün bunlar, Şii İran’ın Akdeniz ile olan bağını kopararak, Esad rejiminin sonunun gelmesini ve Suriye’nin Sunni eksenli yeniden düzenlenmesine olanak sağlayacak gelişmelere hizmet eder bir politikanın gerekleri olarak düşünülüyor.
2013’te görünüşte durdurulamaz yükselişine başlayan IŞİD\'in bir İslam Halifeliği kurma amacı İslami düşünüşe sahip bir çok yere çekici gelmiştir. Yukarıda bahsedilen gruplar ya IŞİD tarafından süpürülerek savaş dışına itildi veya en iyisi kazanan takıma katılmak düşüncesiyle, silahlarını ve paralarını da yanlarına alarak IŞİD saflarına katıldılar.
Sadece el Nusra\'nın kendisinden çok daha radikal olan kuzeni ile ittifakını sürdürerek ayakta kalmayı başarmasına rağmen, sadece bu zaman diliminde el Nusra saflarında bulunan tahmini 3.000 militan saf değiştirerek IŞİD’e bağlılıklarını sundular.
Katar IŞİD’e, resmi olarak direk finansal destek sunmuyor. Ancak, arka planda gayrı-resmi politik ve ekonomik güçler Katar destekli silah ve paraların yönünün IŞİD’e çevrilmesini sağlıyorlar.
Suudi Arabistan direkt devlet politikasıyla örgüde finansal destek sunmak konusunda suçsuz gibi görünüyor. Ancak Katar’da olduğu gibi Esad rejimini ortadan kaldırmak kararlılığı kendine müttefik seçme konusunda ciddi hatalar yapmasına yol açtı.
Türkiye, her iki ülkenin sahip olduğu politik amaçla ittifak etmesinin yanısıra, Suriye\'deki Kürt nüfusun kendisini tehdit edecek bir gelecek tesis etmesinin önüne geçmek, Orta Doğu\'da ben de varım ve söz sahibiyim savını desteklemek için, resmi ve gayrı-resmi olarak IŞİD ve benzeri İslami radikal örgütlere silah ve finansal destek sunuyor.
Her üç ülkede de, bu durumun iç kamuoyuna itiraf edilmesi mümkün gözükmese de, gelinen aşamada ciddi bir sorgulamanın gerçekleştirileceği beklentisi hakim. Bilhassa gittikçe palazlanan ve efendilerini de tehdit eder duruma gelen IŞİD\'in tüm dünyaya saldığı nefret ve antipatik durumun yaratıcıları ve destekleyicileri gibi bir profilin sahibi olunmalarının ulusal ve uluslararası platformda kendilerine kaybettirecekleri düşünüldüğünde...
Nerinaazad Haber
Nerina Azad
Bu haber toplam: 7809 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:23:22:44