Her olumlu bir gidişat kendi karşıtını doğurduğu gibi, her olumsuz bir gidişatın da kendi karşıtını doğurduğu hep görülmüştür. Savaş ve savaşmanın barışı doğurduğu gibi, barışın da kendi havzasına dalan beş para etmez ağzı salyalı insan kılıklı mahlûkları doğurur. Devlet Bahçeli’nin girişimiyle başlayan “barış süreci”nin artı ve eksileri bir tarafa, barış sonrası boşalan boşluklara dalacak sapıkların sapıklıkları aklıselim öngörülü herkesi düşündürüyor? Birçok platformda ve birçok dost sofrasının sohbetinde “barış sonrası” boşalacak boşluklara ibretlik dalışlar olacağını dillendirmeye çalıştık durduk. Zira bir barışın sağlanması kendine aklı yeter aklıselim olan hiç kimsenin itirazı yoktu. Lakin bahsi edilen barış sonrasını ne gibi tedbirlerle barışı barışa yakışır gerekleriyle buluşturur hazırlığı maalesef göz ardı ediliyor?
Bildim bileli her on yılda bir, Kürt halkının başına karmaşık bir çorap örülüyor. Ve ne yazık ki örülen her çorap karmaşasından sonra toplumun geleceğin mecrasında alabildiğince boşluklar yaratıyor. Yaratılan her boşluk ise maalesef insan olmanın tüm gerekleri ayakaltı yapan çapulcu bir zümrenin doğuşuna vesile oluyor! Lakin işin en ilginç tarafı, kimin eli kimin cebinde dolaştığı açık olmasına rağmen, yaptırım gücü olmayan kurumların basın açıklamasıyla geçiştirmeye çalışılıyor. Oysa yarının geleceğinden sorumlu ve toplumsal çıkara odaklı “Siyasal Partilerin” acilen devreye girmesi şarttır. Zira sivil toplum kuruluşların uyarıcı açıklamaları tabii ki çok değerlidir, ama toplumsal gidişatın olumsuz tarafına bir yatırım güçleri yoktur.
Son dönemlerde Nusaybin’de toplumu tedirgin eden birçok nahoş gelişme yaşandı. Ve ne yazık ki bu nahoş gelişmeler devam ederse yerli turizmin gözdesi olmaya aday Nusaybin’i kaybetmekle karşı karşıya kalırız. Zira bu gidişatın önüne aklıselim harekete geçmese bu çapulcu camianın dur durak bilmeyeceğini bilmelidir? Çünkü bu çapulcu camianın derdi tasası dünden bugüne ve bugünden yarına dönüşebilecek yaşanır bir yaşamın öngörüsü yoktur. Onların tüm dünyası önlerine konulmuş böylesi karmaşık bir süreçte nasıl ve ne kadar nemalanırım hesabı vardır? Dolayısıyla şu ya da bu zümrenin çirkeflikleriyle toplumun geleceğine çöreklenen bu çapulculara dur demenin zamanıdır. Zira tilkinin aslana kafa tuttuğu böylesi karmaşık bir süreçte, toplumu kendine özgü öznel iradesiyle öne çıkmasına siyasi partiler öncülük etmek zorundadır.
Zorundadır çünkü toplumun halk olmasından kaynaklı hakkına hukukuna bir katkı sağlama zorunlukları vardır? İnsan olmanın tüm gerekleri değer bilmezlerin avuçlarında bu kadar oyuncak olmuşken! Şu Parti bu Parti ayrımına gidilmeden bir an önce boşluklardan nemalanan çapulcu zümrelere karşı güç birliğiyle “biz buradayız” demeleri gerekir. Olması gereken olduğu takdirde, hiç kuşkusuz aklıselim aydınlar, demokrat insanlar, topluma mal olmuş dinamikler, inanç bağlamıyla Hakk’a yüreğini koymuş aksakallı insanların umursamaz bir tavır içinde olmayacakları kesindir. Çünkü Nusaybinimizi boşluklardan türeyip gözü dönmüş çapulcuların insafına bırakmak, topluma ve Nusaybin’in geçmişine ihanetle eşdeğerdir.
Bugün bu nahoş olaylarla çapulcular bu kadar yol almışken, yarın haraç ve senetlerle el alemin kapısına dayanmayacaklarını kim garanti eder? Kaldı ki sokak ortasında toplumun değer yargıları bu kadar ayaklar altına alınıyorken yarın hangi ailenin kapısına dayanıp arına namusuna el uzanması olmaz diye kim söyleyebilir? Velhasılıkelam “Ben insanım ve insan olma gereklerine odaklanma ihtiyacım var,” diyen her kim olursa olsun yaşadığım “Yerleşim alanıma ne gibi bir katkı sağlarım?” diyebilecek kim varsa vicdanıyla aklıyla ayağa kalkmalıdır. Kalkmalıdır çünkü çirkeflikler diz boyu yol almaya devam ediyorken, “Ben aydınım, ben insanım, ben demokratım, ben Partiyim,” diyenlerin umursamazlığı kabullenecek bir şey değildir? Değildir çünkü Nusaybinimizi vicdan ve insanî ahlâkı ayaklar altına alan çapulcu bir zümrenin elinde oyuncak olmasına fırsat yaratamayız?
İnsan olmanın gerekleri bile kişisel çıkara odaklı nakaratına takılmış tilkilerin tilkiliği devam ediyorken! Toplumun değer yargıları sokak ortasında şuursuzca çarçur ediliyorsa, geçmiş yanlışlıklarla baş gösteren yanlışların devamına müsaade edilmemeli. Çünkü başka bir renk ve motifle devam eden yanlışın müsebbibi yanlışı oynayana karşı, toplumun vicdanını temsil eden Parti ve aydınları harekete geçirmelidir. Dünle yaşanmış birçok tahribatla aklıselimin esir alındığı bir ortamda, sorunlara yardımcı olacak aklın işbaşı yapmasının önü mutlaka açılmalıdır.. Evet, insan olmanın omuzuna yüklenen insana özgü gereklerin rafa kaldırılmıştı. Evet, doğruyu yanlışa kurban edenlerle haşir neşir bir ortam yaratılmıştı. Evet, toplumun evrensel değerlerle buluşturma cabaların sonuç alıcı almakta zorlanıyorduk .Lakin barışın konuşulduğu bir ortamda, yerli ve yabancı turizmin gözde sahasına giren Nusaybin’de yaşanan nahoş olaylara karşı DEM, AKP, HUDAPAR ve diğer tüm dinamikler bu nahoş olaylara karşı ortak bir dilde buluşmaları ahlaki bir zorunluluktur. Ve umarız ki en kısa bir zamanda, bu sorumlulukların farkına varıp toplumun beklentisine cevap olurlar.
Hüseyin Akıncı