''Kürtler kültür, dil, tarih ve siyaset bilinci mücadelesinde dinamiklerini hareket ettiklerinde, "Dünyanın en kalabalık devletsiz ulusu" olduğu kadar, Frantz Fanon'un izah ettiği üzere "Dünyanın Lanetlileri" olarak görülmesine de yer bırakmayacaktır. ''
Azar Gat, "Uluslar" isimli kitabında, "Tarihin ilk ulusu Mitaniler," diye bir tespit yapar. Bunu Med devleti devam eder. Etnisiteden ulusa geçişi genel olarak tüm entelektüeller ortakça, "Devletleşme temayülü gösteren etnisiteler ulustur!" diye tanımlar.
Mezopotamya, Çin, Mısır, Hindistan'daki etnisiteler bu temayülü ilk gösterenlerdir.
Avrupa'da ulus olgusu, kapitalizm, reformizm ve rönesans ile inşaa edilmişlikle tanımlanır. Bu modernist ulus tanımıdır ki Avrupa'da ulusal devletler, kapitalizm ile tarih sahnesine çıktılar. Bu çerçeveye oturtulan uluslar "geç dönem ulusları" olmasına rağmen, modernist, emperyal ve egemen bakışa sahipler ki bu ulus tanımına da yansımıştır. Halen de Neolotik devrimle ortaya çıkan ulusları, ulus görmeme eğilimi taşıyorlar ki bu sakattır.. Oysa ki Çin'deki Yengzang(Sarı Nehir), Hindistan'daki Ganj, Mezopotamya'da (iki ırmak arası.)Dicle ve Fırat, Mısır başta olmak üzere Nil çevresindeki etnisiteler ilk devletleşme eğilimini göstermiştir. Bu etnisitelerin devletleşip ulus tahammüllerini oluşturan olgu, neolotik devrimdir.
Kürtler, neolotik dönemin Kültürel- dilsel ve tarım üretimi ile hayvancılıktaki gelişmişlik sürecine dayalı oluşturdukları uygarlığın eseri bir ulustur.
Kürtler, modernist esinti ile ilerlemesi durdurulmuş, parçalanmış bir sürece sokulmasına rağmen, Kültürel ve dilsel geçmişi üzerinde varlığını sürdürebilmiştir.
Bunu gören Ali Şeriati de "Kürtler, Kültür ve uygarlığın ilk yaratıcı dinamik topluluğudur. Antik çağ bunun üzerinde şekillenmiştir!" demesi, dikkate değerdir.
Mitra kültüründeki ritüeller, çevresinde oluşan tartışmalar, Yunan filozoflarını tetiklediği gerçektir.
Güneş, Yağış, rüzgar, toprak ve yönetim üzerinde oluşan tartışmalar dikkate değerdir. Tehals'ın "Suyun gücü" üzerine geliştirdiği yaşam felsefesi, Herakleitos'un güneş ve sıcaklığın, toprak ile doğa üzerinden "diyalog" ile "diyalektik" bağını, Sokrates'in kendinden önceki filozoflara ve "doğanın diyalektiği" tespitlerine karşı dillendirdikleri 'Etik/erdem' tespitleri, Plato'nun "devlet" teorisinin tarihselliği, olgusunun kaynağı araştırılmalıdır.
İyonya'daki felsefi tartışmalardan önce, "Ey Homa, ji bo ronahî û germahiyê roj bide. Ji bo av û şinahîye baranê bide, ji bo eyamek xweş ba bide, ji bo çandînîyê ax bide, ji bo me hêz û hiş bide!" (Ey Yaradan, bize aydınlık ve sıcaklık için güneş ver. Bize şu ve yaşlılık için yağış ver. Bize temiz bir hava için rüzgar ver. Ekip biçmek için toprak ver. Bize güç ve akıl ver!) duasının olması dikkate değerdir. Efrin'deki kabartmalar, Gire Mirazan(Göbekli Tepe), Newalê Çolî'deki kalıntılar önemli verilerdir.
Ulus olgusuna, geçmiş modernist tanımlara oturtulan bakışın ortaya çıkan verilerle yeniden ele alınması gereklidir.
Avrupa merkezli olan modernist ulus tanım ve tespitlerin sakatlığı, Kürtlerin başta olmak üzere Asya ve Afrika'daki kadim ve mazlum milletlerin tarihsel özgüvenini kırmasına vesile olmuş ve ulus temayülü ile hareket etmesini zayıflatmıştır.
Kürtler kültür, dil, tarih ve siyaset bilinci mücadelesinde dinamiklerini hareket ettiklerinde, "Dünyanın en kalabalık devletsiz ulusu" olduğu kadar, Frantz Fanon'un izah ettiği üzere "Dünyanın Lanetlileri" olarak görülmesine de yer bırakmayacaktır. Zira dünyadaki filoloji uzmanlarının "Kürtçe, sözcük zenginliği bakımından, dünyanın ilk sekiz dili arasındadır." sonucuna varırken, bu verilerin tarihsel kaynağını, sebeplerini ortaya çıkarıp görünür kılmak zaruri ve önemlidir...