Sivil demokratik birey ve toplum; dokunulmazlığa sahip alanını resmi alana/devlet alanına, paradigmaya, siyasal alana, şiddet alanına, militarist alana, illegal alana ve vesayete karşı korumak zorundadır. Sınırlar belirsizleşirse, alanlar birbirine girmeye başlarsa, en az iki yönlü dinamik akışlar durdurulmazsa alana müdahaleler meşrulaşır, sivillik tartışılır hale gelir, dokunulmazlık gücünü yitirmeye başlar. Türkiye’de yaşanan budur! Kendini sivil olarak tanımlayan gerçekte sivilleşmemeye direniyor, sivil alanı müdahaleye açık hale getirip bunu mağduriyet olarak yansıtıp yutucu bir girdabı hızlandırıyor, bunu tarih bilinciyle yapıyor.
1980’den itibaren birçok örgüt sivil demokratik mücadele ve sivil demokratik siyaset için illegaliteye son verdi ve legal, anayasal parti kurdu. Bunlardan bir kısmı Öcalan’ın iradesi olduğunu beyan eden yapılarla ortaklıklar kurdu, işbirliği yaptı. Öcalan ise illegal, şiddet uygulayan, vesayetçi ve terörist ilan edilmiş PKK’nin lideri. Öcalan’ın sözünden dışarı çıkmayan STK, siyasi yapı ve PKK.. Bu gidişat yüzünden devlet STK ve sivil siyasi alana da ‘bölücü terör örgütü’ gibi yaklaşıyor, parti ve STK kapatıyor, bireyleri cezalandırıyor.
Bu çevre ile işbirliği yapan, uzak durmayan kimi Türk solu ve kimi İslami kesimler bu gidişata itiraz etmiyor ve ‘illegaliteyle ilişki kurulamayacak bir yaşam, açıklık, şeffaflık sağlamadığınız süre boyunca sizinle ilişki kurmayacağız!’ demedi, demiyor. ‘Bırakın bize zarar vermesini, sizin böyle zarar görmemeniz önemli, bu nedenle sizi uyarıyoruz!’ demedi, demiyor.
Bu tepkiyi aslında bu çevreye mesafeli Diyarbakır merkezli ve kendine sivil diyen birey, STK ve partiler de gösteremedi. Vesayete ve illegal olana sırtını dönmemiş STK ve partilere karşı açık gerekçeli, kararlı duruş göstermediler. Kimi Türk solu, kimi İslami çevrenin tutumu ne ise ‘sözde’ statü isteyen Kürdlerin de tutumu benzerdir, ortaktır.
Sadece kimi Türk solu değil, kimi İslami kesim de kişisel ihtirasları için bölgeye bela getirmeye devam ediyor; hala bölge orijinli kimi oylar sayesinde Çankaya’da görünmek istiyor. Kimi İslamcı, kimi Türk solcularının ve içimizdeki kimilerinin epey ortak paydası da var.
İşin ilginç yanı CHP de andığım yaklaşımı, tepkiyi ve duruşu göstermek yerine; seçim öncesi ‘kent uzlaşısı’ adı altında yaptığı çalışmanın illegalite içerdiği iddia edilerek kimi belediye başkan yardımcıları ve meclis üyeleri son günlerde gözaltına alınıp tutuklanıyor.
Türkiye Hizbullahı’nın terörizmini, vahşetini ve o süreçteki suçlarını ve suçlarda adı geçen üyelerini unutmayacağım ve bağışlamayacağım.. Hüda Par’ın üzerine illegalite ve vesayet yüzünden değil; rejimi tartışmaları ve farklı rejim önerileri yüzünden gidebilirler. Yani Hüda Par da AKP, MHP, TKP gibi bir parti.
PKK’nin kuruluşundan beri kaç Kürdün illegalite yüzünden ceza aldığının, bölgeden kaçtığının sayısı kimseyi ilgilendirmiyor. Kaç ailenin perişan olduğu dökümü de kimseyi ilgilendirmiyor. Günümüzde de ilgilendirmiyor! Neden?
Bilindiği üzere her zaman bu tehlikeye, bu yıkıcılığa dikkat çektim, uyardım, önerilerde, kınamalarda bulundum ancak görmezden gelindi çünkü güç (şiddet, oy ve olanak) karşısında boyun eğildi, rıza gösterildi ve sivil olma hali asla hayata geçmedi.
İllegalite, şiddet, terörizm etiketi ve vesayet yüzünden biri zarar görüyorsa ve siz susuyorsanız, bu yanlışa, geriliğe, suça dikkat çekip uyarmıyorsanız, o zarar gördüğünde bile durdurmaya çalışmıyorsanız, durduramıyorsanız, bu koşul sağlanıncaya dek ilişkinizi kesmiyorsanız siz çıkarınız, karakteriniz gereği kötülüğe alet olan kötü bir insansınızdır.
İlkeleri, değerleri tartışan; ilkelerle, değerlerle yaşayan bireylerin sayısı artmadıkça, sesi yükselmedikçe geri toplum karakteristiği ve yaşadığı sorunlar değişmeyecek.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.