Kiminin lanetli topraklar olarak algılayıp, bu kadar peygamberin bu topraklara boşa gelmediğine kanaat getirdiği bir şehirdeyim.
Kiminin lanetli topraklar olarak algılayıp, bu kadar peygamberin bu topraklara boşa gelmediğine kanaat getirdiği bir şehirdeyim.
Bir yandan Cizre’den gelen cenazelerin otopsileri, diğer yandan da Fenerbahçe maçından çıkan, o sevinçli holigan güruh. Arabalarda müzik dinlemeler falan da cabası. Anlamsız, ülkenin az biraz ötesine gitmeye gerek yok, bizzat Diyarbakır, Batman, Mardin, Van ve bölge illerinde genel durum böyle. Sur’da insanlar ölürken alışveriş merkezlerinde eğlenenler de var. İnsafsızca belki ama var. Diyarbakır’da kira fiyatlarının artması, halkın bu mağduriyetini kendine fırsata çevirenler, ne çirkinlikler daha. En çirkini ki en zalimce eleştirmemiz gerekeni de halkların kardeşliği hikayelerine bizleri inandıran partinin sessizliğidir.
Halkların kardeşliği hikayesi kontenjanından meclise gönderdiğimiz halkların da suskunluğu eklenirse epey eleştiri lazım. Ermeniler, Araplar, Türkler ve diğerlerinin suskunluğu ne kadar da iç acıtıcıdır. Artık miting alanlarındaki kalabalıklarda heyecanlandırmıyor. Yahu zafer işareti yapıp, twitter de “cizreunderattak” (doğru da yazmamış olabilirim çok da önemli değil) yazmakla olmuyor. Sustunuz, insanlar öldü ve şimdilerde de hala “Kürtlerin direniş azmi” gibi hikayelerle kimi kandırıyorsunuz?
Hendek siyaseti kime yaradı? Kimseye üstüne mağdur olanlar 90’larda köylerden göçüp gelen fakir Kürt halkıydı. Onların mağduriyeti üzerinden siyaset üretip, halkı kendinize küstürmeyin.
Selehattin Demirtaş’ın bugün yaptığı açıklama hele ki özellikle dikkat çekmek lazım: çatışmalar durursa hendekler kapatılacak? Madem bu hendekler kapatılacaktı, bu kadar insanın ölmesini, sokaklarda cenazelerin beklemesini, kadınların çırılçıplak soyulmasını neden beklediniz?
(Heja İbrahim Tekpınar)