Bu strateji, Türk devlet, A. Öcalan ve PKK stratejsidir. Yeni değildir. Uzun yıllar, Yalçın Küçük, Mihri Belli, Doğu Perinçek ve diğer misyonlu "Türk sol“ canahlı, PKK’de vücut bulmuş akımların devlet versiyonudur.
Bu strateji, Türk devlet, A. Öcalan ve PKK stratejsidir. Yeni değildir. Uzun yıllar, Yalçın Küçük, Mihri Belli, Doğu Perinçek ve diğer misyonlu "Türk sol“ canahlı, PKK’de vücut bulmuş akımların devlet versiyonudur.
Kurd ulusu’nun ulus olmaktan kaynaklanan haklı davası, ulus ve toprak talebidir. Toprakları işgal altında her ulus gibi, Kurd’lerin de kendi toprakları üzerinde devlet olma ve kendini geleceğe taşıma hakkı var. Bu hak, Kurd Ulusu’nun kendi toprakları üzerinde dilediği gibi, özgürce bir hayat kurma ve dünya ulusların bir üyesi olarak vucut bulma mücadelesidir. Bu Kurd ulusu’nun stratejik, vazgeçilmez talebidir. Kurd ulusu’nun bu talebi karşısında duran herkes; Kurd ve Kurdistan toprakları üzerinde egemenlik sürdürmek isteyen yşabancı düşman güçlere hizmet etmektedir.
Devlet, PKK ve A. Öcalan ortak stratejik hedeflerinin yeni, „bilim“le cilalanmiş Türk dewlet görevlisi Doç.Dr. Ali Kemal Özcan’dır. 26 yıllık ince bir hazırlığın, İngiltere, Öcalan Beka’sı ve Üniversite alanlarında sürdürdüğü çalışma sonrasında, A. Öcalan ve PKK ile ilişkili, bir devlet görevlisi olarak, yeni sürecin stratejik „uzman“ı olarak bize kakalamaya çalışılan bir misyon sahibi adam Ali Kemal Özcan.
Ali Kemal Özcan’ı, bir süredir piyasaya servis ettiği Kurdlere, PKK’ye ve A. Öcalan’a iliş amaçları ve stratejik hedefleri ile irdelemek lazım. Ne istiyor bu adam ve kimi temsil ediyor? Bunun PKK ve A. Öcalan’la ilişkileri ne? Bu soruların cevapları, kendi ileri sürdüğü düşüncelerinde gizli..Star’da Fadime Özkan’a verdiği Röportaj“dan aktarımları irdeliyelim:
TC’nin yeni servis etmeye çalıştığı adam Ali Kemal Özcan, Kurd ve Kurdistan’a ilişkin iki kavrama saldırıyor ve A. Öcalan-PKK’ye bu iki kavramın kulanılmasının çok tehlikeli olduğunu, literatörden kaldırılması gerektiğini belirtiyor! Nedir bu iki kavram?
"Ulus ve Devlet“
"Ulus dediğinde devletleşmeye gider.“(!) diyerek, bu talebin Kurd miliyetçi bir taleb olduğunu belirterek;
"habire ‚ulus-ulusal‘ diyerek milliyetçilere, devletçilere malzeme sunuyor.“(!) diyerek, ilk adımda Kurd miliyetçilerini hedef göstererek, daha ileri gidip;
"Kuzey’de PKK’nin şemsiyesi altında yaşamını sürdüren Kürt milliyetçilerinden gelme ciddi bir kesim var.“(!) diyor. Bu kesimin varlığını da özülerek, şu cümleyle izah ediyor; "Ve bunlar hala ısrarla ‚ulusal kurtuluş‘ programlarına sarılmaya devam ediyorlar.“(!)
PKK ve A. Öcalan etrafında Kurd miliyetçileri kalmiş mi? Bu tartışma konusu, ama Ali Kemal Özcan, olma ihtimalı dahilinde, bu kesime yönelik bir kuşatmayı öneriyor. Bu önerisini de şöyle izah ediyor:
"Bir halk sözü var, esef duyarak da olsa söyleyeceğim: Bazı köy köpekleri vardır; ısrarla [kurt] ‚budur ha budur‘ dercesine ortalığı ayağa kaldırırlar, durduk yere kurtları toplarlar başlarına. Bunu ben Kürt milliyetçiliğine benzetiyorum. Kuzey’de PKK’nin şemsiyesi altında yaşamını sürdüren Kürt milliyetçilerinden gelme ciddi bir kesim var.“
Evet, Ali Kemal Özcan’ı servis edenlerin hedeflerinden biri Kurd milliyetçiliği ve Kurd‘lerin ulus ve devlet talebidir.
Biz Ali Kemal Özcan, A. Öcalan ve PKK kadrolarının teorik olarak, "ulus, devlet ve Kurd miliyetçiliği“ kavramlarında, ortak noktada buluştuklarını görüyorüz. A. Öcalan’nın ileri sürdüğü „ulus-devlet’ı red“ teorisi, PKK kadrolarının ileri sürdüğü „halklar teorisi“ ile „demokratik Türkiye, Demokratik Surîye ve Ortadoğu halkalar federasyonu“ teorileri, ayni hedefte üst üste düşüyor. Bu teorilerin hedefinde, Kurd‘lerin ulus olarak kendi toprakları üzerinde devletleşmelerini rededen bir misyona hizmet etmektedirler.
Bu misyonun sahibi Ali Kemal Özcan, bu stratejinin yeni kimlikli görevlisi olarak, işin, bilim dışı teorilerle boyutlandırarak, 20-25 milliyonluk bir ulusu "azınlık“ bazında „Kurd etnisitesi“ olarak kabulunu ileri sürüp, "ulus“ kavramını da, "Kapitalist Pazar savaşlarının‚ ürettiği‘, insanlığın başına bela ettiği bir kavramdır.“(!) diyerek:
"Kürt etnisitesi vardır ama Kürt ulusu yoktur, çünkü ulus yapılan bir şeydir, Kapitalist Pazar savaşlarının ‚ürettiği‘, insanlığın başına bele ettiği bir kavramdır. Uluslaşma‘ dediğinde‚ devletleşme‘ dersin, ulus-devletleşme...“
Bilim adamı olarak geçinen Ali Kemal Özcan, sorun Kurd ulusu ve Kurdistan devletinin kurulma talebine gelince; bütün bilimsel kavramları alt üst ederek, bilim adına yalan teori üretme uzmanı kesiliyor. Ali Kemal Özcan „ulus-devlet“ kavramlarının ne anlama geldiğini iyi biliyor. Bir yerde bir ulus varsa, kendine vatan seçtiği toprakları da var. Onun için ulusun varlığını inkar etmenin, beraberin de devletleşme talebinin de önlemesi anlamına geldiğini çok iyi biliyor. Bu anlamda, bilinçli bir çarpıtma, red, inkar politikası ile 40-45 milliyonluk bir ulusu yok sayiyor ki talepleri de stratejik olarak redetme düzeyine gelebilsin.
Ali Kemal Özcan, Kurd ulusuna ilişkin sinsice, şu cümleyi kuruyor:
"Ulus kapitalist pazarın rahmi‘dir. Dolayısıyla ulus, iktidar olup bir bölgeyi yönetmekle alakalı.“
O halde yeni apocu "teorisyen“e göre, bu "rahmi“ kesip atmat gerekir ki, Kurd ulusu devletleşme talebinden feragat etsin.
Ali Kemal Özcan, Kurd’lerin "ulus ve devlet“ taleplerini rededen teorisinin inşasında; "Kuva-i Milliye döneminde Mustafa Kemal’in Samsun’a oradan Erzurum’a geçişi ve sonrası bir Türk Kürt ittifakıdır. Bu ittifak da zafer getiriyor.“ Talebi var.
Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kemal’ın 19 Mayis 1919’ta Samsun’a çıkış teorisinin ana temasında, muhteva bulan Pontus Rum halkı’nın soykırım kararı ve bir ulusun yokedilmesi var. Erzurom çıkarmasında ise, ayakoyunları ile Kurdleri yeni Türk devlet inşasında malzeme olarak kullanma teorisi var. Bu amaç gerçekleştirildikten sonra da, Kurdler üzerinde darağaçları, sürgün, kırım ve jenosidlerle, Kurd ulusal dinamiklerini yoketme, inkar, Türklerin esas politikası olarak vucut buluyor.
Ali Kemal Özcan, yeni Ortadoğu yapılanmasında savunduğu "Kurd Türk birliği“, esas itibariyle, Kurdlerin kendi stratejik hedeflerinden vaz geçerek, Türkleşmelerini, türklere hizmet etmesini ve yeni darboğazdan Türkiye’yi kurtarmasını öneriyor. Bu öneri bir devlet stratejisidir. Kurdler arasında inşa edilen ayağı ise; A. Öcalan ve PKK’dir.
Bu amaçları içinde; "Sevin ya da sevmeyin Mustafa Kemal’i büyük lider yapan bu ittifakı başarmasıdır.“ diyerek, üstlendiği kemalist devlet rolünü pekiştiriyor.
Ali Kemal Özcan, Suriye’ye ilişkin bir aktarımında ilginç bir aktarım sıkıştırıyor söyleşinin arasına. Bu söyleşide ilginç olan belirleme; "PKK sadece somut bir organizasyon değildir, bir de ruhsal organizasyondur“(!) Bu "somut organizasyon“un "ruhsal organizasyondur“dan kastı; PKK’nin ileri sürdüğü stratejik hedeflerde, ali Kemal Özcan’ın Kurd’lere ilişkin misyonu ile örgüt-devlet ilişkisidir. Bu anlamda, bir devlet stratejisti olarak bu süreçte servis edilen bir görevliyle karşı karşıyayız.
Bakalım neyi kastediyor?
"Sıcak bir örnek vereyim. Havaalanına indim biri telefon etti, Suriye meselesiyle, süreçle ilgili. Ona dedim ki ‚‘Bak bu havaalanından dün Salih Müslim geçti‘. Salih Müslim PKK’nin üst yöneticisidir. PKK sadece somut bir organizasyon değildir, bir de ruhsal organizasyondur“(!)
Bu süreçte Türk Devleti tarafından Kurd’ler ve Kurdistan üzerinde ikame etmek istedikleri stratejinin bir ayağını PKK ve Abdullah Öcalan olarak sunuyor ve şu ilginç belirlemeyi yapıyor:
"Türk etnisitesi genellikle tarihinde çok devlet kurduğuyla övünür. Kürtler de devlet kuramamanın kompleksini yaşarlar. Bana göre Öcalan ve PKK yöneticileri Kürtlere bu dönem demeli ki: “Bizim övüneceğimiz en büyük nokta hiç devlet olmayışımızıdır.” Eğer önderliklerine bağlılarsa, inan ki Kürtlerin tarihinde gurur duyacakları en temel nokta budur. Çünkü devletlerin tarihinde katliamlar vardır, zulümler var, müthiş günahlar var. Kürtler devlet olmamışsa bu günahlara da bulaşmamıştır. Erbil’deki konferansa gelirsek… Öcalan Hewler’deki konferansta devletleşmeyi çağrıştıracak kavramlardan, çabalardan çok ama çok dikkatle imtina etmelidir, ettirmelidir.“(!)
Dünyanın hiç bir ulusu, devletleşmemekle övünmez. Ama bu "teorilerin“ mimarı ve ardçısı Kurd‘lere : “Bizim övüneceğimiz en büyük nokta hiç devlet olmayışımızıdır.“(!) Diyor. Kurdlerden başka bu önermeyi kabul edecek halk, ulus var mı acaba?