ABD Kongresi üyelerinin, Türkiye’nin Hamas politikasına karşı tepkisi büyüyor. Geçen hafta Başkan Joe Biden’a gönderilen ve Türkiye’nin Hamas’la ilişkilerine de yer verilen 110 imzalı mektuptan sonra, bir grup Kongre üyesi, ABD Dışişleri Bakanı’na ayrıntılı bir mektup gönderdi.
Mektubu, ABD Kongresi Yunan Dostluk Grubu eş başkanları Chris Pappas ve Gus Bilirakis'in ABD Dışişleri Bakanı Blinken’a sunduğu belirtiliyor.
Blinken’a yazdıkları mektupta Kongre üyeleri, “Hamas'ın operasyonlarını destekleme ve kolaylaştırmadaki rolü nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti'ni sorumlu tutma konusunda kararlı bir şekilde harekete geçmenizi şiddetle tavsiye etmek için” kaleme aldıklarını belirttiler. Mektuba imza atan Kongre üyeleri, “Hamas'ın İsrail'e karşı acımasız terör eylemleri gerçekleştirmesini sağlayan Türkiye ile Hamas arasındaki siyasi, lojistik ve mali bağlantıları kesmek için, ABD hükümetini diplomatik ve ulusal güvenlik araçlarının tamamını kullanmaya çağırıyoruz. Bu doğrultuda, Türkiye'den Hamas'a karşı derhal ve tereddütsüz bir şekilde harekete geçmesini talep etmenizi istiyoruz” dedi.
7 Ekim günü İsrail'e saldırı başlatan Hamas’ın eylemlerini hatırlatan ve “bu vahşetin yanıtsız kalmaması gerektiği” belirtilen mektupta, “Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Hamas'a uzun süredir sağlanan siyasi, lojistik ve mali destek iyi bilinmektedir” denildi ve bunun ciddi bir endişe konusu” olduğu kaydedildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri hatırlatıldı
Mektupta, AK Parti’nin, Hamas'ın içinden çıktığı Müslüman Kardeşler ile ideolojik bağlarını sürdürdüğü ve Erdoğan’ın sürekli olarak antisemitik söylemler benimsediği ve Başbakan Benyamin Netanyahu'ya "Hamas bir terör örgütü değil" diyerek örgütü açıkça savunduğu kaydedildi. Aynı mektupta, “2017 yılında İstanbul'da düzenlenen ve bir Hamas liderinin İsrail'in "dünyadan silineceği" ve "yok edileceği" sözünü verdiği bir konferansta Erdoğan’ın da, Hamas'ın tüzüğündeki antisemitik ifadeleri hatırlatarak ‘Bugün kendilerini Kudüs'ün sahibi sananlar, yarın arkasına saklanacak ağaç dahi bulamayacaklarını bilmelidirler’ şeklindeki konuşması hatırlatıldı.
Ankara’nın Hamas'a verdiği desteğin, söylemin ötesine geçtiği hatırlatılan ve ABD’nin bu konuyu yeterince dikkate almadığı eleştirisi yapılan mektupta, “Cumhurbaşkanı Erdoğan on yılı aşkın bir süredir Türkiye'yi Hamas için bir sığınak haline getirdi ve uzmanlar Türkiye'yi "Gazze'den sonra Hamas'ın en büyük ikinci üssü" olarak tanımlıyor. Türkiye 2012 yılından bu yana Hamas'ın askeri kanadına İstanbul'da evsahipliği yapıyor” denildi.
Hamas’ın üst düzey yetkililerinin faaliyetlerine dikkat çekildi
Türkiye’de sık sık bulunan Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih El Aruri’ye de mektupta yer verildi; “Hamas'ın iki numaralı ismi Salih El Aruri, Hamas'ın saldırılarını alenen övdü ve kuruluşundan bu yana Hamas'ın İstanbul'daki operasyonlarının başında yer aldı” denildi.
Mektuba göre Hamas'ın Finans Bürosu Başkanı Zahir Cebbarin, İstanbul'daki ofiste İsrail'deki terör operasyonlarını yönetip finanse ediyor. Yine aynı şekilde mektupta, Hamas'ın Türkiye'deki temsilcilerinden Cihat Yağmur’un ise Yahudiye ve Samarya'daki terörist birimleri yönettiği kaydediliyor. ABD’li Kongre üyeleri, Hamas için paravan olarak sivil toplum örgütleri kurulmasına yardımcı olan Cihat Yağmur’un, Türk hükümeti ve istihbarat servisi ile irtibat görevi gördüğü iddia ediliyor.
Mektupta çeşitli kaynaklara dayanılarak Hamas’ın İstanbul ofisinin faaliyetlerinden örnekler verildi. İstanbul ofisinin Hamas ajanlarını desteklemek için milyonlarca doların transferini nasıl kolaylaştırdığını ve İsrail'e karşı çok sayıda terörist saldırıyı nasıl yönlendirdiğini, İsrail'in iç güvenlik servisi Şin Bet’in belgelediği kaydedilen mektuba göre ElAruri'nin liderliğinde İstanbul ofisi Hamas'ın İsrail'e karşı saldırı düzenleme kapasitesini güçlendirmek için önemli bir merkez işlevi gördü.
Mektupta bu ofis için, “Hamas militanlarına eğitim veriyor, Türk finans kurumları aracılığıyla kara para aklıyor ve teröristlerin İsrail topraklarına sızmasını kolaylaştırıyor. İstanbul operasyonu, Haziran 2014'te üç İsrailli gencin kaçırılıp öldürülmesi, Batı Şeria'da İsrailli bir çiftin dört çocuklarının gözleri önünde öldürülmesi ve Kudüs'ün eski belediye başkanına yönelik engellenen suikast girişimi dahil İsrail'e yönelik çok sayıda terör saldırısıyla ilişkilendirildi” ifadeleri kullanıldı.
“Hamas'ın masum İsrailliler’in öldürülmesine karışmasına rağmen, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Hamas'a kucak açmıştır” denilen mektupta Erdoğan ve Türk hükümet yetkililerinin yıllar boyunca Hamas'ın üst düzey liderleriyle sık sık biraraya geldiğine de yer verildi.
2020 yılı Ağustos ayında Erdoğan ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı’nın (Hakan Fidan) ABD’nin terörist olarak tanımladığı Hamas lideri İsmail Heniyye ve El Aruri ile toplantılar düzenlediği hatırlatılan mektupta, “Türk hükümeti Hamas mensuplarına vatandaşlık ve pasaport vererek bölgede serbestçe hareket etmelerini ve terör operasyonları planlamalarını kolaylaştırdı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Adalet için Ödül Programı tarafından başına 5 milyon dolar ödül konulan El Aruri de bu kişilere dahil. Başına konan ödüle rağmen, Türk hükümeti El Aruri'nin uluslararası seyahatlerini kısıtlamak için herhangi bir önlem almadı” denildi.
Mali ve maddi yardımlar
Diplomatik ve siyasi desteğin yanısıra Türkiye’nin Hamas'a mali ve maddi yardım sağlayan bir kaynak olduğu; ABD Maliye Bakanlığı Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi’nin (OFAC), Hamas, IŞİD ve İran Devrim Muhafızları dahil çeşitli cihatçı gruplara finansal ve seyahat kolaylaştırma hizmetleri sağlayan Türkiye merkezli birçok kişi ve kuruluşa yaptırım uyguladığı yine mektupta değinilen konulardan bir diğeriydi.
“2020 yılında Amerikalı bir yargıç, Hamas'a yardım ve yataklık ettiği gerekçesiyle Kuveyt Türk Bankası aleyhine açılan davanın devam edebileceğine hükmetti. Ayrıca geçen ay İsrail, Türkiye'den Gazze'ye giden 16 ton roket yapımında kullanılan malzeme bulduğunu açıkladı” denilen mektupta Hamas'ın İsrail'e fırlattığı roketlerin yapımında kullandığı çift kullanımlı bir madde olan amonyum klorür de içeren bu malzemelerin, bu operasyonlarda Türkiye’nin rolünün ele alınmasının aciliyetini daha da vurguladığı belirtildi.
Mektupta, “Türkiye ister bu faaliyetlere doğrudan dahil olsun isterse kasıtlı olarak bu faaliyetlerden habersiz olsun, bu durum affedilemez ve Türkiye, kendi topraklarında bu tür operasyonlara olanak sağladığı için hesap verebilirlik söz konusu olduğunda diğer müttefiklerle aynı standarda tabi tutulmalı” denildi.
Mektupta, “İsrail'in güvenliğine olan daimi bağlılığımızın bilinciyle, Hamas'ı güçlendiren her türlü siyasi, lojistik ve mali bağlantıyı kesmek için elimizdeki tüm araçları kullanmak ahlaki ve stratejik görevimizdir” denildi ve bu doğrultuda, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Türk hükümetinden altı talepte bulunması istendi.
Ankara’dan talepler şu şekilde sıralandı:
16 Ekim akşamı yaklaşık 110 Temsilciler Meclisi üyesinden oluşan iki partili bir grup, Başkan Joe Biden’a bir mektup göndererek, Beyaz Saray'ı Hamas’a destek veren İran'a karşı daha sert bir tutum almaya çağırmıştı.
Mektupta, “ABD ayrıca Katar ve Türkiye'ye Hamas'a verdikleri desteği kesmeleri ve evsahipliği yaptıkları Hamas liderlerini sınırdışı etmeleri için ciddi baskı oluşturmalı” denilmiş, NATO müttefiki olan Türkiye’nin Hamas liderlerine evsahipliği yapmaya ve örgüte hem diplomatik hem de mali destek sağlamaya devam etmekte olduğu kaydedilmişti.
Geçen haftaki mektupta, “Hem Katar hem de Türkiye Hamas ile tüm ilişkilerini kesmeli ve bölgede istikrarın sağlanması için ABD ile birlikte çalışmaya devam etmeli” denilmişti.