Kürdlerin Tarihsel Açmazı - Yusuf Ziya DÖGER
Hedeflenen geleceğe ulaşmak için ortaya konulan çaba ve uğraş, toplumların tarihsel varoluşlarını reele taşıyan asıl unsurdur.
Hedeflenen geleceğe ulaşmak için ortaya konulan çaba ve uğraş, toplumların tarihsel varoluşlarını reele taşıyan asıl unsurdur. Toplumlar çabalarıyla orantılı bir biçimde varlık kazanarak tarihteki yerlerini alırlar.
Tarih arenasında bir toplumun varlık kazanma garantisi zorunlu olarak geleceğe yönelik beklenti ve hedeflerinde gizlidir. Beklenti ve hedeflerin gerçekleşmesi ise topluma mensup olanlarca ortaklaşa oluşturulan değer ve normlara dayalı toplumsal yapılarla mümkün olur.
Tarih sahnesinde yer alışlarıyla neredeyse Ortadoğu’nun en eski kavimlerinden biri olan Kürdler bugün gelecek inşasına çalışırken çeşitli açmazlarla karşı karşıyadırlar. Kürdler açısından gelecek inşasına yönelmek bu açmazların ortadan kaldırılmasını kaçınılmaz bir zorunluluk haline getirmektedir.
Kürdlerin karşı karşıya oldukları açmazı çözme becerisi geliştirmeleri mümkün iken, her Kürdi akımın kendi mahallesinden bakarak mutlak çözüm reçetesinin kendisinde olduğunu dayatması sorunu daha da çetrefilleştirmektedir. Bu durum ise hem sorunun çözümüne hem de açmazın ortadan kaldırılmasına yönelik umutsuzluğa yol açmaktadır. Ancak yapılması gereken şey bu umutsuzluğun umuda çevrilmesidir. Bunun için de her Kürdi organizasyon el ele vererek hareket etmek zorundadır.
Bir millet için gelecek uluslaşma/millileşme bilinciyle doğrudan orantılıdır. Kürdlerin karşı karşıya oldukları sorun ve açmazın çözümüne yönelik düşünce ve görüşlerin milli bir mutabakatla tartışılması gerekir. Her meşrep ortaya konulan/konulacak görüş ve düşüncelerden payına düşeni almaya hazır olmalıdır. Belli bir hedefe yönelmiş toplumsal meşrepler birbirilerinde gördükleri eksikliği/eksiklikleri kadı kızı misali tölere etmenin yollarını bulabilmelidirler.
Hedef Kürdlerin gelecek inşası olduğuna göre, bu hedef için yapmaları gereken şey, tüm Kürdi meşreplerin kendisi olarak gelecek inşasına katılma arzusu sergilemesi ve kendi bakışlarını diğerlerine dayatmadan üzerlerine düşeni yapmaları gerekiyor. Çünkü ötekini kendisine benzetmeye çalışarak belirlenen hedefte yer alma isteği bir anlamda ötekine tahammülsüzlüğün de göstergesidir. Dolayısıyla bu anlayış toplum içinde meşreplerin hareket sınırını genişletme yerine daraltan yapılara yol açacaktır.
Karşısındakine yönelik tahammül sınırını daraltanlar ise gerçek hedefe değil kendi çözümlerine odaklanırlar. Kendi çözümüne odaklananlar ise dayatma mantığını önemseyenlerdir. Ürettikleri çözüm biçimini mutlak doğru yol olarak algılayarak, farklılıkları görmek istemeyecek ve tekleşmeye doğru sürükleneceklerdir. . Oysa Kürdlerin tarihsel geçmişi dikkate incelendiğinde görülecektir ki tekleşmeye yönelik çabalar hiçbir zaman kabul görmemiştir.
Kürdlerin millet olarak var olmalarının gerçeği, her aşiretin kendi varlığından taviz vermeden yapı içerisinde yer almasıdır. Aşiret yapılarının neden uluslaşmaya dönüşemediği (katkı sağlamadığı) analiz edildiğinde de karşımıza varlıklarını koruma endişesinin işgalci güçlerce istismar edilmesi ve sinsi bir biçimde işlenmesi gerçeği yatıyor. Geçmişte aşiretler varlıklarını korumayı başarırken, beraberinde bir takım olumsuzluklardan da yaşamışlardır.
Kürdlerin günümüz toplumsal örgütlenmeleri aşiretlerin yaşadıkları olumsuzlukları dikkate alarak, birbirlerini görmeli ve aralarındaki farklılıkları zenginlik olarak telaki etmelidirler. Mevcut açmazlarının çözüm yolu olarak benimseyecekleri karşılıklı anlayışı geliştirmek mecburiyetindedirler. Öyleyse Kürdlerin yapması gereken benzeştirme üzerine yoğunlaşarak varlık kazanmak değil, farklılıkları aynı potaya alarak koruyup gelişmelerine olanak sağlayan var oluşa yönelmektir. Bu nokta nazarı dikkate alınmadan oluşturulan her türlü birlik beklenmedik erken doğumlara yol açarak bütünlüğün zedelenmesine neden olur.
Kürdler varoluşlarını bütünlük çerçevesine dayalı sağlam temeller üzerine bina etmek istiyorlarsa ortaklaşmaya dayanan bir birliktelik oluşturmalıdırlar. Bu nedenle birlik ve ortaklaşmaya yüklediğim anlamları açarak devam edelim.
Birlik ve ortaklaşma üzerinden açmaz ve sorunlarımıza bir nebze de olsa çözümler üretebileceğini düşünüyorum. Fakat Kürdler sadece birliktelik amaçlayarak açmazlarına yönelmeleri durumunda da çözümün zorlaşacağı kanaatindeyim. Çünkü birlik, gücü elinde bulunduranın ötekine tahakkümünü ortaya çıkarır. Ortaklaşma ise bir nebzede olsa farklılıkları kabul etme istidadı ortaya çıkarır. Dolayısıyla Kürdler aralarında “ortaklaşmaya dayanan bir birliktelik” tesis etmelidirler. Her meşrebin kendisi olarak katıldığı ortak ilke ve değerler etrafında bütünleşerek gelecek hedefine yönelmeleri gerekir. Böylece gerçekleşmesi muhtemel yol kazalarının önüne geçilebilir.
Bakın İTC’nin örgütsel yapılanması ile TC’nin devlet yapılanması ilk önce ortaklaşmaya dayalı ilkeler üzerinden oluşturulan anlayışla biçimlendirilmiştir. Ancak her iki yapı da zamanla ayakları yere sağlam basmaya başlayınca ortaklaşmayı ötekileştirerek birlik anlayışına yönelmiştir. Bu yönelimleri farklı milletler için acı, gözyaşı, katliam ve ötekileştirmeden başka bir şey üretmemiştir.
Cumhuriyet rejiminin 1921 Anayasası herkesin kendisi olarak katılacağı bir yapı öngörmekte iken 1924 Anayasası ile bunu rafa kaldırarak birlik vurgusu öne çıkarılmıştır. Bundan sonra süreç düşman ve ötekileştirme üreterek sistemin varlığını koruma dürtüsüne dönüşmüştür. Dolayısıyla bugün Kürtlerin gelecek hedefini gerçekleştirmesi ancak ortaklaşmaya dayanan birliktelikle mümkün olabilir. Farklı meşreplere bağlı olanlar arasında sadece birlik oluşturmak kısa vadede yeni çözülmelere yol açar. Oysa ortak hedefe doğru yol alanlar arasında ortaklığa dayanan birliktelik daha sağlam ve kalıcı çözümler getirebilir.
Eğer Kürdler kendilerine ait bir düşünsel dil ve anlayış üretemeyerek varlıklarına kast eden düşünce ve sistemlerin dil ve anlayışını kullanarak, kendi toplumu içinde farklı düşünenleri ötekileştirmeye yönelirlerse sorunlarını ilelebet çözemeyeceklerdir. Ve her seferinde de buna bir kılıf uyduracaklardır. Konjonktüre uygun davranma kılıfı. Bu kılıfa sığınanlar zamanla kendilerinden olana düşmanlık olmayana ise kucak açma girişimine başlayacaktır; Sultan Abdülhamid ismi geçtiğinde kendinden geçerek hoş olan Kürd ile Atatürk ismi geçtiğinde aynı hoşluğu yaşayan Kürd nasıl tanımlanabilir ki.
Kürdler bu zihinsel kirlenmişlikten ancak birbirini hoşgörü çerçevesinde görmeye başladıklarında kurtulabilirler. İslamcılığa bulaşmış Kürdün zihinsel kirlenmişlik boyutunu Ümmet birliğine yüklediği anlamla çözmek mümkündür. Benzer kirlenmişlik boyutunu Kemalist ve sol ideolojilere bulaşmış Kürtlerin bu ideolojileri kutsayarak onların peşine takılmalarından anlamak mümkündür.
Daha önce Kullandığım bir cümle ile bitirelim.
Ürettiğiniz her karşıtlık dili mutlak suretle başka bir karşıtlık dili üretecektir. Bu nedenle ortaklaşmanın yakalanabileceği noktaları gözden ırak etmemek gerekir.
www.ufkumuz.com
Nerina Azad
Bu haber toplam: 2472 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:21:02:35