https://www.sciencenews.org/article/cow-carved-stone-paints-picture-europes-early-human-culture
2012 senesi yazında, bir grup arkeolog Fransa’nın güneybatısında yer alan bir kaya sığınağının zeminindeki kireçtaşından kırık bloğu çevirdiklerinde, belki de Avrupa’da keşfedilmiş en eski kaya sanatı örneğiyle karşılaştılar.
Bir aurochs (soyu tükenmiş yabani bir öküz türü) figürü ve çok sayıda küçük noktanın kazındığı levha, Avrupa’ya ulaşan ilk Homo sapiens grubundan olan Orinyasiyen kültürüne aittir. 24 Ocak tarihinde Quarternary International Dergisi’nde yayımlanan rapora göre, yapılan radyokarbon testi kazımanın geçmişini 38.000 yıl önceye götürmekte.
Söz konusu kaya sığınağındaki son kazıları sürdüren ve aynı zamanda bu çalışmalara ilişkin yayının da ortak yazarı olan New York Üniversitesi’nden antropolog Randall White, taş plakanın; insan topluluklarının Avrupa kıtasına yayılmaya başladıkları en erken dönemde, kıta boyunca oluşan bölgesel bezeme tekniklerine ışık tuttuğunu ifade ediyor.
Buluntunun geldiği yer, Abri Blanchard adıyla bilinen ve olasılıkla avcı-toplayıcı grupların kışın bir araya toplandıkları kısmen yıkılmış durumdaki kaya sığınağıdır.
Fransa’nın Vézère Vadisi’ne yakın küçük bir yerleşim olan Sergeac’ta bulunan sığınağın uzunluğu 20 m’dir. Ayrıca, bu alan Avrupa’nın en eski kaya sanatı örneklerinin kümelendiği bir bölgedir. Abri Blanchard’da üstü kazımalı başka levhalar da yüzyıl önce amatör arkeologlar Louis Didon ve Marcel Castanet tarafından 1910 ile 1912 yılları arasında yapılan kazılarla ortaya çıkarılmıştır.
Örneklerde temsil edildiği düşünülen sanatsal imge ise çoğu kez kadın genital organı/vulva olarak yorumlanmıştır. Bunda, Abri Blanchard’daki kazılarda bulunan kalp benzeri kazımaları yorumlaması için fikrine başvurulan Fransız bir başrahibin rolü büyüktür. Başrahibin 1911 yılında mevcut kazımaları kadınlara ait edep yeri “pudendum muliebre” şeklinde tanımlaması bugüne dek kabul görmüştür. Fakat Abri Blanchard’daki çizerler yalnızca kadın formuna ilgi göstermemişlerdir. Bununla birlikte, White ve ekibinin gözlemlerine bakılırsa; atlardan kedilere, halkayı andıran birtakım geometrik desenleri de içeren çeşitli estetik diziler kullandıkları anlaşılmaktadır.
Didon’un ekibi 20. yüzyılın başlarında kaya sığınağını neredeyse tamamen boşaltmışlardı. Dolayısıyla White ve ekibi 2011’de yeniden araştırmalara başladıklarında; önceki kazılardan kalan toprak atığının altına inip hiç dokunulmamış prehistorik bir tabakaya ulaşmışlardır. Araştırmacılar yukarıda tanıtılan yaban öküzü tasviri dışında; taştan yapılmış yüzlerce aletle birlikte Ren geyiğine ait olan çok sayıda hayvan kemiğine rastlamışlardır. Yanı sıra, fildişinden boncuk ve delinmiş bir tilki dişinden oluşan dekoratif kemik eserler bulmuşlardır.
White ve arkadaşları, taş levhanın bir Orinyasiyen insanı tarafından ya kazınmak üzere mağaraya dışarıdan getirildiğini ya da mağaranın çatısından düşüp işlendiğini düşünmektedirler.
Orinyasiyen dönemi yaban öküzü betimleri, Fransa’daki Chauvet Mağarası başta olmak üzere başka yerlerde de bulunmuştur. Örneğin bahsi geçen levhada saptanan sıralı noktalar, Orinyasiyenlere ait mamut veya fildişinden yapılmış kimi objelerde görülmüştür. Ancak araştırmacılara göre, bu noktalama işaretlerinin bir hayvan figürü ile birlikte kullanılması istisna teşkil ediyor.
Avrupa sanatının en erken örneklerinde saptanan ana unsurlar, gün ışığına çıkartılan bu taş levhadaki detaylarla örtüşmektedir. Bununla beraber White, genel bir uyumun yanında bazı bölgesel farklılıklar olduğunu vurgulamıştır.
Bu örnek; bölgesel, grupsal ve bireysel düzeylerde sanatı ve dövme kültürünü sosyal kimliğin bir belirteci olarak ele alan sosyal coğrafya modellemeleri ile de örtüşmektedir.