Meryem (ismi değiştirildi), Almanya'ya altı ay önce öğrenci olarak gelmiş. DW'ye konuşan 39 yaşındaki mühendis ülkesinde hayatını kimseye muhtaç olmadan sürdürebildiğini anlatıyor:
"Göç etmek benim için uzun süre bir seçenek değildi. Hayatım boyunca çok mücadele ettim ve çok şey başardım. Saygın bir üniversiteden diploma, daha sonra Tahran'da bir inşaat şirketinde iyi maaşlı bir pozisyon. Ama sonunda ne kadar iyi olduğumun ya da ne kadar çok mücadele ettiğimin bir önemi olmadığını hissettim. Bu bataklıktan kurtulmadıkça kendimi özgür ve mutlu hissedemeyecektim."
Birçok arkadaşının ve tanıdığının ya çoktan ülkeyi terk ettiğini ya da şu anda bunun yollarını aradığını söyleyen Meryem, birkaç arkadaşının bulunduğu Almanya'da üniversite araştırmaya başlamış. Çok kısa bir süre içinde Güney Almanya'daki bir teknik üniversiteden yüksek lisans programına kabul almış. Ardından öğrenci vizesiyle Almanya'ya gelmiş.
Meryem, siyaset hakkında pek konuşmak istemiyor ama şu tespitini paylaşmaktan da kendini alamıyor:
"İran'da hayatımızın her alanı politize olmuş durumda. Bir kadın olarak her sabah evden çıkarken giydiğim kıyafet bile politik bir simge. Her gün muazzam bir baskı ve stres altındayız. Kendimizi geliştiremiyoruz. Almanya'daki son altı ayda edindiğim en güzel deneyim, özgür ve rahat olma hissi, istediğimi giyebilme ve çaba gösterirsem daha iyi bir gelecek inşa edebileceğim inancıydı."
"Emigrate to Germany" ağı
Meryem, sosyal medya platformu Telegram'da "Emigrate to Germany" (Almanya'ya Göç Etmek) adlı bir ağın üyesi. Yaklaşık 40 bin üyesi olan grup, Almanya'da nitelikli yabancılar için iş ilanları, İran'dan alınan diplomalar için denklik fırsatları ve üniversiteler hakkında bilgiler sunuyor. Özellikle tıp alanındaki uzmanlar için göç fırsatları hakkında birçok bilgi paylaşılıyor.
Resmî rakamlara göre,son iki yılda 10 binden fazla sağlık çalışanı İran'ı terk etti. "Shargh" gazetesinin Mayıs 2023'teki haberine göre, bunların çoğu Arap ülkelerine göç etti. İran Parlamentosu Sağlık Komisyonu Başkanı Hüseyin Ali Şahriari, özellikle dahiliye dalındaki doktorların büyük bölümünün yurtdışına gitmesinden şikayetçi. Göç edenler arasında profesör ve doktorlardan hemşire ve laborantlara kadar her kademeden sağlık çalışanı var.
İran Göç Gözlemevi'ne göre, sadece son on yıllık verilere göre her yıl yaklaşık 65 bin nitelikli çalışan İran'ı terk etti. 1979'daki İslam Devrimi'nden bu yana ise milyonlarca iyi eğitimli İranlı ülkesinden ayrıldı. Bunun başlıca nedenleri, zorlu ekonomik koşulların yanı sıra rejimin siyasi baskılarıydı. Hükümetin, göç dalgasını nasıl durduracağına dair bir planı ise mevcut değil.
Beyin göçünde kadınlar başı çekiyor
İran Göç Gözlemevi Direktörü Bahram Salavati, 2022 yılının başlarında özellikle kadın akademisyenlerin göçünün son yıllarda daha da artacağı uyarısında bulunmuş ve göçün ana nedeni olarak, kadınlar arasındaki yüksek işsizliği göstermişti. Resmî rakamlara göre, İran'daki öğrencilerin yüzde 60'ı kadın olmasına rağmen iş gücü piyasasındaki payları sadece yüzde 15. Ülke çapında 2022'nin sonbahar ve kış aylarındaki protestoların şiddetle bastırılması ve kadınlara yönelik baskının artması, son aylarda feminist beyin göçü eğilimini yoğunlaştırdı.
Sosyolog Mehrdad Dervişpur, "Protestolar bir çözüme yol açmadığında ve protestocular hiçbir şeyi değiştirme imkânı görmediklerinde, ayrıca geleceğe dair beklentileri olmadığında, son çare olarak yurtdışına göç etmeyi seçiyor" diyor. İsveç'teki Mälardalen Üniversitesi'nde profesör olan Dervişpur, yıllardır göç konusunda araştırmalar yapıyor.
İran kökenli sosyolog, ülkesinde kadınlar üzerinde artan baskıya atıfta bulunarak şunları söylüyor:
"İran'da dünya çapında takdire şayan ilerici bir feminist hareket ortaya çıkmış olsa da ülkeden eğitimli kadın göçü olgusuna tanık oluyoruz. Ancak İran'da iktidarda olanların toplumla uzlaşmak gibi bir derdi yok. Korku ve baskıya bel bağlamış durumdalar. Kadın akademisyenlerin göçü, toplumun demokratik ve laik taleplerde bulunma kapasitesini zayıflatacaktır. Bu nedenle iktidardakiler bu konuda hiçbir şey yapmayacaktır. Davranışları, iktidarı korumak adına vatandaşların çıkarlarını ve ulusal kaynakları göz ardı eden işgalci bir güce benziyor."
"Göç bir tercih değil, zorunluluk"
İran parlamentosu, kısa bir süre önce ülkedeki başörtüsü zorunluluğunu ihlal eden kadınlar üzerindeki baskıyı daha da arttırdı. Aylar süren tartışmaların ardından parlamento 20 Eylül'de katı kıyafet kurallarını ihlal eden kadınları on yıla kadar hapis cezasıyla tehdit eden bir yasayı kabul etti.
"Hicap ve İffet Kültürünü Destekleme Yasası", başörtüsü takmayan ya da "yabancı veya düşman hükümetler, medya, gruplar veya örgütlerle iş birliği içinde" olan ve "uygunsuz" giyinen kadınlara beş ila on yıl arasında hapis cezası verilmesini öngörüyor. Yasada ayrıca medyada ya da çevrimiçi ağlarda "çıplaklığı teşvik eden" ya da "İslamî başörtüsünü hedef" alan kişilere para cezası verilmesi gibi çeşitli hükümler yer alıyor. Ayrıca kadın çalışanları kıyafet yönetmeliğini ihlal eden girişimcilerin ülkeyi terk etmelerinin yasaklanması da yaptırımlar arasında yer alıyor.
Pek çok İranlı kadın da artık Meryem gibi düşünmeye başladı:
"Göç etmek benim için bir seçim değildi; bunu yapmaya mecbur kaldım!"