Fuad Hüseyin: Irak hiç kimsenin arka bahçesi değil!

Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasının ardından Irak uluslararası alandaki diplomatik faaliyetlerinde daha az görünür bir ülke durumundaydı. Ülke daha çok mezhep savaşları, IŞİD savaşı ve diğer iç sorunları ile meşguldü. Ancak son Kürt Dışişleri Bakanı döneminde bu alanda bir değişim olduğu hissediliyor.

25.06.2021, Cum - 08:46

Fuad Hüseyin: Irak hiç kimsenin arka bahçesi değil!
Haberi Paylaş

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin artık uluslararası toplantı ve görüşmelerde daha sık görülen bir isim. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu’na katılan Hüseyin, dünya ülkelerinin bakanları ve yetkilileri ile görüştü, onlara Irak’ın yeni vizyonundan bahsetti. Ardından Avrupa Birliği ülkeleri dışişleri bakanlarının Lüksemburg'da gerçekleştirdiği toplantıya katıldı.

Hüseyin, Irak’ın komşuları ve dünya ülkeleri ile ilişkileri, izledikleri politika, diplomatik çalışmaları ve ayrıca gündemdeki konular hakkında Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.

Antalya Diplomasi Forumu’nda Libya ve Azerbaycan dışişleri bakanları ile görüşüp bu ülkelerde yaşanan sorunların çözümü konusunda Irak’ın işbirliğine hazır olduğunu belirttiniz. Böyle yeni roller üstlenmek istemenizin amacı nedir?

Türkiye’de gerçekleşen diplomasi forumunda birçok görüşme gerçekleştirdim. İran, komşu ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere bazı ülkelerin bakanları ile bir araya geldik. Genel anlamda Irak’ın diplomatik konumu şu an başka bir aşamada. Birincisi komşu ülkelerle daha iyi bir ilişki geliştirmeyi amaçlıyor. Bu ilişkiler de başka ülkelerin hesapları üzerine olmamalı. Yani ilişkilerde bir çeşit denge sağlanmalı. Bu dengenin sağlanması Irak ve Irak halkının çıkarınadır.

Irak ve çevresindeki bölgelerin bir takım sorunları var ve diplomatik açıdan da bu sorunların çözümü için çalışmaya ihtiyaç var. Çözümün yegane yolu ise diyalogdur. Biz bu ilke doğrultusunda harekete geçtik ve ilk olarak da komşu ülkelerden başladık. Komşu ülkelerin yaşadığı sorunları da görüştük.

Bizim görüşümüze göre şimdi yeni süreç başlamış bulunuyor. Çünkü örneğin kendi aralarında sorun yaşayan komşu ülkeler arasında şu an bir diyalog var ki bu ülkeler bazen savaştan bile söz ediyordu. Bu da Bağdat’ın oynadığı rolün bir sonucudur ki onları bir araya getirmeyi başarmıştır.

Neden böyle bir rol üstlenmek istiyorsunuz?

Irak’ın içerideki durumunu incelediğimizde bir çok sorunun aslında çevre ile bağlantılı olduğunu gördük. Dolayısıyla çevredeki sorunlar çözülmeden Irak’ın iç sorunlarının çözülmesi de imkansız hale geliyor. Bu nedenle biz Dışişleri Bakanlığı olarak işimizi buna göre yapıyoruz ama içeriden de arkadaşlarımız çalışmalarına başlamış bulunuyor. Şimdi dışarıda yaşanan gelişmelerin etkisini içeride de hissediyoruz.

Örneğin, Trump döneminde Tahran ile Washington arasında büyük sorunlar yaşanıyordu ancak savaş Irak topraklarındaydı. Bu iki ülke çatışıyordu ancak gerçekte çatışma Irak’ta, Irak Parlamentosu’nda, hatta toplumu içerisinde yaşanıyordu. Dolayısıyla bu durumda çatışma sadece bu ülkelerin değil, sizin de çatışmanız oluyor. Dışişleri Bakanlığı’nın yeni politikası budur işte, bu doğrultuda harekete geçtik.

İran ve Suudi Arabistan’ın yakınlaşmasında da önemli bir rol aldınız. Bu yakınlaşmanın sonuçları nelerdir?

Irak, Adil Abdulmehdi’nin başbakanlığı döneminde İran ve Suudi Arabistan arasında arabuluculuk yapmaya başladı fakat bu çaba sonuçsuz kaldı, tersine iki taraf arasındaki sorunlar derinleşti. Biz bu göreve başladığımızda Tahran’a gidip İranlı yetkililerle görüştük ve uzun uzadıya bu konudan bahsettik, daha sonra Riyad’a gittik.

Bir değişim yaşandı ve bu da ABD ile bağlantılıydı. Kanımca Trump yönetiminin değişmesi her iki ülkeye de görüşebilmeleri için fırsat sundu. Böylece ilk olarak istihbari düzeyde gizlic e Bağdat’ta görüştüler. Diyalog ve görüşme süreci şimdi de devam ediyor. Rolümüz sadece bu iki ülke ile sınırlı kalmadı, diğer bazı ülkelerin de bir araya gelmesi için çaba sarfettik ve önemli işler yapıldı. Bu konuda başarılı olduk ve atılan her bir adımdan Başbakan’ın (Mustafa Kazımi) haberdar oldu.

Dışişleri Bakanı olarak Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’ndeki son saldırıları konusunda Ankara’ya hiç bir mesaj verdiniz mi? Irak hükumetinin bu konudaki düşüncesi nedir?

Son olarak Antalya Diplomasi Forumu’na katılmak üzere Türkiye’ye gittim. Ziyaretin amacı ikili görüşmelerde bulunmak değildi. Doğrusu Türkiye Dışişleri Bakanı ile forumda görüştük ancak bir toplantımız olmadı. Çünkü kendisi daha çok ev sahibi olarak forumla ilgileniyordu, diğer ülkelerin bakanları ile görüşmekle meşguldü. Ayrıca forumda düzenlenen panellerden birine konuşmacı olarak katıldım. Fakat, genel olarak Irak ile Türkiye arasında yaşanan sorunlar konusunda Irak’ın görüşlerini Türk yetkililerle paylaştık. Birincisi her şeyin diyalog yolu ile çözülmesi gerektiğini belirttik. Çünkü Iraklılar tüm bileşenleri ile 50 yıldır savaş halindeydiler. Ya iç savaş ya da komşularla. Artık Iraklıların barışa ve huzura ihtiyacı var. Bu durumda komşularla başka bir atmosfer oluşturulmalı. Bazı sorunlar olsa dahi diyalog ile çözülmeli. Bazı sorunlar bugün hemen çözülmeyebilir, yarına ertelenebilir. Bazılarından bugün bahsedilir ve az da olsa yatıştırılır.

2003’te Saddam rejimi yıkıldığında diğer ülkeler Irak’a girdi. Hem dünya ülkeleri ve hem de komşu ülkeler kendi nüfuzlarını dayattı. Bu öyle kolay kalkmıyor, hem içeriden ve hem de dışarıdan bu ülkelerle iş gerektiriyor. Bu konu Türkiye’ye de bahsediliyor. Biz Irak Anayasasına bağlıyız ve buna göre Irak toprakları komşu bir ülkeye saldırı için kullanılamaz. Bu yasaların bir parçası. Fakat bir başka ülke de kendi kararı ile Irak’a giremaz, bu olamaz. Biz komşularla görüşmelerimizde, Türkiye’de dahil, bu dengeden bahsediyoruz.

Türkiye’nin yanıtı nedir? Çünkü saldırılar devam ediyor.

Bizim de içeride bir sorunumuz var. Bir örgüt var ve bu örgüt Irak topraklarından başka bir ülkeye saldırıyor. Anayasa buna izin vermiyor. Her halükarda yanıtları ne ise bizim diyalog konusunda ısrar etmemiz gerekiyor ki başka da çözümümüz yok. Yoksa bu sorunu nasıl çözebilirsiniz? Türkiye ile ilişkiler sadece askeri ilişkiler değil. Kapsamlı ilişkilerdir ve örneğin sadece iki taraf arasındaki ticaret hacmi 17 milyar dolardır, bu çok önemlidir.

Saddam sonrası Irak’a baktığımızda İran ile Irak arasında iyi ilişkiler olduğunu görüyoruz. İran’da cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleştirildi. Sizin yeni cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanından beklentileriniz nelerdir.

Seçim süreci içişlerini ilgilendiren bir süreçtir. Biz bu süreci huzur içerisinde tamamladıkları için İran halkını tebrik ediyoruz. Şimdi yeni bir cumhurbaşkanına sahip ve bu da İran halkının seçimi. Yeni hükumetin kurulmasını bekleyeceğiz ki Ağustos ayında kurulacak. Kısacası Irak ile İran kadim ilişkilere sahip ki bu da iki temele dayanıyor; ortak coğrafya ve tarih. Coğrafyayı değiştiremezsiniz, komşunuz olarak kalır, tarihte yaşananlar da iyisi ile kötüsü ile orada kalır. Bir başka şey de kültürdür, yine ekonomi gibi konular da hesaba katılıyor.

Irak İran ile en uzun sınıra sahip. Ayrıca iki taraf arasında değin ve güçlü ilişkiler de var. Fakat bununla birlikte İranlılarla sürekli konuşulan başka sorunlar da var. Sorunun temeli şu; Iraklılar stratejik ve siyasi kararlarını kendileri almalı. Bu kararlar Bağdat’ta alınmalı, başka ülkelerde değil. Bu bizim diplomatik çalışmalarınızın da temelini oluşturuyor. Umarım yeni hükumet programında başarılı olur. Biz de bu programın neleri içerdiğini beklemek durumundayız. İç ve dış program.

İran’ın Irak’ın kendi kararlarını bağımsız bir biçimde vermesine izin vereceğine inanıyor musunuz?

Irak bir devlet ve devletten bahsediyorsak eğer bağımsız olmalı, karar yetkisi kendi elinde olmalı. Bu bir hakikattir. Komşu ülkeler Irak ile bir devlet gibi muamelede bulunmalı, kendi evleri ile bağlantılı olan bir arkabahçe gibi değil. Irak hiç kimsenin arka bahçesi değil! Kendi halkınındır. Irak bağımsız bir ülkedir ve bu kapsamda kendi kararlarını almalıdır. Fakat karar alırken de diğer ülkeleri hesaba katmalıdır. Bir karar verdiğinizde komşularınızı da hesaba katmalısınız. Irak şimdi komşularını çok dikkate alıyor ve onlarla iyi ilişkileri olsun istiyor. Bölgenin güvenliği de bölge halkı tarafından sağlanmalı. Sonuçta güvenlik ve huzuru başka yerden ihraç edemezsiniz, bir pazardan yada başka yerden satın alamazsınız.

Irak’ın şimdi de İran ile nükleer anlaşmayı canlandırma konusunda rol aldığı söyleniyor. Böyle bir rol üstleniyor musunuz?

Washington’da göreve gelen yeni yönetim Irak’taki durumdan haberdardır ve bir çoğu Iraklı yetkililerle iyi ilişkilere sahiptir. Göreve geldiklerinde kendileri ile ilişkilerimiz vardı ve bahsedilen konulardan biri de İran ile nasıl bir ilişki içerisinde olunacağıydı. Aynı şekilde bir kaç kez Tahran’a giderek İranlı yetkililerle ABD ile nasıl bir ilişki içerisinde olacağımızı konuştuk. Çünkü bahsettiğimiz gibi Washinton ile Tahran arasındaki sorunlar Bağdat’ın sorunu haline geliyordu ve çatışmalarının bir kısmını Irak’ta sürdürüyorlardı. İki tarafın karşılıklı diyaloğa girmesi bizim çıkarımızadır. Biz de görüşmelerden önce iki ülke arasında bazı mesajları götürüp getirdik. Bu oturmaları için bir sebepti demiyoruz ama belli bir süre içerisinde iki taraftan diğerine önemli mesajlar ilettik.

Dünya siyasetine baktığınızda iki ve hatta üç kutuplu bir durumla karşılaşıyorsunuz. ABD ve müttefikleri, Çin ve dostları, bir de ortada duran bir kutuptan söz ediliyor. Irak geleceğini kangi kutuptan yana görüyor?

Irak için önemli olan komşuları ile iyi ilişkilere sahip olmasıdır. Uluslararası alanda da dengeyi koruyabilmesi gerekiyor. Yani dış ilişkilerde sadece ABD ile ilişki kurup Çin, Rusya ve diğer ülkeleri gözardı etmek olmaz. Bilginiz olsun diye söylüyorum; bazı zamanlar Irak petrolünün en büyük alıcısı Çin oluyor. Irak petrolünün büyük bir kısmı Çin ve Hint pazarına gidiyor. Çin Irak için çok önemli bir ülke. Irak ile Çin arasındaki ticaret hacmi koronavirüs salgınından önce 20 milyar dolara ulaşmıştı ve Çinli şirketler de Irak’ta çalışıyor. Çin ile ilişkiler Irak için önemli, aynı zamanda Irak ile ilişkiler de öyle. Yani Irak bir tarafa karşı diğerinin yanında yer almıyor. Çıkarları neredeyse orada duruyor. Irak’ın çıkarı, ABD, Çin ve Rusya ile iyi ilişkilerden geçiyor.

Irak için Avrupa ve Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkelerin önemi nedir? AB’nin Dışişleri Bakanları toplantısına katılacaksınız. AB için Lüksemburg’daki toplantıya katılmanızın önemi nedir?

Soru şu? Avrupa neden Irak için önemli? İlk olarak Irak coğrafik olarak Avrupa’ya yakın. İkinci olarak: Avrupa sanayi bilimi, ticari ve kültürel anlamda önemli bir merkez. Avrupa’nın güvenliği ile Irak’ın güvenliği bağlantılıdır. Avrupa’nın bölgede bir tarihi de var. AB’ye baktığımız zaman İngiltere daha önce üyeydi ve Irak bir dönem İngiltere’nin kontrolündeydi. Fransa Suriye’yi kontrol ediyordu. Ama Avrupalılar genel olarak tarih ve coğrafya açısında ve çıkarları için Ortadoğu’nun durumunu biliyorlar. Bu nedenle Avrupa önemli.

Irak’ın Avrupalılar için neden önemli olduğunu onlara sormalıyız. Ancak bana göre bahsettiğim konular tarih, coğrafya ve petrol gibi diğer stratejik konular, Irak’ın demokratikleşmesi ve bölgede bir model olması, açık bir ülke olması Avrupalıların istediği şeyler. Irak’ın bölgede bir model olması için demokratik ülkelerden yardım alması ve tecrübelerinden yararlanması gerekiyor. Irak’ın bütün ekonomisi ve altyapısı çökmüş ve bu konuda Avrupa’nın şirketleri ve teknolojisinden yararlanabilmesi çok önemli. Bu nedenlerden dolayı Irak Avrupa için önemli.

Irak’a sürekli bir şekilde insani yardımlarda bulunan Avrupa Birliği’nin (AB) Irak’a hangi projeleri var?

Evet, Irak ile Avrupa Birliği arasında ortak bir anlaşma var. Beni de toplantılarına davet ettiler ve bu çok önemli. Bir araya gelecek olan 27 bakanlardan bazılarının Irak ile ilgili projeleri var ve benden de mevcut durumu anlatmamı istediler. Şüphesiz ki Irak ve AB ilişkilerini de gündeme getireceğim.

Irak’ın Avrupa ve Amerika’da büyük bir diasporası var. Irak’ın bu ülkelerdeki diasporası ile ilgili bir projesi var mı?

Diasporanın rolü çok önemli. Çünkü Irak iç sorunlarıyla uğraşıyor ve Batı ülkelerindeki diasporaya gereken önemi vermemiş. Bir çok şey yapabiliriz.

Batılı toplumlarda üyeler, yöneticiler, diaspora ve kurumları lobi faaliyetleri yürütebiliyor. 2003 yılından bu yana Irak hükümeti ve diaspora arasında maalesef bir mesafe var. Birbirimize yardımcı olmak amacıyla önümüzdeki dönemde bu konuyu daha detaylı değerlendireceğimizi umut ediyorum. Irak diasporası hem Avrupa’da rol alabilir hem de Irak ile bulunduğu ülke arasında bir köprü görevi görebilir. Çünkü dil biliyorlar, yaşadıkları kültürleri tanıyorlar ve eğitim almışlar. Hem ekonomik ve hem de demokratik bir sistemin kurulmasında Irak toplumunda büyük bir rol oynayabilirler. Çünkü Avrupa’da demokratik bir pratikle çalışıyorlar.

Avrupa’daki Kürt diasporasının bir çok şikayetleri var. Irak Büyükelçilikleri ve konsolosluklarında işlemlerinin yürütülmediğini söylüyorlar. Bunlarla ilgili bilginiz var mı? Böyle bir sorun varsa ve bu planlı bir şekilde yapılıyorsa eğer Kürtler ne yapmalı?

Bilmiyorum şikayet var mı, ama genel olarak baktığınızda şikayetler var. Sorun belgelerle ilişkili mi yoksa farklı bir konuyla mı ilgili, neden kaynaklandığını bilmem gerekiyor? Çözmemiz gerekiyor ve çözeceğiz de.

Bir çok kişi Rûdaw’ı arayarak, Irak Büyükelçilikleri ile ilgili şikayetlerini iletiyor?

Şikayetleri varsa kayıt altına almaları gerekiyor ki bilgimiz olsun. Hangi ülkede ve konusunun ne olduğunu bilmemiz lazım. Ben kendim dışarda yaşadım. Diasporanın sorunlarını biliyorum ancak söylenenlerin hepsi de doğru değil, bize bildirmeleri gerekiyor. Şikayetleri için onlara teşekkür ederim, gücümüz yettiği kadarıyla sorunlarını çözeriz. Gücümüzü aşan bir şey olsa da onlara cevap vererek çözemediğimizi söyleriz.

Size mi yazılı olarak bildirsinler?

Dışişleri Bakanlığına, Büyükelçiliklere, bulundukları ülkelerde Kürdistan Bölgesi temsilcilikleri varsa onlara bildirsinler. Bir rapor olarak Kürdistan Bölgesi aracılığıyla Dışişleri Bakanlığına ulaştırsınlar.

Yasalara göre bütün Irak Büyükelçiliklerinde Kürdistan Bölgesi’nin temsilcisinin de olması gerekiyor. Şu ana kadar neden bu gerçekleşmedi?

Anayasada bu madde var ama yasa ile düzenlenmesi gerektiği belirtiliyor. Bu konudaki yasa düzenlenmemiş.

Irak’ın bir çok Dışişleri Bakanı’nın Kürt olmasına rağmen neden bugüne kadar düzenlenmemiş?

Anayasada Bölge’yi il statüsüne bağlayan bir madde var. Bu yasanın döneminde sorun olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki dönem Kürdistan Bölgesi ve Kürdistani partiler bu konu üzerinde çalışmalı. Çünkü bu konu Parlamento’nun işi, Dışişleri Bakanlığı’nın değil. Parlamento’dan bir yasanın çıkmasını sağlamaları gerekiyor. Yasa olduğu zaman uygulanır ancak yasa olmadığı zaman bu gerçekleşmez.

Kürt diasporasını nasıl görüyorsunuz ve Kürt diasporasına ne tavsiye edersiniz?

Diasporunun olumlu ve olumsuz yönleri var. Olumsuz tarafına bakınca vatanın ve yakınlarından uzaklaşıyorsun ve psikolojik anlamda etkileniyorsun. Olumlu tarafı ise yeni şeyler öğreniyorsun, eğitim, iş, dil öğreniyorsun ayrıca daha aktifseniz ekonomik, siyasi ve toplumsal daha geniş ilişkiller kurabiliyorsunuz. Farklı kurumlarla ilişkileriniz oluyor. Bütün bunları halkın ve ülken için kullandığınız zaman diasporanın büyük bir rolü oluyor.

Diasporadaki çalışmaları nasıl görüyorsunuz?

Benim için şu anda diasporayı değerlendirmek zor, çünkü bizim dönemimizde farklıydı. Hepimiz siyasi faaliyet yürütüyorduk ve buraya da geldikten sonra siyasi çalışmalara devam ettik. Ama şu anda diaspora tamamıyla siyasi değil. Bir de daha önceki diasporanın tamamı ülkeden gelenlerden oluşuyordu ama ikinci ve üçüncü nesil diasporada dünyaya gelmiş. Diaspora konusu ile onların yaşadıkları konular farklı. Ülkeden diasporaya gelenler ile diasporada dünyaya gelenlerin durumu farklı. Eğitimli ve eğitimsiz insanların durumu da farklı, bunlar hepsi farklılıklar.

Ancak bütün bunlara rağmen Irak ve Kürt diasporası arasında ortak çalışma yapabilecek bir örgütlenme olursa ülkelerine ve yakınlarına bir çok hizmette bulunabilirler. Diaspora yeni bir aydınlanma ortaya çıkarıyor. Farklı diller ve fikirler ortaya çıkarıyor. Bundan dolayı önemli. Diasporada yeni bir hayat kurmaya çalışanlara, halkına ve ülkesinin mücadelesine hizmet edenlere büyük bir saygım var.

Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) dördüncü dönem Cumhurbaşkanı adayı oldunuz, şu anda bu isteğiniz devam ediyor mu?

Hayır. 72 yaşındayım ve artık dinlenme zamanımız geldi. Allah’ın izniyle yapacak başka kimseler var.

Yani bir daha cumhurbaşkanlığına aday gösterilmek istemiyor musunuz?

Bununla ilgili son kararı partiler verir. Ben her zaman mücadele içinde yer aldım, eğer bana ‘bu halk, vatan ve parti için iyidir’ derlerse o zaman..., ama bana sorarlarsa ben ‘yeter’ diyorum. Çünkü artık dinlenme yaşına geldim. Yeniler öne çıksın.

Seçimlerden sonra Bağdat’ta mı kalmak istiyorsunuz yada Kürdistan’a mı döneceksiniz?

Doğrusunu söylemek gerekirse Irak’ın başkenti olarak Bağdat çok önemli. Kürdistan tarafıyla da Bağdat çok önemli. Kürdistan’daki siyasi partiler en iyi ve çok sayıda kadrolarını Bağdat’a göndermeli. Bağdat sadece bakanlık ve cumhurbaşkanlığından ibaret değiil. Parlamentoda çok önemli bir rol oynayabilirsiniz. Bağdat, ekonomi, toplum, aydınlanma ve medya demektir. Bağdat’ta kalırsam eğer ve bu görevi bırakırsam, mücadele, siyaset ve yazamaya devam edeceğim. Bunları Bağdat’ta yapabilirsem kalacağım.

Rudaw/Ala Şali
Bu haber toplam: 4358 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:42:14
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x