Açıklamada, söz konusu ülkeler arasında siyasi istişarelerin yoğunlaştırılması gerektiği belirtilirken, "Doğu Akdeniz'de gerilimin tırmanmasından ve sürekli provokatif eylemlerden derin kaygı duyulduğu" kaydedildi.
Beş ülke, Türkiye'nin Akdeniz'deki petrol ve doğal gaz faaliyetlerinin Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilan ettiği münhasır bölgesinde gerçekleştiğini ve söz konusu arama çalışmalarının "uluslararası kanunlara aykırı olduğunu" savundu.
Türkiye ve Libya arasında imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına dair mutabakat muhtırası ile güvenlik ve askeri iş birliği alanlarını kapsayan mutabakat muhtırası anlaşmalarının da "uluslararası hukuka aykırı olduğunu" söyleyen söz konusu ülkeler, mutabakat muhtırasının "üçüncü ülkelerin egemenlik haklarına müdahale edemeyeceğini, bu anlaşmaların deniz hukukuna uygun olmadığını ve üçüncü ülkeler için yasal bir yükümlülük doğuramayacağını" belirtti.
Türkiye'ye kınama
Berlin Konferansı'nda uzlaşma sağlandığı gibi Libya'ya yönelik askeri müdahaleden kaçınılması gerektiği görüşüne bağlı olduklarını belirten söz konusu ülkeler, Türkiye'nin Libya'daki varlığını kınadıklarını paylaştı. Beş ülke, Türkiye'nin Libya'daki faaliyetlerinin "Libya'nın komşuları, Afrika ve Avrupa'nın istikrarına bir tehdit oluşturduğunu" savundu.
Libyalı taraflara ramazan ayı boyunca ateşkes çağrısı yapan ülkeler, Libya krizine BM himayesinde kalıcı bir siyasi çözüm bulmak için çalışmaya ve Berlin Konferansı'nın ortaya koyduğu üç fasıllı müzakerelere devam etmeye bağlı olduklarını belirtti.
Türkiye Dışişlerinde Bakanlığından tepki
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Mısır, Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) ortak bildirisi hakkındaki bakanlığa yöneltilen bir soruya yazılı yanıt verdi.
Aksoy, "Mısır, Yunanistan, GKRY, Fransa ve BAE Dışişleri Bakanlarının bugün Doğu Akdeniz ve Libya konusunda yayınladıkları ortak bildirinin, takip ettikleri politikalarla bölgesel kaos ve istikrarsızlık peşinde koşan, halkların demokrasi ümitlerini darbeci diktatörlerin fütursuz saldırganlığına kurban etmekte beis görmeyen, ancak hesapları Türkiye tarafından bozulduğunda hezeyana kapılan bir grup ülkenin ikiyüzlüğünün ibretlik bir örneğidir" dedi.
"Yunanistan ve Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz konusunda Türkiye ve Kuzey Kıbrıs ile diyaloğa girmek yerine, konuyla ilgisiz bölge dışı aktörlerden medet ummalarının, ancak mandacı ve sömürgeci bir mantığın eseri olabiliceğini" belirten Aksoy, "Türkiye’nin uluslararası hukuk temelinde meşru menfaatlerini korumak amacıyla attığı adımların haksız ve hukuksuz gerekçelerle çarpıtılmasının asla kabul edilemez" olduğunu söyledi.
Aksoy, "aynı durumun Mısır için de geçerli olduğunu, bu ülke yöneticilerinin kendi halkının menfaatlerini ve haklarını korumak yerine, bunlardan çoktan feragat etmeyi tercih etmiş gözükmekte olduğunu" dile getirerek, şöyle devam etti:
"Doğu Akdeniz’le hiçbir alakası olmayan BAE’ni ise diğer ülkelerle bir araya getiren, Türkiye düşmanlığından başka bir şey değildir. Bu ülkenin hem bize, hem Libya’ya karşı sabıkası bellidir. Barış Pınarı Harekatımızla Suriye’de bir terör devletçiği kurma emellerine ağır bir darbe vurduğumuz Fransa’nın ise, bu ruh hali içinde Türkiye’ye karşı oluşturulan şer ittifakının hamiliğine soyunduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu ülkeleri aklıselime, uluslararası hukuka ve teamüllere uygun hareket etmeye davet ediyoruz. Bölgemizde barış ve istikrar şer ittifakları ile değil ancak samimi ve gerçek bir diyalog ve işbirliği ile tesis edilebilir."