Haziran 2025’te İran ile İsrail arasında artan askeri gerilim, İran’daki gayri-Fars etnik grupların, özellikle de Kürtlerin, siyasi geleceğini yeniden gündeme taşıdı. İranlı Kürtler, hem tarihi örgütlenmeleri hem de sınır aşan yapılarıyla rejime karşı en organize topluluklardan biri olarak öne çıkıyor.
Haziran ayının ortasında tırmanan İsrail-İran askeri gerilimi gölgesinde, İran içindeki Fars olmayan etnik gruplar meselesi, bölgesel çatışma manzarasının örtük halkalarından biri olarak öne çıkıyor. Bu gruplar arasında Kürtler, hem örgütsel yapıları hem de hassas coğrafi konumları nedeniyle en organize ve İran merkezi otoritesiyle en çok çatışan topluluk olarak dikkat çekiyor.
23 Haziran akşamı ABD Başkanı Donald Trump tarafından açıklanan ateşkes, İran ile İsrail arasında geleneksel caydırıcılık dengesini yeniden tesis etmiş olsa da, bu süreçte İran’daki etnik grupların, özellikle Kürtlerin geleceğine dair gündeme gelen sorular henüz kapanmış değil.
Peki bu gerilimin etkileri, İran’daki Kürtler için bölgesel dengelerde siyasi yeniden konumlanma açısından stratejik bir fırsat mı yaratıyor? Yoksa İran’ın içsel karmaşıklığı ve bölgesel dinamiklerin genellikle marjinal aktörleri dışlayan doğası göz önüne alındığında, bu sadece geçici bir gelişme mi?
13 Haziran’dan bu yana, İran iç siyasetinde dikkat çekici gelişmeler yaşandı. İran Kürdistan Demokrat Partisi (PDKI), açık bir şekilde İslam Cumhuriyeti’nin tamamen devrilmesi çağrısında bulunarak, mevcut rejimi hem iç hem de bölgesel krizlerin başlıca kaynağı olarak ilan etti. Diğer yandan, Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK), bu çatışmayı bir “kurtuluş savaşı” ya da “iyi ile kötü arasındaki mücadele” olarak tanımlamayı reddederek, bunu “otoriter rejimler arasında hegemonya savaşı” olarak niteledi. PJAK, İran halkının bu savaşın bir tarafı değil, sadece acıya ve yıkıma sürüklenen yeni bir kurban olduğunu belirtti.
Bu açıklamalar, ilk bakışta geleneksel bir muhalefet tutumu gibi görünse de, İran’daki Kürtlerin bölgesel çatışma haritasındaki yerinin değiştiğine işaret ediyor. Bu da şu temel soruyu gündeme getiriyor: İran’daki Kürt hareketi, artık bölgesel güvenlik denklemlerini yeniden şekillendiren etkin bir faktör mü?
Aynı zamanda bu durum, İranlı Kürtlerin “karşıt kimlik” pozisyonundan çıkarak, “ulusaşırı siyasi aktör” konumuna geçip geçmediğini de sorgulatıyor. Yani artık bölgesel nüfuz mücadelesinde sadece bir araç değil, kendi çıkarlarını müzakere eden ve ittifaklarını stratejik olarak kuran bağımsız bir güç mü olma yolundalar?
Bu bağlamda, Stephen Krasner’in “egemenliğin bir gelenek olduğu, gerçek bir olgu olmadığı” yönündeki yaklaşımı akla geliyor. Siyasi sınırların esnekleştiği, devlet dışı aktörlerin bölgesel arenada belirleyici hale geldiği bir düzlemde, İran’daki Kürt hareketi de, henüz tam anlamıyla jeopolitik bir güç olmasa bile, etkisi ve yarattığı tehdit üzerinden değerlendiriliyor.
Bugün bazı İranlı Kürt partileri, resmi tanınmadan bağımsız olarak toplumsal tabana, dış temsile ve etnik temelli bir mağduriyet söylemine dayanan “müzakere edilebilir egemenlik” çerçevesinde hareket ediyor. Bu durum, devletin tam olarak yıkılmadığı ama egemenliğinin aşındığı bir ortamda, “devlet altı egemenlik” biçimi olarak değerlendirilebilir.
İran’daki Kürt Partileri Manzarası
İran’daki Kürt siyasi partilerinin çoğu, doğrudan ayrılıkçılığı savunmaktan ziyade, federalizm ya da demokratik adem-i merkeziyetçilik gibi farklı modeller önermektedir.
İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-i), klasik bir etno-milliyetçi çizgiyi temsil eder. 1946’daki Mahabad Cumhuriyeti’ne dayanan tarihiyle, İran rejimiyle silahlı mücadele geçmişine sahiptir. Parti, çok uluslu federal bir İran tasavvuru içinde Kürtler için ulusal temelli federal bir çözüm öneriyor.
Diğer bir yönelim, PKK çizgisinde olan PJAK’tır. Bu parti, ulus-devleti reddeder ve bunun yerine, yerel komünler aracılığıyla halkın kendi kendini yönettiği “demokratik konfederalizm” modelini savunur.
Sol-sosyalist gelenekten gelen Komala Partisi ise, ilk başta radikal Marksist bir örgüt olarak doğmuş, zamanla sosyal adalet ve sınıfsal mücadele çerçevesinde Kürt meselesini ele alan bir partiye dönüşmüştür. Günümüzde federalizmi savunan PDKI ile benzer pozisyonlara sahiptir.
“Geciktirilmiş Coğrafya”nın Geri Dönüşü ve Güvenlik Perspektifi
İran Kürdistanı; Türkiye ve Irak sınırlarına komşu olması nedeniyle, Tahran tarafından her kriz anında patlamaya hazır bir güvenlik hattı olarak görülüyor. Sürekli baskı, sistematik ayrımcılık ve temsilsizlik, bu bölgelerde zaman zaman sivil mücadeleyle, zaman zaman da silahlı direnişle şekillenen muhalif bir yapı doğurmuştur.
Bu dönemin ayırt edici özelliği ise, İsrail-İran gerilimiyle eş zamanlı olarak, Kürt tarafında İran rejimine yönelik sert bir söylemin yükselmesidir. Bu da klasik bölgesel güvenlik teorilerini akla getiriyor: Merkez zayıfladığında, “kenar” merkezleşir.
Kürt Toplumunun Sosyoekonomik Durumu
İran’daki Kürtler yaklaşık 10 milyon kişiyle ülke nüfusunun %10-12’sini oluşturmaktadır. Kürtler, başta Kürdistan (Senendec), Kirmanşah, İlam ve Batı Azerbaycan’ın (özellikle Mahabad) bazı bölgelerinde yoğunlaşmıştır.
Bu bölgeler ciddi bir şekilde yoksulluk, işsizlik, altyapı eksikliği ve kamusal hizmet yetersizliği ile boğuşmaktadır. Örneğin 2025 kışında Kirmanşah Eyaleti’nde işsizlik oranı %18.2’ye ulaşmıştır (ülke ortalaması %7.2).
Yaygın olan “kolberlik” yani sınırda mal kaçakçılığı, bölgedeki gençler için tek gelir kapısı haline gelmiştir. Bu kişiler, sınırdan mal taşırken güvenlik güçlerinin ateşiyle karşı karşıya kalmakta, 2024 yılında sadece bu nedenle 339 kolber’in öldüğü ya da yaralandığı bildirilmiştir.
Kültürel ve Siyasi Baskılar
Kürt dili resmi eğitimde yasaklıdır, Kürt aktivistler ve aydınlar sık sık “ulusal birliği tehdit etme” veya “etnik kışkırtma” suçlamalarıyla yargılanmaktadır. Bu durum, Kürt toplumuyla devlet arasında derin bir psikolojik mesafe yaratmıştır.
İran Devleti ve Kürt Ulusal Hareketi
İran devleti bugün “egemenliğin etkili sınırlarının aşınması” olarak tanımlanabilecek bir süreç yaşıyor. Gilles Kepel veya Barry Buzan gibi düşünürlerin teorileriyle ifade edildiği gibi, çok kimlikli yapılar iç ve dış baskılarla zayıfladığında, kenardaki etnik gruplar merkezi sorgulamaya başlar.
James Scott’un “gündelik direniş” kuramı çerçevesinde, İran’daki Kürt hareketi sadece itiraz etmiyor; aynı zamanda alternatif bir toplumsal-siyasi yapı inşa ediyor.
Geleceğe Dair Senaryolar ve Zorluklar
Kürt hareketinin karşılaştığı üç temel zorluk:
Eğer İran’daki rejim çökerse, Kürtler ya fiili bir özerklik ilan edebilir, ya yeni bir anayasada federal statü talep edebilir ya da Irak modeli gibi, daha temkinli bir özerklik biçimini benimseyebilir.
Ancak, şu anki durum, İran’daki Kürt hareketinin siyasi hedeflerine ulaşacak düzeyde hazırlıklı olmadığını gösteriyor. Ortak bir yol haritası, etnik gruplar arası ittifaklar ve uluslararası güvence hâlâ eksik.