İsrail'in İran'a yönelik son saldırılarının zamanlaması, ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) komutanı General Michael Kurilla'nın bu yaz emekliye ayrılması beklenen görevinden önce görevinde bulunmaya devam etmesiyle bağlantılı olup olmadığı sorularını gündeme getiriyor. Kurilla, İsrail ile askeri entegrasyonun önde gelen savunucularından biri ve İran konusunda en şahin ABD generali.
Tel Aviv'in bunu, Kurilla'nın ilk Körfez Savaşı'ndan bu yana yaklaşık 40 yıllık askeri kariyerinin sonuna yaklaştığı bir dönemde Washington ile ortak eylem için "son fırsat" olarak gördüğüne dair spekülasyonlar dolaşıyor.
Basın haberlerine göre, 59 yaşındaki Kurilla, Pentagon içinde ABD'nin İran'ın nükleer programını hedef alan İsrail saldırılarını destekleyip desteklememesi veya bunlara katılıp katılmaması konusunda yaşanan anlaşmazlıkta kilit bir oyuncuydu. Geçtiğimiz nisan ayında, İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth, General Kurilla'yı "İsrail'in İran'a saldırmayacağı Amerikalı general" olarak tanımladı.
Gazeteci Alon Stremeling 19 Nisan'da şunları yazdı: "İsrailli savunma analistleri, İran'ın nükleer programına başarılı bir saldırı için pencerenin hızla kapandığını ve özellikle halefinin pozisyonu bilinmediği için Kurilla emekli olduğunda tamamen kapanabileceğini söylüyor."
Kurilla, yirmili yaşlarındaki genç bir subay olduğundan beri İsrail ile yakın bağlarıyla tanınıyor. American Conservative Foundation'ın yönetici direktörü Kurilla, onu "şahinlerin şahini" olarak tanımladı ve ekledi: "İsrailliler, yakında önemli bir müttefiki kaybedeceklerini biliyorlardı. İran ile müzakerelerin sürdüğünü ve İranlıların saldırıdan günler önce bir anlaşmayı kabul etmeye istekli olduklarını biliyorlardı. Tüm bu faktörler çok önemliydi. Common Dreams'e göre Kurilla'nın görevden ayrılmadan önce bu çatışmayı başlatmaya hazır olabileceğine dair yeterli kanıt var."
New York Times'ın haberine göre, Kurilla geçen baharda İsrail'in İran'a yönelik saldırı planlarına açık olduğunu belirtmişti. Bu planlar arasında, İsrail'in yer altı nükleer tesislerini hedef alan bir komando operasyonu ve İsrail'in Amerikan uçaklarının da katılmasını umduğu bir hava saldırısı da yer alıyordu.
Haberde, Kurilla ile ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz'un, Başkan Donald Trump'ın İsrail'e yönelik saldırı planını onaylaması halinde ABD'nin bu plana destek verme olasılığını görüştüğü belirtildi.
Ancak, İsrail'in İran'a saldırısından sonra RS ile konuşan kaynaklar, Kurilla'nın yalnızca bu planlara "açık" olmadığını, aynı zamanda ABD Savunma Bakanlığı'ndaki en önemli destekçilerinden biri olduğunu doğruladı. Cato Enstitüsü'nde dış ve savunma politikası çalışmaları direktörü olan Justin Logan, "Trump Beyaz Saray'a girmeden önce bile, sivil yetkililerin yetkisini aşan bir şekilde, İran ile savaş için baskı yapıyor ve diplomasiden uzak duruyor." yorumunu yaptı.
Savunma Bakanı Pete Hegseth'in eski danışmanı olan Dan Caldwell, Breaking Points podcast'inde saldırıların zamanlamasının "sadece bir tesadüf olmadığını" belirtti. Şöyle dedi: "Kurilla'nın Ortadoğu'nun önemini ABD yönetimindeki birçok kişiden farklı gördüğü ve İran ile bir savaşın diğerlerinin düşündüğü kadar maliyetli olmayacağına inandığı iyi biliniyor ve onunla yaşadığım deneyimlerden de anlaşılıyor. Bu yüzden Temmuz ortasında planlanan emekliliğinden önce askeri harekâtı harekete geçirmek isteyenler var."
Kurilla'nın komuta ettiği ABD Merkez Komutanlığı'nın (CENTCOM), İsrail dahil Ortadoğu, Orta Asya ve Güney Asya'da 21 ülkeyi kapsayan bir operasyon alanını denetlediğini belirtmekte fayda var. Ordu, Deniz Kuvvetleri (Beşinci Filo dahil), Hava Kuvvetleri, Deniz Piyadeleri ve Uzay olmak üzere beş hizmet kolundan oluşuyor ve bunlara Ortak Özel Harekat Komutanlığı (SOCCENT) da ekleniyor.
Kurilla, bazen "Kurilla Güvenlik Şemsiyesi" olarak da adlandırılan, "İran saldırganlığını caydırma stratejisi" olarak tanımladığı, İsrail ve bölgesel ortaklarla gelişmiş bir askeri entegrasyon sistemi geliştirmek için çalıştı.
İran'ın Lübnan ve Suriye'deki, hatta İran içindeki müttefikleri 7 Ekim 2023'ten bu yana geri çekilmiş olsa da Kurilla, Kongre'de ABD'nin bölgede "garantör" değil "güvenlik koordinatörü" olmasının önemini vurgulayarak, İran'ın herkes için varoluşsal bir tehdit olmaya devam ettiğini ileri sürdü