Türkiye’nin Batı Kürdistan'ın Efrin bölgesinde yürüttüğü Harekât, şehrin çevresindeki yerleşim yerleri üzerinde baskısını arttırırken, Türkiye ile ittifak halinde bulunan Suriyeli muhalif grupları kaynak gösteren Kuzey Suriye Gözlemcisi (NSO) adlı site Türkiye’yi Afrin şehir merkezine askerlerini göndermeye çok yaklaştıran stratejik gelişmeleri ele aldı.
Çarşamba günü Türkiye’yle birlikte savaşan Özgür Suriye Ordusu birlikleri, Efrin’in doğusunda yer alan ve bölgede hayatî bir su kaynağı olarak kabul edilen Meydanki barajını ele geçirdi. Türkiye’nin Efrin’den çıkarmaya çalıştığı Halk Koruma Güçleri’nin (YPG) bir kolu olan ve büyük oranda Kürtlerden oluşan Suriye Demokratik Güçleri (SDG), bu birliklerin barajı bombaladığını ve barajın çökmesinin bölgenin birçok yerini sular altında bırakabileceğini söyledi.
Aynı haberde Efrin’in denetimini elinde bulunduran Kürt birliklerinin şehrin dışına çıkış sağlayan Efrin-Tarande yolunu kapattığı ve yolun yalnızca Tarande tarafının sivillerin geçişi için açık bırakıldığı da belirtildi. Sonuç olarak birçok kişi şehirde mahsur kalmış durumda.
Katarlı haber televizyonu El Cezire de Zeytin Dalı operasyonun ilerleyişini aktardı ve ÖSO güçlerinin Efrin’in kuzeybatısındaki YPG mevzilerini ele geçirdiğini yazdı.
El Cezire’nin haberi “Kürt birlikleri” tarafından yapılan bir açıklamayı kaynak göstererek TSK’nın Cenderes’te ve Afrin merkezin kuzeybatısında yer olan Şarran köyünde kendi denetimlerinde bulunan bölgeleri bombaladığını belirtti.
Haber aynı şekilde Zeytin Dalı Harekâtının ilerleyişini geri çekilen Kürt birlikleri tarafından bölgede bırakılan patlayıcılar nedeniyle yavaşladığını söyleyen Türk kaynaklardan da alıntı yaptı.
Perşembe günü NSO’da yayınlanan bir raporsa Zeytin Dalı’nın ÖSO müttefiklerinin Efrin’in güneybatısında yer alan ve stratejik önemi bulunan Cenderes’i ve çevrede üç köyü daha ele geçirmeyi başardığını söyledi.
Cenderes, Zeytin Dalı operasyonu başladığı 20 Ocak’tan bu yana direniyordu. Ele geçirilmesinden kısa bir süre sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan TSK’nın yakında Efrin şehir merkezine hareket etmeye hazır olacağını söyledi.
Haberde aynı zamanda aynı aileden biri çocuk dört kişinin de bu hafta Türkiye’nin operasyonları sırasında açılan topçu ateşiyle öldürüldüğü belirtildi.
Erdoğan ayrıca TSK’nın Efrin’in doğusunda bulunan ve Türkiye sınırında yer alan ve YPG’nin etkili olduğu Menbic’e doğru ilerleyeceğini bir kez daha yineledi. Menbic’e yönelik tehditler NATO’da endişe yaratan bir durum. Şehre yapılabilecek olası bir saldırı YPG’yi destekleyen ve bölgeye asker göndermiş olan ABD ile askeri bir yüzleşme yaşanmasına yol açabilir.
Liberal Suudi gazetesi Okaz’da Çarşamba günü yayınlanan “Yeni bir Arap ittifakının gerekliliği” başlıklı yazısında, Halit Süleyman “Türkiye’nin kuzey Suriye’deki gücü yabancı güçlerin yabancı güçlerin kendi mahallerinde Araplardan daha çok etkili olduğu Arap Dünyasında istenmeyen bir dinamik” diye yazdı.
Süleyman Suudi Arabistan ve Mısır arasındaki yakınlığın büyük önem kazandığını; bu ilişkinin “bölgede herhangi bir Arap işbirliğine dair kalan son ihtimal” olduğunu yazdı.
Suudi Veliaht Prensi Muhammet bin Sultan, 7 Mart’ta Londra’ya yaptığı bir ziyaretten önce, Kahire’ye üç günlük bir ziyaret gerçekleştirdi. Süleyman’a göre iki güç arasındaki işbirliği ihtimali Arap ülkelerin kendilerini savaş tehditlerinden ve şu an bölgenin büyük bir sorunu olan “yabancı egemenliğinden” kurtarmak için kalan “tek umut”.
Süleyman’a göre Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve Sudan arasındaki bir ittifak kendi bölgelerinde, özellikle Irak ve Suriye’nin kaderiyle ilgili konularda, Arap güçlerin tekrar etkin bir rol oynamasını sağlayabilir.
Suriye Cumhurbaşkanı Başar Esat rejimindeki İran müttefiklerinin iktidarda kalmayı başardığı iç savaş süreci, İran’ın genişlemesi için yeni bir fırsat daha yarattı ve Rusya, ABD ve Türkiye de dahil olmak üzere Suriye topraklarında yabancı güçlerin varlığıyla sonuçlandı.
Yabancıların etkisinin Arapların aleyhine genişlediğini açık bir şekilde gösteren başka bir gelişmede ise Türkiye, İran ve Rusya’nın bu ay İstanbul’da Suriye krizini tartışmak üzere bir toplantı düzenleyeceklerini duyurması oldu. Süleyman bu toplantıda Suriyeli temsilcilerinin bulunmamasını “ilginç ve kışkırtıcı” olarak yorumlayarak “sanki Suriyeliler ve Araplar konuyla ilgili değilmiş gibi” yazdı.
