ABD'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker, bölgede Kürtlerin “zorlu bir denklemin içinde olduğunu” belirtti.
Rûdaw Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen Erbil Forumu’na konuk olan ABD'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker, ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci döneminde ABD’nin Ortadoğu politikalarının nasıl şekilleneceğine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Schenker, Trump yönetiminin dış politikasının bazı temel özellikleri olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Birincisi, dış politikada işlemciliğe (transactionalism) dayalı bir yaklaşım benimseniyor. İkinci olarak, anlaşma yapma eğilimi yüksek. Üçüncü olarak, yaklaşımın doğası gereği oldukça sarsıcı ve radikal olduğu söylenebilir. Ve belki de en önemlisi, ABD askeri müdahalelerine karşı güçlü bir duruş sergileyen bir yönetim söz konusu."
Trump ve ekibinin, özellikle "sonsuz savaşlar" olarak adlandırılan uzun vadeli ABD askeri konuşlanmalarına karşı olduklarını vurgulayan Schenker, ikinci dönem politikalarının ilk döneme kıyasla daha keskin bir dönüş yapacağını belirtti.
Schenker, "İlk döneme göre daha belirgin bir MAGA (Make America Great Again- Amerikayı Yeniden Harika Yap) etkisi göreceğiz. ABD’nin çıkar sağlamadığı hiçbir bölgesel angajmana girmeyeceği bir süreç yaşanacak. Daha az müdahale, daha az bağlılık ve iç politikaya odaklanma artacak. Özellikle göç karşıtlığı ve geleneksel ABD müttefiklik anlayışından uzaklaşma eğilimleri güçlenecek” şeklinde değerlendirdi.
ABD’nin dış politikada öncelikleri değişiyor mu?
Schenker, Trump’ın ikinci döneminde ABD dış politikasının Ortadoğu’ya mı yoksa Çin ve Rusya gibi küresel rakiplere mi odaklanacağını değerlendirerek şunları söyledi:
"Obama yönetimi Çin’e yönelik bir ‘dönüş’ (pivot) yapmayı çok konuştu, ancak gerçekten bunu uygulayan ilk yönetim Trump oldu. COVID-19'un da etkisiyle, Trump yönetimi Çin’in dünya üzerindeki zararlı rolüne ve ABD için en büyük stratejik tehdit olduğuna daha fazla odaklandı. İkinci Trump yönetimi tamamen Asya’ya yönelmeye odaklanacak."
Ancak şu anki konjonktürde Ortadoğu’nun hala ilgi odağında olduğunu belirten Schenker, ABD’nin bölgede nasıl bir politika izleyeceğine dair şu değerlendirmelerde bulundu:
"Suriye ve Irak gibi başlıca meselelerde ABD’nin bölgedeki rolünün azaldığını göreceğiz. Daha az askeri angajman, daha düşük seviyede diplomatik katılım ve insani yardım fonlarının kesilmesi gibi adımlar atılacak."
Buna karşın, Trump’ın özellikle Ortadoğu’da anlaşmalar yapmaya odaklanacağını belirten Schenker, İbrahim Anlaşmaları (Abraham Anlaşmaları) kapsamında Suudi Arabistan’ın dahil edilmesinin öncelikli hedeflerden biri olacağını ifade etti.
Schenker, "Bu, İsrail’de Netanyahu hükümetiyle bazı gerilimlere neden olabilir. Ancak Trump yönetiminin Suudi Arabistan ile bir anlaşma yapma isteği açık. Ayrıca, en önemli gelişmelerden biri de İran ile yeni bir nükleer anlaşmaya dönme çabası olacak. Bu, askeri bir çatışmaya girme olasılığını azaltmak için yapılabilir” diye konuştu.
ABD’li eski yetkili, Trump ve Biden yönetimleri arasındaki sürekliliğe de değinerek, geçen yılki Erbil Forumu’nda bu konuya dair bazı işaretler verdiğini hatırlattı.
Trump’ın ikinci döneminde bölgesel angajmanın daha da azalacağını belirten Schenker, özellikle İran ve Suudi Arabistan’a yönelik politikalarda farklılıklar olabileceğini, ancak genel anlamda dış politikadaki "Amerikan çıkarları önceliklidir" anlayışının korunacağını söyledi.
Trump’ın ikinci döneminde ABD’nin Ortadoğu politikası, daha az angajman, daha fazla işlemciliğe dayalı anlaşmalar ve Çin’e daha fazla odaklanma şeklinde ilerleyecek gibi görünüyor.
İran meselesi ve ABD’nin İsrail’e desteği
Schenker’a göre, İran konusu Trump yönetiminin ikinci döneminde de önemli bir gündem maddesi olmaya devam edecek. Ancak Trump’ın yaklaşımı, Biden’dan farklı olacak.
David Schenker, "Trump yönetimi İran ile yeni bir anlaşmaya dönmeyi hedefleyecek, ancak bunu ‘maksimum baskı’ kampanyası üzerinden yapmaya çalışacak. Biden yönetimi bu konuda daha yumuşak bir diplomasi izlerken, Trump yönetimi İran’ı müzakereye zorlamak için daha agresif ekonomik ve siyasi baskı uygulayacaktır” dedi.
Bunun yanı sıra, İsrail’e verilen desteğin de değişmeyeceğini kaydeden David Schenker, "Biden yönetimi, İsrail’e yeterince destek vermediği yönündeki algı nedeniyle birçok eleştiri aldı. Oysa tarihsel olarak en İsrail yanlısı başkanlardan biri olarak görülüyordu. Trump’ın ikinci döneminde de İsrail’e güçlü destek devam edecek” yorumunu yaptı.
Suriye ve Irak’a daha az ilgi
Trump yönetiminin ikinci döneminde Ortadoğu’daki bazı konulara daha az ilgi göstereceğini belirten Schenker, özellikle Suriye ve Irak’a yönelik politikalarda büyük bir geri çekilme beklediğini söyledi.
David Schenker, "Biden yönetimi zaten Suriye’deki gelişmelere sınırlı bir ilgi gösterdi, ancak Trump’ın ikinci döneminde bu ilginin daha da azalacağını düşünüyorum. Ne yazık ki, Irak konusunda da daha az angajman göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Kürdistan Bölgesi’ne destek devam edecek mi?
Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker, Washington'un hem Kongre hem de yürütme organları seviyesinde Kürdistan Bölgesi Hükümeti’ne yönelik ciddi bir destek verdiğini belirtti.
Schenker, "Eğer ABD, Irak'taki askeri varlığını azaltırsa, Kürdistan Bölgesi’nde bir miktar Amerikan askeri kalmaya devam edebilir" ifadelerini kullandı.
Peşmerge gücülerine ABD tarafından aylık 20 milyon dolarlık bir yardım yapıldığını hatırlatan Schenker, bu desteğin "Peşmerge güçlerinin birleştirilmesi” gibi şartlara bağlı olabileceğini ifade etti.
Kürtlerin zorlu bir denklemin içinde olduğunu ifade eden Schenker, Bağdat ile yapılan petrol anlaşmasını önemli bir adım olarak değerlendirdi. Ancak Kürdistan Bölgesi’nin ekonomik reformlara öncelik vermesi gerektiğini vurgulayarak, "Eğer ekonomik istikrar sağlanırsa, yabancı yatırımcılar bölgeye çekilebilir" dedi.
ABD’nin Kürtlere yönelik politikalarına da değinen Schenker, Washington'da Kürtlere karşı özel bir anlayış olduğunu belirterek, "Kürtlerin kendi içlerinde birleşmesi, Bağdat ve Şam karşısında daha güçlü olmalarını sağlar" dedi.
Ancak Suriye’deki ulusal proje için iyimser olmadığını ifade eden Schenker, "Şam yönetimi, Demokratik Suriye Güçleri’ni (DSG) kendi ulusal ordusuna entegre etmek istiyor. Federalizme ise sıcak bakmıyor" şeklinde konuştu.
Trump’ın Irak’a yönelik politikaları
Trump yönetiminin, Irak'la ilişkilerinde daha sert bir tutum benimsemesini beklediğini anlatan Schenker, "Trump, Irak'ı maksimum baskı kampanyasının bir parçası olarak görüyor. Irak'ın, ABD ile İran arasında dengesini korumaya çalışan bir ülke olduğuna inanılıyor, ancak aynı zamanda Bağdat yönetimi, ABD tarafından terörist olarak tanımlanan gruplara maaş ödüyor. Bu, Trump yönetimi için büyük bir sorun olacaktır" dedi.
Schenker, Irak’ta “İran'a nakit ve dolar akışını kesmeye yönelik yaptırımların” gündeme gelebileceğini söyledi.
ABD’nin ayrıca Haşdi Şabi milislerine yönelik baskıları artırabileceğine işaret eden Schenker, Irak hükümetinin 338 bin Haşdi Şabi mensubuna maaş ödediğini belirterek, "Bu yapı içerisinde ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edilen gruplar bulunuyor. Trump yönetimi bu konuyu ciddi bir sorun olarak ele alacaktır" dedi.
Suriye'de Trump'ın Planı: ABD çekilebilir mi?
Schenker, Trump’ın ikinci döneminde Suriye’deki ABD askerlerinin büyük oranda geri çekilebileceğini öne sürerek, "Trump, sonsuz savaşları bitirmek için seçildiğini söylüyor. Dolayısıyla Suriye'deki ABD askerlerini çekmesi mümkün görünüyor" dedi.
Schenker, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Trump'la yapacağı bir görüşmede, Suriye'de ABD'nin rolünü üretileceğini söyleyerek onu ikna edebilir. Bu durumda, Türkiye'nin Hol Kampı'ı kontrol edeceği ve Suriye'de güvenliği sağlayacağı bir model devreye girebilir" ifadelerini kullandı.
Suriye Diyalog Konferansı'nda Kürtler neden dışlandı?
Geçtiğimiz günlerde Suriye Ulusal Konferansı düzenlendi ancak hiçbir Kürt partisi davet edilmedi. Bu duruma tepki gösteren 35 Kürt partisi, ortak bir bildiri yayınlayarak çağırıda bulundu.
ABD’nin bu dışlanmaya nasıl yanıt vereceği konusunda belirsizlik sürerken, Schenker, "ABD'nin Suriyeli Kürtlerin dışlanmasına resmi olarak nasıl tepki vereceği net değil, ancak Washington'un, Suriye'de çekilme kararlılığı göz önüne alındığında, Kürtler için diplomatik ve askeri risklerin arttığı bir dönem olabilir" dedi.
ABD'nin eski Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker, Kürtlerin Suriye'deki siyasi süreçlerden dışlanmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "Batı gerçekten bu sürecin gidişatını yakından izlemeli," diyen Schenker, uluslararası toplumun baskı yaparak kapsayıcı bir yapı oluşturulmasını teşvik etmesi gerektiğini vurguladı.
Suriye Ulusal Diyalog Konferansı'nın Kürt partileri dışlamasına değinen Schenker, organizasyonun kötü planlandığını ve katılımın düşük olduğunu belirtti.
Schenker, "Bu konferans sadece bir ön toplantıydı, asıl anayasa konferansına giden bir süreçti. Ancak katılım azdı, planlama yetersizdi ve bu durum gelecekte daha bilinçli hareket etmeleri gerektiğini gösteriyor" dedi.
Ahmed Şara yönetimi ve Suriye’nin geleceği
Schenker, Trump yönetiminin Suriye'ye yönelik politikasına dair şu değerlendirmeyi yaptı:
"Başkan Trump, Suriye'yle ilgilenmek istemediğini açıkça belirtti. Bunun bir hata olduğunu düşünüyorum. ABD, Suriye'nin geleceğini şekillendirmede aktif bir rol oynamalı. Kapsayıcı bir toplum yaratılması için baskı yapmalı ve Suriye'deki tüm bileşenlerin haklarının korunmasını sağlamalıdır."
Suriye'deki mevcut aktörler hakkında da görüşlerini paylaşan Schenker, “Ahmed Şara’nın nasıl bir yönetim sergileyeceği belli değil. Belki baskıcı olabilir, ancak Esad rejimiyle kıyaslandığında daha iyi olacağı kanaatindeyim. Esad, yarım milyon insanı katletti, milyonlarca insanı sürgüne gönderdi. Bu durum soykırıma benziyor ve etnik temizlik olarak değerlendirilebilir” yorumunu yaptı.
Schenker, Batı'nın Suriye'deki gelişmelere kayıtsız kalmaması gerektiğini belirterek, "Bu sürecin sonunda nasıl bir yönetim şekilleneceğini dikkatle izlemeli ve gerekli baskıyı uygulamalıyız” ifadelerini kullandı.
Türkiye, ABD'nin Suriye’den çekilmesini istiyor
ABD'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker, bölgedeki radikal değişimlerin ardından Başkan Donald Trump’ın bu planını gerçekleştirmesinin ne kadar mümkün olduğuna ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
"Politika insanlarla şekillenir ve Washington'da doğru pozisyonlara kimlerin geleceğini görmek zorundayız. Joel Rayburn’un Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak atanacağını biliyoruz. Ancak Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun bu meseleyle ne kadar ilgileneceği henüz net değil. Savunma Bakanlığı'nın da Suriye’de kalmak istemediğini düşünüyorum."
Schenker, Türkiye'nin Suriye'deki rolüne ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, Ankara’nın Washington yönetiminin çekilmesini istediğini ve bölgeyi bir nüfuz alanı olarak gördüğünü belirtti:
Schenker "Erdoğan ve Türkler, Suriye’de bu rolü üstlenmek istiyor. ABD’nin çekilmesini istiyorlar. Onlar için Suriye, bir nüfuz alanı. Ancak bu, özellikle Kürtler için iyi bir gelişme değil” diye konuştu.
Washington’un Kürtlere desteğinin sürdüğünü vurgulayan Schenker, ancak Trump’ın Erdoğan ile ilişkisine dikkat çekerek, bunun ABD’nin politikasını etkileyebileceğini şu sözlerle ifade etti:
"Washington Kürtleri destekliyor. Ancak Trump’ın Erdoğan ile olan ilişkisi, Türkiye’nin Suriye’de daha büyük bir rol üstlenmesine neden olabilir. Türkiye’nin Suriye’deki nüfuzu arttıkça İsrail de bölgedeki etkisini artırmaya çalışacaktır. Çünkü bu iki ülke, biri NATO üyesi, diğeri ise ABD’nin önemli bir müttefiki olmasına rağmen pek iyi geçinemiyor."
Bölgesel aktörler Türkiye'nin genişlemesinden rahatsız mı?
Türkiye’nin de bölgesel bir güç olma hedefinde olduğunu vurgulayan Schenker, "Türkiye, Kuzey Afrika'dan Orta Doğu'ya kadar geniş bir etki alanına sahip olmak istiyor. Avrupa'da da daha aktif rol oynamaya çalışıyor" ifadelerini kullandı.
Schenker, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi bölgesel güçlerin de Türkiye'nin genişleme eğilimlerinden endişe duyduğunu belirtti.
ABD’li yetkili, "Bu yüzden BAE, Suudi Arabistan ve bölgedeki diğer devletlerin meseleye dahil olduğunu görüyoruz. Onlar da Türkiye'nin yayılmacı eğilimlerinden rahatsızlar. Al-Shadda'nın İslamcı olduğuna şüphe yok. Bunun El Kaide bağlantılı mı yoksa Müslüman Kardeşler'e yakın bir yapı mı olduğu tartışılabilir, ancak kesin olan şey şu ki ideolojik olarak Türkiye ile yakın bir çizgide. Bu da ciddi bir endişe kaynağı” ifadelerini kullandı.
Suriye’nin stratejik önemine vurgu yapan Schenker, ülkenin kontrolsüz kalması halinde bölgesel dengeleri sarsacak sonuçlar doğurabileceğini söyledi.
Schenker, "Suriye, Verimli Hilal’in merkezinde yer alıyor. Ürdün, Lübnan, Türkiye, İsrail ve Irak ile sınırı var. Eğer bu ülke topraklarını etkin bir şekilde yönetemezse, ciddi bölgesel sonuçlar doğabilir. Kimse böyle bir senaryo istemiyor” dedi.
Suriye’nin Libya’ya benzeyebileceğini ve devlet inşasında başarısız olabileceğini ifade eden Schenker, Şara’nın milisleri kontrol edip edemeyeceğinin belirsiz olduğunu kaydetti.
David Schenker, "Suriye Libya’nın yolunu takip edebilir. Şara’nın bu milisleri kontrol altına alıp başarılı bir devlet inşa edebileceğinin hiçbir garantisi yok” yorumunu yaptı.
ABD'nin Suriye'de kalması neden önemli?
Schenker, Trump’ın ABD’nin Suriye’deki varlığını sonlandırma planına ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
"Trump, Suriye'ye dahil olmak istemediğini söyledi. Bence bu bir hata. ABD, Suriye’nin geleceğini şekillendirmede rol oynamalı ve bölgedeki grupları kapsayıcı bir topluma yönlendirmelidir. Fakat şu ana kadar gördüğümüz kadarıyla Trump bu meseleyi Avrupalılara bırakmış durumda."
ABD'nin Suriye'deki varlığını İran’ı dengeleme amacıyla meşrulaştırdığını belirten Schenker, ancak bu faktörün etkisini yitirdiğini söyledi.
Schenker, "ABD'nin Suriye'deki varlığı İran’ı dengelemek üzerine inşa edilmişti. Ancak artık İran faktörü neredeyse ortadan kalktı. ABD başlangıçta IŞİD’le mücadeleyi gerekçe göstererek bölgede kaldı. Şimdi ise Türkiye, ABD'nin çekilmesi sonrası bu mücadeleyi devralabileceğini öne sürüyor” dedi.
Schenker Trump’ın dış yardımları kesme planlarına da değindi ve özellikle Al-Hol Kampı'ndaki insani krizle ilgili endişelerini dile getirerek, “Trump, dış yardımları durdurma konusunda kararlı. Ancak özellikle Al-Hol Kampı gibi yerlerde bu kararın ciddi insani sonuçları olabilir” diye konuştu.
İran ve Suudi Arabistan’ın bölgedeki durumu
David Schenker, Suudi Arabistan’ın bölgesel ve küresel diplomaside daha aktif hale geldiğini belirterek, Riyad’ın önümüzdeki yıllarda daha büyük bir rol oynayacağını söyledi. "Gazze ve Batı Şeria konularında girişimlerde bulunuyorlar. ABD ile savunma anlaşması yapmaları da olası" dedi.
İran konusunda net ifadeler kullanan Schenker, "İran rejimi, Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan’da vekil milisleri destekleyerek bölgeyi istikrarsızlaştırıyor. Nükleer güç olma hedefinde ilerliyor" dedi.
Özellikle 7 Ekim'deki Hamas saldırılarının ardından İran'ın bölgedeki konumunun sarsıldığını belirten Schenker, "Hizbullah zayıfladı, Suriye’deki müttefikleri zarar gördü, Irak’taki Haşdi Şabi grupları çekilmeye başladı" yorumunda bulundu.
Başkan Donald Trump’ın İran’la müzakere etmek istediğini belirten Schenker, "İran rejimi, hayatta kalabilmek için bu müzakerelere açık olabilir" dedi.
Şam yönetimi ile ilgili olarak ise Washington’da net bir mesaj verilmediğini ifade eden Schenker, "Trump yönetimi, insan haklarından çok azınlık haklarına odaklanıyor. Bu, Suriye politikalarına da yansıyabilir" değerlendirmesinde bulundu.