Tarafsızlık neredeyse imkânsız
Al Majalla’dan Amr İmam’ın analizine göre, Doğu Akdeniz, yaklaşık on yıllık görece bir sükûnetin ardından yeniden jeopolitik bir çatışma sahasına dönüşme riskiyle karşı karşıya. Türkiye ile Yunanistan ve Kıbrıs arasında yıllardır devam eden deniz yetki alanı anlaşmazlıkları, Libya açıklarında imzalanan son Türk-Libya mutabakatıyla yeniden gün yüzüne çıktı. Bu gelişmelerin merkezinde yer alan Mısır ise, Ankara ile ilişkilerini normalleştirme çabasına rağmen, Atina ve Lefkoşa ile son yıllarda derinleşen stratejik ittifaklarını göz ardı edemiyor. Kahire'nin bu denklemde nasıl bir pozisyon alacağı, yalnızca bölgesel dengeleri değil, Doğu Akdeniz’in enerji denkleminde de belirleyici olacak. Ancak İmam’a göre, sahadaki mevcut gelişmeler Mısır için tarafsız bir pozisyonda kalmayı neredeyse imkânsız hâle getiriyor.
Amr İmam’ın analizi şöyle:
Yaklaşık on yıl sonra ilk kez Mısır, Doğu Akdeniz’in yeni bir bölgesel gerilim sahnesine dönüşme eşiğinde kritik bir dönemeçte bulunuyor. Bu durum, özellikle son iki yıldır İsrail’in Gazze’deki savaşı ve ardından İsrail ile İran arasındaki askeri çatışmalar nedeniyle yatışmış olan deniz sınırı anlaşmazlıklarının yeniden alevlenmesine bağlanıyor.
Gerginliğin yeniden yükselmesine, Haziran ayı sonunda Libya Ulusal Petrol Kurumu’nun Türkiye devletine ait bir şirketle yaptığı yaklaşık 10.000 kilometrekarelik alanda sismik araştırma mutabakatı neden oldu. Yunanistan bu mutabakatı kesin bir dille reddetti ve "kabul edilemez", "hukuka aykırı" ve "dayanaksız" olarak nitelendirdi. Atina kısa süre önce, yasadışı göçle mücadele gerekçesiyle Libya açıklarına deniz birlikleri konuşlandıracağını açıkladı. Türkiye’nin bu Yunan hamlesine nasıl karşılık vereceği, önümüzdeki haftalarda bölgedeki seyrin belirleyici unsuru olacak.
Yunanistan, Libya ile yapılan mutabakat zaptını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşıdı ve konuyu 24 Haziran’da Lahey’deki NATO zirvesi ile iki gün sonra Brüksel’deki AB zirvesinde gündeme getirdi. Tarafların itidalli davranıp davranmayacağı, bu deniz sınırı ihtilaflarının şiddetli bir sürece evrilip evrilmeyeceğini belirleyecek.
Ortak Düşman
Bu potansiyel tırmanışı en çok kaygı ve belirsizlikle izleyen ülke Mısır. On yıl kadar önce işler Kahire için daha netti. Mısır, 2011 sonrası siyasi kaosun ardından toparlanmaya çalışıyor, aynı zamanda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki yükselen hırslarına karşı kendi kıyılarını güvence altına almak istiyordu. O dönemde Mısır’ın hangi bölgesel blokta yer alacağı çok daha belirgindi.
Türkiye, 2013’te Müslüman Kardeşler yönetiminin devrilmesini açıkça eleştirirken, Kahire yönetimi Ankara’yı, Gazze ve İsrail’e komşu olan Sina Yarımadası’ndaki IŞİD yanlısı grupları desteklemekle suçladı. Mısır ve Yunanistan, Türkiye’yi deniz sahalarına müdahale etmekten caydırmak amacıyla Kıbrıs’ı da kapsayan bir dizi deniz sınırı anlaşması imzaladı.
Aynı dönemde Türkiye, Müslüman Kardeşler’e yakın figürlere ev sahipliği yaparak Mısır’a karşı muhalif yayınlara merkez oldu. Bu ortamda, Türkiye’ye ait sismik araştırma gemileri Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarını aramak üzere yoğun bir faaliyet içindeydi.
Bu durum, Kahire’nin Ankara’ya rakip gözüyle bakmasına neden oldu ve onu, Türkiye ile deniz sınırı ihtilafları yaşayan geleneksel rakibi Yunanistan’a daha da yakınlaştırdı. Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs, son yıllarda Türkiye’yi çevrelemek amacıyla ortak askeri tatbikatlar, ticaret ve yatırım anlaşmalarıyla işbirliğini artırdı.
Buna karşılık olarak Türkiye, Kasım 2019’da Trablus merkezli Libya hükümetiyle deniz sınırlarını belirlemeye yönelik bir mutabakat imzalayarak bu kuşatmayı kırmaya çalıştı.
İttifaklarda Değişim
Ancak 2021’in sonundan itibaren bölgedeki yumuşama havası, bölgesel dinamiklerde değişime neden oldu. Türkiye 2022’de Müslüman Kardeşler’e verdiği desteği geri çekerek ve Mısır’ın içişlerine karışmaktan vazgeçerek ilişkileri onarmaya başladı. Bu normalleşmeyle birlikte her iki ülke de siyasi, ekonomik ve hatta askeri alanda işbirliği fırsatlarını değerlendirmeye başladı. Mısır, Türkiye’nin gelişmiş askeri teknolojilerine ilgi gösterirken, iki ülke Libya gibi tartışmalı bölgelerde bile diplomatik koordinasyon kurmaya başladı.
Türkiye bu süreçte, doğalgaz zenginliğine odaklanarak Doğu Akdeniz’i enerji tedarik merkezi hâline getirme stratejisini sürdürdü. Ankara, Kahire’ye Yunanistan ve Kıbrıs’ın teklif ettiğinden daha geniş bir kıta sahanlığı önererek deniz sınırı anlaşması teklif etti.
İnce Bir Hat
Gazze savaşı ve İsrail-İran çatışmaları gibi gelişmeler, bölge liderlerinin siyasi eğilimlerinde gözle görülür bir değişime neden oldu. Bu değişim, kısa vadede radikal ittifak değişikliklerine yol açmasa da, yeni nesil karar vericiler arasında eski ittifakların zamanla yük haline gelebileceği yönünde bir düşünce oluşturdu.
Bugün Mısır, Doğu Akdeniz’de olası bir çatışma ihtimali karşısında çift yönlü bir baskıyla karşı karşıya. Türkiye ile kurduğu yeni ortaklığı zayıflatmak istemiyor; ancak son on yılda Yunanistan ve Kıbrıs’la kurduğu stratejik ilişkileri de göz ardı edemez. Bu ikilem, Kahire’nin pozisyonunu karmaşıklaştırıyor.
Nadir Bir Fırsat
Yunan yetkililer, sismik araştırma mutabakatıyla ilgili kaygılarını son günlerde Mısır Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’yla yoğun temaslar kurarak iletti. Haziran sonunda Mısır ve Libya ulusal ordusu genelkurmay başkanlarının Kahire’de yaptığı görüşmelerde bu konunun gündeme geldiği tahmin ediliyor.
Mısır’ın askeri ve deniz gücü, Türkiye ile Yunanistan arasında olası bir siyasi ya da askeri çatışmada belirleyici olabilir. Ancak Kahire, hangi bloğa yakın duracağına karar verirken her iki tarafın uluslararası destekçilerini de dikkate alacaktır. Yunanistan, Avrupa Birliği’nin güçlü desteğine sahip; AB, Rus gazına bağımlılığı azaltma hedefi doğrultusunda Yunanistan’a enerji koridoru olarak büyük önem veriyor.
Öte yandan, Türkiye de ABD Başkanı Donald Trump’ın desteğinden faydalanıyor. Trump’ın Avrupa’ya ilgisinin sınırlı olması, bu desteği daha da önemli kılıyor.
Bu çıkmaz Mısır’a nadir bir fırsat sunuyor: Hem Türkiye’yi hem Yunanistan’ı ortak zeminde buluşturma ve bu sayede bölgedeki jeopolitik konumunu güçlendirme fırsatı. Avrupa’nın enerji arzını sağlayacak bölgesel enerji merkezi olma hedefindeki Mısır, bölgeyi çatışmadan uzak tutmakta doğrudan çıkar sahibidir.
Ancak Mısır’ın bu arabuluculuk rolünü ne derece etkin şekilde oynayabileceği net değil. Zira hem Türkiye hem Yunanistan, ellerindeki haritalar ve belgelerle hak iddialarını destekliyor ve geri dönüşü zor olacak fiili durumlar yaratmaya çalışıyor.
Bu bağlamda, uluslararası hukuka sıkı sıkıya bağlı kalmak, gerginliği azaltacak etkili bir yol olabilir. Mısır da bu noktada mevcut statükoyu değiştirmeye yönelik her türlü girişime karşı denge unsuru rolü oynayabilir.
Doğu Akdeniz’de iş birliği sağlanması, sadece bölge değil, küresel enerji tedariki açısından da geniş çaplı olumlu etkiler doğuracaktır. Ancak bu iş birliğinin başarısızlığa uğraması, gerginliğin tırmanmasına ve kaynaklar üzerinde yıkıcı çatışmalara neden olabilir. En iyi senaryoda dahi, petrol şirketlerinin yatırımlardan çekilmesiyle bu kaynakların atıl kalması; en kötü senaryoda ise, tamamen kaybolması ya da tahrip olması riski söz konusudur.