İsrail'in İran'a yönelik son saldırısı, bir yanda ABD ve İsrail, diğer yanda İran ve bölgedeki silahlı vekilleri arasında kapsamlı bir askeri çatışma olasılığına dair artan işaretler arasında, bölgeyi belki de yıllardır görülen en tehlikeli senaryolarla karşı karşıya bıraktı. Bu saldırı ve saldırı sonrası olası gelişmeler, Orta Doğu'daki nüfuz haritalarını yeniden çizebilir.
Irak arenası, Irak silahlı grupları için birincil hedef olabilecek Amerikan üslerinin varlığı göz önüne alındığında, bu senaryoların bir parçası olabilecek en önemli cephelerden biri.
Iraklı grup liderlerinin çoğunluğu İsrail saldırısı ve İran'ı hedef alma konusundaki tutumları hakkında yorum yapmayı reddederek, sessiz kalmayı tercih ederken, hükümet cephesinde de benzer bir durum söz konusu.
Hükümet sözcüsü Bassem al-Awadi "İsrail Ordusu'nun İran İslam Cumhuriyeti topraklarına yönelik başlattığı askeri saldırıyı" kınayarak, bunu "uluslararası hukukun temel ilkelerinin ve BM Şartı'nın açık bir ihlali ve özellikle ABD-İran müzakereleri döneminde gerçekleştiği için uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit" olarak değerlendirdi.
An-Nahar'a konuşan Awadi, "Bu büyük olay uluslararası toplumu seyirci kalmamaya zorluyor" ve "Irak hükümeti uluslararası toplumdan caydırıcı ve pratik adımlar atmasını istiyor." şeklinde konuştu.
Irak'ın İran-İsrail çatışmasının arenasına kaymasını önlemek için hükümetin aldığı önlemler sorulduğunda, Awadi, "Kriz büyük, olaylar hızlanıyor ve hala erken aşamalardayız" cevabını verdi ve İsrail'in Yükselen Aslan Operasyonu'na yanıt olarak Irak'taki ABD çıkarlarına karşı hareket eden gruplar olasılığına ilişkin net bir pozisyonun olmamasına atıfta bulundu.
Tahran operasyona yanıt verirse, çatışma İran ve İsrail ile sınırlı kalmayacak, Irak'tan başlayıp Lübnan ve Yemen'e kadar uzanan bölgedeki birden fazla cepheye yayılacak.
Bu bağlamda, Batı Irak'taki Ayn El Esad üssündeki ABD kuvvetleri, İsrail'in Tahran ve diğer İran şehirlerine yönelik hava saldırılarının ardından herhangi bir acil durum beklentisiyle Cuma günü (13 Haziran) sıkı ihtiyati tedbirler uyguladı.
Iraklı bir güvenlik kaynağına göre, önlemler arasında "üsse ana girişlerin kapatılması, yoğun drone uçuşlarının gözlemlenmesi ve üs içindeki hareketlerde belirgin bir düşüş" yer alıyordu.
"İsrai'in kendilerine yönelik saldırganlığının, ABD'nin koordinasyonu ve yeşil ışığı olmadan gerçekleşmeyeceğini" dile getiren İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ise, "Nükleer tesislerimize ve yerleşim alanlarımıza yönelik saldırıların apaçık bir saldırganlık olduğunu ve Tahran'ın BM Şartı'nın 51. Maddesi uyarınca bunlara yanıt verme hakkının bulunduğunu" ifadesini kullandı.
"Şii Ulusal Hareketi" lideri Mukteda el-Sadr, Irak'ın yeni savaşlara sürüklenmemesi konusunda uyarılarda bulunarak, "bireysel, küstah sesleri susturma" çağrısında bulundu ve Irak hükümetinin, "eğer varsa", Irak hava sahasının tekrar ihlal edilmemesini sağlamak için uluslararası olarak belirlenmiş çerçevelere uygun olarak İsrail varlığını cezalandırmak için adımlar atmasını talep etti.
Washington Post, bir İsrailli yetkilinin Mossad'ın "sürpriz bir saldırı hazırlığı olarak gizlice İran topraklarının derinliklerine patlayıcılı insansız hava araçları yerleştirdiğini" söylediğini aktardı.