Irak, İran ve Bölünme Tehlikesi

ABD ve İsrail’in artan baskıları altında İran’da iç karışıklık ve bölünme riski büyürken, bu durum Irak’ı da benzer istikrarsızlıklara sürükleyebilir. İran’ın yayılmacı politikaları, ekonomik zorlukları ve nükleer programı bölgesel gerilimi artırıyor. İran’ın çöküşü, Orta Doğu’da yeni çatışma ve bölünme dalgalarını tetikleyebilir.

01.07.2025, Sal - 10:47

Irak, İran ve Bölünme Tehlikesi
Haberi Paylaş

Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail’in İran’daki İslami Cumhuriyet rejimine yönelik baskılarının artmasıyla birlikte, Iraklıların bu savaşa yönelik tutumları da benzerlik göstermeye başladı. Bu baskıların kısa ve uzun vadede Irak üzerindeki olası etkileri, ülkenin siyasi sistemi açısından ciddi riskler barındırıyor. Iraklıların önemli bir kısmı, ülkelerinde İran’ın süregelen varlığı ve etkisinden duydukları rahatsızlığı açıkça ifade ediyor. Birçok kişi, İran’daki Velayet-i Fakih rejimini, Irak toplumunun mezhepsel ve etnik temelde parçalanmasından sorumlu tutuyor. Ayrıca bu komşu Müslüman ülkenin, Irak’ı ekonomik açıdan zayıflatmadaki rolü ve ardından onu kendi yayılmacı savaşlarına zorla sürükleme çabaları da büyük tepki çekiyor. İran’ın devrimini, mezhepsel bir kılık altında, ulusal ve etnik sınırları aşacak şekilde yayma stratejisi de bu rahatsızlığın temel nedenlerinden biri.

Amerikan ve Batı baskılarının giderek artmasıyla birlikte İran, iç güvenliğini sağlama konusunda büyük bir sınavla karşı karşıya. Farklı etnik ve mezhebi yapılar barındıran İran halkının yeniden sokağa dökülmesinden ve ülkenin bölünme tehdidiyle karşı karşıya kalmasından ciddi şekilde endişe ediliyor. Güneydeki Araplar ve kuzeydeki Kürtlerin etnik hassasiyetleri bu riski daha da artırıyor. Diğer yandan, Tahran’ın nükleer silah programı ve füze cephaneliğini yeniden inşa etme ısrarı ile bölgedeki nüfuz alanını genişletmeye devam etmesi, ABD ve İsrail’in baskılarının süreceğini gösteriyor. Bu baskılar, İran'ın yayılmacı stratejisini ve modern Pers İmparatorluğu’nu canlandırma hedefini sona erdirmeyi amaçlıyor; bu strateji İran yönetimi tarafından, Iraklılara, Lübnanlılara ve Suriyelilere kabul ettirilmesi gereken bir model olarak sunuluyor.

İran’ın sahip olduğu coğrafi ve ekonomik öneme rağmen, Başkan Donald Trump’ın yönetimi bu ülkeyi ya rejim değişikliğine zorlamak ya da rejimin bölünmesini sağlamak istiyor. İran liderlerinin Amerikan şartlarını reddetmeye devam etmesi halinde, Washington’ın son askeri hamlesinin getirdiği güvenlik vizyonu çerçevesinde İran’ın iç durumu daha da istikrarsızlaştırılabilir. İran’daki rejimin ekonomik başarısızlıkları, para biriminin değer kaybı, Batı yaptırımlarının etkileri ve son sekiz günlük savaşın sonuçları bu istikrarsızlığı derinleştirmiş durumda. Bugün İran'ın karşısında iki büyük tehlike duruyor: ya çok uluslu halkının ayaklanmasıyla bölünme riskiyle karşı karşıya kalacak ya da nükleer silahlarını ve füze gücünü yeniden inşa etme ısrarı ile daha büyük çatışmaların içine sürüklenecek. Ancak görünen o ki, İran’ın bu krizden çıkmak için makul bir iç çözüm haritası bulunmuyor. Ufukta bir çözüm göze çarpmıyor ve sistemin tüm unsurlarıyla birlikte bir çıkmaza doğru sürüklendiği anlaşılıyor.

Öte yandan, İsrail ve İran arasında bölgesel nüfuz paylaşımı için artan mücadele, ABD tarafından desteklenen “Yeni Orta Doğu Projesi” çerçevesinde İran’ın rolünü sınırlamayı veya tamamen ortadan kaldırmayı amaçlıyor. İran’ın bölgedeki silahlanma ve nükleer faaliyetlerini sürdürmesi, Ortadoğu’da yeni bir jeopolitik gerçekliğin oluşmasına neden olabilir. İran ile Irak arasındaki siyasal yapı benzerliği dikkate alındığında, ABD’nin İran’a yönelik baskılarının artması ve sistem değişikliği ya da bölünme ihtimalinin masada olması, Irak’ta da benzer bir sürecin yaşanabileceğini gösteriyor. Zira Irak’taki milis yapılar ile İran Devrim Muhafızları arasındaki ideolojik ve yapısal benzerlikler, her iki ülkede de “velayet” kültürünü toplum bütünlüğünün önünde tutuyor. Bu durum, Orta Doğu’nun siyasi ve sosyal haritasının yeniden çizilmesi yönündeki planlara zemin hazırlayabilir. Aşırı sağcı İsrail politikacılarının bu planı hâlâ dillendirmesi, bölge halklarının geleceği adına büyük bir tehlike oluşturuyor.

Velayet-i Fakih rejiminin çökmesi ve İran halkının sivil bir siyasal sistem kuramaması, ülkede Araplarla Farslar arasında Ahvaz’da ve kuzeyde Kürtlerle Farslar arasında ciddi çatışmalara yol açabilir ve bu da İran’ın bölünmesine kapı aralayabilir. Bu gelişme, aynı zamanda Irak’taki Kürtlerin bağımsızlık yönündeki hayallerini yeniden canlandırabilir. Irak, Şii-Şii ve Şii-Sünni çatışmalarına sahne olabilir. Bu da 2003 Amerikan işgalinden sonra ortaya çıkan ve çoklu güç merkezlerinin oluşmasına yol açan, devlet kurumlarının zayıflatıldığı ve toplumsal yapıların aşiret ve mezhepler temelinde parçalandığı yeni Irak siyasetinin doğal sonucu olacaktır. Ülkenin büyük doğal kaynaklarına rağmen, bu yapı, Irak’ı derin yolsuzluk ve sürekli istikrarsızlık içinde bir mücadele alanına çevirmiştir.

Emir El-Mufarji-Iraklı yazar

 

Bu haber toplam: 2738 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:35:20
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x