İran ile İsrail arasındaki çatışmanın bitmesine günler kala İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Ali Hamaney'i öldürmenin İran rejimini yıkabileceğini ve ülke için yeni bir sayfa açabileceğini söyledi.
Netanyahu'nun Hamaney'i öldürmekle ilgili sözleri İranlılar arasında sert tepkilere yol açtı. Yine birçok sıradan vatandaş ve rejim karşıtı medya figürü Hamaney'siz bir İran fikrine övgüler yağdırdı.
Ancak Netanyahu'nun yorumunun ortaya çıkardığı daha geniş kapsamlı soru, iddiasının inandırıcılığı ile ilgili: Hamaney'in ölümü İran'ı gerçekten halkı için yaşanacak daha iyi bir yer haline getirir mi?
İran içinden The New Arab haber sitesine konuşan iki uzman, Hamaney'in ölümünün Tahran rejimine ağır bir darbe vurabileceği ancak çöküşüne yol açmayacağı görüşünde.
Uzmanlara göre, İran'da 46 yılı aşkın bir süredir iktidarı elinde tutan Şii yönetim sistemi Velayet-i Fakih, tek başına bir kişiye dayanmıyor.
"Hamaney sistemin bir yüzü"
İsrail saldırılarının ardından Tahran'dan İran'ın orta kesimlerindeki bir kasabaya kaçan bir siyaset bilimi profesörü, Hamaney'in gerçek gücü ile ülkede nasıl algılandığı arasındaki farkı anlattı.
Uzman, Hamaney'in İran'da her konuda son sözü söyleyen kişi olarak görülmesine rağmen nihai karar mercii olmadığını söyledi.
Uzman, “Devrim Muhafızları'nın sıkı bir şekilde kontrol ettiği askeri ve siyasi yapıda nihai kararları Hamaney vermiyor” dedi ve ekledi:
"Hamaney tüm yönetim yapısını kapsayan bir sistemin yüzüdür. 86 yaşındaki Hamaney'in ülkede olup biten her şeyden tamamen haberdar olduğu ve sadece bu bilgiye dayanarak kararlar aldığı düşüncesi gerçekle uyuşmuyor. Bu kararları şekillendirenler Devrim Muhafızları ve Hamaney'in danışmanlarıdır ve filtrelenmiş bilgileri Hamaney'in makamına kendi seçtikleri şekilde iletirler."
Uzmana göre, 1979 devriminden sonra din adamlarının denetimi ilkesi üzerine kurulan İran siyasi sistemi, yozlaşmış ve otoriter sistemine bağlı olanlara büyük fayda sağlıyor. Onlar için Hamaney'in sistemin yüzü olarak kalması, faaliyetlerini gizlice sürdürmelerine yardımcı oluyor.
"Altı ya da yedi yıl önce bile Hamaney'in karar alma mekanizması üzerinde önemli bir etkisi olabilirdi ama artık bu doğru değil. Son konuşmasında güçlükle konuşabilen bu çelimsiz yaşlı adamı Saddam Hüseyin ya da Muammer Kaddafi gibi figürlerle kıyaslamak tamamen gerçek dışıdır."
"Zehir dolu kadehi içmek"
Tahran'daki emekli bir Devrim Muhafızları albayı, Hamaney'in öldürülmesinin rejimin diktatörlük yapısını önemli ölçüde değiştirmeyeceği konusunda hemfikir. Örnek olarak da İsrail'in Hizbullah'ın eski lideri Hasan Nasrallah'ı öldürmesini gösteriyor.
Emekli subaya göre Nasrallah'ın ölümü Hizbullah üyeleri üzerinde önemli bir psikolojik etki yarattı ama grup şimdi kendini yeniden inşa etmeye çalışıyor. Eski subay, Hamaney'in öldürülmesi halinde de aynı şeyin olabileceğini ifade ediyor.
Ayrıca Devrim Muhafızları ve rejimin uluslararası askeri stratejisinin ne kadar hasar aldıklarına değil, ne kadar hasar verebileceklerine dayandığını vurguladı.
Verdiği demeçte, "Onlar için önemli olan düşmana ne kadar zarar verdikleri, kendilerine ne kadar zarar verdikleri değil. Son yıllarda İran'daki tüm iktidar İsrail'e ne kadar zarar verdiklerine odaklandı, aldıkları darbelere değil, bu Hamaney'in öldürülmesi olsa bile." dedi.
Hamaney'i öldürme fikrinin ABD ve İsrail'in hedefleriyle de yakından bağlantılı olduğunu sözlerine ekledi.
“Eğer saldıran güç İran'ı vurmak ve yavaş yavaş zayıflatmak istiyorsa, aslında Hamaney'in taviz vermesine ihtiyaçları var” diye vurguladı.
Sekiz yıl süren İran-Irak savaşını sona erdiren eski lider Humeyni'ye atıfta bulunarak “zehirli kadehi içmeye” hazır olduğunu söyledi.
“Eğer İran'la bir anlaşma yapılacaksa, zehir dolu kadehi içebilecek kadar yetkili biri olmalı ve bu kişi de Hamaney'dir.”
Bu arada, 12 günlük çatışma sırasında İran'da yaşananlar Hamaney'in kilit kararlarda sınırlı bir rol oynadığını gösterdi. Üç video mesajı, İsrail ve ABD'ye karşı alışılagelmiş retorik dışında, stratejik ya da askeri detaylar ya da net bir yönlendirme sunmadı.
Hamaney son mesajında her zamanki üslubundan uzak, daha yavaş ve daha az güçlü bir tonda konuştu. İsrail'le yapılan ateşkesten hiç bahsetmemesi, ateşkesi kendisinin mi onayladığı yoksa kontrolü Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi ya da Devrim Muhafızları'nın üst konseyi gibi kurumlara mı bıraktığı konusunda soru işaretleri yarattı.