Türkiye’nin psikolojik anlamda bir bölünme sürecinden geçtiğini ifade eden Amerikalı yazar Michael Rubin, “Türkiye\'nin sınırları yakında değişecek” dedi.
15 Temmuz darbe girişimini önceden yazan Michael Rubin, dünya tarihinden ve Irak’taki Kürdlerin deneyimlerinden örnek vererek, Türkiye’deki Kürdlerin benzer bir süreç yaşadığını ve psikolojik olarak bölünme sürecinde olduklarını söyledi.
Rubin’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sert bir dille eleştirdiği ve Türkiye’nin sınırlarının yakında değişeceğini söylediği yazısı şöyle:
Bir ülke ne zaman parçalanır? İç savaş ve şiddet dolu karışıklıklar parçalanma aşamasının ön adımlarıdırlar. Çekoslovakya\'nın barışçıl bölünmesinin karşısında Yugoslavya ve Hindistan örnekleri de bulunuyor. Etiyopya\'dan kopmasından önce Eritre\'de onlarca yıl çatışmalar sürmüştü, ya da Güney Sudan bağımsızlığını ilan ederek Sudan\'dan koparken de durum farklı değildi. Bangladeş\'in Pakistan\'dan kopması ise sadece bir yıl almıştı fakat o bir yıl içerisinde Suriye\'de son beş yılda ölen insandan daha fazlası hayatını kaybetmişti.
‘Önce psikolojik bölünme gerçekleşir’
Ancak bu örneklerin hepsinin ortak özellikleri politik ayrışmalar ile bölünme öncesinde ortaya çıkan psikolojik bölünme halidir. Eritreliler bağımsızlıklarını ilan etmeden çok uzun zaman önce kendilerini Etiyopyalı olarak görmekten vazgeçmiş ve ayrı bir topluluk olarak düşünmeye başlamışlardı. Bangladeşliler içerisinde yaşadıkları toplumdan farklı bir dil konuşuyorlardı ve oldukça farklı bir kültürel kimliğe sahiptiler. Çekler ve Slovaklar zorla birlik haline getirilirlerken farklı tarihsel altyapılara ve dillere sahiptiler.
Donald Trump\'ın seçim galibiyetinden sonra ayrılık konuşmalarının ortaya çıktığı California\'da ise durum aynı değil. Eyaletler arası otoyol sisteminden tutun da Hollywood\'un Ulusal Futbol Ligine kadar, California Amerika\'nın ta kendisidir. Californialılar, öteki 49 eyalette bulunan vatandaşlarıyla birlikte dünyanın farklı yerlerinde savaşmışlardır. California halkının büyük bölümü trump\'tan hoşlanmıyor olabilir, California halkının büyük çoğunluğu da kendisine oy vermemiştir. California\'nın ayrılık konuşmaları stres atmaktan başka bir anlama gelmeyecektir.
Irak’taki Kürdler
Şimdi bir de Orta Doğu\'ya bakalım: Kürdler kendilerini ulus olamamış büyük bir topluluk olarak görüyorlar. Onlarca milyon Kürd dört bölge ülkesine yayılmış halde yaşamaktadırlar: Türkiye, Suriye, İran ve Irak. Kürdler Irak\'ta onlarca yıldır süren bir mücadele içerisindeler. Irak monarşisi süresince, Kürdler ve monarşi güçlerinin arada sırada çatıştıklarına şahit oluyorduk fakat o günler 1961\'de kaldı, sadece üç sene sonra Irak ordusu bir darbe ile monarşiyi yıktı ve Kürdlerin mesafeli kaldığı Bağdat bu topluluğun üzerine ateş püskürmeye başladı. Ayaklanmalar ve düşük yoğunluklu çatışmalar sonraki on yıl da sürdü. 1970 senesinde, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Molla Mustafa Barzani, şimdiki lider Mesut Barzani\'nin babası olur, Saddam Hüseyin\'in barış sağlanabilecek pragmatik bir lider olduğunu düşünmüştü. Baba Barzani ve Saddam birlikte Kürdlere otonom haklar tanıyan bir anlaşmaya varmışlardı. Çok kısa bir süre sonra ise Barzani Saddam\'ın samimiyetsizliğine tanık olacaktı. Çatışmalar bir kez daha başlamıştı. Çatışmaların sertleşmesi ve Saddam\'ın baskıcı bir tutumu benimsemesi Kürdlerin kendi tarihsel miraslarına yönelerek Iraklı liderin kafalarına sokmaya çalıştığı düşünceleri reddetmeye yöneldiler. 1991 senesi, Saddam\'ın bir hesap hatası ile şekillenmişti: Saddam sivil devlet memurlarını geri çekmiş ve ablukaya aldığı Kürdlere boyun eğdirmenin yolunu aramıştı. Irak Kürdleri ise durumdan avantaj sağlayarak kendi hükümetlerini kurmuşlardı.
‘Kürdler, Irak’ta psikolojik olarak kendilerini kabul ettirdiler’
O günlerin üzerinden 25 yıldan fazla zaman geçti. Genç nesiller Saddam\'la asla karşılaşmadılar ve çoğu sivil Kürd savaşı asla deneyimlemediler, İslam Devleti\'nin Kürd kentlerine birkaç düzine mil yaklaşmasını önemsemediler. Kürdçe konuşuyorlar ve Arapça anlamıyorlar. Kürd şarkıcıları dinliyorlar ve Kürd televizyonu izliyorlar. Bırak Irak\'ın güneyini, pek azı daha önce Bağdat\'ta bulundu. Çok azı kendisini Iraklı hissediyor. Bu yeni bir şey değil, çok sayıda akademisyen ve gazeteci Irak Kürdistan\'ını ziyaret ederek aynı gözlemlerde bulunuyorlar. Basra, Necef, Kerbela ve hatta Bağdat\'ta Irak Kürdistan\'ının ne kadar farklı olduğuna dair konuşmalar yapılıyor fakat onların da pek azı bölgeyi ziyaret etmişler. Eğer Kürdistan dağlarında yaz tatili merkezleri inşa edilmiş olsalardı, Iraklılar buraları ziyaret ederlerken sanki yabancı bir ülkeye giriyormuş gibi pasaport kontrolünden geçeceklerdi. Oysaki bir zamanlar okullarda Arap milliyetçiliğinin birlik olabilmek için verdiği savaşı öğreniyorlardı, çok sayıda genç Iraklı genç Irak Kürdistanı\'nın ülkeye bütünüyle entegre olması gerektiği konusunda umursamaz durumda. Irak Kürdlerinin kazançları sadece bölgelerinin kontrolü ile kısıtlı kalmadı, aynı zamanda psikolojik olarak kendilerini kabul ettirmeyi de başardılar.
‘Erdoğan\'ın, barış sürecine olan inancı samimi değildi’
Türkiye\'de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kürdlere karşı kanlı ve küçük düşürücü bir girişim içerisinde. Yapmaya çalıştığı seçimlerde Kürdlerin büyük bölümünün oyunu alabilmekti, fakat kısa süre önce Kürdlerin oylarına ihtiyacı kalmadığında verdiği sözleri de unuttu. Barış sürecine olan inancında samimi değildi. Çok geçmeden gördü ki Kürdler HDP\'ye oy veriyorlar, kavurucu dünya siyasetini benimseyerek Cizre, Silopi, Nusaybin gibi kasabaları yıkarak Suriye\'nin Halep\'ine benzetirken, düşmanının kaynaklarını kurutmaya yöneldi. Barış görüşmesinin ardından gelen ve 1980\'lerin ortalarını anımsatan şiddet deneyimi Türkiyeli Kürdlerin Türk vatandaşları ile müşterek gelecek düşüncesinden vazgeçmelerine neden oldu. Kafa yapısı değişen ise sadece Kürdler değiller. Erdoğan Türk basını üzerinde oldukça güçlü bir kontrole sahip, Türkler şimdiye kadar olmadığı denli baskı altında tutulan ve konuşmasına izin verilmiş kısık seslere maruz kalıyorlar.
‘Ekonomi politikalarından Kürd bölgeleri silindi’
Sonuç olarak, yeni nesil Türkler eğer düşman olarak değilse Kürdleri en azından öteki olarak görüyorlar. Batılı yaşam tarzına sahip Türklerin büyük çoğunluğu Türkiye\'nin Güney Doğu bölgesine adımını bile atmamış, bölgede yaşayan Kürdlerin büyük çoğunluğu ise Antalya, Bursa ve İzmir\'i asla ziyaret etmeyecekler. Türkiye psikolojik anlamda bir bölünme sürecinden geçiyor. Hatta Erdoğan\'ın kendisi dahi bir aşamada bu bölünmenin kaçınılmaz olduğunu anladı ve hatta ekonomi politikalarından Kürd bölgelerini silmesinden bu durumu anlayabiliriz.
‘Türkiye parçalarına ayrılmış durumdadır’
Psikolojik bölünme etnik bir temizliği tersine çevirmeyi imkânsız hale getirmektedir. Neredeyse imkânsız hale gelmesi bir yana, Kürdler de silahlı ve savaş deneyimine sahipler. Türkler gerçeklerle yüzleşmeliler: Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları yakında değişecek; tek mesele bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak yoksa Türkiye\'ye dâhil bir federasyon mu henüz belli değil. Erdoğan kendisini büyük bir lider ve yeni Atatürk olarak görüyor olabilir. Fakat Atatürk modern Türkiye\'yi inşa ederken, Erdoğan onu yıkmaktan başka bir şey yapmadı. Erdoğan tarihe bir kahraman olarak geçmeyecek, kibri uğruna Türkiye\'yi yıkan yozlaşmış bir kötü adam olarak geçecek.