Arınç; Oslo’daki görüşmelerden haberim yoktu. Ben hükümette değildim o tarihte. Dışarıdan da öyle bir duyum almamıştım.
Çözüm süreci ile BBC Türkçe\'ye Konusan Bülent Arınç; Çözüm süreci benim bildiğim 2009’dan beri, içinde bulunduğum için söyleyebilirim, onun öncesinde ise Oslo görüşmeleriyle ilgili bir tartışma söz konusu olmuştu. Devletin istihbarat elemanlarının, PKK’nin önde gelen birkaç lideriyle konuşma yaptıkları söylendi. Bunlar da inkar edilmedi. Bir şekilde dışarıya verilmiş, deşifre edilmiş ve bu şekilde insanlar; hükümetin, siyasi makamların değil belki ama esasen terörle mücadeleyi kendine görev bilen bir istihbarat örgütünün ne yapılabilir diye bir nabız yokladığını biz de bilmiş olduk.
Sizin haberiniz yok muydu?
Oslo’daki görüşmelerden yoktu. Ben hükümette değildim o tarihte. Dışarıdan da öyle bir duyum almamıştım.
Terörün bitmesi için bence siyasi bir karara ihtiyaç var.\"
Terör bir sonuç, onu meydana getiren sebepler var. O sebepleri ortadan kaldırdığınız zaman terör de kendiliğinden bitecektir. Buradaki hedefimiz şuydu: PKK örgütünü, silahlarından arındırmak; eylem yapmaktan vazgeçirmek, sivil hayatın içine dahil etmek ve terör örgütlerinin en büyük sermayesi olan dağa çıkan gençleri dağa çıkmaktan vazgeçirmek ve dağdakileri de indirmek. Bütün bunlarla biz iyi niyetle bir çözüm sürecine başlamıştık. Bu kademe kademe devam edecek, güven arttırıcı önlemler diyebileceğimiz bazı tedbirlerle de sonuca ulaşabilecektik. Gerçekten de süreç geliştikçe mesela terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan, yani şu an hükümlü olarak İmralı’da bulunan kişinin giden gelenler marifetiyle olumlu mesajlar verdiğini, bu mesajların belki birincisinin de 2013 Nevruz’unda okunan mesajdı. \'Silahları bırakacaksınız, ülkeyi terk edeceksiniz, bundan sonra fikir ve siyaset konuşsun\' dedi. Bizim de istediğimiz buydu. Sembolik bazı çıkışlar başladı ama örgüt hayır dedi ve kalmaya devam etti.
\'Çözüm süreci bitmedi, buzdolabında\'
Eğer ortada daha önce gelişmiş bir diyalog ve müzakere varsa bir masa tek taraf tarafından zor devrilir. Bu anlamda soruyorum aslında, sizce hükümetin hiç mi kabahati yok çözüm sürecinin bitişinde, bu çatışmalı sürecin tekrar başlamasında?
Yani kabahatimiz yok diye söylüyorum, bunu bilerek de söylüyorum. Taktiksel bazı yanlışlıklar belki yapılmış olabilir. Ama biz burada çok iyi niyetliydik. HDP ve Kandil çok kötü niyetliydi. Bu çok açık. Her fırsatı kollayarak, bu büyük toplu terör olayları olmasa bile, bireysel olarak çok kötü işler yapıyorlardı. Bunların bir kısmına belki çözüm süreci zarar görmesin diye göz yumuluyordu. Ama büyük bir kısmı da adli olay olması sebebiyle müsaade edilmiyordu.
Ama bu süreçte bir kırılma noktası olarak; siz de söylediniz en son 28 Şubat\'ta HDP’li milletvekilleriyle Yalçın Akdoğan, Mahir Ünal ve Efkan Ala’nın da birlikte olduğu; sanırım Kamu Güvenliği Müsteşarının da olduğu bir toplantı yapıldı. Bu bir mutabakat değildi. Burada anlaşılan şuydu: HDP, tarafı kendi düşüncelerini ortaya koyacak, hükümet de ne yapılması gerektiği konusunda kendi düşüncesini ortaya koyacaktı. Yoksa ortak bir metin üzerinde konuşulmuş ve anlaşılmış değildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yürütülen görüşmeleri reddetmiş ve \"Dolmabahçe mutabakatı diye bir şey yok\" demişti.
Niyetimiz iyiydi ama devam etmedi. Bitti mi derseniz, bitmedi. Cumhurbaşkanı’nın tabiriyle buzdolabında kaldı. Ne zaman biter, bu çatışmalar tek taraflı olarak silahlarını bırakırlar, patlayıcılarını bırakırlar, Türkiye’den dışarı çıkarlar ve ta o başta geldiğimiz noktaya bugün samimi olarak geldiklerini fiilen gösterirlerse o zaman şüphesiz yeni bir süreç, yeni bir isimle yeni argümanlarla yeniden başlayabilir. Terörün bitmesi için bence siyasi bir karara ihtiyaç var.
“Başbakan Davutoğlu ile çözüm sürecini konuştuk”
Sizce o yöne doğru bir yönelim var mı? Binali Yıldırım’ın başbakanlığı ile de birlikte yeni bir dönem açılacak mı, yoksa eskiden de Davutoğlu ile bir halihazırda bir çalışma vardı ve devam eder mi?
Yeni başbakanımız tabii Cumhurbaşkanımızın talimatlarının dışına çıkmaz veya kendi görüşünü söylemeden önce, sayın Cumhurbaşkanımızın ne düşündüğünü öğrenmek ister. Siz benimle bir konuşma yapıyorsunuz, ben de spontane olarak bildiklerimi size söylüyorum. Ama benim yerimde sayın Binali Yıldırım otursaydı herhalde bu soruları alır, önce sayın Cumhurbaşkanımızla konuşur, sonra size cevap vermeye gayret ederdi. Benim böyle bir becerim olmadığı için ben sizinle doğrudan doğruya konuşabiliyorum.
Binali Yıldırım, 22 Mayıs\'ta Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanlığı görevine seçildikten sonra yaptığı teşekkür konuşmasında \"Yıldırım, teşekkür konuşmasında da \"Yolumuz Erdoğan\'ın yoludur\" demişti.
Onların ne düşündüğünü sayın Cumhurbaşkanımız hemen hemen her toplantıda söylüyor. Bir imhadan bahsediyor. Terörle mücadelenin, teröristle mücadelenin bugünkü şekliyle devam edeceğini söylüyor. Bir taraftan da bu silahları alırlar, gömerler, betonla kaplarlarsa, ki bunu çok eskiden de söylerdi- o zaman tekrar belki bir şeyler olabilir diyor. Benim farkım şurada ben 29 Ocak akşamı, Taha Akyol bey ile CNN Türk’te uzun bir mülakat yaptım. O mülakatın bir yerinde de yarın sabahtan tezi yok bir süreç başlamalıdır dedim. Çözüm süreci demeyelim artık. Çünkü çok tavsadı. Çok gücünden kaybetti. Çok eleştirildi. Fakat bir siyasi ve toplumsal sonuca ulaşmak için bir yola ihtiyacımız var, bir sürece ihtiyacımız var. Bu sürecin adı gerektiği zaman konulur. Hiç önemli değil. Ben bunun ta o zaman ihtiyaç olduğunu düşünmüştüm, bugün daha büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Vezneciler\'de düzenlenen ve TAK\'ın üstlendiği saldırı sonrasında \"Terörle mücadele kıyamete kadar sürecek\" demişti.
Yani ben terörle mücadelede sonuca gitmek için mutlaka siyasi bir sürecin hemen başlaması gerektiğini düşünüyorum. Bunu paylaşan insanlar hükümette var mı, cumhurbaşkanlığında var mı onu bilmem doğrusu. Kendileriyle bunu tartışma imkanımız olmadı. Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu ile bu konuları görüşmüştük. O da pek çok konuda hak verdiğini ifade etmişti. Hatta bir sözü vardır, \"2013 şartlarına dönülürse niye olmasın\" diye. Ama sayın cumhurbaşkanımız herhalde bu sözü pek beğenmedi.
O şimdilik bu işin devam edeceğini ve silahlar gider ve üzerine beton dökülürse.. Bunu tek başına karşı taraftan bir vaat olarak almamız mümkün değil. Peki ben Türkiye’den gideceğim? Silahları da bırakacağım, üstünü de gömeceğim. Sonra ne olacak, ben ne olacağım, bu militanlar ne olacak? Türkiye’de ne olacak. Bunu da bilmeyi istiyorum. Bunun da bir karşılık kontr garantisinin olması lazım derse buna siyaset kurumu karar verecek.dedi