Bakırhan: Türkiye Kürt sorununun demokratik çözümünü sağlayarak bu fırtınalarda korunabilir

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında Türkiye gündemini değerlendirdi.

17.06.2025, Sal - 17:49

Bakırhan: Türkiye Kürt sorununun demokratik çözümünü sağlayarak bu fırtınalarda korunabilir
Haberi Paylaş

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında Türkiye gündemini değerlendirdi. 

"İsrail-İran savaşı büyürse bölgede devasa jeopolitik kırılmalara yol açabilecek bir süreci yaşayabiliriz"

Bakırhan’ın konuşmasında öne çıkan başlıklar ise şöyle:

Yeryüzünde belirsizlik ve kaosun hakim olmadığı neredeyse tek bir kıta bile kalmadı. Krizlerden en çok da Orta Doğu etkileniyor ve Orta Doğu'da takvimler daha da hızlı bir şekilde akıyor. Yıllar ay gibi geçiyor. Aylar neredeyse günler gibi geçiyor. Suriye'de henüz bir istikrar sağlanmamışken bir anda Gazze'de insanlığın sıfır noktasını hep birlikte gördük, yaşadık, tanık olduk. Yüreğimiz Gazze'de atarken Orta Doğu'nun en keskin fay hattı kırıldı. 13 Haziran'da başlayan İsrail-İran savaşıyla bölgenin kaderi neredeyse kökten değişebilecek bir noktaya geldi. Bu savaş öyle bildiğimiz yol ve yöntemlerle yürüyen bir savaş değil, uzaktan ve yapay zekayla yürütülen bir savaşı görüyoruz, yaşıyoruz. Dolayısıyla bu savaş aynı zamanda çok büyük felaketlerin de öne çıkacağı bir savaş olarak devam ediyor. Açıkça ifade etmek gerekirse bu savaş büyürse bölgede devasa jeopolitik kırılmalara yol açabilecek bir süreci yaşayabiliriz. Suriye'deki göç ve ölümlerin katbekat üzerinde bir sürece tanıklık edebiliriz. Bölge uzun süreli bir kaos, kriz ve çatışma süreci içerisine girebilir.

"Orta Doğu artık kendisine yeni bir yol arıyor"

Orta Doğu, tarihinin en büyük siyasi ve toplumsal depremini gerçekten yaşayabilir. Bu depremin öyle bizim bildiğimiz, bugüne kadar şahit olduğumuz depremler gibi olmayacağı zaten yürüyen, savaştan ve kullanılan silahlardan, bombalardan, füzelerden net bir şekilde ortaya çıkıyor. Tek bir Fars'a, Arap'a, Türk'e, Kürt'e, Yahudi'ye faydası olmayan bu çatışmaların derhal bitmesi gerekiyor. DEM Parti olarak çatışmaların sorunları derinleştireceğini biliyoruz. Bu sebeple herkesi diyalog kurmaya ve tarafları müzakere masasına çağırıyoruz. Hem İran hem de İsrail bu savaşı kendi talihsel misyonlarını ve ideolojik meşruiyetlerinin bir testi olarak görmemelidir. Artık ne 100 yıl öncesinin ne de birkaç yıl öncesinin Orta Doğu'sunda yaşamak mümkün. Orta Doğu değişiyor. Orta Doğu artık kendisine yeni bir şekil, yeni bir yol arıyor. Dolayısıyla bu yolu iyi algılamak, bu yola uygun yol ve yöntemler geliştirmek artık Orta Doğu'daki ülkelerin önündeki tek seçenektir.

"Bir an beklemeden barış sürecinin başarısı için artık adımlar atılmalıdır"

Orta Doğu’da büyük fırtına koptu bu kritik zamanda. Barış süreciyle ilgili gereklilikler yerine getirilmelidir. Sayın Bahçeli’nin vurguladığı Türkiye Yüzyılı’na mühür vuracak kutlu hedefler için yol bellidir. Bir an beklemeden barış sürecinin başarısı için artık adımlar atılmalıdır. Güncel siyaset hesabıyla jeopolitik tehlikeler savuşturulamaz. Seçime, ankete, küçük hesaplara takılan siyaset Orta Doğu’daki fırtınalı sularda ülkeyi rotasız bırakır. Kürt sorunu ve demokratikleşmeyi hala güvenlik bağlamında konuşmak 100 yılın en büyük hatası olur.

"Sayın Öcalan istediği kişi ve kesimlerle görüşebilmeli"

Barış sürecinin güçlenmesi için biz de genel merkezdeki heyetimizle birlikte Sayın Abdullah Öcalan’ı ziyaret edebilmek için başvuruda bulunacağız. Barışın büyümesi ve güçlenmesi için sadece bizim değil, İmralı’nın yollarının herkese açık olması gerekiyor. Sayın Öcalan istediği kişi ve kesimlerle görüşebilmeli. Siyasi parti temsilcileri, akademisyenlerle, Orta Doğu’daki aktörlerle, gazetecilerle görüşebilmeli. Emin olun bu görüşmelerin Türkiye’ye büyük katkıları olur.

"Orta Doğu yanarken 100 yıldır süren kaybet-kaybet formülünü kazan-kazan formülüyle birlikte çevirebiliriz"

Sayın Öcalan güvenlikçi aklın kurduğu Kürt kapanını 27 Şubat asrın çağrısıyla aslında kırdı. Orta Doğu kaos içindeyken artık Kürt'e kapan kurma aklından herkes vazgeçmeli ve bir daha aklına getirmemelidir. Sayın Öcalan'ın dediği gibi eşikten atlamak istiyoruz. Nedir bu eşik? Savaştan barışa, çatışmadan demokratik bütünleşmeye doğru gitmektir. Orta Doğu yanarken 100 yıldır süren kaybet-kaybet formülünü kazan-kazan formülüyle birlikte çevirebiliriz. Bunun yolu demokratik bir rejim kurmak ve Kürtlerle uzlaşmaktır. Bu formülle sadece Kürtler değil, Manisa'daki emekçiler, işçiler, emekliler, Aleviler, kadınlar kazanır.

"Kürt siyaseti birlik halinde onurlu bir barış istiyor"

Hafta sonu Diyarbakır'da Kürt partileriyle çok verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Bu buluşmalar da tarihi önemdedir. Kürt partileri bir kez daha çözümden yana olduklarını belirttiler. Barış konusunda ortak bir irade ortaya çıktı. Ortaya çıkan en önemli şeylerden biri Kürt halkının değerlerinin hepimizin ortak değeri olduğu ve bu değerlere layık, onurlu bir barışı getirme kararlarını hep birlikte yeniden teyit ettik. Diyarbakır'da yükselen ses net ve açıktır. Kürt siyaseti birlik halinde onurlu bir barış istiyor. Bu birliktelik barış sürecinin ne kadar güçlü bir zemine oturduğunu da çok iyi bir şekilde gösteriyor. Kürt partileri arasındaki bu uzlaşı tüm Türkiye halklarına aynı zamanda umut veriyor. Emekçilere umut veriyor. Diyarbakır'daki buluşma barış iradesinin ne kadar kararlı olduğunun da aynı zamanda bir ilanıdır.

"Meclis, derhal Demokratik Toplum ve Barış Komisyonu kurarak tarih sorumluluğunu yerine getirmelidir"

Milyonlarca insan tek yürek barış istediği bu günlerde iktidar ve devletin tavrı da buna uygun adımlar atmaktır. Orta Doğu'yu kor bir ateş sarmışken zaman kaybetme lüksümüz yok. Hala komisyon kurulacak mı? Komisyon nasıl olacak? Demokratik adımlar atılacak mı, atılmayacak mı diye bekleyecek bir süreçte değiliz. Suriye'den Irak'a, İran'dan Ukrayna'ya kadar burnumuzun ucunda barut kokuları varken, ekonomi alarm seviyesi en üstteyken Meclis tatili gündemlerinden çıkarmalı, barış, çözüm ve demokrasi için 7/24 saat çalışmalı. Böylesi tarihi kırılma döneminde barışın ve çözümün tatili olmaz diyoruz. Zamanı tatile değil, barışa kurma zamanıdır. Meclis derhal Demokratik Toplum ve Barış Komisyonu kurarak tarihi sorumluluğunu yerine getirmelidir. Bu komisyon fikri ve tartışma kulübü biçimde çalışmamalıdır. Genel Kurul'a yasa gönderen sonuç alıcı bir yapıda çalışmalıdır. Bu komisyon barış misakının mimarı olabilir. Komisyonu kuran irade ve komisyonun her bir üyesi bu 100 yıllık meselenin çözümünü eğer sağlayabilirse isimlerini altın harflerle tarihe yazabilirler. DEM Parti olarak barışın şerefine ve onuruna nail olmaya hazır olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyorum. Gelin bu komisyonu ertelemeden kuralım. Türkiye'nin dört bir yanında barışın umudunu yeşertelim diyoruz.

"Kürt halkının hakları ve demokratikleşmenin önündeki şiddet ve silah bahanesi artık hükümsüzdür"

Kürt halkının hakları ve demokratikleşmenin önündeki şiddet ve silah bahanesi artık hükümsüzdür. Artık herkes 'bir an evvel demokrasi barış ve eşitlik gelsin' diyor. Kapılar aralandı, umut yeşerdi. Fakat bazı kesimler süreç akamete uğrasın diye 'Bitiyorlar, teslim oldular. Biten bir örgütle neyi görüşüyorsunuz?' diyerek aslında çözümsüzlüğe hizmet ediyorlar. Bu dili kullananlar 86 milyonun geleceğine ipotek koymaya çalışıyor. Türkiye'nin geleceğini hamasete kurban etmeye çalışıyorlar. Süreci 'Anadolu'dan Görünüm' programına dönüştürmeye kimsenin hakkı da yok, kimsenin böyle bir şansı da yok. Buna Türkiye halkları da izin vermez. 'Anadolu'dan Görünüm' eğer sonuç alsaydı bu sorun bugüne kadar büyüyerek gelmezdi. Bugün bu süreç yaşanmazdı. Altını çizerek söylüyorum. Bunlar 50 yıldır başkasının cenazesinde kavrulan helvanın tadına bir türlü doymadılar.

"Bu sürece Kürtlerin onurunu Türklerin gururunu koruma hassasiyetiyle yaklaşmalıdır"

Bu sürece Kürtlerin onurunu Türklerin gururunu koruma hassasiyetiyle herkes yaklaşmalıdır. Biz öyle yapıyoruz. Kürt'ün halayına diline, emeğine, ekmeğine ırkçılık yapanlarla 'Teslim oldular, nefes alamıyorlar' diyenler emin olun ruh ikizleridir. Bunun adı barış karşıtlığıdır. Bunun adı kişisel rant ve çıkarlar için 86 milyonu 100 yılda kör bir çatışma ve şiddet ortamına sokmaya çalışmaktır. Bunun adı 'Kürt ve Türk gençlerinin tabutları gelsin' demektir. Tam da bu savaş isteyenlere, çatışma isteyenlere inat, halayla, horonla, zeybekle inşallah bu topraklarda onurlu bir barışı kuracağımızı yenilemek istiyorum.(Anka)

 

Bu haber toplam: 2019 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:21:45:45
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x