Cook yazısında, Erdoğan'ın savaşının büyük ihtimalle başarısızlıkla sonuçlanacağını çünkü ne istediğini bilmediğini belirtti.
Türkiye'nin Rojava'ya yönelik askeri harekatını, Türklere, Suriyelilere ve Kürtlere güvenlik sağlama ambalajıyla sunduğuna ve PKK'yi IŞİD'den farkı olmayan bir terör örgütü olarak tanımladığına değinen Cook, uluslararası baskının ve öfkenin hiçbir şekilde Ankara'yı bu bakış açısından vazgeçiremediğine dikkat çekti.
"Ancak Türkiye'nin, uzun vadede Suriye'de neyi başarmak istediği ve başarıya ulaştığını nasıl anlayacağı konuları net değil" ifadelerini kullanan Cook'un yazısının satır başları şöyle:
"Suriye'ye asker gönderen Türkiye'nin dört öncelikli hedefi var görünüyor: Suriye'de Kürt kontrolünde bir bölgenin kurulmasını engelleme, Erdoğan'ın popülaritesini arttırma, YPG'yi yok etme ve Suriyeli mültecileri yeniden yerleştirme.
Suriye'de özerk bir Kürt bölgesinin artık hayal edilemeyeceği ortada ve Erdoğan'a verilen politik destek son altı aya kıyasla arttı.
Buna karşın Türkiye'nin diğer iki savaş hedefi daha karmaşık görünüyor. Ankara'nın bu ikisini başarmak için ne gibi bir stratejisi olduğunu sorgulamak haklı bir talep - varsa öyle bir strateji elbette.
Strateji komik bir terim. Sıklıkla, bir stratejiyi izleme yöntemi anlamına gelen taktikle karıştırılır. En temel manada, bir strateji geliştirmek, hedef belirlemek, bu hedefleri ulusal kaynaklarla eşleştirmek, düşman ve müttefiklerin verebileceği olası karşılıkları hesaba katmak ve bu sorunlara verilecek yanıtlar çerçevesinde önerilen yaklaşımı yeniden değerlendirmek demektir.
Erdoğan ve danışmanlarının böylesi bir süreçten geçtiği konusu müphem. Türk ordusunun YPG'yi sınırdan uzaklaştırma kapasitesi olduğuna hiç şüphe yok. 20 mil derinliğinde, 275 mil uzunluğunda bir güvenli bölge kurmak ise tümüyle başka bir şey.
Televizyon ya da gazetelerde, harita üzerinde göstermeye benzemez ancak Türkiye 5 bin 500 mil karelik bir bölgeden bahsediyor - Delaware'in neredeyse üç katı büyüklüğünde bir alan. Erdoğan, 3.5 milyon Suriyeli'nin buraya gönderilmesinden bahsediyor. Bu, Connecticut büyüklüğünde bir nüfusu taşımayı ve yönetmeyi içerir. Birkaç yüz bin kişi bile, lojistik ve halkla ilişkiler açısından bir kabus gibi görünüyor.
Halep'ten gelen insanlar muhtemelen Halep'e dönmek isteyecektir, ev bilmedikleri, bağları olmayan ve güvenlik koşulları kırılgan bir yere değil. Erdoğan, Suriyeliler geldikleri yere yerleşebilsin diye güvenlik ve istikrar tesis etmek istiyorsa, o halde askeri harekatı bir işgale dönüşecektir.
Türk hükümetinin bu sonuçtan kaçınmak için bir planı var mı? Türkler Suriye'de saplanıp kalma riski ile karşı karşıya ve Ankara Suriye Milli Ordusu olarak nitelendirdiği gruptan yardım alırken, Erdoğan'ın bir planı yok gibi görünüyor. Ve bir planınız yoksa, hedef olursunuz.
Eğer PKK YPG, YPG de PKK ise, o halde 1984 yılından bu yana savaştığınız kişilerle savaşıyorsunuz demektir. Şu ana kadar elde edilen askeri başarı her ne ise, YPG ve PKK elinde toprak bulundurmak için kurulmadı. Uzun zamandır yaptıkları şeyi yapmaya devam edecekleri düşünülebilir - Suriye'de Türkiye'ye karşı gerilla savaşı ve Türk vatandaşlarının kanını akıtmak."