Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de kendi kıta sahanlığında, kendi ekonomik faaliyetlerini yürüttüğünü söyledi.
Fuat Oktay, başta Doğu Akdeniz olmak üzere bölgesel ve uluslararası gelişmeler ile Türkiye'nin dış politika hamlelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Oktay, “Ne yazık ki Avrupa'nın, Türkiye'nin lehine olan, Türk insanının lehine olan, bizim çıkarlarımıza olan hiçbir konuda yanımızda olmayı bırakın tepki vermediğini pek hatırlamıyoruz” dedi.
Avrupa Birliği’nin (AB) uluslararası bir mahkeme olmadığını belirten Oktay, kimin haklı kimin haksız olacağını belirleyen bir mekanizma da olmadığını ifade etti.
Oktay “Yani böyle yıllarca alıştığı için tepeden bakmacı, kendisini böyle uluslararası mahkemeler gibi görüp, kimin haklı kimin haksız olduğuna karar verebilecek bir mekanizma gibi, hakkı olmayan ve yeri olmayan bir konumda kendisini konumlandırması ve her şeye kendi açısından, kendi çıkarları açısından da yaklaştığı için sizin çıkarınıza, milletimizin çıkarına olacak her şey bir şekilde tepki vermeyle başlıyor” diye konuştu.
“AB son derece hantal bir yapı”
AB’nin üyeleri olan, bölgesel bir birliktelik sağlayan, siyasi, ekonomik anlamda da birliktelik sağlayan, sağlamaya çalışan bir yapı olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, sözlerine şunları ekledi:
“Son derece hantal bir yapı ve bazı üyelerinin Yunanistan gibi, açıkça da bunu ifade etmek lazım, şımarıklığına artık illallah diyen ama bir şey yapamayan bir yapı. Şimdi bugün Merkel'in basına yansıyan bir açıklaması var. ‘Biz üyeler olarak Yunanistan'ın yanında olmamız gerekiyor.
Yani sanki böyle yanında olmak değil de böyle dinlemek, bakmak ‘İyi ne yapalım zorundayız’ der gibi... Ama Cumhurbaşkanımız ile birebir görüştüğü hemen hemen her zaman da Cumhurbaşkanımız bütün açıklığıyla her şeyi ifade ediyor: Hangi konuda nasıl hareket ediyoruz, niye hareket ediyoruz, gerekçeleri nedir, Türkiye'nin duruşu nedir. Bu konularda aleyhte bir şey söyleyen birebir görüşmelerde hiçbir şey görmüyorsunuz ama çıkıp da kurumsal bir boyuta girdiğinizde karşınızda duvar gibi bir AB görüyorsunuz. Şimdi dolayısıyla Doğu Akdeniz'de nelerin olduğu konusuna biz bizim çıkarlarımız açısından bakıyoruz. Doğu Akdeniz'de bizim karasularımız vardır. Doğu Akdeniz'de kıta sahanlığımız vardır ve Doğu Akdeniz'de bizim şu anda Libya ile imzaladığımız münhasır ekonomik bölge anlaşmamız vardır. İleride görüşmek isteyen ülkelerle de oturup daha da artacak işbirlikleri ve anlaşmalar da olacaktır bu çerçevede. İki şey görüyoruz. Cumhurbaşkanımız bunu net ifade etti. 100 yıl önce Türkiye'ye çizilen bir harita vardı Sevr diye. Adına anlaşma bile demek istemiyorum çünkü anlaşmada iki taraf olur. Pervasızca bir milleti yok etmeye dönük ve pervasızca böyle leş kargaları gibi bir milletin üzerine çöken bir yapının, yüz yıl önceden bahsediyorum, oradan işte 30 Ağustos'u kutlayacağız yarın. Bir milletin kendi bağımsızlığını tekrar aldığı, kendi istiklalini tekrar kazandığı hem de elinde avucunda hiçbir şey olmadan, bir imparatorluğun külleri arasından yeniden doğduğu, bir istiklal mücadelesi sonrasında o haritayı yırtıp attığı dönemi. Şimdi 100 yıl sonrasına geliyoruz, bakıyorsunuz oyuncular hemen hemen aynı. Fazlası var eksiği yok, Almanya gibi.”
Oktay, “Karada yırttığımız o haritayı şimdi denizlerde bize çizmeye çalışan bir yapı ve buna alet olan bir Avrupa Birliği” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, şöyle devam etti:
“Türkiye olarak biz bunu söylüyoruz aslında bugün. Doğu Akdeniz'de biz kendi kıta sahanlığımızda normal kendi ekonomik faaliyetlerimizi yürütebiliriz. Kendi ekonomik faaliyetimizi yürütüyoruz. Bir İngiltere, bir Fransa, bir İtalya, bir Amerika, bir Rusya, bir Çin, bir başka ülke, kendi kıta sahanlığında kendi faaliyetlerini yürüttüğü zaman hiçbir ses çıkmıyor da Türkiye kendi kıta sahanlığında Doğu Akdeniz'de kendi gemisiyle kendi kaynaklarını araştırdığında niye kıyamet kopar, anlaşılır gibi değil. Harita ile alakalı da ondan. Harita ne diyor biliyor musunuz? "Adımınızı dahi denize atmayacaksınız." diyor. AB açıklama yapıyor, "Biz bu haritayı tanımıyoruz." diyor. "Yunanistan böyle bir harita yapmış, adına da Sevilla demiş, çalıştırmış falan, onun şımarıklığı zaten yapar. Biz de bıktık zaten, usandık." diyor ama açıkça bunu çıkıp da söyleyemiyor.
Doğu Akdeniz'de bize söylenen şu, hem ‘bu haritayı tanımıyoruz’ diyen ama aynı zamanda da... Oruç Reis olayı, güncel konulardan gidebiliriz. Ne yapıyoruz Oruç Reis ile kendi kıta sahanlığımızda kendi ekonomik faaliyetimizi yürütüyoruz. Aynen Karadeniz'de olduğu gibi. 320 milyar metreküp çıkınca ne yapacağız bunu? Vatandaşımıza refah olarak yansıyacak. Sanayicimize bu refah olarak yansıyacak, milletimize, ülkemize bir zenginlik olarak yansıyacak. Bu barışa bir katkıdır aslında. Bir ülkenin zenginleşiyor olması ilk etapta en yakınındaki komşularından başlamak üzere oranın da zenginleşmesi anlamına gelir. Yoksullaşması anlamına gelmez. Barışın artacağı anlamına gelir, daha büyük projelerin hayata geçirileceği anlamına gelir. Türkiye olarak biz buna böyle bakarız. Şimdi ne yapıyoruz Oruç Reis, bakın burada bizim kıta sahanlığımız içerisinde, kıta sahanlığı dediğimiz şey de uluslararası hukukta da zaten tanınan bir şey, karasularınızdan 0'la 200 kilometreye kadar bir alandaki şeyden bahsediyorsunuz. Bu bölge, bakın şu bölgede demişiz ki "Biz Oruç Reis ile şu bölgede arama yapacağız." Bununla ilgili Navtex'imizi de yayınlamışız. Yani bir bildirim yapmışız denizlerdeki bütün araçlara da. Şimdi vatandaş geliyor "Hemen bunun dibinde tatbikat yapacağım." diyor. Şimdi biz buna göz mü yumalım? Tamam, yapacaksan başka bir zaman yap. Peki bize söylenen ne? ‘Aslında bu Yunanistan'ı da rahatsız etmezseniz?’ Ne yapalım? ‘Sizin hiç sorgulanmayan alanlarınızda yapsanız bunu.’ Hani sen bu haritayı tanımıyordun? Senin bilinçaltında neyin var? Bana neyi söylemeye çalışıyorsun? Hiç kusura bakma bu haritayı yırtıp atmak demek Oruç Reis'in burada bu faaliyetleri yerine getirmesidir. Bu faaliyetleri de yerine getirmeye devam edecektir. Yani sismik araştırmasını yapacaktır. Doğal gaz mıdır, petrol müdür veya başka bir şey midir, arayacaktır. Bulur, bulmaz o ayrı bir şey ama bu Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesidir, istiklal mücadelesidir. Nerede? Denizlerinde, kıyılarında, kendi kıta sahanlığı içerisinde. Hiç kimse buna bir şey diyemez. Dolayısıyla biz de hemen sonraki dönemde zaten hem Navtex'imizi uzattık 28'ine kadardı biliyorsunuz Ağustos'un, şimdi 1 Eylül'e uzattık.”
“Elimizden kaza çıkmaz, gerekeni yaparız”
Fuat Oktay, Yunanistan karasularını 12 mile çıkarmasını savaş sebebi sayacaklarını vurguladı.
Oktay, “12 mile çıkardık, çıkarmadık’ olayı var ya. Bizim de ‘Hadi çıkarın nasıl çıkarıyorsunuz? 12 mile çıkardığınızda .... Meclis'imizin çıkardığı bir yetki var, savaş sebebidir. Bugün de arkasında durduğumuz ve bugün de o yetkinin hala geçerli olduğu bir yapıdır” değerlendirmesinde bulundu.
“12 mile çıkması ne demek? Açık denizler var, yani karasularının dışında kalan, şu anda 6 mil karasuları Yunanistan için. Türkiye tarafında 3 mil ama genelde deniz hukukuna baktığınız zaman dikey ortay diye bir şey vardır” diyen Oktay, konuşmasına şunları ekledi:
“Bunun doğusunda kalan batısında kalan adalar şeklinde. Öyle bir yapı var ki ‘Hayır bu bana yetmez.’ Ne olacak peki sana yetmeyecek? ‘Bunu şuradan bir yerden çizmemiz lazım.’ Lozan'da da bunu çizmişler zaten, 3 mil. Şimdi ‘Onunla da yetinmem’ diyor. Ne yapacaksın? ‘12 mile çıkaracağım’ Çıkardığın zaman ne olacak? Şuradan aşağısına Türkiye inemeyecek. Ege'den aşağıya senin gemilerin, turistsen teknelerin, balıkçıysan balıkçı teknelerin, ticaret yapıyorsan buradan Karadeniz'den geçen, Marmara'dan geçen gemilerin açık denizlere inemeyecek demek. Bunu kabul etmemizi mi bekliyorsunuz? Bu savaş sebebi olmayacak da ne olacak? Cumhurbaşkanımız da bunu söylüyor zaten. Elimizden kaza çıkmaz. "Kazara falan" diyorlar ya gerekeni yaparız. Burada Türk milleti olarak biz gerekeni yapmayacaksak nerede yapacağız? Burada biz gerekeni yapmayacaksak hakkımızı aramayacaksak nerede arayacağız? Türkiye'nin tezi şudur, "Burnumun dibindesin zaten, ülkelerin kıta sahanlığı vardır ama şu adacıkların kara suları olabilir, hakkaniyetli davranıyoruz yine, kıta sahanlığı olamaz. Münhasır ekonomik bölgesi olamaz. Bunu kabul edemeyiz.”
Oktay, “Bizim Avrupa'ya söylediğimiz şu, Doğu Akdeniz de dahil olmak üzere Egeler de dahil olmak üzere Türkiye haklarından kesinlikle vazgeçmez ve geçmeyecektir. Bedeli ne olursa olsun şımarık bir üyenizin ne pahasına olursa olsun arkasında duracağım diye tüm Avrupa Birliği üyelerine ve kendinize bedel öğretmekten ziyade önce üyeniz olan Yunanistan'a ve çok farklı oyunlarla içeri aldığınız üye diye Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni bir oturtun ve hakkaniyet ölçüsünde şu adalara bakın ve Türkiye'ye bakın, Türkiye'nin haklarına ve tezlerine kulak kabartın, rıza gösterin” dedi.
Hakkaniyet beklediklerini kaydeden Oktay, “Bu hakkaniyet çerçevesinde de Türkiye'nin geri adım atmasını kimse beklemesin. Buna saygı duyulsun diyoruz” diye konuştu.