Oy verirken birinci hedefim barajın kaldırılması. Ayrıca, HDP barajın altında kaldığı takdirde Türkiye’yi istikrarsızlaştıracak eylemler gibi olumsuz gelişmeler yaşanabilir. İkinci olarak HDP’nin kendisini Türkiye partisi gibi hissetmesini hedefliyorum. Bu özerkliğe veya onların programlarına oy vermek anlamına gelmiyor, konjonktürel olarak sırf bu amaçlarla HDP’ye oy vermeyi düşünüyorum.
Sizi yakından takip edenlerin aklına, kararınız ardından şu yazılarınız da gelecektir: Türkiye için kararı uygulamanın ne kadar doğru olduğunu sorgulasanız da sarf ettiğiniz “Apo’yu idama mahkûmiyet şehitlerin ve onların acılarını paylaşanların içine su serpti” veya daha sonra savunduğunuz için pişmanlık dile getirdiğiniz İbrahim Şahin hakkında söylediğiniz “Tam 10 yıl Doğu ve Güneydoğu’da PKK eşkıyasıyla çarpışmış bir kahraman” ifadeniz. Çizginiz açısından bugünkü kararınız sizce de şaşırtıcı mı?
Hayır, hiç şaşırtıcı değil. Konjonktür olarak bakacaksınız. Benim şimdi de Öcalan’a sempatim yok, o zaman da yoktu. Fakat dünya görüşüm açısından şöyle bir fark oldu; evvelden “Kürtçe anadilde eğitim” veya “PKK’yle diyalog” denilince karşı çıkardım, bugünse bunların gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü terörü savaşarak yenemedik, şimdi barışarak yenebiliriz. Bununla birlikte sınırda PKK’yle mücadele eden ve şehit olmayı göze alan asker ve polisimizi o zaman da, şimdi de kahraman olarak görüyorum.