Bizler, Kürdistan’ın Kuzeyinde faaliyetlerini sürdüren bir siyasi oluşum olan AZADÎ İnisiyatifi olarak, Kürdistan ve Ortadoğu’da meydana gelen son gelişmeler hakkında bazı hususları halkımızla paylaşmak istiyoruz.
Kürdistan’ın Doğusu, Kuzeyi ve Güneydeki gelişmeler; Kürdistan’daki siyasi aktörlerin ittifakını zorunlu kılmaktadır. Doğru bir tutum ve ittifak ile Kürdistan halkının yüzyıllardır özlemini duyduğu özgürlüklerinin gerçekleşmesi mümkündür. Bunun için;
Kürdistan’ın Kuzeyinde ve Batısında etkin olan PKK ve PYD’nin Kürdistani muhalif güçlerle iyi ilişkiler geliştirmesi, ittifaklar kurması gerekir. Keza aynı ittifakın Güney Kürdistan Hükümetiyle de kurulması hayati önemdedir. Bu ittifakın zemini Kürdistan Ulusal Kongresidir. Kongre Hazırlık Komitesinin inisiyatif alarak hazırlıklara başlaması ve kongrenin gerçekleşmesi için çalışmalara başlaması gerekir. Kongreye tüm Kürdistani eğilim, oluşum, örgüt ve hareketlerin çağrılması da elzemdir.
Kürdistan’ın Güneyindeki ve Batısındaki kazanımların korunması, fiilen Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nin sınırları dışında kalan bölgelerin Kürtlerden ve diğer etnik, dini, mezhebi aidiyetlerden arındırılmasının önüne geçilmesi gerekir. Kürdistan Hükümeti ve hareketleri Irak ve Suriye’deki kardeş kavgasına taraf olmamalıdırlar. Kürdistan halkının siyasi ve milli haklarına hürmetkâr olan tüm kesimlerle iyi ilişkiler geliştirmelidirler.
Şii-Sünni ihtilafı olarak ta sunulan Irak’taki son gelişmeler, Suriye’deki kardeş kavgası ve Kürdistan, Türkiye, Arap ve İslam Âlemindeki benzer hadiseler insani ve İslami değerlere aykırıdır. İttifak, yakınlaşma, işbirliği en doğru tutumdur. Kürdistan ve Arap coğrafyasındaki zenginlikler öncelikle buradaki halkların, sonrasında da İslam coğrafyasının maddi ve manevi gelişimi için kullanılmalıdır. Gerek bölge ve gerekse bölge dışı ülkelerin Kürdistan ve Ortadoğu, İslam coğrafyasına müdahalesi çare olmadığı gibi, dünya barışını da tehlikeye sokacak gelişmeleri tetikleyebilir.
İslam coğrafyasındaki sorunların sebebi adil olmayan dış müdahale, sömürü ve diktatörlüklerin desteklenmesidir. Ellili yıllarda İran, doksanlı yıllarda Cezayir, yıllarca tekrarlanan Türkiye örneği, yakın zamanda Mısır’da seçimle gelen hükümetlere yönelik batı destekli askeri müdahaleler, Kürdistan’ın birinci paylaşım savaşında batı tarafından bölünmesi, bölüştürülmesi bugünkü sıkıntıların da kaynağıdır. Özellikle yüzyıl önce Osmanlı Kürdistan’ı olarak tanımlanan coğrafya içerisinde yer alan Musul ve Kerkük’ün statüsü, Kürtlerden arındırılması da güncelliğini koruyan en önemli sorunlardan biridir.
Kürdistan’daki dini, etnik, mezhebi ve başkaca aidiyetlere hürmet temelinde Kürdistan’dan koparılan Kerkük ve diğer bölgeler Güney Kürdistan’a tekrar bağlanması, zenginliklerin adil bir şekilde paylaşılması esas olmalıdır. Bu konuda Güney Kürdistan Hükümeti’nin tutumu ve girişimleri övgüyü hak etmekte ve gelecek için iyimserliğimizi artırmaktadır. Kerkük’teki Arap, Sünni-Şii, Türkmen ve başkaca aidiyetlerin haklarına riayet edilerek Kürdistan Hükümeti’ne bağlanması hem Irak hem de Ortadoğu barışı için elzemdir. Siyasi istikrarın yıllardır hüküm sürdüğü, rejimde katılımcı ve uzlaşmacı olan Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin dışında Kerkük’ü adil bir şekilde yönetebilecek bir otorite Irak’ta bulunmamaktadır. Türkiye, İran ve dünya güçleri ile Arap Âleminin de buna rıza göstermesi herkesin maslahatınadır.
İslam âleminin binlerce yıldır yaşadığı sorunların, paylaşım savaşları ve adil olmayan müdahalelerin neticesi olarak Musul özelinde meydana gelen ve bölgeye yayılma istidadı gösteren hadiseleri de diyalog ve müzakere ile çözüme kavuşturmak herkesin menfaatinedir. Ötekileştirme, mezhep ve etnik çatışmaları körüklemek, savaş kışkırtıcılığı İslami ve insani değildir.
Kürdistan İslam coğrafyasının bir parçasıdır. Keza Kürdistan halkı da İslam ümmetinin bir şubesini teşkil eder. Bu açıdan Kürdistan halkının özgürlüğü, siyasi haklarına kavuşması ve kendi kendini idare etmesi Arap ve İslam âleminin, ümmetin maslahatına aykırı bir sonuç doğurmaz tam aksine ümmet olmanın gereğidir. Tarihte ve bugün de Kürdistan halkı en fazla ümmetin maslahatına hareket etmiştir. Suriye ve Irak’ta da kardeş kavgasına taraf olmamaları bunun açık bir delilidir. Türkiye ve İran’da ise hak, adalet, özgürlük ve eşitlik mücadelesi verilmektedir ki İslam’ın özü de budur. İslami değerlerden uzaklaşan Kürdistan halkı değil, Müslüman kardeşleri Araplar, Türkler ve Farslar adına yönetimde bulunan zalim rejimler ve devletlerdir. Bugün de İslami ve İnsani değerler etrafındaki bir birlik için Kürdistan halkı ve haklı mücadelesi engel değildir, bilakis bu mücadele bu hedeflere ulaşmada kolaylaştırıcı bir etken olabilir.
Netice olarak; bu zor günlerde Kürdistan halkının milli maslahatları Kürdlerin fitneye ve kardeş kavgasına karşı uyanık olmasını gerektirir. Siyasi aktörler de halkımızın maslahatına olanı tercih etmeli, kendi menfaatlerini değil, halkımızın milli menfaatlerini öncelikle nazara almalıdırlar.
Bu duygu ve düşüncelerle Kürdistan İslami İnisiyatifi olarak; dünya, İslam âlemi ve Kürdistan halkına hak, adalet ve özgürlük temelinde barış ve kardeşçe bir yaşam temenni ediyoruz.
Hak Adalet ve Hürriyet için Kürdistan İslami İnisiyatifi / AZADÎ İnisiyatifi