Rawest Araştırma’nın geçen hafta kamuoyuyla paylaştığı araştırma bulguları; Kürt meselesi, Kürtlerin siyasi tercihleri ve Demirtaş’ın Kürtler ve Kürt siyasetindeki yeri hakkında önemli sonuçlar ortaya koyuyor. Bulguların ilk işaret ettiği ise Kürtlerin kimliklerine sahip çıkmaya devam ettiği.
Mesut Yeğen Kürt meselesi, Kürtlerin siyasi tercihleri ve Demirtaş’ın Kürtler ve Kürt siyasetindeki yeri hakkından Perspektif ‘e yazdı.
Yazar ve halen Kürt Tarihi dergisinin editörlüğünü sürdürmekte olan Mesut Yeğen’in yazısı şöyle:
Rawest Araştırma’nın geçen hafta kamuoyuyla paylaştığı araştırma bulguları; Kürt meselesi, Kürtlerin siyasi tercihleri ve Demirtaş’ın Kürtler ve Kürt siyasetindeki yeri hakkında, aslında epey bilinen, hiç olmadı kestirilen ve fakat önemli sonuçlara işaret ediyor. Epey bir kısmına araştırma bulgularını yorumladığım toplantı esnasında değindiğim bu sonuçları bir de buradan paylaşmak istiyorum. Rawest’in son araştırmasında ortaya çıkan bulguları, Kürt meselesi ve Kürt seçmenlerle ilgili benzer araştırmaların bulguları ve geride kalan iki seçimde ortaya çıkan sonuçlarla birlikte değerlendirdiğimde kendimce önemli bulduğum sonuçlar şunlar:
Kürtler, Kürt Kimliği ve Kürt Meselesi
Bulguların ilk işaret ettiği, Kürtlerin kimliklerine sahip çıkmaya devam ettiği. “Kendinizi ne kadar Kürt hissediyorsunuz” ve “Kürtlüğünüzle gurur duyuyor musunuz” sorularına verilen cevaplar Kürtlerin büyük kısmının, yaklaşık olarak yüzde 80’inin, kendisini Kürt olarak görmeye devam ettiğini ve Kürtlüklerinden gurur duyduğunu gösteriyor. Bir başına önemli ve açıklayıcı olmakla beraber, iki çok bilinen olguyla birlikte düşünüldüğünde bu iki bulgunun önemi biraz daha artıyor. İki çok bilinen olgu şunlar: Kürtler ve Kürt siyaseti üzerinde 2015’ten beri yürüyen sindirme kampanyası içinde Kürt kimliğinin kriminalize edilmesi ve Kürtlerin Kürtçeyle bağının zayıflaması. Görünen şu: Kürtlerin Kürtçeyle bağı zayıflamış ve Kürtlük maliyetli hale gelmiş, lakin Kürtlerin Kürt kimliğiyle bağı zayıflamış değil. Bu sonucun olanak verdiği yorum şu olsa gerek: 2015’ten beri yürüyen baskı siyasetine, çözdük iddialarına karşın, Kürt meselesinin esas kaynağı olarak Kürtlerin Kürt kalmaktaki ısrarı, dolayısıyla da Kürt meselesi olduğu yerde duruyor. Bulguların ilam ettiği ilk malum bu: Kürt sorunu çözülmüş değil. Kürt meselesi esas olarak tanınma meselesine çekilmiş ancak hallolmuş değil. Bulguların ve olguların gösterdiği bu.
Bu minvaldeki bulguların işaret ettiği ikinci önemli sonuç biraz tatsız: Kürt vatandaşlarla Kürt olmayanlar Kürt meselesinin kaynağında ne olduğuna dair bambaşka kanaatlere sahip. Kürt vatandaşların büyük kısmı kimliklerinin tanınmamasını ve ayrımcılığa maruz kalmalarını Kürt meselesinin kaynağı olarak gösterirken, Kürt olmayanlar için Kürt meselesi dendiğinde akla gelen terör ve Kürtlerin eğitimsizliği. Kürt vatandaşlar Kürtçenin eğitim dili olarak kullanılması talebine yüksek oranlarda destek verirken bu desteğin Kürt olmayan vatandaşlarda epey düşük kalması, genel kamuoyunda Kürt meselesinin nasıl çerçeveleneceğine dair bir uzlaşmanın olmadığını gösteriyor.
Kürtler ve Siyasi Partiler
Kürtler ve siyasi parti tercihleri bahsinde bulgular 31 Mart seçimlerinde ortaya çıkan tabloyu teyit ediyor. Bu minvalde ilk göze çarpan 31 Mart seçimlerinde görülen Kürtlerin AK Parti’ye yüz çevirme eğiliminin devam ettiği. Partilere yakınlık derecesini ölçen sorulara verilen cevaplar AK Parti’nin Kürtler nazarındaki yerinin sarsıldığını, bütün bir 2010’lar boyunca Kürtlerin DEM Parti’nin hemen ardında ikinci partisi olan AK Parti’nin bu konumunun zayıfladığını, AK Parti’nin yerini CHP’ye kaptırabileceğini gösteriyor. Kürt şehirlerinde olmasa da Batı illerinde yaşayan Kürtler nazarında AK Parti ağır bir itibar kaybı yaşıyor, buna mukabil CHP itibar kazanıyor.
Bulguların diğer gösterdiği ise seçmen desteği azalan DEM Parti’nin Kürtler nazarındaki itibarının değişmediği. Kürtlerin kendilerini en yakın bulduğu parti açık arayla DEM Parti. “Türkiye’de yeni bir partiye ihtiyaç var mı” ve “idealinizdeki parti” sorularına verilen cevaplar, Kürtlerin DEM Parti’ye yakınlıklarını teyit ediyor. Kürtlerin büyük kısmına göre yeni bir partiye ihtiyaç yok ve yine Kürtlerin büyük kısmının idealindeki partiyi tanımlayan özellikler “sosyal demokrat”, “Kürtlere yakın” ve “demokrat” gibi DEM Parti’ye ya da DEM Parti geleneğine yakıştırılabilecek olanlar. Özetle, son seçim sonuçlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, bulgular Kürtlerin verdiği destek azalmasına rağmen, DEM Parti’nin Kürtlerin esas siyasi adresi olduğunu, Kürtlerde yeni bir parti arayışının olmadığını gösteriyor.
Buna mukabil siyasete ilgi ve seçim sonuçlarından duyulan memnuniyetle ilgili sorulara verilen cevaplar, Kürtler ve DEM Parti ilişkisinde potansiyel gelişmelere işaret ediyor. Evvela görülen, Kürtlerin siyasete, siyasi partilere olan ilgisi giderek azalıyor. Kürtlerin yaklaşık üçte ikisi kendisini siyasete ilgisiz ya da ne ilgili ne ilgisiz görüyor. Siyasete ilgi bahsinde ilgisizliğin yüksek olmasından daha enteresan olan, Kürtlerin Kürt şehirlerinde yaşayanları arasında “ilgisizim” diyenlerin oranının Kürtlerin batıda yaşayanlarından fazla olması. 31 Mart seçimlerinde Kürt şehirlerinde katılım oranlarının çokça düşmesiyle uyumlu bu bulgu, Kürt şehirlerinin en büyük partisi olarak DEM Parti’nin gelecekteki seçmen desteği açısından bir tür uyarı işareti olsa gerek.
Siyasete ilgi bahsinde olduğu gibi 31 Mart seçim sonuçlarından duyulan memnuniyet açısından da bölgedeki ve batıdaki Kürtler arasında bir ayrışmanın olması dikkate değer diğer bir bulgu. Veriler, batıdaki Kürtlerin Kürt şehirlerindeki Kürtlere nazaran seçim sonuçlarından daha fazla memnun olduğunu gösteriyor. 31 Mart seçim sonuçları, seçim sonuçlarından duyulan memnuniyet ve Kürtlerin CHP’ye giderek daha yakın hissetmesi hep birlikte şuna işaret ediyor olsa gerek: Pek çoğu daha önce DEM seçmeni olan batıdaki Kürtlerin CHP’ye ilgisi ve desteği kalıcılaşabilir.
Özetle, araştırma bulguları aslında çoktandır bilinen, 31 Mart seçimlerinde daha da belirginleşen bazı eğilimleri teyit ediyor. Veriler, Kürtlerin AK Parti’den iyice uzaklaştığını, DEM Parti’ye desteklerinin azaldığını, buna mukabil CHP’ye olan ilgi ve yakınlıklarının arttığını gösteriyor. 2010’lar boyunca HDP’ye ve AK Parti’ye oy vermiş epey Kürt seçmenin 2023 ve 2024 seçimlerinde seçimlere katılmamayı ya da CHP’ye ve az da olsa YRP ve HÜDA PAR’a yöneldikleri, seçimlere katılmamanın ve yeni adreslere yönelmenin Kürt seçmenlerdeki iki yeni eğilim olduğu biliniyordu. Araştırma bulguları bu bilinenleri teyit etmiş oldu.
(Araştırma bulgularının sunulduğu toplantıda yaptığım “2010’larda HDP’ye oy veren Kürtler arasında batıda CHP’ye yönelme, Kürt şehirlerindeyse seçime katılmama eğilimi güçleniyor, batıdaki ve Kürt şehirlerindeki Kürtler siyasi tercihleri itibarıyla ayrışıyor” tespitine bir siyasetçiden itiraz geldi ve itirazın huzursuzluğundan anladığım kadarıyla bulgularla muvafık bulunmadı. Kürt şehirlerindeki DEM seçmenlerinin sandığa ilgisizliğini açıklamaktan imtina eden bu itiraza göre, batıdaki DEM seçmenlerinin CHP’ye ilgisi ise ‘ferasetle’ açıklanabilirmiş. Seçmenlerinin başka partiye oy vermesini ferasetle açıklamak! Türkiye siyasetinde analiz kabiliyetinin hangi ara bu kadar yükseldiğini kaçırmışım.)
Kürtler ve Demirtaş
Rawest araştırmasının odağında yer alan Demirtaş’la ilgili sorulara verilen cevaplar da aslında bildiklerimizi teyit ediyor, belki biraz daha kuvvetlice. Bulgular, Demirtaş’ın Kürtler nazarında en itibarlı siyasetçi olduğunu gösteriyor. Sekiz senedir cezaevinde olmasına ve yönetici konumunda olmamasına rağmen Demirtaş’ın Kürtler nazarındaki itibarı çok yüksek. İtibarı çok yüksek diğer bir siyasetçi de çok uzun zamandır ‘görev almayan’ Leyla Zana. Demirtaş’ın Kürtler nezdindeki itibarı şuna işaret ediyor: Demirtaş Kürt siyasetinin sabitlerinden biri olmuş durumda. 1990’da HEP’le başlayıp 2024’te DEM’le devam eden serüven, yasal Kürt partisinin Kürt siyasetinin sabitlerinden biri olmuş olduğunu gösteriyordu. Onca senedir cezaevinde olmasına karşın gördüğü ilgi ve destek, Demirtaş’ın da Kürt siyasetinin diğer bir sabiti olduğunu gösteriyor.
Demirtaş’la ilgili kanaatler sadece itibarının yüksek olmadığına ‘özel’, ‘yeni’ bir siyasetçi olarak görüldüğüne işaret ediyor. Dürüst, çalışkan, zeki vs. bulunmasının haricinde Demirtaş Türkiye siyasetini olduğu gibi Kürt siyasetini de ayrıştıran bazı ikilikleri aşan bir figür olarak görülüyor. Kürt olduğu kadar Türkiyeli, solcu olduğu kadar dindar bulunuyor, daha doğrusu Türkiyeliliğiyle olduğu kadar Kürtlüğüyle, solculuğuyla olduğu kadar dindarlığıyla makbul bulunuyor Demirtaş. Bulgular, Demirtaş’ın “bizden ama ‘onlara’ da uzak değil ya da ‘onlardan’ ama bize uzak değil” intibaını uyandırdığını gösteriyor. Bütün bu bulgular ve son 60 senenin olguları bir arada düşünüldüğünde, Demirtaş Kürtlerin ilk sivil lideri olmuş görünüyor.
Bulguların işaret ettiği diğer husus Demirtaş ve DEM Parti ilişkisine dair. Demirtaş ve DEM’le ilgili sorulara verilen yanıtlar, Demirtaş’ın DEM Partili ama DEM Parti’den ‘fazla’ bir siyasetçi olarak görüldüğüne işaret ediyor. Demirtaş sadece DEM Partili Kürtler nazarında değil, diğer partilere oy veren Kürtler nazarında da makbul bir isim. Öte yandan DEM Partili Kürtler, Demirtaş’ın evinin DEM Parti olması gerektiği konusunda hemfikir. Kürtler yasal Kürt siyasetinin iki sabitinin ayrışmamasını, aynı düzlemde kalmasını arzu ediyor.